Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/719 E. 2022/823 K. 29.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/719
KARAR NO : 2022/823

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/09/2022
KARAR TARİHİ : 29/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle müvekkiline ait —- ile davalı yan tarafından sigortalı olan —–plakalı araç arasında meydana gelen 10.02.2020 tarihli kaza neticesinde, —–plakalı araçta hasar meydana geldiğini, söz konusu kazada —– plakalı aracın kusurlu olduğunu, müvekkili için davalı-borçlu sigorta şirketine başvuru yapılmış olmasına rağmen sigorta şirketinin kanunun emrettiği 8 iş günü içerisinde ödemekle zorunda olduğu tazminatı ödemediğini , müvekkilinin haklarını(tazminatını) sebepsiz yere ödemeyerek ihlal ettiğini , ödemekle zorunlu olduğu tazminatı sürümceme de bırakarak sebepsiz zenginleşmeye gittiğini , tahsil etmesi gereken tazminat alacaklarını yasal süresinde tahsil edilemediğini , alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve faizi aşan zararın ortaya çıkmış olması sebebiyle aşkın zarar talebine ilişkin huzurdaki davayı açma zarureti doğduğunu , karşı taraf sürücüsünün asli kusurlu olduğunu , müvekkilinin ise kusurunun bulunmadığı dikkate alındığında müvekkilini zarara uğratmak maksadıyla herhangi bir ödeme yapmadığını , davalı tarafa bildirimin yapıldığına ilişkin iletinin dilekçe ekinde sunulduğunu, bunun üzerine taraflarınca—— Komisyonu nezdinde başvuru yapıldığını, hasar tazminatı talep edildiğini , neticede 11/12/2020 tarihinde—— numarasıyla başvuru sahibi talebinin kabulüne, dava açılış tarihinde değer kaybı ve ——masrafı için başvuranın toplam 7.500,00-TL tazminat talep hakk bulunduğu bilirkişi marifeti ile tespit edilmiş olmakla birlikte, yargılama sırasında davalı —— tarafından 5.530 TL ödenmiş olduğundan alacağın, ödenen tutar kadarının konusuz kaldığı anlaşılmakla, bakiye 1.970 TL’nin 08.12.2020 tarihinden işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı——-şirketinden alınarak başvurana ödenmesine karar verildiğini, müvekkilinin borcu tahsil etmek amacıyla borçluyu temerrüde düşürdüğünü ancak alacağını 25.05.2021 tarihinde icra kanalı ile tahsil edebildiğini , müvekkilinin davalıdan talep ettiği hasar tazminatının temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücünün de aynı olmayacağını ve müvekkilinin zarara uğrayacağını, dosyada tahsil edilen yasal faizi ile alacaklı müvekkilinin zararını karşılar nitelikte bir bedel olmadığını, aşkın zararın Türk Borçlar Kanunu’nun 122/1. maddesinde düzenlendiğini : “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı gidermekle yükümlüdür”, —— Sayılı kararında vurgulandığı üzere munzam zarar sorumluluğunun kusura dayanan borçlu temerrüdünün hukuki bir sonucu olduğunu ve alacaklının zararının faizi aşan bölümü olduğunu , borçlunun para borcunun vadesinde ödemediğinde (temerrüt) oluştuğunda sözleşme veya yasada belirlenen “gecikme faizi” ni ödeme yükümü altına gireceğini, anılan kanun maddesi uyarınca borçlunun, alacaklının temerrüt faizini aşan zararını karşılamakla yükümlü olduğunu, kaldı ki burada sigortalısı adına borçlu olan sigorta şirketinin tazminat alacağını ödemeyerek kusuru ile borcun tahsil edilmesini engellediği için müvekkilinin uğradığı munzam zararı karşılamakla yükümlü olduğunu , Yargıtay kararında ayrıntılı anlatıldığı üzere ülkedeki enflasyon ve alım gücünün düşmesi durumu göz önüne alınarak müvekkili yararına munzam zarar olduğuna, bu zararın hesaplanması amacıyla dosyaya bilirkişi atanmasına, haklı davanın kabulüne , müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini
talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketinin—– Uyuşmazlık Hakem Kararı neticesinde yapmış olduğu ödemeler dolayısıyla munzam zararının söz konusu olmadığını, bakiye tazminat borcunun kalmadığını , hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe teminat limitiyle sınırlı olduğunu, aşkın zararın ise müvekkili şirketin düzenlediği —– poliçesi teminatı kapsamında yer almadığını , müvekkil şirketin işbu talebin muhatabı olmadığını, davacı tarafın munzam zarara ilişkin iddiasını da ispatlayamadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını, kesin hüküm itirazında bulunduklarını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce tensip zaptı ile ——müzekkere yazılarak —– plakalı araçların tescil kayıtlarının , davalı —–şirketine müzekkere yazılarak hasar dosyası, poliçe ve başvuru bilgileri ile ödeme yapılıp yapılmadığının sorulmasına, ——-sayılı dosyanın istenilmesine karar verilmiş olup, müzekkere cevapları dosya içeresine alınmıştır.
Mahkememizin 30/11/2022 tarihli duruşmasında dosya kapsamı dikkate alınarak işbu davada zamanaşımını kesen sebeplerin bulunması sebebi ile (TBK 154/2.maddesi uyarınca) davalı vekilinin zamanaşımı def’inin reddine karar verilmiştir.
Dava, TBKnın 122.maddesine dayalı munzam zarar istemine ilişkindir.
Hukukumuzda alacaklıya, zararın varlığını, miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın temerrüt faizini talep edebilme hakkı tanınmıştır. Ayrıca temerrüt faizi yükümlülüğünün doğumu için borçlunun alıkoyduğu paradan yarar sağlaması şart olmadığı gibi bu yararların iadesi amacı da bulunmaz. Temerrüt faizi talep edebilmek için borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olması şart değildir. Borçlu, bu konuda kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ileri sürerek ve bunu kanıtlayarak faiz ödeme yükümlülüğünden kurtulamaz. Bunun yanında temerrüt faizi, sözleşmeden doğan para borçlarının yanı sıra, sözleşme dışı hukukî ilişkiden kaynaklanan para borçlarında da uygulama alanı bulur ——-
Munzam zarara ilişkin düzenleme TBK’nın 122. Maddesinde yapılmış olup, anılan madde “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Munzam zarar talep edebilmek için ilk koşul bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. İkinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır. Dördüncü koşul ise borçlunun temerrüdü ile alacaklının munzam zararı arasındaki illiyet bağının mevcudiyetidir.
—— Esas ve Karar sayılı kararında belirtildiği üzere munzam zararın ispatına ilişkin yükümlülük, bu zararın varlığını iddia eden alacaklının üzerinde olup, alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlaması gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 194. maddesi gereğince ispata elverişli şekilde somutlaştırılarak ileri sürülen iddianın ispatı için gerekli tüm deliller somut olarak ortaya konulmalıdır. Bu itibarla salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı olarak ileri sürülen aşkın (munzam) zarar talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, TBK’nın 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın kanıtı olarak ileri sürülemez ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Başka bir anlatımla yüksek enflasyon, —– kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı gibi herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Bu itibarla ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan hareketle ileri sürülen soyut ve varsayıma dayalı zarar iddiaları hükme esas alınamaz—— Ayrıca bir para borcunun ödenmesinde temerrüde düşülmesinden dolayı alacaklının zarara uğrayacağı kabul edilerek bu zararın, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum dikkate alınarak belli bir oranda olacağı benimsenmiş ve TBK’nın 120. maddesi yollaması ile 3095 sayılı Kanun’un hükümleri çerçevesinde temerrüt faiz oranları belirlenmiştir. Uğranıldığı iddia olunan zararın, yetkili merciin belirlediğinden fazla ve bu nedenle TBK’nın 122. maddesine dayanılarak munzam zarar istenilmesi hâlinde ise artık açılmış olan davaya özgü somut vakıalara dayanılması gerekir. Bunlar da yasal, elverişli ve geçerli delillerle, geçerli ispat kuralları dairesinde kanıtlanmalıdır. Burada kanıtlanacak olgular geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı doğuran vakıalar ve bu vakıalar nedeniyle uğranılan fiili zarardır. ——-
Tüm dosya kapsamına göre davacı tarafından dava dilekçesinde kendi durumuna özgü şekilde açık ve somut olarak oluşan bir zarar olgusuna dair bir iddiada bulunulmadığı, davacının ispata yeter herhangi bir delil sunmadığı, ekonomik koşullar nedeniyle genel ve soyut hususlardan ziyade davacının geç ödeme nedeniyle kendisinin şahsen ve somut olarak uğradığı zarar olgusunu ileri sürüp ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harç davanın başında peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesi uyarınca davacıya iadesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan —– avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Arabuluculuk ücreti olan 1.560 TLnin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, diğerlerinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile—— Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf yoluna başvuru konusu edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, istinaf yoluna başvurulmasının İİK’nın 36. maddesi saklı kalmak kaydıyla kararın icrasını durdurmayacağı, süresi içerisinde karara karşı istinaf yoluna başvurulmaması halinde hükmün kesin hüküm ve kesin delil oluşturacağı açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.