Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/266 E. 2023/197 K. 07.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/266 Esas
KARAR NO : 2023/197

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/04/2022
KARAR TARİHİ : 07/03/2023
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı —– ait ——plakalı vasıtanın müvekkil şirkette trafik sigortasının bulunduğunu, sigortalının 17.01.2019 tarihinde —–nolu gişe bariyerlerine çarparak hasara sebebiyet verdiğin, bariyerde oluşan hasara ilişkin müvekkil şirket tarafından 21.03.201 tarihinde 3.188,65-TL ve 25.03.2019 tarihinde 440,04-TL olmak üzere toplam 3.628,69-TL ödeme yapıldığını, sigortalının aracı ile birlikte olay mahallinden kaçtığını, Poliçe Genel Şartları B/4 f maddesi gereğince olay yerini terkin tek başına rücu sebebi olarak düzenlendiğini ve bu nedenle davalı aleyhine——- Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalıya usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen davaya cevap verilmediği görüldü.
DELİLLER :
—–noterler birliğine, ——- İcra dairesine yazılan müzekkereye cevap verildiği görüldü.
Dosya rapor hazırlamak üzere bilirkişiye tevdi edildiği bilirkişi raporunda;—— plakalı aracın tamamen ve 94 100 oranında kusurlu olduğunu, sigorta şirketi tarafından ödenen 3.628,69-TL’nin bariyer hasarı onarım bedeli olarak yeterli ve geçerli miktarda olduğunu, davacı sigorta şirketi nezdinde mevcut Zorunlu Mali Mesuliyet Poliçesi Genel Şartları B4/f maddesinde sigorta şirketinin sigortalısına olay yeri terke dayalı olarak rücu edebileceği hususunun düzenlenmiş olduğunu ancak bir kısım —— Hukuk Dairesi kararlarında olay yeri terkin tek başına rücu sebebi olamayacağını, sürücünün alkollü veya ehliyetsiz olduğunun ispatı gerekeceğini, bir kısım——- Hukuk Dairesi ile İstinaf kararlarında ise sigortalının zorunlu nedenle olay yerinde ayrıldığını ispat edememesi durumunda sigorta şirketinin sigortalısına rücu edebileceğinin belirlenmiş olduğunu, davalı sigortalı tarafından kazadan önce aracın satış gördüğü, sigorta şirketine bildirilmediğini, sigorta şirketinin araç satılmış olsa dahi sigortalısına dönebileceğini beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE KANAAT :
Davaya konu trafik kazasına ilişkin 17/01/2019 tarihli kaza tespit tutanağında sürücünün olay yerinden ayrıldığının yazılı olduğu görülmektedir.Eldeki davada da davacı, sigortalı aracı kullanan kişinin olay yerini terk ettiğini, ehliyet ve alkol durumunun belirsiz olduğunu ileri sürerek KTK’nın 95. ve Genel Şartlar’ın B.4. maddesince poliçe kapsamında ödediği tazminatı sigortalıdan rücuen tazmini talebinde bulunmuştur.Kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan ZMMS Genel Şartlarında zarar görenlerin haklarının saklı tutulması ve sigortacının sigortalıya rücu hakkının düzenlendiği B.4. Maddesi f bendinde bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesinin rücu sebebi olduğunu düzenlenmiştir.Poliçenin geçerli olduğu dönemde yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken Zorunlu Malî Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.d maddesinde; tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa, sigortacının sigorta ettirene rücu hakkının olduğu açıklanmıştır. Zorunlu Malî Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nın 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki yönetmelik düzenlemesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97. maddesinde yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hüküm dikkate alınmadan salt (mücerret) 0.50 promil üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin, yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.Hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibarıyla sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir deyişle sürücünün alkollü olması, tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü, sigortacıya düşmektedir. Somut olayda davacı sigorta şirketi, Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortası Genel Şartları uyarınca, davalının alkollü bulunduğunu, kazanın alkolün etkisiyle meydana geldiğini somut delillerle kanıtlayamamış, sürücünün olay yerini terk etmiş olmasından ötürü bu yönde bir tespitin yapılamadığı gerekçesiyle rücu hakkının doğduğunu ileri sürmüştür.Sigorta poliçesinin geçerli olduğu dönemde yürürlükte bulunan Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4. maddesi uyarınca olay yerini terk etmesinin sigortacıya rücu hakkı tanıdığına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bir başka anlatımla, poliçenin geçerli olduğu dönemde yürürlükte bulunan Genel Şartlar’ın ilgili maddesi gözetildiğinde, sürücünün tam kusurlu olması ve kazadan hemen sonra olay yerini terk etmiş olması sigortacının sigortalısına rücu edebilmesi için tek başına yeterli değildir. Davacı vekili dava dilekçesinde ve davalıya yazdığı 06.09.2017 tarihli ihbar yazılarında davalı aracının sürücüsünün olayda %100 kusurlu olduğunu ve olay yerini terk ettiğini belirterek sigortalısından rücuen tazminat talebinde bulunulmuştur. Başka bir deyişle davacı vekili, sigortalı aracın %100 kusuruna yani ağır kusuruna ve kaza yerini terk sebebine dayanmıştır. Kaza tespit tutanağında sigortalı araç sürücüsünün bariyeri farketmediğinden bariyere çarptığı ve bariyerin kullanılmaz hale geldiği, araç sürücüsünün durmadan yoluna devam etmesi nedeniyle sürücü evraklarının alınamadığı belirtilmiş olup, özel hukuk kavramı olan ağır kusurun, kasıt olmamakla beraber kasta yakın bir kusurun mevcudiyetini ifade ettiği, davaya konu kazada sigortalı aracın sürücüsünün tam kusurlu olduğunun kabul edilmesi halinde dahi bu durumun başlı başına kastı ya da ağır kusuru bulunduğu anlamına gelmeyeceği, kaldı ki sürücünün fark etmediği bariyere çarptığı ve olay yerinden ayrıldığının kaza tespit tutanağında da belirtilmiş olması nedeniyle ağır kusur kavramı içinde değerlendirilmeyeceği gibi sigortacı, sürücünün alkollü ve ehliyetsiz olduğunu, kazanın da bu nedenle gerçekleştiğini somut delilerle ispatlayamamıştır (emsal karar için bkz. ——- Karar sayılı ilamı). Bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
1.Açılan davanın reddine,
2-Davacı tarafça peşin olarak yatırılan 80,70-TL harçtan alınması gerekli 179,90-TL karar ve ilam harcının mahsubu ile 99,2‬0-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye irad kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Yatırılan gider avansından kullanılan kısmın mahsubu ile bakiye kısmın kararın kesinleşmesi ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı ve davalı tarafın yokluğunda miktar itibari ile kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.