Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
1. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/107
KARAR NO : 2019/1597
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2018/8 Esas, 2018/597 Karar
KARAR TARİHİ: 16/05/2018
DAVA : Ecrimisil
DAVA TARİHİ: 04/01/2018
KARAR TARİHİ: 07/11/2019
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde istinaf edilmiş olmakla Dairemizce HMK’nın 353. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda;
K A R A R Davacı vekili; İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı davada; İstanbul, Eminönü,… parsel sayılı taşınmazın 4/10 hissesinin davacıya, 6/10 hissesinin ise davalıya ait olduğunu, davalının taşınmazın tamamını 01/01/2003 tarihinden itibaren tasarrufunda bulundurduğunu, kira gelirlerinden müvekkilini yararlandırmadığını, İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/60 E. sayılı dosyasında davalı aleyhine el atmanın önlenmesi ve ecrimisil davası açıldığını, temyiz yasa yolu sonrası dosyanın halen 2012/599 E. Sayısı ile derdest olduğunu, ayrıca sonraki dönemler için İstanbul 3., 4. ve 25. Asliye Hukuk Mahkemelerinde davalar açıldığını, bu davaların 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin ilgili davasının sonucunu beklediğini, eldeki davanın ise 2010 yılı dönemi için açılan bir dava olup bu dönem için hesaplanan 1.500.000 TL ecrimisilin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı taraf, önceki dönemlere ilişkin davaların sonucunun beklenilmesi gerektiğini, kira sözleşmelerinin davacıyı bağlayıcı nitelikte olduğunu, ecrimisilin şartlarının mevcut olmadığını savunmuştur. İstanbul 1. Asliye Huku Mahkemesinin 2014/527 E. 2017/559 K. Sayılı kararı ile; “Dava konusu taşınmazın taraflarının ticari işletmesinin bir parçası olduğu, gelir getirici mülk olup, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirdiği, tacir olan tarafların ticaret şirketi olması nedeniyle ticari olmayan işlerinin bulunmadığı, bu durumda iş bu davanın da ticari dava olup Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiği” şeklindeki gerekçe ile;”1-Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle davanın usulden reddine, 2-Kararın kesinleşmesinden sonra 2 haftalık süre içinde talepte bulunulması halinde dosyanın görevli Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, aksi halde dosya üzerinden açılmamış sayılmasına karar verilmesine, ” şeklinde karar verilmiştir. Tarafların istinaf etmemesi üzerine işbu kararın 02/01/2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.Dava dosyası kendisine tevzi edilen İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından ise” davacının davasını taşınmazın kullanımına ilişkin, gayrimenkul ve paydaş hukukundan kaynaklanan hukuki olgu ve sebeplere dayandırarak açmış olup, TTK 4. maddesinde ticaret mahkemelerinin görevi olarak belirlenen ve kriter olarak alınan ” ticari işletmeyle ilgili husustan doğan hukuk davası ” olmadığı, davanın benzer mahiyette Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılan davaların devamı olduğu, eldeki davanın 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunun Eşya Hukuku başlıklı 4. kitabında düzenlenmiş gayrimenkul mülkiyetine ilişkin 683.maddesine dayalı mülkiyet hakkının korunmasına yönelik dava olduğu, uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesiyle ilgisinin olmadığı, davanın bu özelliği itibariyle mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği, Asliye Ticaret Mahkemelerinin uzmanlık gerektiren ticari davalara bakmakla görevli özel nitelikli mahkemeler olduğu, eldeki davada ise uyuşmazlığın TMK’nun 683. ve devamı maddeler uygulanmak suretiyle çözüme kavuşturulacağı, taraflar arasında Türk Ticaret Kanunu hükümleri veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlık bulunmadığı hususları bir bütün halinde değerlendirildiğinde davada genel mahkemelerin görevli olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Aksi düşünce, Asliye Ticaret Mahkemelerinin kuruluş amacına ve niteliğine aykırıdır. Nitekim ecrimisil uyuşmazlıklarını inceleyen Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 03/03/2016 tarih, 2016/1741 esas ve 2016/2571 karar sayılı ilamı da aynı yöndedir. ” şeklindeki gerekçe ile,”Dava dilekçesinin görev yönünden reddine, davaya bakmakta genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu tespit olunmakla ve İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesi ile mahkememiz arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından karar kesinleştiğinde dosyanın merci tayini için İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri 37. Daire Başkanlığı’na gönderilmesine,” şeklinde karar verilmiştir.İstanbul 14 Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/06/2018 tarihli ara kararı ile kararın henüz kesinleşmemesi nedeniyle yargı yeri belirlenmesi açısından dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37.Hukuk Dairesine gönderilmesine ilişkin talebin bu aşamada reddine şeklinde karar verildiği görülmüştür.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/527 E. sayılı dosyasından 02/11/2017 tarihinde görevsizlik kararı verildiğini, talepleri üzerine dosyanın Asliye Ticaret Mahkemesine tevdi edildiğini, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/8 E. sırasına kaydedildiğini, anılan mahkemece 15/05/2018 tarihli 2. celsede davanın görev yönünden reddine, karar kesinleştiğinde dosyanın merci tayini için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verildiğini, karar yazım tarihi 08/06/2018 olan elektronik imzalı kararın taraflarına tebliğ edildiğini, 18/06/2018 tarihinde dosyanın yargı yeri belirlenmesi açısından İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri 37. Daire Başkanlığına gönderilmesi talepli dilekçelerini UYAP üzerinden Mahkemeye gönderdiklerini, akabinde kalem tarafından kendilerine telefonla ulaşılarak eksiklik nedeniyle kararın iadesinin istendiğini, mahkeme kalemine gidildiğinde taraflarına tebliğ edilen gerekçeli karardan çok farklı ikinci bir gerekçeli karar hazırlandığının görüldüğünü, kararın görevsizlik kararı ile ilgili olmadığını, usulsüz olarak hazırlanan 2. gerekçeli kararın taraflarınca kabul edilmeyeceğinin bildirildiğini, mahkemenin bununla yetinmeyip bu kez el çektiği dosyadan 22/06/2018 tarihli ara karar oluşturduğunu, 22/06/2018 tarihli ara kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını talep etiklerini, mahkemenin el çektiği ve imzalı gerekçeli kararı tebliğ ettikten sonra tüm bunları geçersiz sayarak ara karar oluşturması ve gerekçeyi değiştirmesinin usule ve yasaya aykırı olduğunu, bunların yok hükmünde olduğunu, kısa karar ile gerekçeli karar metni arasında çelişki bulunduğunu ileri sürerek istinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasını, dosyanın olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesine gönderilmesi taleplerinin reddedildiği 22/06/2018 tarihli 1 ve 3 nolu ara kararın ve 22/06/2018 tarihli tüm ara kararların kaldırılmasını, taraflarına tebliğ edilen 2. Gerekçeli kararın yok hükmünde olduğunun tespitini, taraflarına tebliğ edilen ve iki sayfadan ibaret ilk gerekçeli karar gereği dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmesini, istinaf incelemesi sonucunda Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğuna ilişkin karar çıkması durumunda İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi başkan ve tüm üyelerini reddetmiş olduklarının kabulünü talep etmiştir.Dava dosyasının istinaf incelemesi için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’ne gönderildiği anılan daire tarafından 2018/2373 E. 2019/22 K. Sayılı karar ile İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen gerekçeli karşı görevsizlik kararının (mahkemenin 22/06/2018 tarihli ara kararı gereği ) taraflara tebliğ edildiği, 24/07/2018 tarihinde karar kendisine tebliğ edilen davacı yanın 07/08/2018 tarihinde istinaf yasa yoluna başvurduğu, ortada merci tayinini gerektiren bir durum bulunmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği ve dava dosyasının görevli daire olarak dairemize gönderildiği anlaşılmıştır.Dava; paydaşlar arasında ecrimisil isteğine ilişkindir.Dosya içeriğinden; davanın ilk olarak asliye hukuk mahkemesi nezdinde açıldığı, asliye hukuk mahkemesi tarafından davaya bakma görevinin asliye ticaret mahkemelerine ait olduğundan bahisle görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiği, kararın kesinleşmesi ve talep üzerine dosyanın asliye ticaret mahkemesine gönderildiği; asliye ticaret mahkemesince davaya bakma görevinin asliye hukuk mahkemelerine ait olduğuna, kararın kesinleşmesi halinde İstanbul 1.Asliye Hukuk Mahkemesi ile mahkemeleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı oluşacağından dava dosyasının yargı yeri belirlenmesi için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37.Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verildiği, gerekçeli kararın 24/07/2018 tarihinde davacı vekiline tebliğ edildiği, davacı vekili tarafından 07/08/2018 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.6100 sayılı HMK’nın 22/2-a maddesinde “İki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak verdikleri kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkeme, ilgisine göre bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir. Yargı yeri belirlenebilmesi için, her iki kararın da istinaf edilmeksizin kesinleşmiş olması gerekmektedir. Somut olayda İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen görevsizlik kararı yukarıda belirtilen gerekçelerle istinaf edildiğinden kesinleşmemiştir.Bilindiği üzere; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir. Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler. Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2. maddesine göre dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.Somut olaya gelince; eldeki davanın 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunun (TMK) Eşya Hukuku başlıklı 4. kitabında düzenlenmiş 995. maddesine dayalı ecrimisil davası olduğu, uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesiyle ilgisinin olmadığı, davanın bu özelliği itibariyle mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği, Asliye Ticaret Mahkemelerinin uzmanlık gerektiren ticari davalara bakmakla görevli özel nitelikli mahkemeler olduğu, eldeki davada ise uyuşmazlığın TMK’nun 995. ve devamı maddeleri uygulanmak suretiyle çözüme kavuşturulacağı, taraflar arasında Türk Ticaret Kanunu hükümleri veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlık bulunmadığı hususları bir bütün halinde değerlendirildiğinde davada genel mahkemelerin görevli olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Aksi düşünce, Asliye Ticaret Mahkemelerinin kuruluş amacına ve niteliğine aykırı olacaktır.Hâl böyle olunca; istinaf incelemesine konu İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/05/2018 tarih ve 2018/8 E. – 2018/597 K. sayılı görevsizlik kararında isabetsizlik bulunmadığı, davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1).b.1 maddesi gereği esastan reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1).b.1 maddesi uyarınca esastan reddine,Harçlar Kanununa göre alınması gereken 44,40-TL harçtan peşin alınan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50-TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, İstinaf başvuru giderlerinin istinafa başvuran üzerinde bırakılmasına, Duruşma açılmadığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/(1).c maddesi uyarınca kesin olmak üzere 07/11/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.