Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2016/164 E. 2018/240 K. 03.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu
FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2016/164
KARAR NO : 2018/240

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/09/2016
KARAR TARİHİ : 03/07/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili —- San. ve Tic.A.Ş.’nin (—-) 1973 yılından bu yana aşındırıcı ürünler ve kimya sektöründe çok yoğun faaliyet gösterdiğini; ürettiği ya da ithal ettiği yüksek kaliteli ürünleri iç ve dış piyasadaki alıcılarına ulaştıran, alanında tanınmış saygın bir üretici olduğunu; müvekkili —-’un, marka üzerinde gerçek hak sahibi olan diğer müvekkil —- Ltd.’nin Türkiye’de distribütörü olduğu ve Türkiye’de sınai hakların korunması için dava açabilmesi için lisans sözleşmesi ile yetkilendirilmiş olduğunu; diğer müvekkil —’un 23.04.1963 tarihinde Güney Kore’de kurulmuş olduğunu ve davaya konu “—-” ve “—-” markaları ile dünya çapında faaliyet gösterdiğini; müvekkili —’un aşındırıcı ürünler ve özellikle zımpara ürünleri üretim ve satışı üzerinde faaliyet gösterdiğini; müvekkilin ürünleri ile tüm dünyada tanınmakta olduğunu; yüksek kaliteli ürünlerinin Türkiye’de dahil olmak üzere pek çok ülkede alıcılarına ulaştığını; davalının adına tescil ettirdiği markaların, müvekkilin ürünleri üzerinde kullandığı ürün kodlarından oluştuğunu; bu ibareleri kullanım konusunda MarKHK 8/3 uyarınca müvekkilin gerçek hak sahibi olduğunu; davalının müdürü olduğu —- San. ve Tic. Ltd. Şti. (—-)’in 2003-2014 yılları arasında ‘müvekkili —’un Türkiye distribütörü olarak faaliyet göstermiş olduğunu ve müvekkilin dava konusu özgün ve orijinal markaları taşıyan ürünlerinin bu şirkete tedarik edilmiş olduğunu; davalının ise, bahsi geçen şirketin tek ortağı ve müdürü olması nedeni ile taraflar arasındaki bu ticari ilişkiden ve müvekkilin bu ürün kodlarını kullandığından haberdar olduğunu; müvekkili —- ile — arasında imzalanan sözleşmenin —’i temsilen davalı tarafından imzalanmış olduğunu; taraflar arasındaki distribütörlük sözleşmesinin KHK 8/2 maddesi çerçevesinde ticari temsilcilik ilişkisi olarak kabul edileceğini; davalı taraf müvekkilin temsilcisi/distribütörü sıfatı ile hareket etmiş olmasına rağmen müvekkilin izni olmadan markaları kendi adına tescil ettirmiş olduğunu; dava konusu markaları taşıyan ürünlerin birçok defa müvekkil — tarafından davalıya tedarik edilmiş olması, markaların tümünün herhangi bir dilde anlamı olmayan alfa-numerik karakterlerden oluşmuş olmasının başvuruların kötüniyetle yapıldığını açıkça ortaya koyduğunu; müvekkile ait katalog ve internet sitesinde bu ürün kodlarının açık şekilde kullanılmış olduğunu; dava konusu markaların tümünün müvekkilin faaliyet alanı içerisinde kalan ve taraflar arasındaki ticari ilişkiye konu olan 03. sınıftaki emtialar için tescil edilmiş olduğunu; davalı adına tescilli olan— tescil no.lu markaların MarKHK 17 uyarınca müvekkil —-’a devredilmesi gerektiğini; bu talep kabul edilmezse markaların hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili —-’nun 05.05.2016 tarihinden bu yana dava dışı —– San. Tic. Ltd. Şti’nin tek yetkili müdürü olduğunu; dava dışı şirketin 2002 tarihinde kurulmuş ve kurulduğu tarihten bu yana zımpara sektöründe faaliyet gösteren, sektörün önemli firmalarından biri olduğunu; davacı — San. ve Tic. A.Ş.’nin diğer davacı — Ltd.’nin distribütörü olduğunu ve işbu davayı açmaya yetkilendirilmiş olduğunu beyan etmişse de, beyana konu evraklar dosyaya sunulana dek davacının işbu davayı açma konusunda yetkisine dair itirazlarını saklı tuttuklarını; davacının delil olarak sunduğu yabancı dildeki evrakların Türkçe çevirileri yapılarak dosyaya sunulmaları gerektiğini; davacılar, dava konusu markalar üzerinde gerçek hak sahibi olmadığından, davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerektiğini; davalı müvekkil ile davacı— arasında imzalanmış bir distribütörlük sözleşmesi bulunmadığını; müvekkilin kendi adına veya bir başka şirket adına herhangi bir distribütörlük sözleşmesi imzaladığını hatırlamadığını; müvekkilin—- firmasının temsilcisi olmadığını; dava konusu markaları Türkiye’de ilk tescil ettiren müvekkili olmakla, ilk tescil ilkesi uyarınca markaların gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu; müvekkilinin, önceki tarihli bir marka tescil başvurusu bulunmayan ibareleri TPE nezdinde tescil ettirmiş olduğunu; tescil başvurusunun TPE’ce incelenmiş ve ilandan itibaren 6 aylık sürede itiraza uğramamış olduğunu; 556 sayılı KHK 1 ve 6. maddeleri uyarınca marka korumasının tescil yoluyla elde edileceğini; bu tescilin hakkın doğuşu açısından kurucu nitelikte olduğunu; dava konusu ibareleri ilk kullananın — olmadığını; bu tarz kullanımın sadece davacıların kendilerine ihdas edilmiş olduğu iddiasının hukuki olmaktan ‘uzak olduğunu; — adlı şirketin kullandığı iddia edilen alfa-numerik karakterli marka kodları yeni, özgün bir ifade şekli olmamakla birlikte tüm sektör içinde çoğu şirketin birbirinden farklı ürünlerine bu tarz benzer veya farklı alfa-numerik kodlar verdiğini; bu tarz kod kullanımının çoğu şirketin yaptığı, bir şirkete ait olmayan bir fikir olduğunu; müvekkilince tescil edilmiş olan ifade şekilleri belirli ürünler için ayırt edici kılınmış ve böylece markayı uğunu; davacının dava konusu “—-” ibaresinin geçtiği hiçbir belgeye yer vermemiş olduğunu; davacının 6 no.lu delil olarak sunduğu belgenin “—” markalı ürünler hakkında “—” ile — arasında imzalanmış bir sözleşme olduğunu; davacının müvekkil ya da ortağı olduğu — ile arasında olduğunu iddia ettiği temsilcilik sözleşmesini mahkemeye ibraz edememiş olduğunu;— tarafından dava konusu markaları taşıyan ürünlerin davacıdan satın alınmış olmasının markaların davacı tarafından ihdas edildiğini ispatlayamayacağım; dava konusu markalı ürünlerin davacı tarafından değil, davacının kendi beyanlarında yer verdiği üzere 10 yılı aşkın süredir müvekkilin ortağı olduğu dava dışı şirket — tarafından Türkiye’de kullanılmakta olduğunu; davacının dosyaya ibraz ettiği sözleşme aslını incelediklerinde, imzaya ilişkin bir itirazları bulunmadığını; ancak sözleşmenin imzalandığı 01.01.2003 tarihinde müvekkilin— firmasında ortak değil, bir çalışan olduğu gibi, şirketi temsil yetkisinin de olmadığını; müvekkilin 05.01.2005 tarihli hisse devir sözleşmesi ile şirkete ortak olduğunu; müvekkilin yetkilisi olmadığı bir şirketi temsilen veya şirketi borçlandıncı bir işlem yapmasının hukuken bağlayıcı olmayacağını; yersiz ve hukuka aykırı davanın reddini talep etmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık ; davaya konu markalar üzerinde, davacı —- Ltd.’nin öncelik hakkının bulunup bulunmadığı, davalının, davacı şirketin ticari vekil veya temsilcisi sayılıp sayılmayacağı, davalının marka tescillerinin kötü niyetli olup olmadığı ve markaların davacıya devrinin, olmazsa hükümsüzlüğü ve sicilden terkininin istenip istenemeyeceği konularında tespit edilmiştir.
Davaya konu; —- sayılı “—” ibareli markanın, — sayılı “—” ibareli markanın, —- sayılı “—-” ibareli markanın, —- sayılı “—-” ibareli markanın , —- sayılı “—” ibareli markanın , — sayılı “—-” ibareli markanın, —sayılı “—-” ibareli markanın, —- sayılı “—-” ibareli markanın, —- sayılı “—-” ibareli markanın —- sayılı “—” ibareli markanın 13.05.2015 başvuru tarihlerinden itibaren 03.sınıfta “—-” emtialarında tescil edilmiştir.
Davacı —-isimli şirketin 06.06.1994 tarihinde “—-” iştigal alanı ile tescil edildiği,
Davacı tarafça dosyaya tercümeleri sunulan tescil belgelerinden; önceki ünvanının —- Ltd olduğu, 23.04.1963 tarihinde “—-” iştigal alanı ile tescil edildiği, şirket ünvanının daha sonra değiştirildiği, davacı —-‘ ün 01.07.2016 tarihli lisans sözleşmesi ile Türkiye distribütörü yetki ve görevinin verildiği, sözleşmede—- ticari markası ve — ürün kodlarının Türkiye’de kullanma ve yasal işlemler için başvuruda bulunmak, hukuki süreçleri yürütme yetkisinin verildiği görülmüştür.
—Sanayi ve Tic. Ltd. Şti.nin 19.03.2002 tarihinde her nevi zımpara, aşındırıcı ve aksesuarlarının imalatı , alım, satımı… Faaliyet Konularında tescil edildiği, şirketin kurucu ortaklarının —- iken , 05/01/2005 tarihinde —-‘nun hissesini—‘ na devrettiği, 27.04.2016 tarihinde şirket hisselerinin tamamının —-‘ na devredildiği görülmüştür.
Davacı —şirketinin 556 sayılı KHK 8/3-a ve b maddeleri gereğince gerçek hak sahipliği iddiasında bulunduğu, hak sahipliğini ispat yönünden ürün kataloğu ve internet sitesinde kullandığı ürün kodlarını gösterdiği, davalı—-‘nun, —şirketini temsilen “—-” ünvanı ile 01.01.2003 tarihli “—“ni —- Ltd Şti. İmzaladığı, sözleşme içeriğinden acentenin — markasını Türkiye pazarında satma izni elde ettiği ve davacının Türkiye pazarında kendisine gelecek talepleri Abratek’e yönlendireceğinin kararlaştırıldığı, sözleşme aslının Mahkeme kasasında saklandığı, dosyaya davacı tarafça davacı—-‘un davalı —-‘ e yaptığı 2006 – 2014 yılları arasında düzenlenmiş faturaların sunulduğu, faturalarda davaya konu tescilli markalardaki harf ve rakamların ürün adı olarak birebir yer aldığı görülmüştür.
Davalı tarafça sözleşme tarihi itibari ile davalının Abratek şirketinde ortaklığı ya da yetkili sıfatının bulunmadığını, bu nedenle ticari vekil, temsilci sayılamayacağını savunduğu anlaşılmışsa da; davalının sözleşmedeki imzayı inkar etmediği, 2006-2014 yılları arasında sözleşmenin faaliyete geçirildiği ve taraflar arasında ürün satışına ilişkin faturalar bulunduğu, davalının 05/01/2005 tarihinde şirkete ortaklığı öncesinde de şirket adına sözleşme imzalayacak konumda çalışan olduğu kanaatine varıldığı, şirketin hissedarı —-‘nun 05.01.2005 tarihinde hisselerini davalıya devrettiği, daha sonra da şirketin tek ortağı ve yetkilisi olduğu, şirket temsilcisi olmadığından ticari vekil sayılamayacağına dair savunmasının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Ddavacı — şirketinin faturalarında ürünlerinde kullandığı harf ve rakamların, daha önce ticari ilişkisi bulunduğu davalı tarafça ürünlerin dahil olduğu emtia sınıfında ve emtialar üzerinde adına tescil ettirilmesinin kötü niyetli olduğu kanaatine varılmıştır.
Davalı vekilinin markalardaki harflerin, ürünlerin, içeriğindeki malzemeleri tanımladığı ve birçok firmanın ürünlerinde bu harf ve harfleri kullandığını, örneğin — ve — ibareli ürünlerin “—-” içerdiğini gösterdiğini, —- harfinin zımpara bezinin cinsini,—harfinin ise bezin üzerinde zımpara taşı olarak silikon carbide kullanıldığını ifade ettiğini, ithalatçı birçok firma tarafından kullanıldığını beyanla, ek rapora itiraz dilekçesi ibraz etmişse de, ürün içeriklerini gösterdiği savunulan harf ve rakamlardan oluşan markaların davalı adına tescilli olduğu, davalı vekilinin müvekkili adına tescil edilen markalardaki harflerin, ürünün cinsini nitelediği ve piyasada harc-ı alem olarak kullanıldığına dair beyanının bu davada dikkate alınamayacağı, kanaatine varılmıştır.
Davaya konu markalara konu ibareler üzerinde davacı —-isimli şirketin önceye dayalı hak sahibi olduğu ve davalı tarafça kötüniyetli tescil ettirildiği kanaatine varılmakla, markaların hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine karar verilmiş, davacı —- şirketi yabancı menşeili olmakla tescil koşullarının değerlendirilmesinin idari makamlarca yapılacağı gözönüne alınarak markaların devir talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2-Davalı adına tescilli davaya konu;
— sayılı “—-” ibareli
—- sayılı “—-” ibareli
—- sayılı “—-” ibareli
—- sayılı “—-” ibareli
—- sayılı “—-” ibareli
—- sayılı “—” ibareli
—- sayılı “—-” ibareli
—- sayılı “—-” ibareli
—- sayılı “—-” ibareli
— sayılı “—” ibareli markaların HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-Karar kesinleştiğinde kesinleşme şerhli karar örneğinin Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından TPMK’ya gönderilmesine,
4- 35,90 TL karar ve ilam harcı tayini ile peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 6,70 TL harcın davalıdan tahsiline,
5- Davacılar yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.145,00 TL vekalet ücreti takdiri ile davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
6- Davacı tarafından yapıldığı anlaşılan 29,20 TL başvurma harcı, 29,20 TL peşin harç, 4,30 TL vekalet harcı, 3.000,00 TL bilirkişi ücreti, 306,80 TL tebligat, müzekkere masrafı olmak üzere toplam 3.369,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar tesisine yer olmadığına,
Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan miktarların karar kesinleştiğinde ve istek halinde taraflara iadesine,
Dair; davacılar vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 2 haftalık süre içersinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/07/2018