Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/302 E. 2023/692 K. 18.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/302
KARAR NO: 2023/692
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ: 25/04/2022
KARAR TARİHİ: 18/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili 25.04.2022 tevzi tarihli dava dilekçesinde özetle;———- Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi yapılarak borçluya ödeme emri gönderildiğini, borçlu tarafından ödeme emrinin tebliğ alınması üzerine icra takibine konu edilen borca ve ferilerine itiraz edildiğini, borcun dayanağının fatura olduğunu, fatura suretlerinin icra dosyasına sunulduğunu, borçlunun itirazının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, haklı bir gerekçeye dayanmadığını, tarafların aralarında yapmış olduğu anlaşmaya göre işverenin davalı şirket, iş görenin ise davacı şirket olduğunu, itirazın iptali davasına konu faturaların taraflar arasındaki anlaşmadan kaynaklı yedek parça, bakım ve onarım hizmetine ilişkin faturalar olduğunu, itiraz konusu alacağın dayandığı faturalar ve cari hareket listesi incelendiğinde görüleceği üzere toplam borç tutarının 8.175.629,20 TL olduğunu, davalı şirket tarafından müvekkili şirkete ödenen tutarın ise 7.392.582,17 TL olduğunu, bakiyenin ise 783.047,03 TL olduğunu, davalı şirketin bu bakiye borcunu ödemediğini, Arabuluculuk sürecinden sorun sonuç alınamadığını belirterek davanın kabulü ile borçlunun itirazının iptali takibin devamına, alacağın % 20 ‘si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVABA CEVAP: Davacı vekili 01.06.2022 tarihli cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalı vekilinin alacağın zamanaşımına uğradığı iddiasına ilişkin açıklama yapmadığını, davalı şirketin müvekkili şirket ile bilinçli bir şekilde ticari ilişki kurduğunu, taraflar arasında faturadan kaynaklı bir borç ilişkisi doğduğunu, davaya konu faturaların tarafların arasındaki anlaşmadan kaynaklı yedek parça, bakım ve onarım hizmet bedeline ilişkin faturalar olduğunu,———- sayılı içtihadında faturanın tek başına alacağın varlığını kanıtlayamaması durumunda ticari defterlerle desteklenmesi gerektiğini ve faturanın ticari defterlere kaydedilmiş olmasının malın teslim edildiğinin ve içeriğinin kabul edildiğine dair karine teşkil ettiğinin belirtildiğini, davalı şirketin 783.047,03 TL borcunu ödediğini kanıtlayabilmesi için delilin banka kayıtları ve ticari defterler olacağını, davalının yasal sürelerde faturalara itiraz etmediğini belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili 24.05.202 tarihli cevap dilekçesinde özetle; hak kazanıldığının kabulü anlamına gelmemek kaydı ile alacağın zaman aşımına uğradığını, davanın bu nedenle reddinin gerektiğini, müvekkilinin davacıya icra takibinde talep edilen tutarda borcu bulunmadığını, icra takibine yapılan itirazın haklı olduğunu, müvekkil firma ile davacı arasında yazılı bir sözleşme olmadığı gibi müvekkili şirket yetkilisi tarafından davacı ile sözleşme yapılmasına ilişkn herhangi bir çalışana verilmiş yetkide bulunmadığını, bu konuda Yargıtay kararları bulunduğunu, fatura düzenlenmiş olmasının alacak iddiası için tek başına yeterli olmadığını, faturaya itiraz olunmamasının fatura içeriğinin kabul olma sonucunu doğurmayacağını, bu konuda Yargıtay kararları bulunduğunu, icra takibine konu alacağın varlığının yargılamayı gerektirdiğini, müvekkilin itirazının son derece haklı olduğunu, icra inkar tazminatı talep etme şartlarının oluşmadığını, icra takibinde işlemiş faiz talep edilmesi yerinde olmadığı gibi talep edilen faiz oranın fahiş olduğunu belirterek davanın reddi ile asıl alacağın % 20 ‘sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.

İKİNCİ CEVAP: Davalı vekili 24.06.2022 tarihli ikinci cevap dilekçesinde özetle; takibe yaptıkları itirazda haklı olduklarını, müvekkilinin icra takibine konu edilen faturalar nedeniyle borçlu olmadığını, icra takibine konu alacağın varlığının yargılamayı gerektirdiğini, icra inkar tazminatı şartlarının oluşmadığını, işlemiş faiz talebinde bulunulmasının yerinde olmadığını, tutarın fahiş oranda olduğunu, kötü niyet tazminatı taleplerinin bulunduğunu belirterek davanın reddi ile yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine, asıl alacağın %20 ‘sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davaya konu ———-Esas sayılı takip dosyasının UYAP üzerinden celbolunarak yapılan incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine faturaya dayalı olarak toplam 783.047,03 TL alacağın tahsili için genel haciz yolu ile icra takibi yapıldığı, davalının yasal süresi içerisinde asıl alacağa, işlemiş ve işleyecek faize, faiz oranına, icra giderleri ve vekâlet ücreti ile takibe konu borcun tamamına itirazı üzerine takibin durduğu görülmüştür. Taraflarca sunulan tüm deliller celbolunarak gerek talimat yolu ile gerekse mahkememizce taraf ticari defter ve kayıtları üzerinde incelemeler yaptırılarak raporlar alınmıştır. Talimat yolu ile davacı taraf ticari defterlerinin inceletilmek suretiyle alınan raporda özetle; davacı ———- ŞTİ. tarafından 12.03.2019 tarihinden 31.12.2021 tarihine kadar davalı ——— şirketine toplam 8.175.629,20 TL tutarında fatura kesildiği, davalı tarafından ise davalıya 7.392.375,67 TL tutarında ödeme yapıldığı, davalı şirket tarafından davacı şirkete düzenlenen 206,50 TL tutarında iade faturası düşüldüğünde davacı şirketin davalı şirketten bakiye alacağının 783.047,03 TL tutarında olduğu, söz konusu tutarın davacı şirketin işbu davada cebren tahsilini talep ettiği tutara denk geldiği, dava konusu 45 adet faturanın düzenlendiği 09.06.2020 tarihinden 31.12.2021 tarihi arasındaki dönemde davalı tarafından davalıya toplam 1.678.593,44 TL tutarında ödeme yapıldığı, söz konusu ödemelerden sonuncusunun 30.12.2021 tarihinde yapıldığı, dava konusu faturaların davacı şirketin ticari defterlerine kayıtlı bulunduğu, dava konusu faturaların davalı şirketin BA formlarında yer aldığı ve dolayısıyla davalı şirketin de ticari defterlerine kayıtlı bulunabileceği, dava konusu olayda, faturalar tek başına alacağın varlığını kanıtlayamamakla birlikte davacı şirket tarafından dava konusu faturaların kesildiği 2020 ve 2021 yıllarında davalı şirket tarafından davacı şirkete banka kanalıyla ödeme yapılmaya devam edilmesi, düzenlenen faturalara davalı tarafından 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yer alan 8 günlük itiraz süresi içinde itiraz edilmemiş olması, davalı şirketin söz konusu dönemlerde faturaları BA formuna kaydetmiş olması ve 12.03.2019 tarihinde kesilen ilk fatura ile birlikte taraflar arasında kurulan ticari ilişkinin dava konusu faturaların kesildiği dönemde sona erdiğine ilişkin olarak davalı tarafından düzenlenmiş bir ihtarname, yazı, e-mail vb. herhangi bir bilgi bulunmadığı ve hatta 30.12.2021 tarihinde davalı tarafından davacıya ödeme yapılmaya devam edilmesinin taraflar arasında bir ticari ilişkin varlığını ve söz konusu ilişkinin 2021 yılı sonuna kadar devam ettiğini gösterdiği belirtilmiştir. Davalı vekili 27.03.2023 tarihli rapora karşı beyan ve itiraz dilekçesinde özetle; müvekkili şirket yetkilisi ———– tarafından şirketi zarara uğratan eylemlerde bulunulduğunun tespit edildiğini, alacak kayıtlarının sahteliği ihtimalinin mevcut olduğunu, ———- soruşturma dosyasının sonucunun bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, cevap dilekçesinde belirttikleri hususlarda raporda değerlendirme yapılmadığını, takip dayanağı faturalar nedeniyle borçlarının bulunmadığını, taraflar arasında herhangi bir sözleşme bulunmadığını, aksinin kabulü halinde şirket yetkilisi olmayan birine imzalatılan her belgenin şirketi bağlayacağı sonucu çıkarken bunun kabulünün mümkün olmadığını, faturaya itiraz olunmamasının fatura içeriğini kabul etme sonucunu doğurmayacağını, davacının alacağın dayanağı fatura içeriği hizmet sağladığını ve müvekkile verdiği hizmet kapsamında harcamalar yaptığının ispat külfeti altında olduğunu, salt davacı defterlerinde yapılan inceleme ile hüküm kurulmasının mümkün olmadığını, müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtlarının da incelenmesi gerektiğini belirterek yeni bir bilirkişiden rapor alınmasını talep etmiştir.Davacı vekili 10.03.2023 tarihli rapora karşı beyan dilekçesinde özetle; borçlunun itirazının yerinde olmadığını, ticari defterlere göre 783.047,03 TL alacağın ödenmediğinin sabit olduğunu, itirazların yerinde olmadığını belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Mahkememizce davacı taraf ticari defterlerinin inceletilmek suretiyle alınan raporda özetle; talimat raporunun kabulü halinde takibe dayanak yapılan faturalar kapsamında taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu, faturalardan 5 adedinin davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı bulunmadığı, davacı tarafın delil olarak dosyaya sunduğu satış faturaları temel fatura senaryosu ile düzenlendiği, temel faturaların reddedilemeyeceği, sadece itiraz edilebileceği, temel faturaya itiraz ise noter kanalıyla veya ———– ———– kanalıyla yapılabileceği, E-faturalara elektronik ortamda iptal/itiraz işlemi yapılabilmesi için; E-Faturayı düzenleyen satıcı veya duruma göre alıcı tarafından e-Fatura İptal/İtiraz Bildirim Portalı üzerinden iptal/itiraz talebi oluşturulması gerektiği, İptal/itiraz taleplerine ilgili faturanın alıcısı/satıcısı tarafından onay verilebildiği gibi, karşı tarafın onaylama zorunluluğu bulunmadığı, bilindiği üzere e-Faturalara Türk Ticaret Kanununun 18 inci maddesinin (3) numaralı fıkrasında belirtilen harici itiraz yolları ile de itiraz edilebilmekte olup aynı Kanunun 21’ inci maddesinin (2) numaralı maddesinde “ Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır” hükmü bulunduğu, davalı tarafın yukarıda açıklandığı şekilde faturalara yapılmış bir itirazı dosyada bulunmadığı, bu durumda davalı yanın itirazlarının yasal gerekçesinin bulunmadığı, davacı tarafın takip konusu faturalarından dolayı davalı taraftan talebi gibi 783.047,03 TL alacağı bulunduğu, davacı tarafın asıl alacağına talebi gibi takip tarihinden itibaren yıllık % 9 oranında yıllık adi kanuni faiz yürütülebileceği, alacağın faturaya dayandığı, belirli ve bilinebilir (likit) olduğu belirtilmiştir. Davacı vekili 15.08.2023 tarihli rapora karşı beyan dilekçesinde özetle; davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili 11.08.2023 tarihli rapora karşı itiraz dilekçesinde özetle; alacak kayıtlarının gerçeği yansıtmadığını, soruşturma dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, talep edilen tutarda bir borcun bulunmadığını, savunmalarının değerlendirme dışı bırakıldığını, taraflar arasında bir sözleşme bulunmadığını, çalışana sözleşme yapılması konusunda yetki verilmediğini, işlemiş faiz talep edilmesinin yerinde olmadığını belirterek yeniden rapor alınmasını talep etmiştir. Tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde;Uyuşmazlık, faturaya dayalı alacağın tahsiline yönelik icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67-(1) maddesine göre; Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. ——— sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır . Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla; fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir . Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya ———- aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir. Somut olayda; icra takibine konu faturalar kapsamında taraflar arasında ticari ilişki olduğu, davacı tarafından sunulan faturaların temel fatura olarak düzenlendiği, davalı tarafından reddedilemeyeceği, sadece itiraz edilebileceği, davalı tarafından faturalara bir itiraz olmadığı anlaşılmaktadır. Dava dışı çalışan hakkında Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma suçundan görülen soruşturma sonucunun eldeki davayı etkileyecek mahiyette bulunmadığı, sözü edilen soruşturma dosyasının ancak davalı şirket ile çalışanı arasında görülebilecek bir hukuk davası bakımından delil olabileceği, değerlendirilmiştir.2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67-(2) maddesine göre; bu davada, borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu, takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İcra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için; borçlunun, takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. İcra inkâr tazminatı, aleyhinde yapılan icra takibine itiraz eden borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Öte yandan, alacağın likit ve belli olması gerekir. Genel bir kavram olarak, “likid alacak”; “tutarı belli , bilinebilir, hesaplanabilir alacaktır” Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için; ya, alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması; ya da, borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez. İcra inkâr tazminatı, asıl alacak bakımından söz konusu olur. İşlemiş faiz isteği yönünden icra inkâr tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir.Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre faturaya dayalı alacağın likit kabul edilmesi, davalının itiraz edip itirazında haksız olduğunun anlaşılması, davacının icra inkar tazminatı talep etmesi karşısında, somut olayda asıl alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmiştir. Yukarıda açıklanan sebeplerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-a-Davanın KABULÜNE, davalının ——— esas sayılı dosyasında itirazının iptali ile takibin devamına,
b-Takip konusu alacak likit olduğundan İcra İflas Kanununun 67 maddesi gereğince davacı lehine asıl alacağın % 20 sine tekabul eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine ,
2-Başlangıçta peşin olarak alınan 9.457,25 TL harç ile icra takibi peşin harcı 3.915,24 TL’nin, alınması gerekli olan 53.489,94 TL harçtan mahsubu ile bakiye 40.117,45 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Arabuluculuk aşamasında ———- tarafından ödenen arabulucu ücreti 1.560,00 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu başvuru harcı 80,70 TL, peşin harç 9.457,25 TL, posta ve tebligat gideri 695,00 TL, bilirkişi ücretleri 3.500,00 TL olmak üzere toplam 13.732,95 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 115.626,58 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacı tarafa iadesine,
Dair, taraf vekilleri yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren İKİ HAFTA içerisinde dilekçe ile başvurulacak İSTİNAF yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 18/10/2023