Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/709 E. 2022/748 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/709
KARAR NO: 2022/748
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 22/09/2022
KARAR TARİHİ: 10/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle müvekkiline ait —–aracın sebep olduğu —-Tarihli kaza nedeniyle hasarlandığını, —— plakalı aracın %100 kusurlu olduğunu , müvekkili için davalı-borçlu —- başvuru yapılmış olmasına rağmen —- kanunun emrettiği—- içerisinde ödemekle zorunda olduğu tazminatı ödemediğini , müvekkilinin haklarını —- sebepsiz yere ödemeyerek ihlal ettiğini , ödemekle zorunlu olduğu tazminatı sürümcemede bırakarak sebepsiz zenginleşmeye gittiğini , tahsil etmesi gereken tazminat alacaklarını yasal süresinde tahsil edilemediğini , alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve faizi aşan zararın ortaya çıkmış olması sebebiyle aşkın zarar talebine ilişkin huzurdaki davayı açma zarureti doğduğunu , karşı taraf sürücüsünün asli kusurlu olduğunu , müvekkilinin ise kusurunun bulunmadığı dikkate alındığında müvekkilini zarara uğratmak maksadıyla herhangi bir ödeme yapmadığını , davalı tarafa bildirimin yapıldığına ilişkin iletinin dilekçe ekinde sunulduğunu, bunun üzerine taraflarınca —-başvuru yapıldığını, hasar tazminatı talep edildiğini , neticede—- tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte —— başvuru sahibine verilmesine karar verildiğini, müvekkilinin borcu tahsil etmek amacıyla borçluyu temerrüde düşürdüğünü ancak alacağını sonradan icra kanalı ile tahsil edebildiğini , müvekkilinin davalıdan talep ettiği hasar tazminatının temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücünün de aynı olmayacağını ve müvekkilinin zarara uğrayacağını, dosyada tahsil edilen yasal faizi ile alacaklı müvekkilinin zararını karşılar nitelikte bir bedel olmadığını, aşkın zararın ———–borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı gidermekle yükümlüdür”, —— vurgulandığı üzere munzam zarar sorumluluğunun kusura dayanan borçlu temerrüdünün hukuki bir sonucu olduğunu ve alacaklının zararının faizi aşan bölümü olduğunu , borçlunun para borcunun vadesinde ödemediğinde—- oluştuğunda sözleşme veya yasada belirlenen —– ödeme yükümü altına gireceğini, anılan kanun maddesi uyarınca borçlunun, alacaklının temerrüt faizini aşan zararını karşılamakla yükümlü olduğunu, kaldı ki burada —- borçlu olan sigorta şirketinin tazminat alacağını ödemeyerek kusuru ile borcun tahsil edilmesini engellediği için müvekkilinin uğradığı munzam zararı karşılamakla yükümlü olduğunu , —– ayrıntılı anlatıldığı üzere —– düşmesi durumu göz önüne alınarak müvekkili yararına munzam zarar olduğuna, bu zararın hesaplanması amacıyla dosyaya bilirkişi atanmasına, haklı davanın kabulüne , müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik —– davalıdan avans faizi ile tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini
talep etmiştir.
Davacı vekilinin —- tarihinde meydana gelen trafik kazasına ilişkin olarak —— dava konusu —– plakalı araca çarpması sebebiyle hasarlandığını, müvekkiline ait aracın kazada kusuru bulunmadığını ,—– numarasıyla konusuz kalan davanın esası hakkında her hangi bir karar ittihazına yer olmadığına karar verildiğini, müvekkilinin borcu tahsil etmek amacıyla —- tarihinde borçluyu temerrüde düşürdüğünü ancak borcunu —- tarihinde tahkim yargılaması devam ettiği sırada bilirkişi raporu geldikten sonra ——- hesabına para gönderilmesi sureti ile tahsil edebildiği beyan ederek aynı taleplerini yinelediği , dava dilekçesindeki eksiklik ve hatalı kısımların bu dilekçeyle tamamlandığı görülmüştür .
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; —- müvekkil şirket nezdinde belirtilen tarih aralıklarında — mevcut olmadığını, —– aracın kazasının dava konusu yapıldığını düşünmekle birlikte bu konunun açıklığa kavuşmasını talep ettiklerini, aksi durumda —— plakalı aracın belirtilen kaza tarihinde müvekkil —- olmadığından husumet yokluğu sebebiyle davanın reddini talep ettiklerini, bu konu açıklığa kavuştuktan sonra ancak ——tarihleri ve teminat limiti anlaşılabileceğinden bu konudaki beyanlarını saklı tuttuklarını , ——söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin kaza sonrasında başvurunun ardından gerekli ödemeyi yaptığını , davacı tarafın bakiye zararını ispat edememesi üzerine ——– beklediğini ,davalı müvekkilinin zamanında üzerine düşeni yaptığını, bu hususta bir kusuru bulunmadığını , davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacının—– zararın varlığını kanıtlaması gerektiğini, genel geçer ifadelerin hükme esas alınamayacak olup, dosyaya özgü kesin ve net deliller sunmadıkça munzam zararın varlığından söz edilemeyeceğini, başvurucu tarafın her ne kadar kaza tarihindeki ——- farktan bahisle aşkın zarar talebinde bulunmuşsa da bu talebin hukuken kabulünün mümkün olmadığını, alacaklının temerrüt faizini aşan zararını reel bir şekilde ispat etmesi gerektiğini, müvekkili şirkete başvuru tarihinden itibaren de —— ne de diğer ekonomik göstergelerde kayda değer bir değişim yaşanmadığını, —– yargılamasında dosya üzerinden incelemenin esas olup, başvurucu vekili iddiasını ispata yarar herhangi bir evrak/delili ibraz etmediğini, bu aşamadan sonra da dava/cevap dilekçelerinde dayanılmayan başkaca bir evrak sunulmasına da —-olmadığını, davacının bu talebinin ispat yokluğu nedeniyle de reddine karar verilmesi gerektiğini, —- sorumluluğunun, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve zarar nispetinde olduğunu, dava konusu olayın gerçekleşmesi bakımından —- hiçbir kusuru bulunmadığını, araç işleteninin ve sürücünün kusursuz olduğu hallerde sigortacının da tazminat ödeme yükümlülüğü bulunmadığını , yukarıda yer verilen nedenlerle davanın reddi cihetine gidilmeyecek olması halinde esasa ilişkin olarak da tüm haksız istemlerin ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce tensip zaptı ile —–plakalı araçların tescil kayıtlarının , —— Dosyasının , davalı —-yazılarak dava konusu araçlar adına kayıtlı —– istenilmesine karar verilmiş olup, müzekkere cevapları dosya içeresine alınmıştır.
Mahkememizin —– tarihli duruşmasında dosya kapsamı dikkate alınarak davacı vekilinin dosyanın bilirkişiye gönderilmesi talebinin ve davanın basit yargılama usulüne tabi olması nedeni ile delillerin sunulmasına ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
Dava, TBKnın 122.maddesine dayalı munzam zarar istemine ilişkindir.
Hukukumuzda alacaklıya, zararın varlığını, miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın temerrüt faizini talep edebilme hakkı tanınmıştır. Ayrıca temerrüt faizi yükümlülüğünün doğumu için borçlunun alıkoyduğu paradan yarar sağlaması şart olmadığı gibi bu yararların iadesi amacı da bulunmaz. Temerrüt faizi talep edebilmek için borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olması şart değildir. Borçlu, bu konuda kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ileri sürerek ve bunu kanıtlayarak faiz ödeme yükümlülüğünden kurtulamaz. Bunun yanında temerrüt faizi, sözleşmeden doğan para borçlarının yanı sıra, sözleşme dışı hukukî ilişkiden kaynaklanan para borçlarında da uygulama alanı bulur ——–
——zarara ilişkin düzenleme TBK’nın 122. Maddesinde yapılmış olup, anılan madde —-, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır.——- zarar talep edebilmek için ilk koşul bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. İkinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır. —–ile alacaklının munzam zararı arasındaki illiyet bağının mevcudiyetidir.
——- kararında belirtildiği üzere—– zararın ispatına ilişkin yükümlülük, bu zararın varlığını iddia eden alacaklının üzerinde olup, alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlaması gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 194. maddesi gereğince ispata elverişli şekilde somutlaştırılarak ileri sürülen iddianın ispatı için gerekli tüm deliller somut olarak ortaya konulmalıdır. Bu itibarla ——- olgulara dayalı olarak ileri ——- talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, TBK’nın 122. maddesi kapsamında —– zararın kanıtı olarak ileri sürülemez ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla—— maddesinde karşılanması öngörülen —– ekonomik olumsuzlukların —– dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Başka bir anlatımla ——- faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı gibi herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Bu itibarla ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan hareketle ileri sürülen soyut ve varsayıma dayalı zarar iddiaları hükme esas alınamaz —-Ayrıca bir para borcunun ödenmesinde temerrüde düşülmesinden dolayı alacaklının zarara uğrayacağı kabul edilerek bu zararın, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum dikkate alınarak belli bir oranda olacağı benimsenmiş ve TBK’nın 120. maddesi yollaması ile 3095 sayılı Kanun’un hükümleri çerçevesinde temerrüt faiz oranları belirlenmiştir. Uğranıldığı iddia olunan zararın, yetkili merciin belirlediğinden fazla ve bu nedenle TBK’nın 122. maddesine dayanılarak munzam zarar istenilmesi hâlinde ise artık açılmış olan davaya özgü somut vakıalara dayanılması gerekir. Bunlar da yasal, elverişli ve geçerli delillerle, geçerli ispat kuralları dairesinde kanıtlanmalıdır. Burada kanıtlanacak olgular geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı doğuran vakıalar ve bu vakıalar nedeniyle uğranılan fiili zarardır.——–
Tüm dosya kapsamına göre davacı tarafından dava dilekçesinde kendi durumuna özgü şekilde açık ve somut olarak oluşan bir zarar olgusuna dair bir iddiada bulunulmadığı, davacının ispata yeter herhangi bir delil sunmadığı, ekonomik koşullar nedeniyle genel ve soyut hususlardan ziyade davacının geç ödeme nedeniyle kendisinin şahsen ve somut olarak uğradığı zarar olgusunu ileri sürüp ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harç davanın başında peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesi uyarınca davacıya iadesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. Hükümleri uyarınca 500,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğerlerinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile —- Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf yoluna başvuru konusu edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, istinaf yoluna başvurulmasının İİK’nın 36. maddesi saklı kalmak kaydıyla kararın icrasını durdurmayacağı, süresi içerisinde karara karşı istinaf yoluna başvurulmaması halinde hükmün kesin hüküm ve kesin delil oluşturacağı açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/11/2022