Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/347 E. 2023/404 K. 16.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/214 Esas
KARAR NO : 2023/390

DAVA : Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/02/2018
KARAR TARİHİ : 09/05/2023

DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu uyuşmazlığın temelini oluşturan “—- İşleri Sözleşmesi” nin davalı —— ile imzalandığını, ancak davalıların iç içe geçtiğini, aralarında organik bağ bulunan şirketler olup, sözleşmesel ilişki kapsamında yürütülen faaliyetlerde her iki şirket yetkilisinin süreci yönetmesi sebebiyle birlikte sorumluluklarını söz konusu olduğunu, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları çerçevesinde mevcut olay ele alındığında, davalıların aynı unvanı kullanan, bir şirketin dahil olduğu projede diğer şirket yetkililerinin de dahil olduğunu, referans olarak bir şirketin aldığı işi diğer şirketin üçüncü kişilerle paylaştığı eylemler gibi iç içe geçmiş iki ayrı tüzel kişiliğinin varlığının anlaşıldığını, bu nedenle her iki şirket yönünden de hüküm kurulması gerektiğini, davacı müvekkili ile davalı —– arasında yapımı devam eden—- işlerinin ifası için 27.03.2017 tarihinde sözleşme imzalandığını, işbu sözleşmenin 3. Maddesinde de belirtildiği üzere sözleşmenin konusunun—— inşaat işlerinin yapılması ve işverene teslimi hususlarını oluşturduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 4.2.1. ve 4.2.2. maddelerinde yer aldığı üzere davalı—— sözleşme ve eklerinde belirtilen her türlü —- yapı işinin sözleşme eklerine, onaylı projelere, kanun, yönetmelik ve ilgili standartlara uygun olarak yapma işini üstlendiğini, bunun karşılığında da davacının sözleşmenin 5.1. maddesi uyarınca para borcunu ifa etme yükümlülüğü altına girdiğini, sözleşme uyarınca davalıya 07.04.2017 tarihinde yer teslimi yapıldığını, sözleşmenin süresinin 07.04.2017 tarihinden itibaren 206 takvim günü olarak belirlendiğini, davalı firma tarafından sözleşmeye aykırı eylemlerde bulunulduğunu, sözleşme hükümlerince davalı yüklenicinin ağır kusuruna dayalı olarak temerrüde düştüğünü ve müvekkili şirketin zararını doğduğunu, —– yapılan tüm uyarıların sonuçsuz kalması ve sözleşmede öngörülen sürede işin tamamlanmasının imkansız olduğunun açıkça anlaşılması sonucu —–. Noterliğinin 20.09.2017 tarihli, —– yevmiye numaralı ihtarnamesi ile tarafların arasında akdedilen sözleşme haklı nedenle feshedildiğini, sözleşmenin 14. Maddesi uyarınca, davalı yüklenicinin çalıştıracağı elemanlarının isimlerini, listesini ve belgelerini, inşaat alanında görevlendirmeyi taahhüt ettiği teknik personelin açık kimlik ve görev/sorumluluklarının belirtildiği yetkilendirme yazılarını bildirmekle yükümlü olduğu halde tüm uyarılara rağmen bu yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçındığını, yüklenicinin sözleşmede belirtildiği üzere yeterli sayıda işçiyi tüm uyarılara rağmen bulundurmadığını, çalıştırdığı işçilerin de maaşlarını ve ücretlerini ödemediğini, ayrıca davalı ile akdedilen sözleşmenin haklı nedenle feshi sonrasında başkaca taşeronlarla daha yüksek bedellerle anlaşmak zorunda alındığını, işin gecikmesi nedeniyle üçüncü şahıs kişilere gecikme tazminatları ödendiğini, hali hazırda müvekkilinin 800.000,00TL avans alacağı, 3.000.000,00TL ceza koşulu alacağı ve—– fazladan ödenen 439.471,20TL, davalı yüklenicinin işçi maaşlarını ödememesi sonucu müvekkili şirketin şantiye sahasında yaşanan eylemler nedeniyle davalı işçilerine ödemek zorunda kaldığı 167.000,00TL işçilik alacağı dikkate alındığında toplam 5.000.000,00TL civarı alacağının bulunduğunu beyanla, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, 30.000,00TL’nin ticari avans faiziyle birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:
Davalı —— Yetkilisi’nin 31/07/2018 tarihli dilekçesinde özetle: davacı ile müvekkili firma arasında 27.03.2017 tarihinde —-inşaat sözleşmesi süreçte müvekkili firma sözleşmesel imalatlar kapsamında süreci tek başına yönettiğini, diğer davalı —– ile hiçbir ilişkisinin de bulunmadığını, davalı firmanın dava dilekçesinde belirtilen Yargıtay kararlarının tamamının hangi durumlarda organik bağ olduğu ile ilişik kararlar olduğundan, davalı firmayı ilgilendiren bir konu olmadığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin ilgili maddeleri gereğince akdedilen sözleşme içeriğinde davalı firmanın hangi şartlarda işi yapacağı ve davacı firmanın hangi şartlarda ödemeleri gerçekleştireceğinin açık olduğunu, davacı firmanın müvekkili firma ile yapmış olduğu sözleşme kapsamında demir ve beton tedariklerinin kendileri tarafından karşılandığını, beton ve demir tedarikinde yaşanan gecikmelerin imalat sürecini olumsuz etkilediğini, davalı firmanın akdedilen sözleşmenin 24.9. maddesinde hakkedişlerin takip eden ayın 15’inde yatırılacağı belirtilmiş ise de, yapılan bütün hakkediş ödemelerinin gününden çok sonra bir kısım nakit, çek ve senetlerle yapıldığını, zaten davacının sunduğu belgelerde ödemelerin açıkça nasıl yapıldığının itiraf eder nitelikte ve gerçek olduğunu, davalı firmanın yüklenici olarak çalıştığı şantiyede iş güvenliği kurallarını yerine getirdiğini, davalı firmanın şantiye sahasında bulundurduğu işçi kadrosunun davacı firmanın tedarik etmekle yükümlü olduğu demir ve betondan dolayı bile çoğu zaman boşta kaldığını, verimsiz çalışmalara neden olduğunu, şantiye günlük faaliyet raporlarından da anlaşılacağı üzere, malzeme sevkiyatlarının olmadığının açıkça belirgin olduğunu, davacı firmanın bu dönemde davalı firmaya göndermiş olduğu yazıların, şantiyeyi daha önceden yarım bırakan diğer firmalara yaptığı gibi işin sonucunda davalı olunacağının alt yapısını hazırlar nitelikte olduğunu, ödemelerin zamanında alınamamasına rağmen davalı firmanın şantiye işçi ödemelerini zamanında yaptığını, şantiye alanında yer alan davalı firmanın malzemelerinin ciddi zararlar gördüğünü, davacı firmanın aynı senaryoyu davalı firmadan önceki —–firmasına da yaptığını, davacı firmanın malzeme yetersizliği ve muvazaalı hacze ilişkin beyanlarını tamamen yalan ve iftira olduğunu, davalı firmanın sözleşme gereği temin etmesi gereken kalıp malzemesinin şantiye sahasına getirdiğinin 25 tır sevkiyatı ile açık olduğunu, ayrıca imalatta kullanılmak üzere sıfır olan inşaat malzemelerinin de ayrıca şantiye sahasına getirildiğini, ancak davacı firmanın önceden sözleşmeyi feshedeceğinin alt yapısını hazırlar nitelikte olduğundan imalatta çalışan işçilerin hiçbirini çalışma sahasına almadığının tutulan tutanak ile sabit olduğunu, davacı firmanın sözleşmeyi feshetmeden önce Yargıtay’ın buna benzer kararlarında da açıkça belirtildiği gibi bilirkişi raporu tespiti yapmadan sözleşmeyi feshetmesinin ve cezaları talep etmesinin hukuki olmadığından, ceza koşulu alacakların davacı firmanın kendince uydurduğu hayal olup, art niyetli olduğunun açık olduğunu, davacı firmanın dilekçe içeriği incelendiğinde taleplerine ilişkin hiçbir hukuki dayanağının olmadığının açık olduğunu, kendisi ile çelişkiye düştüğünü, Yargıtay tarafından verilmiş olan ve konuyla aynılık gösteren kararda iş programının yüzdelik olarak ne kadarının tamamlandığından ziyade kalan sürede kalan imalatın yapılma imkanının olup olmadığının araştırılmadan yapılan fesih işleminin hukuki olmadığını beyanla, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE KANAAT :
Davaların birleştirilmesi, HMK 166/1 maddede ” Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.” şeklinde düzenlenmiş olup, taraf veya mahkeme muvafakati yasal zorunluluk olarak belirlenmemiştir.
Buna göre, davaların tarafları arasında bağlantı olduğu, davaların aynı ve birbirine benzer sebeplerden doğup verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunduğu, bu itibarla her iki dava arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu anlaşılmış olmakla, HMK 166/1 madde hükmü gereğince dosyanın —–Asliye Ticaret Mahkemesi’nin —–esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, esasın bu şekilde kapatılmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin işbu dava dosyasının HMK 166/1-4 maddesi uyarınca aralarındaki hukuki ve fiili bağlantı nedeniyle —-. Asliye Ticaret Mahkemesinin—–Esas sayılı dava dosyası ile BİRLEŞTİRİLMESİNE,
2-Mahkememiz esasının bu şekilde kapatılmasına,
3-Yargılamanın bundan sonra —– Asliye Ticaret Mahkemesinin —— Esas sayılı dosyası üzerinden devamına,Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, esas hükümle birlikte istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.