Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/371 E. 2018/278 K. 17.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/371
KARAR NO : 2018/278
DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/05/2016
KARAR TARİHİ : 17/07/2018
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 1997 yılında kurulduğunu, enerji piyasasındaki yeni düzenlemelerden sonra 2011 yılında faaliyete başladığını, müvekkilinin …… markasını ilk kez 2000 yılında tescil ettirdiğini, markayı o zamandan bu yana fiilen kullandığını ve markanın tanınmış marka olduğunu, tescil tarihinden önce de markanın kullanıldığını ve ayırt edici niteliğe sahip olduğunu, davalı adına tescilli ……+şekil ve….bareli markaların müvekkilinin tescilli ….markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, tek harf farklılığı ile davalı tarafından ayırt edicilik sağlanamadığını, müvekkilinin …..markasının öncelikli ve gerçek hak sahibi olduğunu, davalı tarafın marka başvurularının aynı zamanda kötüniyetli olarak yapıldığını, davalının ….. nolu …..+şekil markasının tescilli olduğu 35 ve 39 uncu sınıflar yönünden 556 sayılı KHK kapsamında kullanılmadığını, davalı tarafın tekelleşmek amacıyla iş bu markayı elinde tuttuğunu, açıklanan nedenlerle, davalı adına tescilli markalarının davacı markası ile karışıklığa sebep olacak derecede benzer olup olmadığı, kötüniyetli …. nolu… ….. ŞEKİL markasının 556 sayılı KHK 14 uyarınca kullanmama nedeniyle iptaline, müvekkilinin tescilli markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olması sebebiyle 556 sayılı KHK 8 kapsamında benzerlik sebebiyle hükümsüz kılınmasını ayrıca yine davalı adına tescilli ….. nolu ….. markasının müvekkilinin markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olması ve kötüniyet sebebiyle hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra iş bu davayı açtığını, 2009/23923 nolu markanın 14.04.2010 tarihinde tescil edildiğini, 2012/79683 nolu markanın ise 07.10.2013 tarihinde tescil edildiğini, müvekkilinin yıllardır ….markasını kullanmasına sessiz kalan davacının dava açmasının sessiz kalma yoluyla hak kaybı olarak değerlendirileceğini ve MK md 2’ye aykırı olduğunu, davacı şirketin 2012 yılında …… Elektrik Dağıtım A.Ş.’den yasal bölünme nedeni ile ayrılarak kurulduğunu, Türkiye genelinde 21 adet Elektrik dağıtım şirketi olduğunu ve bunların her birinin birbirinden haberdar olduğunu, bu nedenle davacı tarafın müvekkilinden haberdar olmasına rağmen bu kadar yıl bekledikten sonra iş bu davayı açmasının iyiniyetli bir yaklaşım olamayacağını, bu nedenle öncelikle 2009/23923 nolu markaya karşı açılan hükümsüzlük davasının 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi sebebiyle reddedilmesi gerektiğini, her iki şirket tamamen farklı bölgelerde faaliyet gösterdiği için markaların halk tarafından karıştırılmasının mümkün olmadığını, davacının AKEDAŞ ibaresi ve markasını kullanmasının elektrik piyasası mevzuatına aykırı olduğunu, müvekkilinin kötiniyetli olduğu iddiasının elektrik piyasası koşullarında anlaşılamadığını, müvekkilinin ticari unvanının ….. Dağıtım A.Ş. Tarafından oluşturulduğunu, … tarafından bu unvanlar belirlenirken dağıtım şirketlerinin coğrafi bölge isimlerinin şirket markası olarak belirlendiğini, örneğin …..DAĞITIM A.Ş.’nin SEDAŞ; …. DAĞITIM A.Ş.’nin …. olarak anıldığını, davacı şirketin 1997 yılında kurulduğu ve markanın gerçek hak sahibi olduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacı şirketin görevli tedarik şirketi olduğunu ve 06.11.2012 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinin 8187 sayısı ile 169 uncu sayfasında yayınlandığını, davacı şirketin …… markasının tanınmış marka olmadığını, müvekkilinin ….. nolu markayı 14.04.2010 tarihinden bu yana kullanmadığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, markanın müvekkili tarafından kullanıldığını, taraflara ait markaların 556 sayılı KHK md 8 kapsamında benzer olmadığını, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce marka vekili bilirkişi ve sektör bilirkişisinden rapor alınmıştır.
Davacı vekilinin 26.02.2018 tarihli dilekçesinde dava ile ilgili tüm taleplerinden müvekkilinin talebi üzerine vazgeçtiklerini, davadan tüm sonuçları ile birlikte feragat ettiğini beyan ettiği, davacı vekilinin vekaletnamesinde feragat yetkisinin bulunduğu gözönüne alınarak ve 6100 sayılı HMK 311.madde gereğince feragat kesin hüküm gibi sonuç doğuracağından, davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Feragat nedeniyle davanın REDDİNE,
Mahkememizin 04.05.2016 tarihli ….. Esas sayılı yazısı ile ….. sayılı markaların tescil kaydı üzerine konulan ihtiyati tedbirin KALDIRILMASINA,
2- 35,90 TL karar ve ilam harcı ile peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 6,70 TL harcın davacıdan tahsiline,
3-Davalı yararına karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.145,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapıldığı anlaşılan 78,60 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan miktarların karar kesinleştiğinde ve istek halinde taraflara iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 2 haftalık süre içersinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/07/2018