Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/628 E. 2018/67 K. 08.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

KARAR
ESAS NO : 2017/628 Esas
KARAR NO : 2018/67

DAVA : Markanın Kullanmama Nedeniyle İptali
KARAR TARİHİ : 08/03/2018

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan markanın iptali davasının yapılan açık yargılama sonucunda;
TALEP / Davacı vekili dava dilekçesini duruşmada tekrarla; davalı şirket adına TPE nezdinde ….. numara ile tescil edilen ve “………” ibareli markanın tescil edildiği uluslararası 30. sınıflarda yer alan bisküvi ve sakızlar üzerinde kullanılmaması ve “………..” markası altında hiç bir ticari faaliyetinin bulunmaması sebebiyle mezkur markanın 556 KHK’nın 14 ve 42 maddelerine istinaden markanın iptali ve hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVAYA CEVAP / Davalı vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; dava konusunu oluşturan “…………” ibareli markanın müvekkilinin markalaşma sürecinde neredeyse ilk ihdas ettiği ve tescil ettirdiği markalar arasında yer aldığını, hükümsüzlüğü talep edilen marka tescilinde emtia sisteminin benimsendiği 551 sayılı Markalar Kanununun yürürlükte bulunduğu dönemde bisküvi ve sakızlar için müvekkili şirket adına tescil edildiğini, müvekkili adına tescilli “…………” ibeale imarkanın hiç bir şekilde davacı adına tescilli …….. ibareli marka ile bir benzerliğinin bulunmadığını, kullanmama sebebiyle hükümsüzlüğünün talep edilebilmesi için kullanmama hususunun davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini belirterek davacının maddi ve hukuki temeli bulunmayan davasının usule ve esasa ilişkin tüm sebeplerden ötürü reddine karar verilmesini talep etmiştir.
D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E / Dava davalıya ait …….. tescil numaralı “………..” ibareli markanın kullanmama nedeniyle iptali davasıdır.
Davacı tarafından davalı aleyhine Mahkememizin ……. Esas, ………. Karar sayılı dosyası ile açılan iptal davasında Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda “kullanmama nedeniyle hükümsüzlük davalarında, iddia sahibinin, iddiasını ispatı gerekmekte ise de kullanmama olgusunun olumsuz bir durum olması ve bunun ispatının güç olması nedeniyle, bu nedenle açılan hükümsüzlük davalarında marka sahibinin markayı kullandığını ispat etmesi gerektiği, bu nedenlerle ispat yükü üzerinde olan davalıdan varsa delillerini bildirmesi istenmiş, kullanmaya dair herhangi bir delil sunmamış olması, kullanılması için lisans verilmesinin markanın ciddi kullanımı olarak sayılamayacağı karşısında davanın kabulüne, dava konusu edilen markanın kullanmama nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememiz kararının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay ………Hukuk Dairesinin 19.09.2017 tarih ve 2016/1780 Esas, 2017/4516 Karar sayılı ilamları ile “Dava, kullanmama nedenine dayalı markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı şekilde 556 sayılı KHK’nın 14 ve 42. maddeleri gereğince markanın kullanmama nedeniyle iptaline karar verilmiştir. Ancak, karar tarihinden sonra 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarihli 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptaline karar verilmiştir. Bu durumda, dava konusu markanın kullanmama nedeniyle iptaline ilişkin kararın kesinleştiği hususu da gözetilip Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.” denilmek suretiyle bozulmuştur.
Davacı vekili mahkememizin önceki kararında direnilmesini, Yargıtay Bozma ilamına uyulmasına karar verilecekse de; TRIPS ve Paris Sözleşmesi hükümlerinin, Anayasa’nın 90.md.si gereğince iç hukuk kuralı olarak uygulanmasını talep etmiş, davalı vekili ise bozma ilamına uyulmasını talep etmiştir. Mahkememizce usul ve yasaya uygun görülmekle Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Yargılamanın devamı sırasında Anayasa Mahkemesi’nin ……….. tarihli, 2016/148 Esas- 2016/189 Karar sayılı ilamı ile; davanın hukuken dayanağı olan 556 sayılı KHK’nın 14.md.sinin, Anayasa’nın 35.maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “herkesin, mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu”, ikinci fıkrasında düzenlenen ” bu hakların, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği”, üçüncü fıkrasında “mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağına” ilişkin düzenleme ile Anayasa’nın 91.maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “…sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasa’nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler hanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceğine” ilişkin düzenleme nedeniyle, mülkiyet hakkının da KHK ile düzenlenmesi mümkün olmadığından iptal edilmiş ve Anayasa Mahkemesi’nin kararı 06.01.2017 tarihli resmi gazetede yayınlanmıştır.
1982 Anayasası 153.md.nin beşinci fıkrasında “iptal kararlarının geriye yürümeyeceği” ifade edilmekle, verilen iptal kararının tamamlanmış hukuki durum yada olaylara etkili olacak şekilde geçmişe dönük olarak uygulanması mümkün bulunmamaktadır. Ancak karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanacağında ihtilaf bulunmamaktadır.
Davanın hukuki dayanağı olan 556 sayılı KHK 14.maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile iptal edilmesi nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Davacı vekilinin Anayasa’nın 90. Maddesi gereğince uygulanarak iç hukuktaki boşluğun doldurulması istenen Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması 19.maddede “tescilin idame ettirilmesi için markanın kullanılması gerekli ise ,tescil sahibi tarafından markanın kullanılmasını önleyen engellerin varlığına dayalı olarak geçerli nedenler ileri sürülmedikçe,tescil ancak markanın kullanılmadığı kesintisiz en az üç yıllık süre geçtikten sonra iptal edilebilir” düzenlemesi ve Paris Konvansiyonu 5/c maddesinde “tescil edilen markanın kullanılması bir memlekette mecburi ise ” düzenlemesi bulunduğu bilinmektedir.
Davacı vekilinin duruşmada beyan ettiği üzere,TRIPS 19. Maddesinde “tescilin idame ettirilmesi için markanın kullanılması gerekli ise” ve Paris Konvansiyonu 5/c maddesinde “tescil edilen markanın kullanılması bir memlekette mecburi ise “denilmek suretiyle sözleşmeye taraf ülkelerde iç hukukta tescilin devamı için kullanılmasının zorunlu olduğuna dair yasal düzenlemenin bulunması halinde diğer koşullarında bulunması üzerine iptal edilebileceği düzenlenmekle,markanın kullanılmasının zorunlu olduğuna dair iç hukuk kuralı olan 556 Sayılı KHK 14.maddenin iptali üzerine kullanma zorunluluğunu düzenleyen başka bir iç hukuk kuralıda bulunmadığından (556 Sayılı KHK 42/1-c bendi daha önce yine Anayasa mahkemesi’nin 09/04/2014 tarihli 2013/147 E 2014/75 K sayılı kararı ile iptal edildiğinden) TRIPS 19.maddenin ve ve Paris Konvansiyonu 5/c maddesinin, uygulanarak yasal boşluğun doldurulamayacağı,dava tarihinde yürürlükte bulunmayan 6769 Sayılı SMK hükümlerinin de geriye yürütülerek uygulanmasının hukukun genel ilkeleri ile bağdaşmayacağı kanaatine varılmıştır.
Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin yükleneceği tarafın tespiti yönünden, dava tarihi itibariyle tarafların haklılık durumunun tartışılması gerekmiştir.
Kullanmama nedeniyle açılan iptal davalarında, menfi bir durumun ispatının zorluğu gözönüne alınarak, markanın kullanılmadığının davacı tarafından ispat edilmesi fiilen hemen hemen imkansız olduğundan, öğretide ve Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere ( emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 01.11.2011 tarihli, 2010/5602 Esas – 2011/14744 Karar sayılı kararı ) ispat yükü, marka sahibi davalıdadır.
Mahkememizce bozmadan önce dosya kapsamına alınan ………. tarihli bilirkişi raporu ile davalının davaya konu ……… numaralı “………..” ibareli markasını tescil tarihinden itibaren 5 yıl süre ile ciddi kullanımını ispat edemediği kanaatini beyan ettikleri anlaşılmıştır.
İspat yükü üzerinde olan davalının, dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık sürede ciddi kullanımı ispat edemediği davacının dava tarihinde haklı olduğu anlaşıldığından, konusuz kalan davada yargılama giderleri ve vekalet ücretinin tamamının davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
Davanın dayanağı olan 556 sayılı KHK 14.maddenin Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli 2016/148 Esas – 2016/189 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği anlaşılmakla konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
Alınması gereken 35,90 TL harçtan peşin alınan 17,15 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,75 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
Davacı vekiline Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 3.145,00 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Davacı tarafından yapılan 34,30 TL harç, 80,00 TL tebligat ve müzekkere masrafları ile 2.250,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.364,30 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgililere iadesine,
Dair tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde kanuni yollar açık olmak üzere verilen karar davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı..