Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İstanbul Anadolu
FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/54
KARAR NO : 2018/104
DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/01/2014
KARAR TARİHİ : 27/03/2018
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesini duruşmada tekrarla; davacı şirketin Anadolu Grubu bünyesinde yer alan şirketlerden biri olarak Türkiye’nin en köklü markaları olan —yürüttüğünü, müvekkili şirketin yapmış olduğu araştırmalarda davalının “—” ibaresini içeren çeşitli markalara sahip olmasına rağmen bu markaların 5 yılı aşkın süredir kullanılmadığından haberdar olduklarını, —markasının tanınmışlığı ve markanın zeytinyağı ve bağlantılı ürünler ile özdeşleşmiş olduğunun markanın tüketici nezdinde çok güçlü bir ayırt ediciliğe sahip olduğunun aşikar olduğunu, “—” markasının davacı şirketin yanı sıra 3.sınıfta yer alan kozmetik ve kişisel bakım ürünleri üzerinde —Sanayi A.Ş adına da tescilli bulunduğunu, ancak bu durumun uzun yıllar öncesinde yapılan bir takım anlaşmalara dayandığını, davalının ise bu anlaşmalara taraf olmayıp tescilleri sonradan devraldığını ve markaları tescil kapsamında yer alan mallar bakımından hiç kullanmadığını, bu sebeplerle davalı adına tescilli —- no.lu “—” markasının 556 sayılı KHK’nun 14.maddesi gereğince 5 yıl süre ile kullanmama sebebiyle “Çamaşır, sabun tozu ve arap sabunu” yönünden iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; davacının herhangi bir zarara uğramadığını, davayı açmakta kötü niyetli olduğunu, davacının yenilebilir yağlar için tescilli — markalarının devralırken başkalarının kullanımında bulunan ve farklı ürünler için tescilli Komili markalarının varlığına ve bu markaların kullanılmasına tahammül etmesi gerektiğini bildiğini, iş bu tescilli markaların gıda ve temizlik ürünleri için bölünerek paylaşımı sonrasındaki kullanım ve aynı cinsi ürünlerdeki marka tescilini hakkının taraflardan biri için gerçekleşen tanınmış marka sahipliği ile de aşılamayacağını, müvekkili şirketin Komili ve Komili uzantılı markaların sahibi olduğunu, 1970 yıllarına dayalı marka tescillerinin bulunduğunu, markaların genel olarak 1, 2, 3, 5, 16, 21, 29 ve 32.emtia sınıfına ilişkin olduğunu, dava konusu markaları Komili markalarının gerçek sahibi olan Komili Teknikten devralmakla müvekkilinin bu markalar üzerinde öncelik hakkının ve kazanılmış hakkının bulunduğunu, Komili markasının tanınmışlık kaydının 2008 yılında gerçekleştiğini, müvekkili şirketin kişisel temizlik ve bakım ürünlerini kapsayan komili markalarının tescilinin 1970 yıllarına dayandığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E / Dava, davalı adına tescilli bulunan 99/019293 no.lu “KOMİLİ HERBALS” ibareli markanın 5 yıl süre içinde kullanmama nedeniyle 556 sayılı KHK’nun 14.maddesi gereğince iptaline ilişkindir.
Mahkememizin — Esas sayılı dosyası ile açılan markanın kullanmama nedeniyle iptali davasında yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulü ile, davalı adına — no.lu “—” markasının 556 sayılı KHK’nın 14.maddesi gereğince talep edilen mallar yönünden (Çamaşır, sabun tozu ve arap sabunu) iptaline karar verildiği, kararın Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27/11/2017 tarih ve 2016/4582 Esas, 2017/6569 Karar sayılı ilamları ile “Dava, kullanmama nedenine dayalı markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup, mahkemece, yazılı şekilde, 556 sayılı KHK’nin 42/1-c maddesinin Anayasa Mahkemesinin 09.04.2014 gün ve 2013/147 esas ve 2014/75 karar sayılı kararı ile iptal edildiği gözetilerek 556 sayılı KHK’nin 14. maddesi gereğince dava konusu markanın 03. sınıfta bazı ürünler yönünden kullanmama nedeniyle iptaline karar verilmiştir. Ancak, karar tarihinden sonra 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 gün ve 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nin 14. maddesinin de iptaline karar verilmiştir. Bu durumda, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.” denilerek bozulduğu anlaşılmıştır.
Yargılamanın devamı sırasında 556 Sayılı KHK 42-1-c maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin 24/07/2014 tarih 2013/147 Esas 2014/75 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği, ancak aynı KHK 14. Maddenin yürürlükte olduğu gözetilerek, davanın iptal davası olarak yargılamasına devam edildiği, bu kez de temyiz aşamasında Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarihli, 2016/148 Esas- 2016/189 Karar sayılı ilamı ile; davanın hukuken dayanağı olan 556 sayılı KHK’nın 14.md.sinin, Anayasa’nın 35.maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “herkesin, mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu”, ikinci fıkrasında düzenlenen ” bu hakların, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği”, üçüncü fıkrasında “mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağına” ilişkin düzenleme ile Anayasa’nın 91.maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “…sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasa’nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler hanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceğine” ilişkin düzenleme nedeniyle, mülkiyet hakkının da KHK ile düzenlenmesi mümkün olmadığından iptal edildiği ve Anayasa Mahkemesi’nin kararının 06.01.2017 tarihli resmi gazetede yayınlandığı anlaşılmıştır.
1982 Anayasası 153.md.nin beşinci fıkrasında “iptal kararlarının geriye yürümeyeceği” ifade edilmekle, verilen iptal kararının tamamlanmış hukuki durum yada olaylara etkili olacak şekilde geçmişe dönük olarak uygulanması mümkün bulunmamaktadır. Ancak karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanacağında ihtilaf bulunmamaktadır.
Davacı vekilinin katıldığı 27/03/2018 tarihli duruşmada;Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesi incelendiğinde KHK ile düzenlenemeyecek bir husus olduğunun anlaşıldığını bu nedenle iptal kararından 4 gün sonra SMK hükümlerinin yürürlüğe girdiğini, markanın kullanma zorunluluğunun yeni yasada da düzenlendiğini, taraf olunan uluslar arası anlaşmalar ve TRIPS hükümlerine göre markanın kullanılmaması halinde iptaline karar verilebileceği düzenlenmekle tüm bu hususların dikkate alınarak Mahkememizin önceki kararında direnilmesini ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir
Anayasa Mahkemesinin iptaline karar verdiği 556 Sayılı KHK 14/1.madde de “Markanın tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde,haklı bir neden olmadan kullanılmaması veya bu kullanıma beş yıllık süre için kesintisiz ara verilmesi halinde marka iptal edilir” düzenlemesi mevcuttur
Davacı tarafça, Anayasa’nın 90. Maddesi uygulanarak iç hukuktaki boşluğun, taraf olunan Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması’ndaki (TRIPS) 19.madde düzenlemesi uygulanarak doldurulması talep edilmekle davacı talebi incelenmiştir
TRIPS 19. Madde de “tescilin idame ettirilmesi için markanın kullanılması gerekli ise, tescil sahibi tarafından markanın kullanılmasını önleyen engellerin varlığına dayalı olarak geçerli nedenler ileri sürülmedikçe,tescil ancak markanın kullanılmadığı kesintisiz en az üç yıllık süre geçtikten sonra iptal edilebilir” hükmü mevcuttur
TRIPS 19. Maddesinde “tescilin idame ettirilmesi için markanın kullanılması gerekli ise” denilmek suretiyle, sözleşmeye taraf ülkelerde iç hukukta tescilin devamı için kullanılmasının zorunlu olduğuna dair yasal düzenlemenin bulunmasının ön koşul olduğu, diğer koşullarında bulunması üzerine markanın iptal edilebileceği düzenlenmekle, 556 Sayılı KHK 14.maddenin iptali üzerine, markanın kullanılmasının zorunlu olduğuna dair iç hukuk kuralının ortadan kalktığı, kullanma zorunluluğunu düzenleyen başka bir iç hukuk kuralıda bulunmadığından (556 Sayılı KHK 42/1-c bendi daha önce yine Anayasa mahkemesi’nin 09/04/2014 tarihli 2013/147 E 2014/75 K sayılı kararı ile iptal edildiğinden) TRIPS 19.maddenin uygulanarak yasal boşluğun doldurulamayacağı,dava tarihinde yürürlükte bulunmayan 6769 Sayılı SMK hükümlerinin de geriye yürütülerek uygulanmasının hukukun genel ilkeleri ile bağdaşmayacağı kanaatine varılmıştır
Davanın hukuki dayanağı olan 556 sayılı KHK 14.maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile iptal edilmesi nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiştir
Dava yargılamanın devamı sırasında yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesi Kararları ile iptali üzerine reddedilmekle ; yargılama giderleri ve vekalet ücretinin yükleneceği tarafın tespiti yönünden, dava tarihi itibariyle tarafların haklılık durumunun tartışılması gerekmiştir.
Kullanmama nedeniyle açılan iptal davalarında, menfi bir durumun ispatının zorluğu gözönüne alınarak, markanın kullanılmadığının davacı tarafından ispat edilmesi fiilen hemen hemen imkansız olduğundan, öğretide ve Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere ( emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 01.11.2011 tarihli, 2010/5602 Esas – 2011/14744 Karar sayılı kararı ) ispat yükü, marka sahibi davalıdadır.
Mahkememizce bozmadan önce alınan ve birbirleriyle örtüşen mali müşavir ve marka konusunda uzman bilirkişilerden oluşan 23.02.2015 ve 14.10.2015 tarihli bilirkişi raporlarında; davalı adına —- no.lu “—” ibareli markasının “Çamaşır, sabun tozu ve arap sabunu” yönünden KHK’nun 14.maddesindeki şartlara göre kullanılmadığının tespit edildiği anlaşıldığından, açılan davanın kabulüne karar verilerek, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
İspat yükü üzerinde olan davalının, dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık sürede ciddi kullanımı ispat edemediği anlaşılmakla, dava tarihinde davacının haklı olduğu, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin tamamının davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle
Davanın dayanağı 556 sayılı KHK 42/1-c maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin 09.04.2014 tarihli ve 2013/147 Esas, 2014/75 Karar sayılı kararı ile, KHK 14.maddenin Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarihli, 2016/148 Esas, 2016/189 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği göz önüne alınarak davanın REDDİNE,
Alınması gereken 35,90 TL harçtan peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,70 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına
Davacı vekiline Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 3.145,00 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine
Davacı tarafından yapılan 50,40 TL harç, 436,00 TL tebligat ve müzekkere masrafları ile 400,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 886,40 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve istek halinde taraflara iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 15 GÜNLÜK süre içersinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/03/2018