Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi 2018/668 E. 2018/1284 K. 10.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
1. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2018/668
KARAR NO : 2018/1284
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/09/2017
NUMARASI : 2017/369 E., 2017/695 K.
DAVANIN KONUSU: Haksız İşgal Tazminatı
KARAR TARİHİ:10/10/2018
Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 19/09/2017 tarihli 2017/369Esas ve 2017/695 Karar sayılı kararına karşı taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmakla Dairemizce HMK 353.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA ve SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili; müvekkilinin maliki olduğu ve OSB içinde yer alan 509 m2’lki taşınmazın davalı tarafça fuzuli şagil sıfatıyla 12/05/2001 tarihinden itibaren kullanıldığını; söz konusu müdahale nedeniyle davacının zararı olduğu ileri sürülerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 150.000 TL ecrimisilin 3095 sayılı Kanunun 2. Maddesi hükmünce avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili; müvekkilinin dava konusu taşınmazı 1988 yılında … ile … arasında düzenlenen protokole dayalı olarak kullandığını ve fuzuli şagil olmadığı, bu sebeple ecrimisil şartlarının olayda gerçekleşmediğini ileri sürülerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi olan Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “Mahkememizce yapılan yargılama, bilirkişi heyet raporu ve tüm dosya nazara alındığında; davacı tarafın dava dilekçesinde maliki bulunduğu taşınmazı davalının 12.05.2001 tarihinden itibaren haksız şekilde kullandığını, davalıdan işgal tarihinden itibaren 150.000,00TL ecrimisil tazminatının 3095 sayılı Kanunun 2. maddesi hükmünce avans faizi ile birlikte alınmasını talep ettiği, dosyada alınan ve mahkemece itibar edilen 06/02/2017 tarihli bilirkişi heyet raporuna göre; …. ve …. nin kullanmış olduğu binanın bodrum ve zemin kattan oluşan toplam 559,00 m2 betonarme bir bina olduğu, binanın zemin katında girişin yol cephesinde binanın tam köşesinde 50,00 m2 lik kısmı … olarak, bodrum ve zemin kat 509,00 m2 alan da …. tarafından santral odası vs. olarak kullanıldığını, …. tarafından bankalara verilen kira kontratlarında belirtildiği üzere m2 bedeli 15,00 $ olacağı, davacı vekili tarafından belirtilen dava tarihi olan 17/02/2016 tarihinden itibaren 5 yıllık kira bedeli toplamının 525.900,00 $ +KDV olduğu, davacının sadece ecrimisil talebinde bulunduğu hususu dikkate alındığında, dava konusu taşınmazın 1988 tarihli Protokol çerçevesinde … ye tahsisinin yapıldığı, ancak Protokolde ve … 22/09/1992 ile 30/03/1993 tarihli yazılarından da anlaşıldığı üzere, söz konusu tahsisin esasen dava konusu taşınmazın en azından ” hizmete devam edilmesi ” şeklinde bozucu koşula bağlandığı, … ve …. arasında 1988 tarihinde akdedilen protokolün önce … nin hak, borç ve hukuki işlemlerinin devrini örgören 4000 sayılı yasanın 3.maddesi ile 406 yasaya eklenen geçici 1.madde çerçevesinde kamusal nitelikli …A.Ş.ye “Yasal Sözleşme Devri” nin yapıldığı, kurumun özelleştirilmesinden sonra ise bu kez 4046 sayılı yasa’nın 20/B hükmü uyarınca özel hukuk tüzel kişisi niteliğini kazanan ve halihazır davada davalı sıfatını haiz … A.Ş.’ye intikalle ” Yasal Sözleşme Devri” nin gerçekleştiği, yapılan keşif neticesinde ve teknik incelemeler sonucunda, ayrıca dosya kapsamında, …. A.Ş. …. 24/03/2016 tarihinde …. Kocaeli İl Müdürlüğüne yazmış olduğu yazı çerçevesinde davalı …. A.Ş.’ nin tarafı haline geldiği Protokolde taahhüt ettiği hizmetleri yerine getirdiği, bu nedenle gerek Protokol gerekse “hizmetin devamı süresince kullanımına, tahsisin yapılmasına karar verildiği ” ifade edilen …. 26/09/1992 tarih ve 92/708 sayılı ve 30/03/1993 tarih ve 93/255 sayılı yazıları dikkate alındığında, … dava konusu taşınmazda haksız zilyet (fuzuli şagil ) duruma geldiğinden de söz edilemeyeceği, bu nedenle ecrimisil talebinin yerinde olmadığı, davalının işgalci olmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; müvekkili ile … arasında akdedilen “Hizmet ve Santral Binası Tahsisi” protokolü ile ilgili davalının hak sahibi olmadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü talep etmiştir.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; reddolunan dava değeri üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, buna ilişkin tavzih taleplerinin de reddolunduğunu ileri sürerek kararın vekalet ücretine hasren kararın kaldırıp düzeltilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE: Dava; haksız işgal tazminatı niteliğinde ecrimisil isteğine ilişkindir. Davacı, davalı Şirketin, taşınmazının bir bölümünü haksız olarak kullandığını ileri sürerek eldeki davayı açmış olup Gebze 2.Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan davada 2016/46-2017/168 E.K. Sayılı kararla uyuşmazlığın ticari ilişkiden kaynaklandığı, davaya bakma görevinin asliye ticaret mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği; taraf vekillerince dosyanın asliye ticaret mahkemesine gönderilmesi talebi üzerine dava dosyası kendisine tevzi edilen Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yargılama yapılarak istinafa konu kararın verildiği anlaşılmıştır. Bilindiği üzere, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanunu’un 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir. Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’nda ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur. Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler. Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır. Yukarıda değinilen hususlar çerçevesinde somut olaya bakıldığında; eldeki davada istenen ecrimisilin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun(TMK) 683. ve 995. maddelerine dayandırıldığı; her ne kadar taraflar tacir olsalar dahi, uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesiyle ilgisinin bulunmadığı, esasen dava dilekçesinde de bu yönde bir iddiaya yer verilmediği, davanın bu özelliği itibariyle mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği ve TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan söz edilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görev kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmaktadır. Aksi uygulama, Asliye Ticaret Mahkemelerinin kuruluş amacına ve niteliğine aykırı düşecektir. Hâl böyle olunca; görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasının incelenerek karar verilmiş olması doğru değildir.Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesinin görevli olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması nedeniyle (HMK.m.353/1.a.3) dosyanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vermesi gerektiği anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/(1)-a/6.maddesi gereğince kabulüne, Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/09/2017 Tarih, 2017/369 Esas -2017/695 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, yukarıda açıklanan gerekçeler gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dava dosyasının mahkemesine gönderilmesine, Davacı ve davalı tarafından yatırılan İstinaf karar harçlarının istem halinde taraflara iadesine, Taraflarca yapılan istinaf giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda; HMK 353/(1)-a/3.maddesi gereğince KESİN olarak 10/10/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.