Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/244 E. 2018/220 K. 19.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İstanbul Anadolu
FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/244
KARAR NO : 2018/220

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/01/2014
KARAR TARİHİ : 19/06/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesini duruşmada tekrarla; davacı şirketin Anadolu Grubu bünyesinde yer alan şirketlerden biri olarak Türkiye’nin en köklü markaları olan —(—), — ile yürüttüğünü, müvekkili şirketin yapmış olduğu araştırmalarda davalının “—-” ibaresini içeren çeşitli markalara sahip olmasına rağmen bu markaların 5 yılı aşkın süredir kullanılmadığından haberdar olduklarını, Komili markasının tanınmışlığı ve markanın zeytinyağı ve bağlantılı ürünler ile özdeşleşmiş olduğunun markanın tüketici nezdinde çok güçlü bir ayırt ediciliğe sahip olduğunun aşikar olduğunu, “—-” markasının davacı şirketin yanı sıra 3.sınıfta yer alan kozmetik ve kişisel bakım ürünleri üzerinde— Hizmetler ve Sanayi A.Ş adına da tescilli bulunduğunu, ancak bu durumun uzun yıllar öncesinde yapılan bir takım anlaşmalara dayandığını, davalının ise bu anlaşmalara taraf olmayıp tescilleri sonradan devraldığını ve markaları tescil kapsamında yer alan mallar bakımından hiç kullanmadığını, bu sebeplerle davalı adına tescilli —-no’da tescilli “—” markasının 556 sayılı KHK’nun 14.maddesi gereğince 5 yıl süre ile kullanmama sebebiyle “—” yönünden iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; davacının herhangi bir zarara uğramadığını, davayı açmakta kötü niyetli olduğunu, davacının yenilebilir yağlar için tescilli — markalarının devralırken başkalarının kullanımında bulunan ve farklı ürünler için tescilli — markalarının varlığına ve bu markaların kullanılmasına tahammül etmesi gerektiğini bildiğini, iş bu tescilli markalarıngıda ve temizlik ürünleri için bölünerek paylaşımı sonrasındaki kullanım ve aynı cinsi ürünlerdeki marka tescilini hakkının taraflardan biri için gerçekleşen tanınmış marka sahipliği ile de aşılamayacağını, müvekkili şirketin— ve —uzantılı markaların sahibi olduğunu, 1970 yıllarına dayalı marka tescillerinin bulunduğunu, markaların genel olarak 1, 2, 3, 5, 16, 21, 29 ve 32.emtia sınıfına ilişkin olduğunu, dava konusu markaları — markalarının gerçek sahibi olan — Teknikten devralmakla müvekkilinin bu markalar üzerinde öncelik hakkının ve kazanılmış hakkının bulunduğunu, Komili markasının tanınmışlık kaydının 2008 yılında gerçekleştiğini, müvekkili şirketin kişisel temizlik ve bakım ürünlerini kapsayan komili markalarının tescilinin 1970 yıllarına dayandığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davalı adına tescilli bulunan — no’da tescilli “—-” ibareli markanın 5 yıl süre içinde kullanmama nedeniyle 556 sayılı KHK’nun 14.maddesi gereğince iptaline ilişkindir.
Celp olunan TPE kayıtları, ticaret sicil kayıtları, bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamı değerlendirilerek Kapatılan İstanbul Anadolu —.Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 17.05.2016 tarih ve — Esas – —Karar sayılı kararı ile davalının davaya konu markayı iptali talep edilen sınıfta kullanmadığı tespit edildiğinden davanın kabulüne karar verilmiştir
Mahkememizin bu kararı taraflarca temyiz edilmiş ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 02.04.2018 tarihli 2016/9565 Esas – 2018/2258 Karar sayılı ilamı ile bozulmuş, İstanbul Anadolu—.Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin kapatılarak mahkememiz ile birleştirilmesi neticesinde, mahkememizin— Esas sayısını almıştır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin Bozma gerekçesin de; “Dava, kullanmama nedenine dayalı markanın kısmen iptali istemine ilişkin olup, mahkemece, yazılı şekilde, 556 sayılı KHK’nin 42/1-c maddesinin Anayasa Mahkemesinin 09.04.2014 gün ve 2013/147 esas ve 2014/75 karar sayılı kararı ile iptal edildiği gözetilerek 556 sayılı KHK’nin 14. maddesi gereğince dava konusu markanın 03. ve 05. sınıfta bazı ürünler yönünden kullanmama nedeniyle iptaline karar verilmiştir. Ancak, karar tarihinden sonra 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 gün ve 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nin 14. maddesinin de iptaline karar verilmiştir. Bu durumda, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir. ” şeklinde belirtilmiştir.
Davacı vekili mahkememizin önceki kararında direnilmesini,Anayasa
Mahkemesi’nin iptal kararındaki gerekçe, uluslararası anlaşmalar ve 6769 Sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği gözönüne alınarak karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili Yargıtay Bozma kararına uyulmasını talep etmiştir.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun görülmekle Yargıtay bozma
ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Yargılamanın devamı sırasında 556 Sayılı KHK 42-1-c maddesinin Anayasa
Mahkemesi’nin 24/07/2014 tarih 2013/147 Esas 2014/75 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği, ancak aynı KHK 14. Maddenin yürürlükte olduğu gözetilerek, davanın iptal davası olarak yargılamasına devam edildiği, bu kez de temyiz aşamasında Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarihli, 2016/148 Esas- 2016/189 Karar sayılı ilamı ile; davanın hukuken dayanağı olan 556 sayılı KHK’nın 14.md.sinin, Anayasa’nın 35.maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “herkesin, mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu”, ikinci fıkrasında düzenlenen ” bu hakların, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği”, üçüncü fıkrasında “mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağına” ilişkin düzenleme ile Anayasa’nın 91.maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “…sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasa’nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler hanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceğine” ilişkin düzenleme nedeniyle, mülkiyet hakkının da KHK ile düzenlenmesi mümkün olmadığından iptal edildiği ve Anayasa Mahkemesi’nin kararının 06.01.2017 tarihli resmi gazetede yayınlandığı anlaşılmıştır.
1982 Anayasası 153.md.nin beşinci fıkrasında “iptal kararlarının geriye yürümeyeceği” ifade edilmekle, verilen iptal kararının tamamlanmış hukuki durum yada olaylara etkili olacak şekilde geçmişe dönük olarak uygulanması mümkün bulunmamaktadır. Ancak karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanacağında ihtilaf bulunmamaktadır.
Davacı vekilinin katıldığı 19/06/2018 tarihli duruşmada;Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesi, iptal kararından 4 gün sonra SMK hükümlerinin yürürlüğe girdiğini, markanın kullanma zorunluluğunun yeni yasada da düzenlendiğini, taraf olunan uluslar arası anlaşmalar ve TRIPS hükümlerine göre markanın kullanılmaması halinde iptaline karar verilebileceği düzenlenmekle tüm bu hususların dikkate alınarak Mahkememizin önceki kararında direnilmesini ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiği anlaşılmakla , talebin incelenmesi gerekmiştir.r.
Anayasa Mahkemesinin iptaline karar verdiği 556 Sayılı KHK 14/1.madde de “Markanın tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde,haklı bir neden olmadan kullanılmaması veya bu kullanıma beş yıllık süre için kesintisiz ara verilmesi halinde marka iptal edilir” düzenlemesi mevcuttur.
Davacı tarafça, Anayasa’nın 90. Maddesi uygulanarak iç hukuktaki boşluğun, taraf olunan Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması’ndaki (TRIPS) 19.madde düzenlemesi uygulanarak doldurulması talep edilmekle davacı talebi incelenmiştir.
TRIPS 19. Madde de “tescilin idame ettirilmesi için markanın kullanılması gerekli ise, tescil sahibi tarafından markanın kullanılmasını önleyen engellerin varlığına dayalı olarak geçerli nedenler ileri sürülmedikçe,tescil ancak markanın kullanılmadığı kesintisiz en az üç yıllık süre geçtikten sonra iptal edilebilir” hükmü mevcuttur.
TRIPS 19. Maddesinde “tescilin idame ettirilmesi için markanın kullanılması gerekli ise” denilmek suretiyle, sözleşmeye taraf ülkelerde iç hukukta tescilin devamı için kullanılmasının zorunlu olduğuna dair yasal düzenlemenin bulunmasının ön koşul olduğu, diğer koşullarında bulunması üzerine markanın iptal edilebileceği düzenlenmekle, 556 Sayılı KHK 14.maddenin iptali üzerine, markanın kullanılmasının zorunlu olduğuna dair iç hukuk kuralının ortadan kalktığı, kullanma zorunluluğunu düzenleyen başka bir iç hukuk kuralıda bulunmadığından (556 Sayılı KHK 42/1-c bendi daha önce yine Anayasa mahkemesi’nin 09/04/2014 tarihli 2013/147 E 2014/75 K sayılı kararı ile iptal edildiğinden) TRIPS 19.maddenin uygulanarak yasal boşluğun doldurulamayacağı,dava tarihinde yürürlükte bulunmayan 6769 Sayılı SMK hükümlerinin de geriye yürütülerek uygulanmasının hukukun genel ilkeleri ile bağdaşmayacağı kanaatine varılmıştır.
Davanın hukuki dayanağı olan 556 sayılı KHK 14.maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile iptal edilmesi nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava yargılamanın devamı sırasında yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesi Kararları ile iptali üzerine reddedilmekle ; yargılama giderleri ve vekalet ücretinin yükleneceği tarafın tespiti yönünden, dava tarihi itibariyle tarafların haklılık durumunun tartışılması gerekmiştir.
Kullanmama nedeniyle açılan iptal davalarında, menfi bir durumun ispatının zorluğu gözönüne alınarak, markanın kullanılmadığının davacı tarafından ispat edilmesi fiilen hemen hemen imkansız olduğundan, öğretide ve Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere ( emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 01.11.2011 tarihli, 2010/5602 Esas – 2011/14744 Karar sayılı kararı ) ispat yükü, marka sahibi davalıdadır.
Mahkememizce bozmadan önce alınan ve birbiriyle örtüşen mali müşavir ve marka konusunda uzman bilirkişilerden oluşan 23.02.2015, 14.10.2015 ve 24.02.2016 tarihli bilirkişi raporlarına ve davalı şirketin fatura ve defterleri üzerinde yapılan incelemeye göre; davalı adına—- no.lu “—” ibareli markasının iptali istenen emtialar yönünden yönünden KHK’nun 14.maddesindeki şartlara göre kullanılmadığı, tespit edilmekle;İspat yükü üzerinde olan davalının, dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık sürede ciddi kullanımı ispat edemediği anlaşılmakla, dava tarihinde davacının haklı olduğu gözetilerek , yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın dayanağı 556 sayılı KHK 42/1-c maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin 09.04.2014 tarih, 2013/147 Esas, 2014/75 Karar sayılı kararı, KHK 14.maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarihli, —- Esas, —Karar sayılı kararı ile iptal edildiği göz önüne alınarak davanın REDDİNE,
2- 35,90 TL karar ve ilam harcı tayini ile peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,70 TL harcın davalıdan tahsiline,
3- Davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.145,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
4- Davacı tarafından bozma öncesi yapıldığı anlaşılan toplam 2.349,40 TL ve sonrasında yapılan 28,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 2.377,40 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalı tarafından yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,

Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan miktarların karar kesinleştiğinde ve istek halinde taraflara iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 15 GÜNLÜK YASAL SÜRE İÇERİSİNDE TEMYİZ YOLU açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/06/2018