Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2016/116 E. 2018/163 K. 10.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İstanbul Anadolu
FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2016/116
KARAR NO : 2018/163

DAVA : Marka (Manevi Tazminat İstemli), Marka (Maddi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 15/06/2016
KARAR TARİHİ : 07/05/2018

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Manevi Tazminat İstemli), Marka (Maddi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkili —- İşletmesi ve İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin, 1991 yılında tüketicilere tatil alternatifleri üretmek üzere kurulan, Türkiye’nin lider tur operatörü —- Tur (—Servisleri A.Ş.) bünyesinde 1994 yılında iş hayatına başlayan bir oteller zinciri olduğunu; müvekkilinin kendisinin ve acentelerinin reklam ve kampanyaları, otellerde konaklayan misafir sayısının fazlalığı, yurt dışındaki pazar lideri acentelerin tanıtım faaliyetleri neticesinde yurt çapında ve yurt dışında tüketiciler tarafından “— & —” markasını oluşturduğunu; —’un yaklaşık 5.560 çalışanı (2015 Ağustos ayı itibarıyla) ve 203 acentesi ile misafirlerine Türkiye’nin dört bir yanında en kaliteli hizmeti sürekli sunmayı hedefleyen ülkemizin turizm sektöründe faaliyet gösteren en önemli firmalardan biri olduğunu, başarıları nedeniyle çok kez farklı platformlarda ödüllendirildiğini; 1994 yılında —‘ni kuran — bünyesinde her şey dâhil sistemiyle hizmet veren ve tesis mimarileri ile çok sayıda ödüle layık görülen — olmak üzere beş farklı özellikte —bulunduğunu; müvekkilinin 03.01.2000 tarihi itibarıyla —tescil no.lu “—” markasını tescil ettirdiğini, müvekkilinin söz konusu tescille başlayan turizm sektöründe markalaşma sürecine 27.09.2000 T. ve — tescil no.lu “—” ve 22.10.2004 T. Ve — tescil no.lu “—” markalarının tescilleri ile devam ettiğini; ayrıca müvekkilinin halen işletmekte olduğu beş yıldız ve üstü standartta hizmet veren beş oteli için, bu otellerin hizmete giriş tarihleri itibarıyla toplam 385.363.868,16-TL inşaat yatırımında bulunduğunu; müvekkilinin her yıl reklam ve tanıtım kampanyalarına ciddi miktarlarda bütçe ayırdığını, yerli ve yabancı fuarlara katıldığını, müvekkilinin büyük maliyetli reklam yatırımları ile sektörde ve kamuoyunda çok iyi bilinen bir marka teşekkül ettirdiğini ve yurt içinde pazar lideri konumuna geldiğini; müvekkilinin sırasıyla 25.07.2008 T. ve — tescil no.lu “ —”, 18.11.2009 T. ve — tescil no.lu “—”, 18.11.2009 T. ve — tescil no.lu “—-”, 18.11.2009 T. ve — tescil no.lu “—”, 18.11.2009 T., — tescil no.lu “—” ve 18.11.2009 T., — tescil no.lu “—” markalarının sahibi olduğunu; ayrıca 30.07.2012 tarihinde yapılan başvuru sonucu “ —” markasına — başvuru numarası ile tanınmış marka tescili gerçekleştirildiğini; davalıların çeşitli yazılı ve görsel yayın organlarında müvekkil şirketin tescilli markalarından doğan haklarının ihlal eder nitelikte “—” ibareleriyle turizm sektörüne yönelik hizmetlerin tanıtımı maksadıyla kullandıklarının tespit edildiğini; marka tecavüzü oluşturan fiillerine son vermeleri maksadıyla davalılara ve 6098 sayılı TBK m. 61 hükmü gereği — dergilerin sahibi tüzelkişilere takip eden ilk yayınlarında düzeltme mahiyetinde bildirimde bulunulması maksadıyla noter kanalıyla ihtarname çekildiğini; davalılardan — Hiz. Tic. AŞ’ nin gönderilen Kadıköy —. Noterliği’nin 12.04.2016 T. ve — yevmiye no.lu cevabi ihtarnamesinde, “—” kelimesinin Fransızcada seyahat anlamına geldiği ve dünya genelinde kullanılan bir kelime olduğu, bu sebeple belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan bu ibarenin marka olarak tescil edilemeyeceğinin belirtildiğini ve ihtarnamedeki hususların kabul edilmediğini; daha sonra ihtarname gönderilerek, “—-” ibaresinin Fransızca ve İngilizce’de farklı manalara geldiğinin ve farklı şekilde telaffuz edildiğinin, başka dillerde ise bu ibarenin herhangi bir anlamının olmadığını bu sebeple bu ibarenin davalılarca belirtilenenin aksine yasal mevzuat gereği yasal tescil engeli oluşturmayacağının, “—” ibaresinin beş marka ve bir tanınmış marka kapsamında uzun süredir kullanıldığının, ayırt edicilik vasfını kazandırdığının ve Türk Turizm sektöründe başkaca hiçbir işletme tarafından kullanılmadığının iletildiğini ve tecavüz teşkil eden fiillerinin durdurulması amacıyla ikinci kez ihtarname keşide edildiğini, ancak davalıların tecavüz teşkil eden eylemlerine devam ettiklerini, davalıların arasında organik bağ bulunduğunu; bu durum sicil kayıtlarıyla da anlaşıldığını, bu nedenle her iki davalı şirkete de husumet yöneltildiğini; davalıların söz konusu kullanımlarının halk nezdinde iltibasa neden olduğunu, bu nedenle davalı kullanımlarının müvekkilinin tescilli markalarına karşı 556 sayılı KHK m. 9/1-b kapsamında haksız marka ve m. 61/1-b kapsamında taklit marka kullanımı ve dolayısıyla marka tecavüz teşkil ettiğini; davalıların kullanımında yer alan “—” ibaresinin markanın kullanımın hiçbir farklılık katmadığını; davalıların müvekkili şirkete ait markaların taklidi niteliğindeki tescilsiz işareti kullanarak müşterilerine mal ve hizmet sunduğunu ve bu suretle 556 sayılı KHK m. 61/1 -c hükmü kapsamında da marka tecavüzü fiilini işlediklerini; davalıların müvekkilinin yıllar içerisinde oluşturduğu markasının itibarından haksız faydalandığını ve haksız menfaat temin edildiğini belirterek, “—” ibareli işaretin davalılarca sair mal ve ambalaj üzerine konularak kullanılmasının yasaklanmasına, “—-” ibareli işaretle davalıların hizmet sunmasının yasaklanmasına, “—-” ibareli işareti davalıların iş evrakında ve reklamlarında kullanmasının yasaklanmasına, “—” ibareli işaretin internet ortamında davalılarca kullanılmasının yasaklanmasına ve özellikle “—” domain adlı internet sitesinin kapatılmasına, 556 sayılı KHK. M. 62 hükmü kapsamında davalıların müvekkil şirkete ait marka haklarına tecavüz niteliğindeki fillerinin durdurulmasına, davalıların tecavüz fiillerinin giderilmesi ile 100.000,00-TL (yüzbin Türk Lirası) manevi ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik belirsiz alacak niteliğinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00-TL (onbinTürk Lirası) maddi tazminata hükmedilmesine, marka tecavüzünün devamının önlenmesi bakımından gerekli tedbirlerin alınması ile uyuşmazlık konusu tescilsiz işaretin davalılarca kullanılan ürün, araç, işyeri ve sair yerlerden silinmesine; davanın haklılığına karar verilmesi halinde, verilecek kararın tamamının, başta —dergileri olmak üzere, ilaveten Türkiye çapında tirajı en yüksek 3 gazeteden birinde duyurulmasına, 556 sayılı KHK. m. 66/b hükmü kapsamında davalılarca müvekkiline ait — markasının, bu markanın ulusal ve uluslararası anlamda tanınmış marka niteliğinde olduğu da göz önüne alınmak suretiyle müvekkilinin tanınmış markasının kullanılması dolayısıyla davalılarca elde edilen kazanç hesap edilerek Sayın Mahkemece belirsiz alacak olarak fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000-TL maddi tazminata hükmedilmesine, 556 sayılı KHK. m. 67 hükmü kapsamında, m. 66/b uyarınca yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında müvekkil şirkete ait tanınmış markaların davalıların hizmetlerinin pazarlanmasındaki ekonomik katkısı dolayısıyla makul bir pay eklenmesine karar verilmesini talep etmiştir
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin yatçılık alanında faaliyet gösterdiğini ve otelcilik alanında faaliyette bulunmadığını; davalılar arasında organik bağ bulunmasının davanın, müvekkillerinden —- Hiz. Tic. AŞ’ye husumet yöneltilmesine gerekçe olamayacağını; müvekkili şirketlerin ayrı tüzel kişiliklere ve ayrı malvarlıklarına sahip olduğunu, “—” markası hakkında — San. ve Tic. AŞ’ nin marka tescil başvurusunda bulunduğunu için markanın finansmanı ile de sadece — San. ve Tic. AŞ’nin ilgilendiğini; müvekkillerinden — Org. Hiz. Tic. AŞ hakkında açılan bu davanın husumet yönünden reddinin gerektiğini; — kelimesinin seyahat anlamına geldiğini, müvekkilinin davaya konu edilen kullanımında — kelimesinin esaslı unsur olmadığını, esaslı unsurun müvekkili—’ un baş harfi olan “—” ibaresinin olduğunu; davacı markasının haksız kullanılmadığını, tarafların benzer hizmetler sunmadığını, farklı alanlarda faaliyet gösterdiklerini ve farklı hizmet sınıflarır larının olduğunu, bu nedenle iltibastan söz edilemeyeceğini; “—” kelimesinin dünyaya mal olmuş bir kelime olduğunu ve bu nedenle tek başına tescil edilemeyeceğini belirterek, Deniz Ticaret Odası’na ve İstanbul Ticaret Odası’na elden takipli müzekkere yazılarak seyahat sektöründe ‘—‘ kelimesinin ticaret alanında herkes tarafından kullanılan bir kelime olup olmadığının sorulmasına ve neticeten davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 19.04.2018 tarihli celsesinde; Mahkememizin — Esas sayılı dosyasının neticesinin beklenmesine karar verilmiş ve bir sonraki duruşma 04.10.2018 tarihine ertelenmiş ise de; davacı vekili ile davalı şirketler temsilcisi—‘ ın tarafların anlaştığını, davadan feragat edileceğini beyan ettikleri ve duruşma açılmasını talep ettikleri anlaşılmakla, beyanlar gözönüne alınarak 07.05.2018 günü saat 15:16 da celse açılmıştır.
Davacı vekili beyanında; davalı taraf ile sulh olunduğunu, açmış oldukları davadaki tüm taleplerinden feragat ettiklerini, karşılıklı olarak vekalet ücreti ve yargılama gideri taleplerinin olmadığını, bu dava kapsamındaki tüm tedbir taleplerinden de feragat ettiklerini, sulh kapsamında dava konusuz kaldığından tedbirlerin de konusuz kaldığını, tedbirlerin kaldırılmasını talep ettiklerini, bu dosya kapsamında talep ettikleri davalı şirketler yetkilisinin disiplin hapsi ile cezalandırılmasına yönelik taleplerinden ve şikayetlerinden de feragat ettiklerini, Mahkememizin — D.İş sayılı dosyasından disiplin hapsi kararı verildiğini, feragat ettiklerini beyan etmiş, beyanını imzası ile teyit etmiştir.
Davalı şirketler yetkilisi — ise beyanında; feragat beyanını kabul ettiklerini, tarafların sulh olduğunu, davacı taraftan yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin olmadığını, ihtiyati tedbir kararları ile ilgili herhangi bir tazminat talepleri bulunmadığını, teminatın iadesine muvafakatinin bulunduğunu, ayrıca taraflar sulh olduğu ve dava sonuçlanacağından disiplin hapsi kararının da kaldırılmasını talep ettiğini beyan etmiş, beyanını imzası ile teyit etmiştir.
Dosyadaki vekaletnamenin incelenmesinden; davacı vekiline davadan feragate ilişkin özel yetkinin verilmiş olduğu görülmüştür.
HMK 311.madde gereğince feragat davayı sonuçlandıran taraf işlemlerinden olduğundan, feragat nedeniyle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Feragat nedeniyle davanın REDDİNE,
2- Peşin alınan harç karar ve ilam harcını karşıladığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3.550,38 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
4-Talep olmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Taraflarca yatırılan gider avanslarının üzerlerinde bırakılmasına.
Kullanılmayan gider avansları bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ve istek halinde taraflara iadesine,
5-Mahkememizin 29/06/2016 tarihli tedbir kararı, 19/08/2016 tarihli ek ihtiyati tedbir kararı, 25/08/2016 tarihli tedbir kararı ile 25/11/2016 tarihli tedbir kararlarının, kararın kesinleşmesi beklenmeksizin kaldırılmasına,
6-30/06/2016 tarihinde davacı tarafça yatırılan 20.000,00 TL teminatın HMK 392/2 maddesindeki süre beklenmeksizin davacıya iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı şirketler temsilcisinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 2 haftalık süre içersinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/05/2018