Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/374 E. 2018/201 K. 05.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu
FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2017/374
KARAR NO : 2018/201

DAVA : Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli), Fikir Ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.)
DAVA TARİHİ : 13/05/2016
KARAR TARİHİ : 05/06/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli), Fikir Ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalının 04/04/2012 tarihinde “—-” imzaladıklarını, bir yıl süreli sözleşmenin müvekkili tarafından yazılan “—” adlı eserin 1000 adet basımı, reklamının yapılması, davalının çalıştığı ve başkaca talep eden yayınevlerine kitabın dağıtımının ve satışının yapılması ve diğer yükümlülükleri içerdiğini, müvekkilinin 04/04/2012 imza tarihli sözleşme ile eserin yayın ücreti olarak 3400 TL ödeme yapması hususunda anlaştıklarını ve sözleşmenin imzalanmasına müteakip kendi yazdığı kitaba dair bilgi ve belgeleri teslim ettiği ve davalı yayıncının hesabına 05.04.2012 tarihinde 1.700,00 TL, 10.05.2012 tarihinde 1.700,00 TL olmak üzere toplamda 3.400,00 TL ödeme yaparak kendi edimini yerine getirdiğini, kitabına yaptığı 3400 TL’lik yüklü ödeme karşılığı sözleşme görüşmeleri sırasında kendisine anlatıldığı üzere 1. Baskısının 1000 adet yapıldığını düşünen müvekkilinin 2014 yılında davalı yayınevi tarafından arandığı, davalı yayınevinin kendi yayınevlerinin prestijini artırmak için kitaplarını yayınladıkları yazarlar arasından 20 yazar seçtiklerini ve müvekkilinin de bu yazarlardan olduğunu belirterek kendisinden hiçbir bedel talep etmeksizin “—” adlı eserinin 2. baskısını yine 1000 adet olarak ücretsiz yapabileceklerini söylemiş olduğunu ve müvekkili ile aynı kitap için 29/01/2014 tarihli ikinci bir sözleşme imzalandığını, bu sözleşme sonrası, davalının ticari rakibi olan— Yayınları adlı yayınevinin internet sitesi ve haber portalında bin adet basılması karşılığında 3.400 TL ödeme yaptığı kitabına davalının Kültür Bakanlığı’ndan sadece 100 adet bandrol aldığını şifahen öğrendiğini, dolayısıyla eserin davalı tarafından sadece 100 adet basıldığını, 2014 yılı Ağustos ayı itibariyle 3400 TL ‘lik ödemenin 100 adet kitap baskısı için ödenmediği ve parasını geri istediği maillerine karşılık davalının “… Kitabınız yayınlandı bunun sosyal, psikolojik faydasını gördünüz… ” gibi cevaplar verdiğini ve dolayısıyla kandırılan müvekkilinin para iadesi istemesi üzerine ise bu sefer kendisine “sizinle kitabınızın 2. Baskısı için 29.01.2014 tarihli ikinci bir sözleşme yapmıştık. O sözleşmenin 14. maddesine göre ödeme yaptığınız 2012 tarihli sözleşmeden bizi ibra ettiniz. O sözleşmeyi geçersiz kıldınız. Biz kitabınızın 2. baskısını yapma yükümü ile eski sözleşme yükümümüzü tadil ettik. Paranızı iade etmeyiz. 2. baskınızı da yapacağız” dediğini, müvekkille sanki kendisine ödül verir gibi aldatarak yaptıkları 29.01.2014 tarihli sözleşmenin davalı yanın önceki sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmeyerek hileli davranışı yazardan gizlemek adına müvekkili kandırarak yaptığını; davalının 29.01.2014 tarihli ikinci sözleşme üstlendiği 1000 adetlik 2. Baskısı yapılacak kitabını hiç bir kitap evinde görmemesi ve internet aramalarında bulamaması üzerine “BİMER” aracılığıyla yazarı olduğu “—” adlı eseri için yayınevi tarafından kaç baskısı yapıldığını ve her bir baskı için kaç adet bandrol talep ettiğini sorduğu ve [email protected] ‘den 10 MAYIS 2016 tarihinde gelen cevaptan dava konusu eserle ilgili olarak davalı tarafından 16.05.2012 tarihinde 100 adet bandrol alındığını ve eserin 2. baskısının yapılmadığını tespit ettiğini dolayısıyla davalının 2. Baskı yapmayı taahhüt ettiği sözleşmeyi dahi ifa etmediğini, 2. baskısı yapılacak diye kandırılan ve ödediği bedelin iadesi talebine rağmen bedel iadesi yapılmayan müvekkilin 2. baskının hiç yapılmadığını 10.05.2016 tarihinde öğrenmekle davalının 2. sözleşme ile yaptığı hilesinden bu şekilde kesinkes haberdar olduğunu, müvekkilin kitabının Google aramasında 1. Baskı olarak belirtilen baskısının kitapevlerinde tükendiğinin görüldüğü; 100 adet basılan dava konusu eserin 20 adetinin ücretsiz, 30 adetini etiket fiyatının yarısını ödeyerek müvekkilin aldığı 50 kitap dışındaki 50 kitabında davalı tarafından satılarak tükendiği, kitabının etiket fiyatının 14,90 TL olduğu, bazı kitapevlerinde tükendiği ya da stokta olmadığının görüldüğü dolayısıyla davalının sözleşmenin 8. ve 9. Maddesi yükümlülüklerine aykırı davranarak satılan kitapların sayısını müvekkiline bildirmediği ve satılan 50 adet kitaptan dolayı da telif ödemesi yapmadığını belirterek, müvekkilinin, davalıya ödediği 3400 TL bedelin iadesini, davalı tarafından satılan ancak henüz ödeme yapmadığı kitaplar için fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak şimdilik 100 TL’lik telif ödenmesine, müvekkilin maruz kaldığı aldatılma ve uğradığı haksızlık sebebiyle duyduğu elem ve acı nedeniyle davalının 3000 TL’lik manevi tazminata dava tarihinden itibaren isleyecek ticari faizle ödemeye mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf cevap dilekçesinde özetle; davacı asilin dava dilekçesine vermiş olduğu 11.07.2016 tarihli cevaplarında davacı ile şahsına ait yayınevi —Yayınlarının iki ayrı tarihte sözleşme yaptığını ve her iki sözleşmede de yayınevinin sözleşmenin gereklerini yerine getirildiğini, her iki sözleşmede de uyulmayan ve yerine getirilmeyen davacıyı mağdur eden hiçbir durum söz konusu olmadığını, davacı tarafın 04.04.2012 tarihli sözleşmenin “1000 adet baskı” için yapıldığını, sözleşmede 1000 adet baskı yapılmak zorundadır ibaresinin yer aldığını belirtmesine rağmen sözleşme maddelerinde bu şekilde zorunluluğun yer aldığı bir maddenin olmadığı, davalı ile —-Yayınları arasında yapılan her iki sözleşmenin hiçbir maddesinde kitapların 1000 (bin) adet basılacağına dair hüküm içeren, yayınevini borç altına alan, yayınevine bir zorunluluk getiren maddenin bulunmadığını dolayısıyla davacı tarafın iddialarının temelsiz ve sözleşmeye dayanmadığını, 04.04.2012 tarihli birinci sözleşmede kitabın baskı sayısının “En yüksek 1000 adet” basılabilir denilerek belirtildiğini, buradaki açık ifadeden de anlaşıldığı gibi yayınevine bin adet basma zorunluluğu değil bin adeti geçmeme sınırı getirildiğini, ilaveten sözleşmenin geneline bakıldığında da basılacak kitapların mülkiyetinin yayınevine ait olduğu yazarın basılan kitaplardan 50 adet dışında ücretsiz isteme hakkının olmadığını, tek hakkının satılanlardan % 20 telif almak olduğu açık ve net bir şekilde belirtildiğini, 04.04.2012 tarihli sözleşmenin 16. maddesi “Yazar hiçbir şartla ücretsiz kitap isteme hakkına sahip değildir.” denilerek basılan kitapların yayınevine ait olduğunu açık bir şekilde düzenlendiğini, bu durumda sözleşmede bin adet basılacağı belirtilmediği halde, aksine baskı sayısının yayınevi tarafından belirleneceğini, en üst rakamın ise bin olabileceği açık bir şekilde belirtildiği halde ve davacı yanın sözleşme gereği ücretsiz kitap alma hakkı bulunmadığı halde kitap baskısının 1000 adet yapılmasının davacıya nasıl bir menfaat sağlayacağının izaha ve ispata muhtaç olduğunu, davacı avukatının “müvekkilim bin adet baskı için 3400 TL ödedi” söyleminin de doğru olmayan, sözleşmeye dayanmayan bir söylem olduğunu, 04.04.2012 tarihli sözleşmenin hiçbir yerinde davacının bin adet baskı için 3400 TL ödeyeceğini veya ödediğini belirten bir madde bulunmadığını, davacının bu rakamı 414 sayfalık kitabının editörlük ve tasarım hizmeti için ödediği ve dolayısıyla yayınevi olarak davacının hatalarla dolu kitabını oldukça düşük bir ücret olan 3400 liraya edit etmiş, mizanpajını ve tasarımını yaptıklarını, daha sonra da fuar, yayın ve reklam hizmeti verdiklerini, davacıya yayınladıkları dergide röportaj verdirdiklerini, sosyal medya hesaplarında kitabını tanıtmış ve katıldıkları fuarlarda imza günü yapmış ve tüm hizmetlerden sonuna kadar davacıyı faydalandırdıklarını, yayınevi olarak henüz ilk kitabını yazan ve satış garantisi olmayan bir yazarın kitabını sözleşmeye uygun olarak 100 (yüz) adet bastıklarını, satılsaydı gelir sağladıkları için basmaya devam edeceklerini, ancak talep olmadığı için satılmadığını ve yine sözleşmeye uygun davranarak basmadıklarını, sözleşmenin hiçbir kısmında “kitap satılmasa dahi bin adet basılmalıdır” gibi bir maddenin bulunmadığını, bilakis baskı sayısı konusundaki inisiyatifin tamamen yayınevine bırakıldığını, 04.04.2012 tarihli sözleşmenin 29-01-2014 tarihli ikinci sözleşme ile ibra edildiğini, yeni sözleşmenin 14.maddesinin “Bu sözleşmenin varlığı yayınevi ile yazar arasındaki bu kitabın daha önceki sözleşmesini geçersiz hale getirdiğini, daha önceki sözleşme tüm hak ve borçları ile birlikte sonlanmıştır.” denilerek eski sözleşmenin tüm hak ve borçları ile birlikte ortadan kalktığını açık bir şekilde belirttiğini, dolayısıyla birinci sözleşmenin tüm hak ve borçları ile birlikte sonlandığı ve artık tartışma konusu olamayacağını, ikinci sözleşmede de kitabın 1000 adet basılacağına yönelik hiçbir ibare bulunmadığını, ikinci sözleşmenin imzalanmasının davacının talebiyle olduğunu,—isimli siyasi — kitabının düşük satışından mutsuz olan davacının yayınevine bir teklifle geldiği ve yeni bir düzenleme yaptığı kitabın bu haliyle ilgi göreceğini söylediğini, ikinci sözleşmenin kitabın adı bölümünden de anlaşılacağı gibi aynı kitabın bire bir baskısı söz konusu olmadığını, birinci sözleşmede kitabın adı bölümünde isim: — olarak geçerken ikinci sözleşmede isim: —olarak geçmekte olduğunu, ikinci sözleşmenin imzalanmasından sonra davacının paylaştığı yeni kitabının düzenlemelerde cumhurbaşkanına inanılmaz hakaretler içeren, yakası açılmadık küfürler içeren yazılara yer verdiğini, bu nedenle kitabı basmadıklarını, davalı yanın delil olarak sunduğu maillerin tamamen gerçek dışı olduğunu, davacının telifinin ödendiği ve hiçbir alacağının kalmadığı ve bu durumu 2. sözleşme ile açık bir şekilde belirttiği gibi gerekçe ve açıklamalarla davanın reddini talep etmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık; davalının taraflar arasında imzalanan 04.04.2012 tarihli yayın sözleşmesi ile üstlendiği edimleri yerine getirip getirmediği, sözleşme gereğince 1000 adet kitap basması gerekip gerekmediği, 29.01.2014 tarihli ikinci sözleşmenin davacı tarafından ilk sözleşmedeki edimin yerini getirildiği zannı ile ve hataya düşürülerek imzalayıp imzalamadığı, ikinci sözleşmenin davalı tarafından yerine getirilip getirmediği, davalının basıp satışını yaptığı kitaplar ile ilgili davacıya telif tazminatı ödemedsi gerekip gerekmediği, ilk sözleşme uyarınca davalı ödenen 3.400,00 TL bedelin davacıya iade edilip edilmeyeceği, davacının maddi ve manevi tazminat talep edip edemeyeceğine ilişkindir.
Dosyamız içerisine celbedilen 12.02.2018 tarihli bilirkişi raporunda; “davaya konu kitabın FSEK m.2 anlamında “herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan” ilim ve edebiyat eseri olduğu ve eser sahibinin davacı olduğu, davacının mali ve manevi tazminat taleplerinin yerinde olduğu, davalının bastığı 100 kitap için hizmetlerin bedelinin 340,00 TL olması gerektiği, raporun mali yönden yapılan inceleme ve değerlendirmede de ayrıntılı olarak izah edildiği gibi davacının 149,00 TL telif hakkı ile 3.060,00 TL basılmayan kitaplar için yapmış olduğu ödemeyi talep edebileceği, manevi tazminatın takdirinin Mahkemeye ait olduğu, davacının kitabında yaptığı iddia edilen değişikliklerden sonra basılmasını engelleyecek hakaret niteliğindeki bölümlerin mevcut olduğuna dair dava dosyasında değerlendirme yapacak bilgi ve belge bulunmadığı, keza bu hususun 29/01/2014 tarihli taraflar arasında düzenlenen ve uygulanmayan ayrı bir sözleşmenin konusu olduğu, huzurdaki davada ise uyuşmazlığın çözümü için 04/04/2012 tarihli Yayıncılık Eser Sözleşmesi’nin esas alınması gerektiği” görüşüne varıldığı beyan edilmiş olup, bilirkişi— ek görüşünde ise; ” davalının ilk sözleşme kapsamında davacıya 36 adet —-” adlı kitabı sattığı ve bu satıştan 267,60 TL gelir elde ettiğinin tespit edildiğini, ancak adı geçen kitabın kaç adet basıldığı hususunun ise basım adedinini, ticari defterlerde yer almaması nedeniyle tespitinin mümkün olmadığını” beyan ettiği görülmüştür.
Davacı vekili 03.04.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile; “dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 100,00 TL telif tazminatı talebinde bulunduklarını, bilirkişi raporuna göre davacının 149,00 TL telif hakkı alacağı olduğunun belirtildiğini, dava dilekçesini telif alacağı yönünden 49,00 TL kadar artırarak ıslah ettiklerini” beyan etmiştir.
Dosyada dinlenen davalı tanığı — 10.10.2017 tarihli celsedeki beyanında; “kendisinin 2013 yılından itibaren — Yayınlarında çalışmaya başladığını, davacıyı bu vesileyle tanıdığını, davacının kitabıyla ilgili ilk sözleşmenin kendisinin çalışmaya başlamadan önce yapıldığını, daha sonra kendisiyle ikinci sözleşme yapıldığını, yayınevinde 2 tip sözleşme yapıldığını, davacıyla yapılan ortak yayın sözleşmesi olduğunu, bu sözleşmelerde basılacak kitap adetinin tavan olarak belirlendiğini, ancak kitapların tamamının aynı anda basılmadığını, bir miktar basılıp, piyasaya verildiğini, talep geldiği taktirde tekrar sözleşmeden belirlenen sayıyı aşmamak üzere peyderpey basıldığını, bu sözleşmede daha az ücret ödendiğini ve yazarın kitap alma hakkı olmadığını, diğer sözleşme türünün ise profesyonel yayın sözleşmesi olduğunu, bu sözleşmede yazarın daha fazla ücret ödediğini, sözleşmede belirtilen kitap sayısının tamamen basıldığını, yazar isterse kitapların tamamını alabildiğini, davacı ile yapılan sözleşmenin ortak yayın sözleşmesi olduğunu, ikinci sözleşmede önceki sözleşmenin hükümsüz kaldığına dair madde yazıldığını, her iki sözleşmenin aynı esere ilişkin olduğunu, ancak davacınin ilk basım yapıldıktan sonra kitabında bazı değişiklikler yaptığını belirterek bu haliyle basılması için 2. sözleşmeyi yaptığını, kitabın değiştirilmiş halinde, bazı hakaret içeren bölümler olduğunu, editörler tarafından yayınevine bildirildiğini, yayınevinin davacıdan bu kısımları çıkarmasını ve kitabın o şekilde basılacağını talep edip söylemesine rağmen, kitapta istenilen değişiklikleri yapmadığını, bu nedenle de kitabın basılmadığını, davacının kitabın ikinci halini USB ile yayın evine getirdiğini” ifade etmiştir.
Taraflar arasındaki 04/04/2012 tarihli sözleşmenin 3.2.maddesinde ” davalının davacıya “— ” adlı 1000 adetlik kitabın basımı, dağıtımı, satış ve tanıtımını yapmayı, birinci baskı bittiğinde ikinci baskıyı ek ücret talep etmeden yapmayı ” taahhüt ettiği,
4.1 maddesinde; ” Yayıncılık başvurusunun yapılması,yazarın eseriyle ilgili tüm belgeleri kendisine ulaştırmasının ardından en geç doksan gün içerisinde yayınlamak zorundadır,yayıncı keyfi olarak yayınlamazsa yazar 90 günlük sürenin bitiminin ardından yasal ihtar yapar ve bu ihtarın ardından 30 gün süreyle eser hala yayınlanmamışsa sözleşmeyi iptal edip tüm ödemeleri eksiksiz biçimde geri alır ” denilmiştir.
7.1-2-3 maddesinde yayıncının eserin kitabevlerine ve internet satış sitelerine satılmasını ve dağıtımını üstlendiği, fuarlarda sergileyeceği, yazar isterse imza günü düzenleyeceği,satış fiyatı üzerinden %20 lik kısmı yazara nakit olarak ödeyeceği,”—” başlıklı maddede de yazar için %20 komisyon ödeneceği taahhüt edilmiş, ancak yayıncının bu yükümlülüklerine aykırı davranması halinde herhangi bir yaptırım öngörülmemiştir.
Sözleşmenin 16.maddesinde “Yazar basılan kitaptan 50 adet ücretsiz alabilir.Daha sonra kitap almak istediğinde etiket fiyatının %50’sini ödeyerek kitap alabilir.Yazar hiçbir şartta ücretsiz kitap alma hakkına sahip değildir “denmiştir.
Taraflar arasındaki 29/01/2014 tarihli sözleşmenin 4. Maddesinde “Sözleşme tarihinden itibaren 90 gün içerisinde davalının eseri yayınlayacağının kararlaştırıldığı”
Sözleşmenin 14. Maddesinde;” Bu sözleşmenin varlığı, yayınevi ile yazar arasında bu kitabın daha önceki sözleşmesini, geçersiz hale getirmiştir. Daha önceki sözleşme bütün hak ve vecibeleri ile sonlanmıştır.”
Sözleşmenin 15. Maddesinde;” eserin 1000 adet basılacağı, ikinci baskısının yapılacağının ” kabul edildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce — yayınevlerine yazılan müzekkerelere verilen cevaplardan, dava konusu kitabın satın alınmadığı, internet ortamında satışının yapılmadığı, alış ve iade faturasının olmadığı anlaşılmıştır.
— ve Pazarlama A.Ş.’nin yazı cevabında; Kitabın yayıncısı olan —A.Ş. Den 2012 yılında 2 adet, 2013 yılında 15 adet olmak üzere toplam 17 adet alındığı, 2013 yılında 1, 2014 yılında 3 adetinin iade edildiği, www.—.com.tr den 1 adet satıldığı, — Yayıncılıkta dava konusu eserden 2 adet 8,20TL bedelle satıldığının bildirildiği görülmüştür.
Bilirkişi heyeti 12/02/2008 tarihli raporunda; davaya konu eserin,FSEK 2/1 maddesi çerçevesinde “dil ve yazı ile ifade olunan ilim ve edebiyat eseri” olduğunu, 100 adet bandrol alındığını, esasında 100 adet basılan kitabın Türkiye şartlarında dağıtımı ve satışının da mümkün bulunmadığını, http://www.—com.tr/mağazalar bölümüne girildiğinde sadece bu firmanın Türkiye’de çeşitli yerlere dağılmış vaziyette 163 mağazaya sahip olduğunu, 100 adet kitabın davalının tek dağıtım ve satış firmasının mağaza sayısından bile az olduğunu, Türkiye’de yirmi bin civarında 5846 Sayılı Yasa kapsamındaki eserlerin satıldığı nokta bulunduğunu, davacının 04/04/2012 tarihli sözleşmedeki 1000 adet kitabın, sözleşmenin 3.2 maddesi gereğince basımı, dağıtımı ve satışı yükümlülüğünü yerine getirmediğini beyan ettikleri anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin sözleşmede 1000 adet basılıp dağıtımın yapılacağının üstlenilmediğini, en fazla 1000 adet basılacağının kararlaştırıldığını, kaldı ki 04/04/2012 tarihli sözleşme ile tarafların ibralaştığını beyanla rapora itiraz ettiği anlaşılmışsa da, bilirkişi heyet raporunda da beyan edildiği üzere, davalı yayınevinin ilk sözleşmeye göre basımını üstlendiği kitabı 100 adet bastığı , 50 adedinin ücretsiz olarak davacıya verildiği ve 36 adedinin ise yayınevlerine gönderildiği, bu hususların sözleşme ile üstlenilen basım, dağıtım ve tanıtım yükümlülüklerinin yerine getirildiğinin ispatı için yeterli olmadığı, sözleşmenin ek maddesindeki “Baskı sayısı 1000 adet ( en yüksek ) ” ibaresinin, davalının çalıştığı tek dağıtım firmasının dahi 163 mağazasının bulunduğu sektörde kitabın 100 adet basılmasını haklı göstermeyeceği , davalının 04/04/2012 tarihli sözleşme ile yüklendiği edimlerini yerine getirdiğini ispatlayamadığı kanaatine varılmıştır.
Davalı vekilinin 29/01/2014 tarihli sözleşmenin ise küfürlü kelimeler bulunduğu iddiasıyla yerine getirilemediğini savunduğu anlaşılmışsa da bu hususta delil sunulmadığı, kitap içeriğinde küfürlü kelimeler bulunduğunun davalı tarafça ispatlanamadığı, 29/01/2014 tarihli sözleşme gereğince üstlenilen kitabın hiç basılmadığı , sözleşme hükümlerinin hiç yerine getirilmediği, haklı sebebinin bulunduğunu davalının ispatlayamadığı, edimlerinin hiç yerine getirilmediği, ikinci sözleşmenin 14. Maddesindeki ” Bu sözleşmenin varlığı yayınevi ile yazar arasındaki bu kitabın daha önceki sözleşmesini geçersiz hale getirmiştir. Daha önceki sözleşmenin bütün hak ve borçları ile birlikte sonlanmıştır” hükmünün davalı tarafça ileri sürülmesinin TMK2. Maddesi gereğince hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiği ve hukuk tarafından korunamayacağı kanaatine varılmıştır.
Davacının 04/04/2012 tarihli sözleşme hükümlerini eksik ve ayıplı olarak, 29/01/2012 tarihli sözleşme hükümlerini hiç yerine getirmemesi nedeniyle , sözleşme gereğince davacının davalıya ödediği 3400 TL ‘dan, basımı yapılan 100 adet kitap için , davalının yapmış olduğu hizmet bedelinin bilirkişi heyeti tarafından 340 TL olarak hesaplandığı anlaşılmakla mahsubu ile basılmayan kitaplar için kalan 3.060,00 TL nın iadesinin istenebileceği kanaatine varılmıştır.
Bilirkişi raporunda tespiti yapılan, davacıya ücretsiz olarak verilen 50 adet kitap haricinde kalan 50 adet kitabın telif bedelinin 149,00 TL olarak hesaplandığı ve talep edilebileceği beyan edilmişse de, muhasip raporunda davalının ilk sözleşme kapsamında davacıya ait 36 adet kitap sattığı ve 267,60 TL gelir elde ettiğinin tespit edildiği anlaşılmakla; edilen gelir 267 TL üzerinden %20 telif bedeli mahkememizce 53,40 TL olarak hesaplanmış ve davalıdan tahsil edilebileceğine karar verilmiştir.
Davalının davadan önce temerrüde düşürülmediği anlaşılmakla , dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalının sözleşmedeki taahhütlerini yerine getirmediği, yayınevlerine dağıtım ve tanıtım yükümlülüğünü yerine getirmediği, bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle davacının yazarı olduğu kitabın sadece 100 adet basıldığı, 36 adet satıldığı, basılan kitaplardan 50 adedinin davacı tarafça bedelsiz alındığı. dosyaya sunulan yazışmalardan da anlaşılacağı üzere davacının sürekli olarak bilgi talebinde bulunduğu, davalının oyaladığı, yeterli bilgi vermediği, bu süreç içerisinde davacının manevi olarak elem ve ızdırap duyduğunun kabul edileceği ve ruh halinin biraz olsun rahatlatılması,elem ve ızdırabın hafifletilmesi yönünden 3.000 TL manevi tazminatın halin icabına uygun olduğu kanaatine varılarak, manevi tazminat talebinin de kısmen kabulüne fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-1slah ile artırılan davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
2. 3.060,00 TL sözleşme bedeli ile 53,40 TL telif bedelinin dava tarihi olan 13.05.2016 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
-Fazlaya ilişkin talebinin reddine,
3. 3.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 13.05.2016 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4- 417,61 TL karar ve ilam harcı tayini ile peşin alınan 111,01 TL ve ıslah ile alınan 1,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 305,60 TL harcın davalıdan tahsiline,
5- Davacı yararına “sözleşme bedeli yönünden” karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.060,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
Davacı yararına “telif bedeli yönünden” karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 53,40 TL vekalet ücreti takdiri ile davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
Davacı yararına “manevi tazminat yönünden” karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.000,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
Davalı yararına red olunan “sözleşme bedeli yönünden” karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 340,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
Davalı yararına red olunan “telif bedeli yönünden” karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 95,60 TL vekalet ücreti takdiri ile davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
6- Davacı tarafından yapıldığı anlaşılan 29,20 TL başvurma harcı, 111,01 TL peşin harç, 4,30 TL vekalet harcı, 1,00 TL ıslah harcı, 3.000,00 bilirkişi ücreti, 485,00 TL tebligat, müzekkere masrafı olmak üzere toplam 3.630,51 TL yargılama giderinin kabul ve red oranları gözönüne alınarak 3.376,37 TL sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapıldığı anlaşılan 43,10 TL yargılama giderinin kabul ve red oranları gözönüne alınarak 3,02 TL sinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, kalanın davalı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan miktarların karar kesinleştiğinde ve istek halinde taraflara iadesine,
Dair tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı.

05/06/2018