Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/89 E. 2018/338 K. 27.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/89 Esas
KARAR NO : 2018/338
DAVA : Markanın Kullanmama Nedeniyle İptali
DAVA TARİHİ : 12/12/2013
KARAR TARİHİ : 27/11/2018
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan markanın kullanmama nedeniyle iptali davasının yapılan açık yargılama sonucunda;
İSTEM / Davacı vekili dava dilekçesini duruşmada tekrarla; davalı …….. adına tescilli ve lisans sözleşmesi ile kullanım hakkı verdiği ……’ne ait….. tescil numaralı …. ibareli… numaralı “.. ibareli ve ….. numaralı …..ibareli markaların tescil tarihinden beri davalılar tarafından kullanılmadığını, 556 sayılı KHK’nın 14.maddesi uyarınca markanın tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir neden olmadan kullanılmaması veya bu kullanıma beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesi halinde markanın iptal edileceğini, bu sebeplerle davalı adına tescilli. tescil numaralı ….. ibareli,…. numaralı “…..” ibareli ve…. numaralı “….. ibareli markaların kullanılmama nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVAYA CEVAP / Davalı vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; davalı ……’nin söz konusu markayı lisans sözleşmesine dayalı olarak kullandığını, davanın . açısından husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının iş bu dava ile ilgili olarak korunmaya değer hukuki bir menfaati bulunmadığını, dava şartının da oluşmadığını, davacının 556 sayılı KHK’nın 42.maddesi doğrultusundaki taleplerini ispatlaması gerektiğini, dava konusu markaların müvekkili şirketler tarafından kullanıldığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E / Dava, davalı …….. adına tescilli 168959 tescil numaralı ….. ibareli, ….. numaralı “…..” ibareli ve …. numaralı “…..” ibareli markaların tescil tarihinden itibaren 5 yıl süre ile kullanılmadığı iddiası ile açılan kullanmama nedeniyle iptal davasıdır.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda, davalılardan …….. yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, diğer davalı….. yönünden ise davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, dava konusu ….. numaralı ….. ibareli, …. numaralı ….. ve ….. numaralı …..ibareleri markaların “dondurma” emtiası dışında kalan sınıflar bakımından kullanılmaması nedeniyle iptaline, sicilden terkinine karar verildiği, kararın davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/7375 Esas, 2016/21174 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmiş, davalılar vekilinin karar düzeltme talebiyle dosya yeniden Yargıtay’a gönderilmiş ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 29.02.2016 tarih, 2015/7375 Esas, 2016/2174 Karar sayılı ilamı ile “Dava, kullanmama nedenine dayalı markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup, mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, karar tarihinden sonra 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptaline karar verilmiştir. Bu durumda, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi için yerel mahkeme hükmünün bozulması gerektiğinden davalılar vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulüyle ….. tarihli ….. Esas, …. Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak, yukarıda anılan gerekçeyle mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” denilerek bozulduğu anlaşılmıştır.
Dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi ile, markanın kullanılması zorunluluğu getirilmiştir. KHK’da öngörülen 5 yıllık kesintisiz kullanmama hali söz konusu olduğunda, markanın iptaline mahkeme tarafından karar verilebileceği ve marka korumasının sona ereceği düzenlenmiştir. Ancak bu hüküm Anayasa Mahkemesi’nin 14/12/2016 tarihli ve …… Esas ve …… Karar sayılı kararı ile iptal edilmiştir. İptal gerekçesinde; tescilden önce kullanımla yahut kullanım olmaksızın tescille kazanılan marka hakkının mülkiyet hakkı kapsamında olduğu, bu sebeple marka üzerindeki hakkın temel haklardan olduğu, sadece kanunla sınırlandırılabileceği, 556 sayılı KHK’nin 14. maddesiyle getirilen kullanma külfetinin mülkiyet hakkı kapsamında bulunan bir sınırlandırma olduğu, mülkiyet hakkına ancak kanunla sınırlandırma getirilebileceği, Kanun Hükmünde Kararname ile sınırlandırma getirilemeyeceği, bu durumun Anayasanın 91. maddesinin 1. fıkrasına aykırı olduğu belirtilmiştir.
Her ne kadar Türkiye’nin taraf olduğu TRIPs’nin 19. maddesinde de benzer bir hüküm mevcutsa da, bu hükmün markanın kullanma zorunluluğunun mevcut olması halinde uygulanabileceği, 556 sayılı KHK’nin 14.maddesinin iptali ile iç hukukumuzda markanın kullanılması zorunluluğunun kalmadığı, bu nedenle …. hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı, iptal kararından sonra yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 9. maddesinde de benzer bir hüküm yer almaktaysa da bu hüküm ancak Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonrası için uygulanabileceğinden Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı nedeniyle kullanmama nedeniyle markanın iptalinin talep edilemeyeceği anlaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesi ile birlikte, elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu olması karşısında, iptal kararının Resmi Gazetede yayınlandığı tarihten sonra, HMK’nun 33. maddesi uyarınca, yürürlükteki yasaları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın, iptal kararı ile yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkisi bulunmadığından; dava tarihindeki mevzuat ve içtihatlara uygun olarak açılan davanın, anılan iptal hükmü nedeniyle oluşan hukuksal durum gereğince reddine karar verilmesinde, tarafların sorumluluğu bulunmadığından davacının davada haksız çıkan taraf olarak nitelenip yargılama gideri ve vekalet ücretiyle sorumlu tutulamayacağı, Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğu (Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2010/15051 Esas, 2010/17596 Karar sayılı ve 27/12/2010 tarihli kararı) anlaşıldığından, davalı…….. hakkındaki davanın dava konusu markaların sahibi olmadığından husumet nedeniyle usulden reddine, …….hakkında açılan davada dondurma emtiası için verilen karar kesinleşmiş olduğundan, yeniden karar verilmesine yer olmadığına, ….. hakkında …nolu .” ve . no’lu .” ve . numaralı . markalarının dondurma emtiası dışında kalan sınıfları için açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1-Davalı ……. hakkındaki davanın husumet nedeniyle usulden reddine,
2-….. hakkında açılan davada dondurma emtiası için verilen karar kesinleşmiş olduğundan, yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
3-… hakkında…. nolu ….” ve ….. no’lu….. markalarının dondurma emtiası dışında kalan sınıfları için açılan davanın REDDİNE,
Alınması gereken 35,90 TL harçtan peşin alınan 21,15 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,75 TL harcın davalı ……… tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
Davalı …….. vekiline husumet nedeniyle reddedilen dava üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 3.145,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı ….e ödenmesine,
…… yönünden açılan dava, Anayasa Mahkemesi’nin dayanak Kararname hükmünü iptal etmesi nedeniyle reddine karar verildiğinden, taraflar lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
Davalı ……… yapmış olduğu 8,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı ……e verilmesine,
……… Hakkında açılan davayla ilgili yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgililere iadesine,
Dair; tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar davalılar vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin yokluğunda açıkça okunup, usulen anlatıldı. 27/11/2018