Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/34 E. 2018/239 K. 03.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İstanbul Anadolu
FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/34
KARAR NO : 2018/239

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/04/2014
KARAR TARİHİ : 03/07/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesini duruşmada tekrarla; müvekkili şirketin “—-” kelimesini kozmetik sektöründe marka olarak tescil ettirmek için Türk Patent Enstitüsü nezdinde şirket ortağı —adına başvuruda bulunulduğunu ancak Türk Patent Enstitüsünün iptalini istedikleri marka sebebiyle 556 sayılı KHK’ md. 7/1-b gereğince bu başvurularını resen reddettiklerini, müvekkilinin davalı temsilcileri ile temasa geçerek markanın devri talebinde bulunduklarını fakat istenilen sonucun alınamadığını, bunun üzerine müvekkilinin “—” markasının piyasada kullanılıp kullanılmadığını araştırması üzerine bu markanın tescil edildiği ürünler için Türkiye’de kullanımına rastlanmadığından—- tescil numaralı “— ” ibareli markanın 5 sene boyunca kullanılmadığı sebebiyle 556 Sayılı Markalar Hakkında KHK madde 42/1-c bendi uyarınca iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; davacı —Sanayi ve Ticaret Ltd Şti tarafından ikame edilen davanın hukuken dayanaksız olduğunu, Anayasa Mahkemesi’nin 556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararnamenin 42.maddesinin 1.fıkrasının c bendini iptal ettiğini ve yasal dayanağın bu iptal sonucunda ortadan kalkması sebebiyle davanın dayanaksız kaldığı iddiasıyla açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Dava, davalı adına tescilli bulunan —- nolu “—-” markasının 5 yıl süre ile kullanmama nedeniyle iptaline ve sicilden terkinine ilişkindir
Mahkememizce davalı tarafın dava konusu —- nolu “—” isimli markanın etkin bir biçimde kullanıldığına ilişkin bir delil ibraz etmediği gibi cevap dilekçesinde markayı ciddi biçimde kullandığını da belirtmediği anlaşıldığından 30.06.2015 tarih ve—- Esas —- Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkememizin bu kararı Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 16.10.2017 tarih ve 2016/2480 Esas – 2017/5395 Karar sayılı ilamı ile bozulmuştur.
Bozma gerekçesi de; “dava, kullanmama nedenine dayalı markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, Anayasa Mahkemesi’nin 09.04.2014 gün ve 147/75 sayılı kararı ile 24/06/1995 günlü 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin hükümsüzlük hallerini düzenleyen 42. maddesinin birinci fıkrasının c bendinin Anayasa’nın 91. maddesinin birinci fıkrası uyarınca Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, yine karar tarihinden sonra 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarihli 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptaline karar verilmiştir. Bu durumda, Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararları değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.” şeklinde belirtilmiştir.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun Yargıtay bozma ilamına uyulmuştur.
Yargılamanın devamı sırasında Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarihli, 2016/148 Esas- 2016/189 Karar sayılı ilamı ile; davanın hukuken dayanağı olan 556 sayılı KHK’nın 14.md.sinin, Anayasa’nın 35.maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “herkesin, mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu”, ikinci fıkrasında düzenlenen ” bu hakların, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği”, üçüncü fıkrasında “mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağına” ilişkin düzenleme ile Anayasa’nın 91.maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “…sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasa’nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler hanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceğine” ilişkin düzenleme nedeniyle, mülkiyet hakkının da KHK ile düzenlenmesi mümkün olmadığından iptal edilmiş ve Anayasa Mahkemesi’nin kararı 06.01.2017 tarihli resmi gazetede yayınlanmıştır.
1982 Anayasası 153.md.nin beşinci fıkrasında “iptal kararlarının geriye yürümeyeceği” ifade edilmekle, verilen iptal kararının tamamlanmış hukuki durum yada olaylara etkili olacak şekilde geçmişe dönük olarak uygulanması mümkün bulunmamaktadır. Ancak karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanacağında ihtilaf bulunmamaktadır.
Davanın hukuki dayanağı olan 556 sayılı KHK 14.maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile iptal edilmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava, dava tarihinden sonra davanın dayanağı olan yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle reddedildiğinden,yargılama giderleri ve vekalet ücretinin yükleneceği tarafın tespiti yönünden, dava tarihi itibariyle tarafların haklılık durumunun tartışılması gerekmiştir.
Kullanmama nedeniyle açılan iptal davalarında, menfi bir durumun ispatının zorluğu gözönüne alınarak, markanın kullanılmadığının davacı tarafından ispat edilmesi fiilen hemen hemen imkansız olduğundan, öğretide ve Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere ( emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 01.11.2011 tarihli, 2010/5602 Esas – 2011/14744 Karar sayılı kararı ) ispat yükü, marka sahibi davalıdadır.
Davalı vekili tarafından, markanın kullanıldığına dair delil sunulmadığından, dosya kapsamında sunulan cevap dilekçelerinde dahi markanın kullanıldığı beyan edilmediğinden, davacı tarafın dava tarihinde haklı olduğu kanaatine varılarak, yargılama giderlerinden davalının sorumlu tutulmasına, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın dayanağı 556 sayılı KHK 14.maddenin Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarihli, 2016/148 Esas, 2016/189 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği anlaşılmakla, davanın REDDİNE,
2- 35,90 TL karar ve ilam harcı tayini ile peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,70 TL harcın davalıdan tahsiline,
3- Davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.145,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
4- Davacı tarafından bozma öncesi yapıldığı anlaşılan toplam 169,50 TL ve sonrasında yapılan 28,00 TL tebligat masrafı olmak üzere toplam 197,50 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan miktarların karar kesinleştiğinde ve istek halinde taraflara iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 15 GÜNLÜK SÜRE İÇERİSİNDE TEMYİZ yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/07/2018