Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/590 E. 2022/353 K. 10.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/590
KARAR NO: 2022/353
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 09/09/2021
KARAR TARİHİ: 10/05/2022
DAVA :Davacı vekili mahkememize sunduğu —– tevzi tarihli ve aynı tarihte harçlandırdığı dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirket, davalıya teslim etmiş olduğu ürünlerin karşılığında dava dilekçesindeki sunulan faturaları düzenleyerek söz konusu faturalarda belirtilen malları davalı şirket çalışanlarına imza karşılığında teslim ettiğini, söz konusu malların davalı şirket çalışanlarına teslim edildiğine ilişkin sevk irsaliyeleri de dava dilekçesinde sunduğunu, borçlu şirket borçlu olduğunu bilmekte, kabul etmekte ve taraflar arasında ıslak imza ve kaşeli cari hesap mutabakat formu bulunmasına rağmen davalı şirket tarafından uzun süre müvekkil şirketin davalı şirketten olan, — alacağı ödenmediğini, bunun üzerine — tarihinde — sayılı dosyasından ihtiyati haciz talep edilmiş olup mahkemenin —- sayılı kararı ile ihtiyati haciz talebinin kabulü ile borçlunun —— borcuna ve masraflarına yeterli miktarda taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verildiğini, İcra dosyalarından ihtiyati haciz kararı infaz edilerek esas takibe geçildiğini, — sayılı dosyasından —- ihtiyati haciz kararı infaz edilerek esas takibe geçildiğini ve — sayılı dosyasından —- ihtiyati haciz kararı infaz edilerek esas takibe geçildiğini, yukarıda bilgileri verilen icra dosyalarından ihtiyati haciz kararı uyarınca borçlu şirketin—– taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulduğunu, Taraflarınca haklı olarak alacağın tahsili için girişimlerde bulunulması üzerine borçlu şirket anlaşma zemini talep etmiş ve bunun üzerine taraflar arasında —- imzalandığını, Buna göre borçlu şirket borcuna karşılık olarak çekleri müvekkil şirkete verdiğini, Ayrıca çek ödeme gününden bir gün öncesi için senet düzenlendiğini, senet ödeme gerçekleştiği takdirde ödeme günü gelen çek Banka’dan iadesi sağlanarak – iade edileceği kararlaştırıldığını, müvekkil şirket daha çok zarara uğramamak adına borçlu şirket ile anlaşma yapmak zorunda kalmış, alacağını ise vadeler halinde uzun sürede tahsil edebildiğini, ancak müvekkil şirketin alacağı muaccel olduğu tarihte ödenmiş olsaydı müvekkil munzam zarara uğramayacağını, aşkın zarar, temerrüt faizini aşan zararları ifade eder. Aşkın zarar, yalnızca para alacaklarından kaynaklandığını, temerrüde düşen borçlu, temerrüde düşmekte hiçbir kusuru olmadığını ispat ederse, aşkın zararı tazmin borcundan kurtulacağına, aşkın zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının durumu ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki fark olduğunu, borçlunun alacağını zamanında tahsil edememesinden doğan zararı anılan faiz oranından daha fazla ise Borçlar Kanununun 105.maddesine göre borçlu bu aradaki farktan da sorumlu tutulabileceğini, müvekkil şirket, Davalı —– borcunu zamanında ve tam olarak ödememesi nedeniyle zor duruma düştüğünü, müvekkili dava dilekçesinde bilgileri verilen faturalardan kaynaklı cari hesap alacağının tahsilini uzunca bir süre sonra kısmen tahsil edebildiğini, müvekkil şirket işbu süreçte zarar etmiş, işçilerinin maaşlarını ödeyemediğini, müvekkil şirket borç almış, mal varlığındaki taşınırları satmak suretiyle borçlarını ödemek zorunda kaldığını, görüleceği üzere müvekkil hem alacağını tam anlamıyla tahsil edememiş hem de munzam zarara uğradığını, davalı — şirket zamanında borcunu ödemeyerek temerrüde düştüğünü, her yıl itibarı ile gerçekleşen yıllık enflasyon artış oranı, bu oranın eşya fiyatlarına yansıma durumu, mevduat ve devlet tahvillerine verilen faiz oranları, türk lirası karşısında —– ilişkin değişiklik listeleri davacıdan istenmek, gerektiğinde bunları ilgili resmi kurum veya kuruluşlardan araştırmak, bu sahada uzman bilirkişi görüşünden de yararlanılmak suretiyle bu süre içerisindeki para değerinin düşmesi, alım gücü azalması nedeniyle alacaklının maruz kaldığı zarar miktarının yukarıda değinilen unsurların toplanıp, ortalamaları bulunarak belirlenmek ve istenilen alacağın temel hukuki yapısı nedeniyle bir tazminat alacağı niteliğinde olduğundan ve bu zararın oluşmasında ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal ortamın da etkili bulunduğu ve bundan ülkede yaşamını sürdüren gerçek veya tüzel kişilerin etkilenmemesinin kaçınılamaz olduğu ve nihayet her somut olayın özelliği de dikkate alınarak, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal ortamın da etkili bulunduğu ve bundan ülkede yaşamını sürdüren gerçek veya tüzel kişilerin etkilenmemesinin kaçınılamaz olduğu, müvekkil şirket —- esas sayılı dosyasından — asıl alacak için icra takibi başlatmış olup bu alacağın karşılığı olarak — tahsil edebilmiş olup toplam — zararı bulunmakta olduğunu, müvekkil şirket—-asıl alacak için icra takibi başlatmış olup bu alacağın karşılığı olarak—tahsil edebilmiş olup toplam —zararı bulunmakta olduğunu, müvekkil şirketin— zararı bulunmakta olduğunu, müvekkil şirket son hakedişi olan — taraflar arasında protokol imzalanabilmesi için — olarak kabul edebildiğini, müvekkil şirket ana parasından zarar ettiğini ancak buna rağmen davalı şirket son çek bedeli —-ödememiş olduğundan müvekkil şirketin hem ana para zararı hem de temerrüt faizi ile karşılanamayan munzam zararı meydana geldiğini, müvekkil şirket alacaklarını tam olarak ve süresinde tahsil edemediği için işçilerine maaşlarını ödeyememiş, sgk borçları çıkmış ve borç almak zorunda kaldığını, ayrıca müvekkil şirket araçlarını da satmak zorunda kalmış olduğundan munzam zararı git gide arttığını,—- geç ödemeler ve yine taşınmazların elden çıkartılmak zorunda kalınması ve banka kredilerinin geç ödenmesi gibi hususlar üzerinde durularak, buna ilişkin tüm deliller tam olarak toplanıp, illiyet bağının varlığı da tartışılarak davacının —– zararı varsa hesaplattırılmalı ve alınacak rapora itirazlar da değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiğini, müvekkil şirketin munzam zararının tespiti ile şimdilik (belirsiz nitelikteki alacakları)—- munzam zararın (bilirkişi incelemesi neticesinde munzam zarar net olarak tespit edildiğinde taleplerinin artıracağı) faizi ile birlikte davalıdan tahsili, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep etmişlerdir.
Davacı karşı davalı —– cevap dilekçesi özetle; ticari uyuşmazlıklarda dava şartı arabuluculuk yerine getirilmediği için karşı davanın usulden reddi gerekmekte olduğunu, karşı dava dilekçesi ekinde —- tarihli olduğunu iddia ettiği bir arabuluculuk başvuru formu iliştirmişse de son tutanağı sunmamış olduğunu, karşı dava yalnızca cevap süresi içerisinde ikame edilebildiğinden ve davalı yanın süre uzatım ara kararı da dahil son cevap günü—– tarihi olduğundan dolayı iddia ettiği arabuculuğa dair son tutanağı sunması da teknik olarak mümkün olmadığını, Bu nedenle dava şartı arabuluculuk yerine getirilmediğinden karşı davanın usulden reddi gerekmekte olduğunu, karşı davada peşin harç, ek cevap süresi ve dolayısıyla karşı dava açma süresinin üzerinden —–geçtikten sonra yatırılmış olduğunu, başvurma harcı ise hiç yatırılmadığını, bu nedenle davanın usulden reddi gerekmekte olduğunu, Bir dilekçenin sonradan harçlandırılmış olması o dilekçeye karşı dava niteliği vermediğini, davalı kadının usulünce açılmış boşanmaya, ziynet ve eşya alacağına dair bir dava veya karşı davası bulunmadığını, karşı dava, asıl davadan müstakil bir dava olup davalının mübrez karşı dava dilekçesini hmk bakımından dava olarak addedebilmek mümkün olmadığını, zira ne dava müddeabihi belirtilmiş ne delil sunulmuş ne de iddia konusu olay somutlaştırılmış olduğunu, bu nedenle karşı davanın esasına girilmesi mümkün olmayıp davanın usulden reddi gerekmekte olduğunu, davalı – karşı davacının ayıba ilişkin iddialarına dair alihazırda—— davası görülmekte olup henüz bilirkişi raporu dahi oluşturulmadığını, bu itibarla davalı iddialarına dair derdest bir dava varken usule uygun alacak ve buna mukabil munzam zarardan söz edilmesi imkansız olduğunu, davalı – karşı davacı yan her ne kadar t—– uyarınca müvekkilin munzam zararının tahakkuk etmediğini ileri sürmüşse de bu iddiası mesnetsiz olduğunu, zira dava dilekçelerinin ayrıntılarıyla mübrez olduğu üzere; hem —-sayılı ihtiyati haciz kararına istinat fatura ve sevk irsaliyeleri hem de avukatlık kanunu 35/a uyarınca tanzim edilen —— tarihli protokole istinaden müvekkile teslim edilen ve muaccel olan çek ve senetler uyarınca davalının kusuruyla temerrüde düştüğü ve buna mukabil müvekkilimizin munzam zararına sebebiyet verildiği aşikar olduğunu, davalının bekletici mesele ve birleştirme talepleri mesnetsiz olup teknik olarak da mümkün olmadığını, Davalı tarafından usulüne uygun olarak açılmış bir karşı dava olmaması nedeniyle davalının, karşı davasının usulden reddine; mahkemenizin aksi kanaati halindeyse davalının talepleri yalnızca soyut iddialardan ibaret olduğundan ve muaccel ve temerrüde düşmüş herhangi bir alacak söz konusu olmadığından mütevellit karşı davanın esastan reddine, asıl davanın kabulüyle, Müvekkil şirketin munzam zararının tespiti ile şimdilik —- munzam zararın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, Yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı – karşı davacı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı/Karşı Davacı—— tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; munzam zarar şartları/unsurları gerçekleşmemiş olduğunu, müvekkil ile davacı şirket arasında para borcunun ifasında temerrüde düşme şartı gerçekleşmediğini, borçlu temerrüde dahi düşmemişken munzam zarar talep edilmesi haksız ve hukuksuz olduğunu, aşkın zarar davası şartlarından borçlunun kusuru şartı yerine getirilmediğini, halihazırda derdest dava bulunmakta olduğunu, dava konusuna ilişkin ödemezlik def’imiz mevcut olduğunu, munzam zararın ispat yükü davacı üzerinde olduğunu, somutlaştırma yükmü yerine getirilmediğini, davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı olmadığını, davalı taraf ihtiyati tedbir kararında belirtilen teminat oranına hiçbir itirazda bulunmamışken zararlarını işbu dava ile talep etmesi dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, işbu davanın ikame edilmesi usul ekonomisi ilkesine aykırı olduğunu, işbu davanın HMK 119 dava şartlarını karşıladığı söz konusu olma ihtimalinde ise bekletici mesele yapılması gerekmekte olduğunu, bekletici mesele talepleri kabul edilmemesi halinde dosyaların birleştirilmesi talepleri mevcut olduğunu, derdestlik, ifa edilebilir olmama nedeniyle usule, sonra yasaya aykırı olan işbu —- tarihli dilekçe ile ikame edilen davanın REDDİNE, Mahkeme aksi kanaatte ise davanın ödemezlik defi kapsamında Davacı/karşı davalı Şirket’in sebep olduğu zararlardan dolayı Müvekkil’e karşı mahsup ilişkisi nazarında zararların net miktarları —- sayılı dosya ile tespit edilinceye kadar bekletici mesele yapılmasına — yahut davaların birleştirilmesine, Yargılama giderlerinin Davacı Şirket üzerinde bırakılmasına,—–söz konusu yapıları ayıplı teslim etmesi sebebiyle müvekkil şirketin daha yavaş ve az miktarda elektrik üretmesine sebep olması dolayısı ile yaşadığı kazanç kaybının hesaplanarak davacı/karşı davalıdan tahsiline, —– konusu yapıları ayıplı teslim etmesi sebebiyle müvekkil şirketin alanında büyümekte olan bir şirket olması sebebiyle uğradığı itibar ve prestij kaybı neticesinde katlanmak zorunda olduğu zararların hesaplanarak davacı/karşı davalıdan tahsiline, Müvekkil şirketin —–eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıplı teslim edilen yapılar sebebiyle uğradığı munzam/ aşkın zararların hesaplanarak şimdilik toplam —– davacı/karşı davalıdan tahsiline, Karşı davamızın kabulü ile yargılama giderlerinin davacı-karşı davalı üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
DELİLLER :
—— müzekkere cevabı,
—– müzekkere cevabı,
——-müzekkere cevabı,
——sureti, müzekkere cevabı,
—- tarihli —- dosyası,
— tarihli —– müzekkere cevabı,
— esas sayılı dosyası —- sureti,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememiz nezdinde açılan —Esas sayılı dava dosyasının davacısının — davalısının— olduğu, dava konusunun sözleşmeden kaynaklanan tazminat davası olduğu, dosyaya davalı — tarafından karşı dava dilekçesi sunulduğu, karşı dava dilekçesi ile davanın —- dosyası ile birleştirilmesinin talep edildiği,
Mahkememizce — üzerinden celp edilen — incelenmesinde; davacısının — davalısının —, davanın menfi tespit davası olduğu, mahkemenin — sayılı birleştirme kararı ile dosyanın — dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği tespit edilmiştir.
HMK 166/4. Maddesine göre; — Esas sayılı dosyasının bir örneğinin — üzerinden gönderildiği, incelenmesinde; davacısının — davalısının— davanın — davası olduğu,— tarafından davalı —-ile birleştiği, davanın derdest olduğu, davanın taraflar arasında imzalanan —- tarihli sözleşmeye dayalı olduğu, mahkememiz nezdinde açılan davanın da dayanağının taraflar arasında imzalanan eser sözleşmesinden kaynaklandığı, 6100 sayılı HMK 166. Maddesine göre davalar arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu, davaların taraflar arasında imzalanan eser sözleşmesinden kaynaklandığı, biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyeceği anlaşılmakla; dosyanın —–Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1—- sayılı dosyasının bir örneğinin — üzerinden gönderildiği, incelenmesinde; davacısının — davalısının —, davanın —davası olduğu, — sayılı dosyası ile davacı — tarafından davalı —- birleştiği, davanın derdest olduğu, davanın taraflar arasında imzalanan — tarihli sözleşmeye dayalı olduğu, mahkememiz nezdinde açılan davanın da dayanağının taraflar arasında imzalanan eser sözleşmesinden kaynaklandığı, 6100 sayılı HMK 166. Maddesine göre davalar arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu, davaların taraflar arasında imzalanan eser sözleşmesinden kaynaklandığı, biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyeceği anlaşılmakla; mahkememiz nezdinde açılan iş bu davanın—- dosyası ile BİRLEŞTİRİLMESİNE,
2-Yargılamaya —- sayılı dosyası üzerinden devam edilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğerlerinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile ——— Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf yoluna başvuru konusu edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, istinaf yoluna başvurulmasının İİK’nın 36. maddesi saklı kalmak kaydıyla kararın icrasını durdurmayacağı, süresi içerisinde karara karşı istinaf yoluna başvurulmaması halinde hükmün kesin hüküm ve kesin delil oluşturacağı açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/05/2022