Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/147 E. 2023/554 K. 04.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/147
KARAR NO: 2023/554

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 01/03/2022
KARAR TARİHİ : 04/07/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 03.09.2021 tarihinde, işyeri olan—– adresinden paket teslimi ve ulaştırması için —– Şubesi kurye görevlisini çağırarak toplam bedeli KDV dahil 45,017.00 TL olan ve işyerinden kişiye fatura edilen 4 adet —-İçerikli ürünleri 1 (bir) paket halinde,—- Şubesine havaleli olarak —– adına ve adresine teslim edilmesi için teslim ettiğini, 04.09.2021 tarihinde alıcı ile alakasız bir kişiye teslim edildiğini, müvekkilinin, davalı firmadan durum hakkında bilgi almak istediyse de kargo firmasının aramalara dönüş yapmadığını, 06.09.2021 tarihinde Kargo şubesi ile iletişime geçildiğinde, taşınan eşyanın ilgili Kargo Şubesi kamera görüntülerinde yaşlı ve gözlüklü bir adama teslim edildiğinin görüldüğünü, ancak sistemlerinde —-adlı devamlı müşterileri de olduğunu söyledikleri başka bir kişinin isminin göründüğünü ve bunun sistemsel hata olduğunun ifade edildiğini, davalı firma tarafından, gönderim için teslim alınan ürünün taşıma irsaliyesi düzenlenmiş olduğunu ancak gönderim ücretini ödeyen müvekkiline teslim edilmediğini, faturada nosu belirli irsaliyenin “Teslim Alan” kısmındaki isim ve imza sahibinin tespiti ile yanlış kişiye teslimat yapıldığının ortaya çıkacağını, yanlış kişiye ürün teslimi yapmış olmalarına bundan başka bir izah getirmeyen ve teslim tarih ve saatinde şubede teslimat ile görevli personelin ağır kusuru bariz olmasına rağmen ürün teslimi gerçekleşen kişi ile bağlantıya geçme yahut uğranılan zararın tazminine yönelik herhangi bir girişimi olmayan ve kendi taşıma sözleşmesine aykırı davranan davalı kurum aleyhine —–. Tüketici Mahkemesi’nde —–Esas sayılı dava açıldığını lakin dava Mahkemece “görev” yönünden reddolunduğunu, gönderildiği—–Asliye Ticaret Mahkemesi’nde aldığı —– Esas sayısı ile dosyanın incelendiğini , TTK Md. 5/a uyarınca Ticaret Mahkemelerinde zorunlu arabuluculuk kapsamına giren dosyanın işbu zorunlu unsur yokluğundan reddolunacağından bahisle taraflarınca arabuluculuğa başvurulduktan sonra yeniden dava açılacağını bildirdiklerinden “davanın açılmamış sayılmasına” 25.11.2021 tarihinde karar verildiğini ve işbu kararın 06.01.2022 tarihinde kesinleştiğini, müvekkilinin, davacının dava konusu kargo gönderisi içeriğini faturalandırdığını ve muhataba teslim edilmemesi nedeni ile zayi olan malın bedelini “tahsil olunamadı” şeklinde muhasebeleştirdiğini, zararın tutarının, fatura tarihi 03.09.2021 itibarıyla 45,017 TL, 101.00 TL taşıma hizmeti bedeli olmak üzere 45,118 Türk Lirasından ibaret olup bu hususun dava şartı zorunlu arabuluculuk tutanağında yer almakta olduğunu beyan ederek müvekkilinin taşıma sözleşmesi ve Operasyonel Taşıma Standartları’na aykırılık nedeni ile uğradığı zararın, bilirkişi raporunda tespit edilecek tutar ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 1.000,00 TL’nin davalı tüzel kişiden arabuluculuk başvuru tarihi olan 08.09.2021 tarihinden itibaren reeskont avans faizi ile davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir .
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; Türk Ticaret Kanunu Madde 855 hükmü gereğince davaya karşı zamanaşımı defiinde bulunduklarını, bu nedenle davacının zaman aşımına uğrayan taleplerinin reddine karar verilmesini talep ettiklerini, taşınmak üzere teslim alınan ürünün, alıcısına teslim edilmiş olduğunu, müvekkilinin taşımadan kaynaklı edimlerini eksiksiz yerine getirdiğini, davaya konu gönderinin alıcısına teslim edildiğini, müvekkilinin, taşıma ilişkisinden kaynaklı edimlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, Türk Ticaret Kanunu 889/1 maddesi kapsamında, herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürülmeksizin kargonun teslim alınmış olması karşısında esas olanın hasarsız ve eksiksiz teslimatın tamamlanmış olması olduğunu, bu nedenle de davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının iddiaları ve somut olay arasında da ciddi çelişkiler mevcut olup, davacının iyi niyet kurallarına aykırı davrandığının ise sabit olduğunu, bu nedenle de davanın reddine karar verilmesi gerektiğinin açık olduğunu, söz konusu taşımaya ilişkin davacının kötü niyetli olarak iş bu fahiş taleplerini iletmekte olduğunu, zira müvekkili şirketin kayıtlarından da görüldüğü üzere gönderici tarafından bildirilen içerik bilgisinin “ev eşyası” olarak belirtildiğinin görülmekte olduğunu ancak huzurdaki davada davacının bilgisayar parçaları gönderdiği iddiasında olup somut durumla huzurdaki davada talep edilenler arasında ilgi bulunmadığı ortada olduğundan davacı taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının, davaya konu gönderi içeriğini TTK 858. maddesinde düzenlenen taşıma senedi ile ispat etmek zorunda olduğunu; Türk Ticaret Kanunu 858. Maddesinde iki tarafça imzalanan taşıma senedinin, gönderi içeriğine, eşyanın taşıyıcı tarafından teslim alındığına, teslim alındığı sırada dış görünüşü bakımından iyi durumda bulunduğuna karine teşkil edeceğinin düzenlendiğini, davacı tarafından davaya konu gönderi ile ilgili taşıma senedi sunulmadığından, gönderi içeriğine yönelik beyanlarının kabulünün mümkün olmadığını, kabul manasına gelmemek kaydıyla huzurdaki davada davacının gönderi içeriğini ispat edemediği gibi 45.017,00 TL ürün bedelinin kendisine iadesini talep etmiş olup iş bu taleplerin de hiçbir hukuki dayanağı olmadığından reddine karar verilmesini, davacı tarafından gönderi içeriğini tevsik edici belge sunulamaması durumunda davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, taşımaya konu ürünün müvekkil kusuruyla hasara uğradığı düşünüldüğünde dahi davacının gerçek zararını ispat etmesi gerektiğini, gönderenin, Kara Yolları Taşıma Kanunu 8. Maddesine göre gönderinin içeriğinin ne olduğunu beyan etmek ve buna ilişkin belgeleri taşıyıcıya teslim etmekle mükellef olduğunu, davaya konu taşıma ilişkisinde taşınan ürünün niteliği, cinsi gibi özelliklerin gönderi içeriğinde belirtilmediğini, bu nedenle taşınan ürünün ne olduğunun bilinemediğini, salt davacı beyanıyla gönderi içeriğinin 4 adet—– olduğunun kabulünün mümkün olamayacağını, davacının salt beyanıyla 45.017 TL ürün bedelinin iadesinin kabulünün mümkün olamayacağını, kaldı ki kabul manasına gelmemek kaydıyla iddia konusu ürünlerin gerçekten bilgisayar parçaları olduğu düşünüldüğünde dahi marka model durumu, ürün kalitesi, çalışır durumda olup olmadığı yahut hurda durumda olup olmadığı gibi birçok hususta belirsizlik söz konusu olacağından içeriği ispat edilemeyen gönderi içeriğinin ve davanın kabulünün mümkün olmadığına şüphe olamayacağını, bu nedenle de davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafından sunulan, herhangi bir satışa ait olabilecek faturanın, taşıması yapılan ürünün niteliğine yönelik delil olarak kabul edilebilmesinin de mümkün olmadığını, gönderi içeriğini kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkili şirketin kargo taşıma standartları gereği paha kıymetteki ürünler manifesto paketi içerisinde taşınmakta olduğunu, davacının, bilgisayar parçalarını gönderilmek üzere kargoladığını iddia ettiğini, müvekkili şirketin kargo taşıma standartları gereği paha kıymetteki ürünlerin “—- paketi” adı verilen özel ambalajlarda taşımakta olup ayrıca ikinci el niteliğinde ki cep telefonlarının, paketi açılıp marka ve model belirlemesi yapıldıktan sonra ve —– numarası alındıktan sonra taşınabildiğini, davacının gönderi içeriğinin bilgisayar parçaları olduğu iddialarını kabul anlamına gelmemek kaydı ile eğer kargo aracılığı ile pahalı bilgisayar parçaları taşıttırıldığına dair müvekkili şirkete bilgilendirme yapılması ve özel taşıma standartlarında taşıtılması gerektiğini, davacının gönderinin içeriğinin ne olduğunu beyan etmek ve buna ilişkin belgeleri taşıyıcıya teslim etmekle mükellef olduğundan müvekkili şirketin sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, davaya konu gönderinin sahte kimlikle 3. Bir kişi tarafından teslim alındığı düşünüldüğünde dahi,iğfal kabiliyetine haiz sahte kimlik nedeniyle personelin yanıltılarak gönderinin teslim alınmasından müvekkil şirketin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, sade bir vatandaş olan personelin iğfal kabiliyetine haiz bir belgenin sahte olup olmadığını tespit edebilmesinin mümkün olamayacağını, Türk Ticaret Kanunu 876. Maddesinde “(1) Zıya, hasar ve gecikme, taşıyıcının en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği sebeplerden meydana gelmişse, taşıyıcı sorumluluktan kurtulur. ” hükmünün öngörüldüğünü, müvekkili şirket çalışanlarının görevi gönderiyi alıcısına teslim etmek olduğunu ancak kimlik bilgileri ve imzası karşılığında gönderinin tesliminin ilgilisine yapılabileceğini, onun haricinde başkaca kimlik tespiti yapma yahut TC kimlik numarası doğrulama gibi bir yükümlülükleri de bulunmadığını, neticeten gönderi bilgilerinin tümüne haiz olan ve kimlik belgesi de sunan alıcıya teslimatın yapıldığını, müvekkil şirket dava konusu taşıma işinden kaynaklı tüm yükümlülüklerini yerine getirmiş olup huzurdaki davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davalı şirketin personeli gereken özeni göstermesine rağmen “iğfal kabiliyetine haiz sahte kimlik” olayından kaçınamayacak durumda olduğunu, bu sebeple davacının, tazmin taleplerinin yersiz olup davanın reddine karar verilmesi gerektiğini , kabul manasına gelmemek kaydıyla gönderi alıcı dışında 3. bir kişiye teslim edilmişse, gönderiye ilişkin bilgileri 3. kişiyle paylaşan davacının söz konusu olayda müterafik kusuru bulunduğunu, bahse konu olayda davacının, gönderinin alıcısı dışında 3. Bir kişiye teslim edildiğini iddia etmekte olduğunu, gönderiye ait takip numaraları sadece kargo göndericisinde veya alıcısında bulunmakta olduğunu, gönderiye ilişkin bilgileri 3. Kişiyle paylaşan davacının gönderinin 3. Kişi tarafından alınmasında müterafik kusuru bulunması nedeniyle de davacı taleplerinin reddi gerekmekte olduğunu, taşımaya konu ürünün müvekkil kusuruyla zayi olduğu iddiasını kabul etmemekle birlikte ürünün tamamının zayi olduğu durumlarda TTK 880. vd. maddelerinde tazminatta esas alınacak değer ve sorumluluk sınırları açıkça düzenlenmiş olduğunu, taşımaya konu ürünün, T.T.K. 886. Maddesinde belirtildiği gibi müvekkilin kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinden veya ihmalinden kaynaklanmadığını, dolayısıyla davacının tazminat talebinin reddi gerekmekle birlikte, müvekkilin sorumluluğuna gidilmesi durumunda sorumluluğun Türk Ticaret Kanunu hükümleri gereği gönderi ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 özel çekme hakkını karşılayan tutar ile sınırlı olacağını beyan ederek haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddi ile yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkememizce tensip zaptı ile davalı şirkete müzekkere yazılarak dava konusu taşımaya ilişkin teslim alma, taşıma ve teslime ilişkin evrakların istenilmesine karar verilmiş olup, müzekkere cevapları dosya içerisine alınmıştır—– Tüketici Mahkemesi’nin —– Esas sayılı dosyasının incelenmesinde iş bu dosyasının davacısı tarafından iş bu dosyanın davalısı aleyhine 45.118,00 TL ayıplı hizmetten kaynaklı zarar ve hizmet bedelinin tahsili için dava açıldığı, Mahkemece yapılan yargılama sonucunda görevsizlik kararı verildiği, söz konusu kararın 10/11/2021 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.—– Asliye Ticaret Mahkemesi’nin—-Esas sayılı dosyasının incelenmesinde —–. Tüketici Mahkemesi’nin—– Esas sayılı dosyasından verilen görevsizlik kararı üzerine yapılan yargılama sonucunda Tüketici Mahkemesince verilen kararın 10/11/2021 tarihinde kesinleştiği, davacı vekilinin 01/11/2021 tarihli dilekçe ile herhangi bir kanun yoluna başvurmayacaklarını, davanın arabuluculuk başvurusunun yapılarak görevli ve yetkili Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılacağını beyan ettiği, bu sebeple dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmemesini talep ettiği, söz konusu 01/11/2021 tarihli talep dilekçesinin kararın kesinleşmesinden önce verildiği anlaşılmakla 6100 sayılı HMK’nın 20/1.maddesi gereğince dosyanın açılmamış sayılmasına karar verildiği görülmüştür.—– Tüketici Mahkemesince verilen kararın 10/11/2021 tarihinde kesinleşmesinden sonra davacı vekilinin 01/11/2021 tarihli dilekçe ile herhangi bir kanun yoluna başvurmayacaklarını, davanın arabuluculuk başvurusunun yapılarak görevli ve yetkili Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılacağını ve dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmemesini talep ve beyan etmiş olması nedeniyle iş bu davanın açıldığı tarihte derdest bir dava bulunmadığından Mahkememizce davalı vekilinin derdestlik itirazının reddine karar verilmiştir.Mahkememizce dinlenen davacı tanığı —–” Ben davacıdan ekran kartı, güç kaynağı, rem ve ana kart siparişi vermiştim. Davacı da bu ürünleri bana göndermek için kargoya vermiş, benim cumartesi günü kargonun teslimatının yapıldığını söylemek için aradığında ben herhangi bir şey teslim almadığımı söyledim. Bunun üzerine de kargo şirketine gittiğimde şirket bana sistemlerinin kapatıldığını, pazartesi günü bakacaklarını söyledi. Pazartesi günü tekrar gittiğimde kargonun başkası tarafından alındığını, gerekli işlemlerin yapılacağını söylediler. Bana teslim ettikleri kişinin ismini de söylemediler. Ben daha sonra konuyu —– ilettim. Ben davacıdan öncesinde herhangi bir ürün satın almamıştım. Kargodan gönderilecek ürünlerin fiyatı yaklaşık 45.000,00 TL civarındaydı. Davacıyı daha öncesinden tanıdığımdan ürün bedellerini sonra ödeyecektim. Buna ilişkin aramızda fiş fatura da tanzim edildi. Daha öncesinde davacı taraftan tarafıma ticari boyutta kargo yolu ile herhangi bir ürün gelmemiştir. Benim kargodan alacağım ürünler bana sıfır diye söylendi. Bana davacı tarafça gönderi bilgileri verilmedi. Sadece davacı cumartesi günü beni aradı. Kendisi bana kargonun teslim edildiğinin göründüğünü söyledi. Ben de teslim almayınca bunu sormak için kargo şirketine gittim. Ben pazartesi olduğunda kargo şirketine gittiğimde ürünün alıcısına teslim edildiği söylendi. Daha sonrasında kargo şirketi yetkilileri telefonlardan ve kameralardan baktıklarında ürünün başkasına teslim edilmiş olduğunu söylediler. ” şeklinde ; tanık —–“elektroniğe merakım olduğu için paketleme yapılırken oradaydım. Paketlenecek ürünler bir adet —– vardı. Sonrasında kargo şirketinin aracı davacının iş yerinin önüne geldi. Paketi teslim etti. Daha sonrasında kargo şirketi oradan ayrıldı. Ben kargonun kaybolmasına ilişkin bizzat bilgi sahibi değilim. Bu hususu davacıdan sonradan öğrendim. Bu hazırladığımız paketler —-gidecekti. —— ürünlerinin kargoya çıkarıldığı davacı tarafça haber edilmişti. Pakete konulan ürünler sıfırdı. Paketlemede bir tedbirsizlik yoktu. Naylon poşetlere ve kartonlara sarılı bir şekilde teslim edildi. Söz konusu ürünler sıfır cihaz olduğu için kendi paketleri vardı. Ancak elektronik cihaz olduğu için ve kargocular taşıma sırasında çok da dikkat etmedikleri için karton ve onun üzerine naylon poşet ile ürünleri sardık. Alıcı —–bizzat tanımam. Telefonda konuştuklarını duydum. Ben ——paketleme günü görmedim ancak öncesinde bir kez davacının iş yerinde bir kez de burada gördüm. Bende herhangi bir şekilde gönderi bilgileri yoktur. ” şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
Mahkememizce dosyanın taşıma uzmanı ve bilgisayar mühendisi bilirkişi heyetine tevdii ile uyuşmazlık konusu taşımaya ilişkin hususlar hakkında rapor tanziminin istenilmesine karar verilmiş olup, alınan 17/05/2023 tarihli bilirkişi heyeti raporunda davaya konu kargolar yurtiçinde yapılan bir taşımacılık olup bu taşımacılık ulusal karayolu ile eşya sözleşmesi kapsamında olduğu, bu nedenle taraflar arası uyuşmazlığın 6102 sayılı TTK ‘nun 4. Kitap-Taşıma işleri hükümleri ile çözülmesi gerekmekte olduğu, davalı taşıyıcının, şubeye gelen alıcı olduğu iddia olunan kişiye kargoyu kimlik bilgisi tespiti yaparak teslim ettiği ancak alıcı kılığında şubeye gelen ve dolandırıcı olduğu anlaşılan başka bir kişiye kargoyu teslim ettiklerinin anlaşıldığı, her ne kadar dolandırıcılık süreci ile karşı karşıya kalınmış olduğu anlaşılmakta ve taşıyıcının kusuru veya pervasız/kasıtlı davranışının bulunmadığı kanaatine ulaşılmakla birlikte bu dolandırıcılık süreci “kargo davalı taşıyıcı’nın sorumluluğunda ve zimmetinde olduğundan dolayı ve ayrıca TTK 875 hükmü de değerlendirildiğinde sorumluluğun taşıyıcıda olduğu kanaatine ulaşıldığı, —- Asliye Ceza Mahkemesinde görülmekte olan ——Esas sayılı dosyanın sonuçlanmamış olması nedeni ile davaya konu dolandırıcılık olayının iğfalleri henüz belirsiz olduğundan müterafik kusur kanaatine ulaşılamadığı, gerek tanık ifadeleri, gerek iddia ve savunmalar ve gerekse sevkiyat belgeleri üzerinde yapılan incelemeler neticesinde sevkiyata konu kargonun kargo içeriğinin “ev eşyası olarak” belirtilmiş olması ve sevkiyat esnasında, —— nolu ve 03-09-2021 tarihli alıcı-gönderici arasındaki ürün faturasının da sevkiyat belgesine yazılmadığı, ürünün irsaliyesiz sevk edilmiş olması nedeni ile Kara Yolları Taşıma Kanunu 8.Maddesine göre gönderinin içeriğinin ne olduğunu beyan etmek ve buna ilişkin belgeleri taşıyıcıya teslim etmekle yükümlü olduğu hükmüne göre de değerlendirildiğinde ilgili sevkiyat içeriğinin davacı gönderici tarafından ispatı gerekmekte olduğu, tanık ifadesinde kargo ürün içeriğinin “Paketlenecek ürünler bir adet —– olarak gördüğünü ve paketleme esnasında orada olduğunu belirtmesine istinaden ilgili ürünlerin davaya konu sevkiyat ile sevk edilip edilmediğinin kanaat takdirinin Mahkemeye sunulduğu, davaya konu uyuşmazlık konusu TTK 882. maddesindeki Taşıyıcının Sorumluluk Sınırı ilkesine göre incelendiğinde; sevkiyat esnasında ürün içeriği biliniyor olsa dahi, davalı taşıyıcının ödeyeceği tazmin tutarının sınırının, sorumluluk sınırı /SDR tutarı olarak belirlemiş olduğu, TTK 882 Hükmüne göre değerlendirildiğinde taşıyıcının sınırlı sorumluluğunun 149,94 SDR * 11,8426 USD/TRY = 1.775,67944 TL olarak hesap edildiği, davalı taşıyıcının, şubeye gelen alıcı olduğu iddia olunan kişiye kargoyu kimlik bilgisi tespiti yaparak teslim ettiği ancak alıcı kılığında şubeye gelen ve dolandırıcı olduğu anlaşılan başka bir kişiye kargoyu teslim ettikleri, her ne kadar dolandırıcılık süreci ile karşı karşıya kalınmış olduğu ve TTK 886 hükmüne göre taşıyıcının kusuru veya pervasız/kasıtlı davranışının bulunmadığı görülmekle birlikte bu dolandırıcılık süreci “kargo davalı taşıyıcının sorumluluğunda ve zimmetinde iken” gerçekleşmiş olduğundan dolayı ve ayrıca TTK 875 hükmü de değerlendirildiğinde sorumluluğun taşıyıcıda olduğu kanaatine ulaşılmakta olup, davalı taşıyıcının ödeyeceği tazmin tutarı TTK 882 .maddesi hükmüne göre taşıyıcının sorumluluk sınır/SDR olarak hesap edilmesinin yerinde olacağı , taşıma tarihi olan 03.09.2021 itibariyle davaya konu edilen ve taşımanın konusunu oluşturan 4 Adet —–bilgisayar donanımlarının piyasa şartları dahilinde tespit edilen kadri maruf değerleri toplamı yaklaşık olarak 45.017 TL tutarında olduğu, yani dosyaya mübrez 03.09.2021 tarihli faturada geçen ürün bazlı fiyatlamaların piyasa koşullarına göre makul bir değere karşılık geldiği bildirilmiştir.Davacı vekili ıslah dilekçesi ile bilirkişi heyet raporu sonrası müvekkilinin zararı olan 45.017,00 TL’nin 03-09-2021 tarihinden itibaren reeskont faizi ile davalıdan tahsil edilmesine yönelik ıslah taleplerinin kabul edilmesini, taraflarına ıslah harcını yatırmak için bir hafta süre verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce davacı vekiline ıslah ettiği miktara ilişkin ıslah harcını yatırmak üzere 1 haftalık kesin süre verilmesine, verilen kesin süre içerisinde ilgili harcın yatırılmamış olması halinde davanın ıslah edilmemiş sayılması ile dava dilekçesinde belirtilen talep üzerinden değerlendirileceğinin ihtarına karar verilmiş olup, davacı vekilince ıslah harcının yatırıldığı görülmüştür.
—-Asliye Ceza Mahkemesinin —– Esas sayılı dosyasının incelenmesinde kargo dağıtıcısı olan —– hakkında hizmet nedeni ile güveni kötüye kullanma hakkında yapılan yargılamada beraat kararı verildiği, kararın istinaf edilmeden 07/03/2023 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.Dava; taşıma sözleşmesinden kaynaklı tazminat talebine ilişkindir.
Tüm dosya ve evrakların birlikte değerlendirilmesi sonucunda; davacının 03.09.2021 tarihinde ——- Kargo Şubesine havaleli olarak —– adına ve adresine teslim edilmesi için 4 adet——- İçerikli olduğu iddia edilen ürünleri 1 (bir) paket halinde davalı kargo şirketine teslim ettiği ancak kargonun alıcı kılığında davalı şirketin şubesine gelen ve dolandırıcı olduğu anlaşılan başka bir kişiye teslim edildiği, 6102 sayılı TTK’nın 880/1 maddesinin “taşıyıcı , eşyanın tamamen veya kısmen zıyaından dolayı tazminat ödemekle sorumlu tutulduğunda , bu tazminat, eşyanın taşınmak üzere teslim alındığı yer ve zamanki değerine göre hesaplanır.” şeklinde olduğu, söz konusu ürünlerin teslim tarihi aynı olan e-arşiv faturalarının dosya içinde mevcut olduğu, dosya içerisine alınan bilirkişi heyeti raporuna göre 03.09.2021 tarihli faturada geçen ürün bazlı fiyatlamaların piyasa koşullarına göre makul bir değere karşılık geldiği , somut olayda yanlış kişiye teslim söz konusu olduğundan davalı taşıyıcının, ispatlanan tam zararı tazmin etmek zorunda olduğu , bu nedenle TTK m.882 hükümlerinde yer alan sınırlı sorumluluk hükümlerinden davalı taşıyıcının yararlanamayacağı, kargonun alıcıya değil yetkisiz kişiye teslimi davalı çalışanlarının ağır kusurunu oluşturduğundan 6762 sayılı TTK’nın 855/5 . maddesi uyarınca ” taşıyıcının kastından veya pervasızca bir davranışıyla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinden veya ihmalinden dolayı eşya zıyaa, hasara uğramış veya geç teslim edilmişse, yolcu geç ulaşmışsa taşıyıcının sorumluluğu üç yılda zamanaşımına uğrar.” davalı taşıyıcının sorumluluğunun bir yıllık zamanaşımına değil , üç yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, davanın ve davacı tarafça yapılan ıslah talebinin zamanaşımına uğramadığı anlaşılmakla davacının davasının kabulü ile 45.017,00 TL’nin 03/09/2021 tarihinden ( ıslah dilekçesinde gönderi tarihinden itibaren faiz istendiğinden) itibaren işleyecek reeskont faizi ile (tarafların tacir olması nedeniyle avans faizini aşmamak üzere) davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın KABULÜ ile,
45.017,00 TL’nin 03/09/2021 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile (avans faizini aşmamak üzere) davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gereken 3.075,11 TL harçtan davanın başında alınan 80,70 TL harç ile ıslah harcı 751,71 TL den mahsubu ile bakiye kalan 2.242,70 harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına
3-Davacı tarafça yapılan 2 adet tebligat gideri 84,00 TL, 8 adet e tebligat gideri 65,00 TL, posta masrafı 16,60 TL, kep gideri 0,75 TL, dosya masrafı 5,50 TL, bilgisayar mühendisi bilirkişi ücreti 1.500 TL , taşıma uzmanı bilirkişi ücreti 1.500 TL, olmak üzere toplam 3.171,85 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine
4-Davacı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. Uyarınca 9.200 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-6325 Sayılı Yasa’ nın 18/A maddesinin 11 ve 13. Fıkraları uyarınca zorunlu arabuluculuk nedeniyle arabulucuya hazine tarafından ödenen 680,00 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
6-Davacı tarafça yatırılan avanstan kullanılan kısmın mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
7-Davacı tarafça yatırılan başvurma harcı 80,70 TL, peşin harç 80,70 TL, ıslah harcı 751,71 TL olmak üzere toplam 913,11 TL harç giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile—– Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf yoluna başvuru konusu edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, istinaf yoluna başvurulmasının İİK’nın 36. maddesi saklı kalmak kaydıyla kararın icrasını durdurmayacağı, süresi içerisinde karara karşı istinaf yoluna başvurulmaması halinde hükmün kesin hüküm ve kesin delil oluşturacağı açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.