Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/463 E. 2018/295 K. 09.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2017/463 Esas
KARAR NO : 2018/295

DAVA : Marka ( tecavüzün tespiti- önlenmesi ) (Manevi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 13/11/2017
KARAR TARİHİ : 09/10/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Manevi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının …….. numaralı …” markasının tanınmış bir marka olduğunu, davalının bu markayı marka ve firma adı olarak kullanmaması için ihtarname gönderildiğini, cevaben yalnızca …. Sigorta şirketinin acentesi olduklarını ve davacının markasını kullanmadıklarını bildirdiklerini, davacının haksız marka kullanımı nedeniyle zarar gördüğünü, ………… Bankası nezdinde yanlış oluşturulan borç kaydını düzeltemedikleri iddiasıyla, davalının marka hakkına tecvaüz teşkil eden bütün işlemlerinin sonlandırılmasına, tecavüzün menine,… isminin ticaret sicilinden ve iş hayatındaki diğer alanlardan çıkartılmasına, oluşan maddi ve manevi zararların bilirkişi tarafından belirlenip davacı şirket lehine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, tazminat taleplerini açıklaması için kendisine verilen süre içerisinde sunduğu 1/10/2017 tarihli dilekçesi ile 10.000,00 Tl manevi tazminat talep ettiklerini, maddi tazminat taleplerinin bulunmadığını bildirmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin ….. temsilen “…. “firması olup, 1999 yılından beri faaliyet gösterdiğini ,2003 yılında ticari sicile kaydının yapıldığını, müvekkilinin müşteri protföyünün oldukça geniş olduğunu,davacının, davayı kötü niyetle ikame ettiğini, davacının markayı kullanmadığını, kullanmadığı marka üzerinden tekliflerde bulunarak kar amacı elde etmek için kötü niyetle hareket ettiğini,bunun yanında davacı markası ile müvekkil markasının ortalama tüketiciler nezdinde farklı olarak algılanacağını, davacının ….., müvekkilinin…..Sigorta ile ilişkili olduğunu, bu sebeple karıştırılmaya sebebiyet vermeyeceğini ve haksız kazanç durumunun oluşmayacağının , ayrıca müvekkilinin …… nezdinde ……….. dosya numarasıyla marka müracatı olduğunu belirtrek , haksız yere açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE : Dava; davacıya ait …. numaralı “…..” markasının davalı tarafından izinsiz olarak kullanılıp kullanılmadığı, davalının ticaret unvanı olan …..” ibaresinin davacının markası ve ticaret unvanı ile iltibas yaratıp yaratmadığı, bu nedenle davalının ticaret unvanının sicilden terkinine karar verilip verilemeyeceği, marka hakkına tecavüz mevcutsa davacının manevi tazminat talep edip edemeyeceği konularına ilişkindir
Türk Patent ve Marka Kurumu Kayıtlarının incelenmesinde; davalı tarafından tescili talep edilen … numaralı “saygınbir sigorta” markasının halen başvuru aşamasında olduğu,…..numaralı “…” markasının… sınıfta 11/06/2012 tarihinde 10 yıl müddetle davacı adına tescil edilmiş olduğu anlaşılmıştır
Dosya üzerinde marka uzmanı bilirkişiye inceleme yaptırılmış, bilirkişi raporunda; davacı markasının TPMK nezdinde ……….sınıf ( sigorta hizmetleri, Finansal ve Parasal hizmetler,Gümrük Müşavirliği hizmetleri ) tescilli olduğunu, davacının ticari ünvanının başı ” …….. “, davalının …… ” olması sebebi ile TTK 52.maddesi gereği davalı ünvanının, davacı ünvanıyla karıştırılmayacağı, markasal kullanım açısından davacı ve davalı markalarının, ortalama hizmet alıcıları tarafından ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğuna ve iltibas yarattığına dair raporunu tanzim ederek vermiştir.
Buna göre, taraf ticaret unvanlarında ayırt edici nitelik taşıyan unsurun; davacı unvanında….” ibaresi, davalı unvanlarında ise “….” ibaresi olduğu, taraf unvanlarında “….” ibaresinin ortak olduğu, bu ibarenin dikkat çekiciliği ve zihinde oluşturduğu intibanın, karışıklık yaratabilecek nitelikte olduğu, zira davacı şirketin unvanında ayırt edici nitelikteki tek unsurun ……” ibaresi olması nedeniyle davalı ticaret unvanı ile davacı firma arasında ilişki kurulmasına neden olabileceği, davalının ticaret unvanına ………..” ibaresi eklenmiş olmakla birlikte, davacının ticaret unvanındaki tek ayırt edici unsur olan “……” ibaresinin, davalının unvanında da aynen kullanmış olup, davalının ticaret unvanındaki sözü edilen farklılık, unvanlar arasında ayırt ediciliği sağlayacak ve karıştırılma tehlikesini giderecek nitelikte olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı taraf, davalının ticaret unvanında yer alan “…. ibaresini kullanımının, tescilli ..” esas unsurlu markasına tecavüz teşkil ettiği, ticaret unvanın marka hakkını da ihlal edeceğini iddia etmiştir.
Ticaret unvanı tacirin, ticari işletmesine ilişkin işlemleri yaparken ve bu işlemlerle ilgili senet ve diğer evrakları imzalarken kullandığı ad olup, ticaret unvanının işlevi, ticari işletmenin sahibi olan tacirin diğer tacirlerden ayırt edilmesini sağlamaktır. Marka ise, taciri ya da ticari işletmeyi değil, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmek için kullanılır. Markanın fonksiyonu, tümüyle ticari işletmenin ürettiği, pazarladığı mal veya hizmetleri ayırt etmektir.
Davacı taraf marka haklarına tecavüz edildiğine dair iddiasını ispatlamak için dosyaya yalnızca davalıya ait iş yeri tabela görsellerini ve kartvizit görüntüsünü delil olarak sunmuş, dosyaya sunulan bu belgelerden davalı kullanımının sadece basılı evraklardaki ve tabeladaki ticaret unvanı kullanımı ile sınırlı olduğu, kullanımın davalı firmayı ayırt etmeye yönelik ticaret unvanı kullanımından ibaret olduğu görülmüştür.
Davalı şirketin tescilli ticaret unvanını, ticari yaşamda firmasının ayırt edilmesini sağlayacak şekilde “ticaret unvanı” olarak kullandığı, davalının bu kullanımının TTK’nun 52. maddesi uyarınca hukuka uygun bir kullanım olduğu, davalının markasal bir kullanımı olduğu iddia edilmekle birlikte, böyle bir kullanımın davacı tarafça ispatlanamadığı anlaşılmıştır. bu nedenle, dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK’nın 9/a ve 61/b maddeleri anlamında marka ihlali bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Taraflara ait ticaret sicil kayıtları dosya içine getirtilmiş, incelendiğinde, davacı şirketin 03/02/1998 tarihinde, davalı şirketin ise 13/10/1999 tarihinde ticaret siciline tescil edildikleri, davalı şirketin eski ticaret unvanının….. Aracılık Hizmetleri Limited Şirketi olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla davacının …..” ibaresi üzerinde öncelik hakkının bulunduğu görülmüştür.
Davacının ticaret unvanının zorunlu kısmının “……..i” olduğu, davalının ticaret unvanının zorunlu kısmının ise “…..” ibaresi olduğu, zira bu kısımların şirketlerin türünü ve faaliyet konularını gösterdiği, dolayısıyla bu kısımların herhangi bir ayırt edici nitelikleri bulunmadığı anlaşılmıştır.
Taraf ticaret unvanlarında ayırt edici nitelik taşıyan unsurun; davacı unvanında ve markasında …” ibaresi, davalı unvanında ise ……” ibaresi olduğu, taraf unvanlarında ve davacının tescilli markasında …ibaresinin ortak olduğu, bu ibarenin dikkat çekiciliği ve zihinde oluşturduğu intibanın, karışıklık yaratabilecek nitelikte olduğu, davalının ticaret unvanına …………” ibaresini eklemiş olduğu, davacının ticaret unvanındaki ve tescilli markasındaki “…” ibaresini aynen kullandığı, davalının ticaret unvanındaki farklılığın, unvanlar ve davacının markası arasında ayırt ediciliği sağlayacak nitelikte olmadığı anlaşılmıştır. Davalı taraf, davacı adına tescilli “…” markası ve davacının ticaret unvanı ile iltibas yaratacak derecede benzer bir ticaret unvanını kullanmaktadır.
Her ne kadar davalı taraf, davacının sessiz kalma nedeniyle hak kaybına uğradığını savunmuşsa da, davacının markasının ticaret unvanında kullanıldığını bizzat öğrenmesi gerekmeyip bilebilecek konumda olması ve buna rağmen uzun süreli sesiz kalması durumunda sessiz kalma nedeniyle hakkaybından bahsedileceği Yargıtay’ın çeşitli kararlarında da vurgulanmıştır. Ancak dosya kapsamı dikkate alındığında, davalının ilk tescil tarihinde ticaret unvanının farklı olduğu, davacının markasının başvuru tarihinin 25/02/2011 tarihi olduğu, tescil tarihinin ise 11/06/2012 olduğu, bu tarihler ile dava tarihi göz önünde bulundurulduğunda, uzun süreli bir sessiz kalmadan söz edilemeyeceği, davacının davalının ticaret unvanından daha önceden haberdar olduğunun da davalı tarafça ispatlanamadığı için ticaret ünvanının terkin talepleri yönünden de uzun süreli sessiz kalma nedeniyle hakkaybından söz etmek mümkün değildir.
Bu durunmda, davacı şirketin, davalının ticaret unvanını kullanmasına sessiz kalarak zımnen rıza göstermiş sayılamayacağı, davacının, davalının unvandan “….. ibaresinin terkini yönünde talepte bulunabileceği anlaşılmıştır.
6762 sayılı TTK’nın 52. maddesi uyarınca usulen tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkı, münhasıran sahibine ait olup, tescilli bir ticaret unvanının terkin edilinceye kadar kullanılması marka hakkına tecavüz teşkil etmez. Somut olayda, davalı, ticaret unvanını tescilli olduğu şekilde kullanmış olup, bu durum marka hakkına tecavüz teşkil etmediğinden, davalının ticaret unvanının ve bu unvanı kullanış biçiminin, davacının tescilli marka haklarına tecavüz oluşturmadığı, davalının ticaret unvanının, davacı ticaret unvanı ve tescilli markası ile karıştırılma tehlikesi içerdiği, davacının, davalının ticaret unvanından …….” ibaresinin terkinini talep etme hakkının bulunduğu anlaşılmakla, aşağıdaki gibi hüküm kurumak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda gösterilen nedenlerle,
Davanın Kısmen KABÜLÜNE
Davalının ticaret ünvanında “…..” sözcüğünün terkinine
Davacının marka hakkına tecavüzün tespiti ve önlenmesi ile manevi tazminat taleplerinin reddine
Kabul edilen terkin davasından dolayı alınması gereken 35,90 TL harcın peşin alınan 170,78 TL harçtan mahsubuna,
Reddedilen marka hakkına tecavüzün tespiti ve önlenmesi ve manevi tazminat yönünden ayrı ayrı 35,90’er TL den toplam 71,80 TL harcın peşin alınan 170,78 TL harçtan mahsubuna,
Fazla alınan 63,08 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine
Kabul edilen terkin davası yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.145,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine
Red edilen marka hakkına tecavüzün tespiti , önlenmesi ve manevi tazminat yönünden avukatlık ücret tarifesi gereğince ayrı ayrı 3.145,00’er TL olmak üzere toplam 6.290,00 TLvekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine
Davacı tarafça yapılan masraflar 31,40 TL başvurma harcı, 35,90 TL peşin harç, 4,60 TL vekalet harcı, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti 219,40 TL posta gideri olmak üzere 1.291,30 TL yargılama giderinden red ve kabul oranına göre (1/3) 430,43 TL sinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına
Davalı tarafça yapılan herhangi bir yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkca okunup, usulen anlatıldı.