Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/418 E. 2023/671 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/418
KARAR NO: 2023/671
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ: 24/06/2021
KARAR TARİHİ: 11/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 24.06.2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının babası murisin davalı şirketin %50 hissesi nispetinde kurucu ortağı olarak şirket faaliyetlerini her zaman bilfiil yakından takip ettiğini, şirketin portföyünün büyük bir kısmının oluşturulmasında bizzat katkı sağladığını, yönetimsel süreçlerde aktif rol oynamış biri olmakla birlikte yakalandığı habis bir hastalık neticesinde vefat ettiğini, davacının şirket ortakları tarafından henüz deneyimsiz olduğu gerekçesi ile yıllarca şirket yönetiminin ve kararlarının dışında bırakıldığını, şirketin faaliyetleri ile ilgili bilgi almak istediğini beyan ettiği dönemlerde ise taleplerinin her defasında yönetim tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeksizin reddedildiğini, babasının kendisine bıraktığı emanet olarak gördüğü şirkette görev almak istediğini beyan ettiğinde ise şirketin hakim ortaklarının “sermaye artırımı” tehdidi ile karşılaştığını, sermaye artırımına katılmak için kendisine zaman tanınmak yerine oldu bittiye getirilerek şirketteki pay oranlarının düşürüldüğünü adeta etkisiz bir pay sahibi konumuna düşürüldüğünü, davacının %12,49 olan pay oranının %6,24’e kadar düşürüldüğünü, bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmak için şirketle defalarca iletişime geçtiğini, ancak netice alamaması üzerine yasal yollarla pay sahipliği haklarını kullanmak mecburiyetinde kaldığını, ——— Noterliğinden 10.12.2020 tarih ve ——- yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalı şirkete hitaben ilk ihtarname gönderildiğini ve TTK 614.maddesi zımnında “bilgi alma ve inceleme” hakkını kullanma istediğini beyan ettiğini, davalı şirketin ——— Noterliğinden 22.12.2020 tarih ve ——– yevmiye numarası ile cevabi ihtarname ile bilgi alma ve inceleme hakkını kullandırmak niyetinde olunmadığının adeta ikrar edildiğini, gönderilen cevabi ihtarnamenin hemen ardından 25.03.2021 tarihinde yapılan 2018-2019 faaliyet yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısı sırasında da davacının toplantıya vekili vasıtasıyla katıldığını, davalı şirkete ilişkin bilgi ve belgelerin incelenemediğini, şirketin bu belgeleri vermekten imtina ettiğini, bu nedenle başta bilanço ve ibra kararlarının alınmasının bilgi ve inceleme hakkı tamamlanmadan görüşülmesinin sağlıklı olmayacağı bu nedenle toplantının ertelenmesi gerektiğinin iletildiğini, davalı şirketten bu hususlara ilişkin tatmin edici bir cevap alınamadığını, davalı şirket yönetiminin ortaklık paylarının gücünü ve hakim durumu kötüye kullandığını, davacının taleplerinin hiçbir haklı gerekçe olmadığı halde “tehlikeli” addedildiğinden kaçak cevaplar verildiğini ya da şirket merkezinde incelenebileceği ifadeleri kullanıldığını şirket merkezine gelindiği durumlarda şirketin onaylanmamış son bilançosu haricinde hiçbir defter ve kaydın incelenmesine rıza gösterilmediğini, davalının yanıtlanmasını istediği birtakım soruların, davalı şirketin finansal durumunu kavrayabilmek, sahip olduğu payların gerçek değerini ölçebilmek adına davalı şirketten birtakım bilgi ve belgeler talep etme niyetine dayandığını, ancak bu taleplerinin toptan bir şekilde ticari sır bahanesiyle reddedildiğini, hakim ortakların zaten elinde mevcut olan, hemen hemen hepsi jenerik nitelikte bu bilgi ve belgelerin kendisiyle paylaşılmaması talebinin reddinin ardından davacının ————— Esas sayılı dosya ile bilgi edinme hakkını kullanma istemli dava açtığını, TTK 447.maddesinin 1/b hükmü uyarınca “pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran kararların batıl” olduğu kuralından hareketle 25.03.2021 tarihinde gerçekleştirilen ve davacının muhalefet şerhi vermesi imkanını dahi sınırlandırmaya çalışan 2018-2019 faaliyet dönemine ilişkin olağan genel kurul toplantısı kararlarının butlan olduğunun tespiti ve kararların iptali istemli dava açma zorunluluğunun hasıl olduğunu, Gündem maddeleri uyarınca toplantının gün ve saatinde açıldığını, TTK hükümleri ve yönetmelik uyarınca, müvekkili davacı adına verilen muhalefet şerhlerinin toplantı tutanağına yazılmadığını, sadece itiraz edildiğinin beyanı ile yetinildiğini, aynı toplantıda şirket ortaklarının her beyanının kelimesi kelimesine tutanaklara geçirildiğini, bu anlamda dahi toplantı tutanaklarının ortaklar arasındaki “eşitlik ilkesine” riayet edilmeksizin usul ve yasaya uygun bir şekilde düzenlenmediğinden genel kurul toplantısının reddinin gerektiğini, 2019, 2020 yıllarına ilişkin yıllık faaliyet raporlarının şirketlerin yıllık faaliyet raporunun asgari içeriğinin belirlenmesi hakkında yönetmelik ışığında hazırlanmadığını, raporun eksik bilgi içermesi, jenerik bir metin olması, şirketin kârlılık durumu ve finansal verileri hakkında detaylı bilgileri içermemesi hasebiyle müzakere edilmesinin mümkün olmadığını, onanmasının da mümkün olmadığını, yapılan genel kurul toplantısında faaliyet dönemine ilişkin etkin bir bilgi alma hakkının kullanılması istenmişse de sadece önceden hazırlanmış “muhalefet şerhlerinin” tutanak eki yapıldığını, bahsi geçen bilgiler ışığında TTK’nın 447.maddesi kapsamında ilgili “onama” kararının halihazırda “butlan” olduğunu, TTK’nın 447.maddesi zımnında “genel kurulun, özellikle pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran kararları “batıl” olarak addedildiğini, “oy çokluğu ile yıllık faaliyet raporunun onaylanmasına” ilişkin kararının butlan sebebiyle iptalinin talep edilme gerekliliğinin hasıl olduğunu, usulüne göre hazırlanmamış faaliyet raporunun iptalinin gerektiğini, davacının şirket bilançoları başta olmak üzere bilgi ve belgelerin incelenmesi talebinin haksız ve dayanaksız şekilde reddedildiğini, müvekkilinin bu bilgi ve belgeleri edinmeksizin başta şirket kârını, cirosunu ölçemeyecek, piyasada bu kadar bilinen ve sektöre hakim bir şirket olduğu halde şirketin görünen kârlılık durumunun bu derece düşük olmasının gerekçesini değerlendiremeyecek, şirket kazançlarının kişisel menfaatler için suiistimal edilip edilmediği hususlarında bir değerlendirme yapamayacağından, yapılan ve bundan sonra yapılacak olan genel kurul toplantılarında başta yönetimi ibra edemeyeceği gibi kârın azlığı nedeniyle bu konuda açıklama beklediği halde muhalefet şerhini koymak zorunda kalacağını, müvekkilinin 2018-2019 ve 2020 dönemine ilişkin bilançoları incelemiş olsa da bilançoya doğrudan etki edecek faaliyet raporunda detayları tam anlaşılamayan hususların ve diğer şirket belgelerinin birer örneği müvekkili ile paylaşılmadığını, bu nedenle bilançolar ile kâr-zarar cetvellerinin tasdikine uygunluk verilmesinin de söz konusu olmadığını ve ilgili kararların iptalinin gerektiğini, müvekkilinin şirketin yada ortaklarının düşmanı ya da rakibi olmadığı halde toplantı sırasındaki söylem ve yaklaşımlar nedeniyle kârın doğru şekilde tespit edilmediği çekinceleri olması hasebiyle bahsi geçen karara muhalefet şerhi koyduğunu, kârın dağıtımına ilişkin ifade edilen “net kâr”ın, brüt mü net mi olduğu konusunda da tartışma bulunduğunu, TTK hükümleri ışığında ayrılması gereken kâr yedekleri düşüldükten sonra ve mevcut kardan stopaj kesintisi yapıldıktan sonra yapılan hesabın “net kâr” dağıtımına geldiği halde, genel kurulda ifade edilen “net kâr” dan stopaj ve yasal yedek düşüldüğü bilgisi müvekkiline kârın ödenmesi sırasında öğrenildiğini, fiiliyatta dağıtılan kârın, tutanaklarda geçen “net kar” dan daha düşük olması nedeniyle genel kurul gündemindeki söylemlerinin tutarsız bilgi ihtiva ettiğinin anlaşıldığından bahsi geçen kâr dağıtımı kararının iptalinin gerektiğinin ortada olduğunu, bilanço ve kar/zarar hesaplarının incelenmesine ilişkin hususlardaki belirsizlik nedeniyle gündem maddelerinin aynı genel kurulda görüşülerek karara bağlanmasına yasal olanak olmadığını, iptali talep edilen genel kurul tutanağı uyarınca müdürlerin kurulu üyelerinin ibrasının oylandığını ve ibra edildiklerini, bilanço, kar/zarar cetvellerinin müdürler kurulunun asli faaliyetlerinden olması ve bu hesapların incelenmesine ilişkin bir erteleme mevcut iken müdürler kurulu üyeleri ile ibra oylamasının yapılmasının ve oyçokluğu ile karar alınmasının geçersiz olduğunu, usulüne uygun olarak yıllık faaliyet raporlarını hazırlamayıp, diğer ortakları bilgilendirmekten imtina eden yöneticilerin aynı zamanda net kârın dağıtımı ve paylaşımında dahi yanlış bilgiler paylaşmış olmalarının dahi tek başına ibra edilmemeleri için yeterli gerekçeyi oluşturduğunu, şirketin 2018 faaliyet döneminde 42.243,12 TL zarar ettiğini, 2019 faaliyet döneminde ise 144.334,62 TL kâr ettiğini, 2 yıl içinde elde edilen toplam kârın 102.088,50 TL olarak açıklandığını, tün bunların yanında şirketin kârlılığı bu kadar düşük gösterilirken şirketin hakim ortağı konumundaki her bir müdüre ayrı ayrı 15.000 TL huzur hakkı ödenmesinin karara bağlanmasının abesle iştigal olduğunu, ilgili karardan verilen huzur hakkı ödemesinin aylık mı yoksa yıllık bir ödememi olduğunun anlaşılamadığını, her ne kadar ilgili kararda bu bilgiye erişilmemişse de 2020 yılı olağan genel kurul toplantısında tüm ortakların katılımının gerçekleştiği 11.06.2021 tarihli genel kurul toplantısında bu konuda bilgi istendiğini ve şirket yönetici ortaklarının her birine 15.000,00 TL ödenmesine karar verilen huzur hakkının aylık olduğu bilgisinin paylaşıldığını, aylık olarak huzur hakkı ödenmesine karar verilmiş olması durumunda iki kişilik müdürler kurulunun yıllık huzur hakkı ödemesinin net 360.000,00 TL olduğunu, şirketin 2 yıllık kârının 100.000,00 TL civarında kalması karşılığında yönetici ortakların örtülü kazanç aktarımı yöntemiyle şirketin yıllık kârını huzur hakkı adı altında kendilerine aktardıkları izlenimi uyandıran böylesi bir işlemin kabulünün mümkün olmadığını, genel kurul kararının iptalini gerektiren en önemli hususun huzur hakkının aylık mı yoksa yıllık mı verildiğinin belirli olmadığından yerleşik içtihatlara göre ilgili kararın iptalini gerektirdiği şeklinde olduğunu bir diğer yorumun ise açıklama olmayan durumlarda huzur hakkının bir defaya mahsus yıllık olarak ödeneceği şeklinde yorumlanması gerektiği olduğunu, edinilen bilgilerden şirketin her ay huzur hakkı ödemesi altında yönetici ortaklara toplam net 30.000,00 TL ödeyeceğini ve bu ödemenin müvekkilinin kârının çok düşük bir seviyede kalmasına neden olabileceğini, şirketin 2 yıllık kârının 4 katını aşan bir huzur hakkının bir yıl için müdürler kuruluna verilmesinin basiretli tacir yaklaşımından uzak olduğunu, müvekkili adına verilen yazılması istenen ve karara bağlanması talep edilen muhalefet şerhlerinin tutanağa geçirilmediğini ve imzalı olarak verilen muhalefet şerhinin tutanağına atıf yapılarak geçiştirildiğini, yönetimde de yer alan hakim şirket ortaklarının beyanlarının her bir detayının atlanmadan toplantı tutanağını geçirildiğini, bahsi geçen beyanlar arasında müvekkilinin bilgi alma ve inceleme hakkına ilişkin konulan muhalefet şerhinin dahi çarpıtılmak suretiyle adeta şirketten her türlü belge alma ve inceleme hakkı alma hakkı tanınmışçasına söylemlerin tutanağa eksik geçirildiğini, TTK 447/1-b maddesinde açıkça düzenlenmiş olan müvekkilinin haklarının engellendiğini belirterek genel kurul kararlarının iptaline, TTK 445 ve 446.maddelerine dayanarak davanın kabulüyle, karar kesinleştiğinde yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili 04/08/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Şirketin ortaklık sıfatının kazanılması ve payların dağılımının, ortaklar arasındaki sözleşme ve miras hukuku ilkelerine uygun olduğunu, davacının aksi beyanlarının hukuksal dayanağının olmadığını, davalı şirketin faaliyete başladığı dönemde, şirket ortağı ———- hastalandığını ve bir müddet sonra da vefat ettiğini, vefat eden ———- ölümüne bağlı olarak, mirasçısı sıfatıyla davacının davalı şirketin hissedarı, ortağı sıfatını kazandığını, davalı şirketin yasal zorunluluk nedeniyle sermaye artışı yaptığını, davacının yasal zorunluluk olan sermaye artırımına katılmadığını, yasal süre de sermaye artışına katılım sağlanmadığından, sermaye artışının yapılması için ek süre talep edildiğini ve zorunlu sermaye artışının yapıldığını, sermaye artışı sonrası ortakların, ortaklık paylarının değiştiğini, davacının payının azaldığını, davalı şirketin faaliyet alanı gözetildiğinde var olan portföyünün korunması, yeniden üretimi ve yeniden oluşumu süreçlerinin, ekonomik sermaye birikimini ve tüketimini gerekli kılması yanında, ortakların çevresini, sosyal kültürel varlıklarını tedavüle soktukları uzun bir süreç olduğunu, davacının murisi ———— şirketin faaliyete başladığı tarihlerde hastalandığını ve kısa süre sonra da vefat etmiş olması nedeniyle davacının murisinin en fazla portföye sahip hissedar olduğu yönündeki iddiasının kabul edilebilir olmadığını, davalı şirket ortaklarının vefat eden ortağa duydukları saygı ve mirasçılarının yararını gözeterek akde vefa gösterdiğini, miras yoluyla şirket hissedarı sıfatını kazanan davacının bu iktisabına karşı “onaylamayı reddetme” “ortaklığı ret” haklarını kullanmadığını, bunun davalı şirket ortaklarının iyi niyetinin ortaklığın devam etmesi arzusunun, davacının iddialarının dayanaksız ve kötü niyetli olduğunun kanıtı olduğunu, davalı şirketin kayıtlarının, ortakların incelenmesine açık olduğunu, davacının “bilgi alma hakkı”nın engellenmediğini, bu nedenle davacının bilgi alma hakkını kısıtlayan ya da engelleyen hukuki ve fiili bir durumun varlığına kanıt gösteremediğini, hukuki ve fiili bir neden olmaksızın davacının, bilgi alma hakkını ihtarnamelere konu etmesinin bu hakkını kullanma imkânına kavuşma amacına yönelik olmadığını, davacının bu ihtarları şirket ortaklarını, ortakların birliğini motivasyonunun bozmak, yıldırmak, bezdirmek suretiyle kurgulamış olduğu yararı kazancı elde etme amacına yönelik olduğunu, davacının kâr payı dağıtımının usulsüz yapıldığı ya da hiç yapılmadığı yönündeki itirazlarının gerçeği yansıtmadığını, davalı şirketin faaliyetleri ve kâr dağıtımına ilişkin verilerin, genel kurul salonunda hesaplamaları içeren bilgiler verildiğini, hesaplara ilişkin tabloların davacıya verildiğini, kâr payı elde eden ortaklara, kâr paylarının 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu 75 nci maddesi uygun, Gelir vergisi ve stopaj kesintisi yapılarak IBAN numaralarını ödendiğini, şirketlerden elde edilen kâr paylarının istisna rakamlarını aşması halinde olması durumunda kâr payı elde edenlerin elde ettikleri yılı takip eden mart ayı sonuna kadar menkul sermaye iradı beyannamesi vermesi, kâr payı esnasında ödenen —– stopajını hesaplanan gelir vergisinden düşmesi gerektiğini, genel kurulda sunulan tüm bilgilerin tutarlı ve defter kayıtlarına uygun olarak açıklanıp rapor edildiğini, genel kurulda okunan, tüm dokümanların davacıyla paylaşıldığını, söz hakkı verildiğini, davalının görüş bildirmesi imkânının sağlandığını ve davalının itirazlarının eksiksiz toplantı tutanağına geçirildiğini, kâr payı elde eden kişinin veya kurumun niteliğine göre stopaj kesinti rakamı değişiklik gösterdiğini, davacının elde edilen net kârın açıklamasını bile vergi hukuku normlarını görmezden gelerek hukuki olmayan değerlendirmeyle davasına haklı neden arayışı içine girdiğini, davacının, davalının cevap ihtarnamesinin, “davacının, bilgi edinme hakkının kullanılmadığının ikrarı niteliğinde olduğu” yönündeki beyanının, TTK ve Yargısal içtihatlarla belirlenen bilgi edinme hakkının tanımı, kapsamı, sınırları ve bu hakkın kullanım usulünü bilmezden gelmek, inkâr etmekten başka anlam ifade etmediğini, ortakların bilgi alma hakkının sınırsız olmadığını, davacıya bilgi edinme, inceleme talebinin, yasal ve yargısal kriterlere uymadığı ve bilgi edinme ve inceleme talebinin yasal ve yargısal kriterlere uygun olarak kullanabileceği ihtaren bildirildiğini, bilgi edinme ve inceleme hakkını kullanacak ortağın, şirket belgelerini ancak şirkete ait yerlerde veya şirketin belgeleri bulundurduğu yerde inceleyebileceğini, şirketin defter ve belgelerinin, şirket dışına götürülemeyeceğini veya şirket dışında bir adrese gönderilmesi talep edilemeyeceğini, davacının inceleme talebinde bu sınırı aştığını, bilgi edinme inceleme ihtarının, haklı nedeninin bulunmadığını, ayrıca inceleme talebinin, basiretli, makul bir tacire, bu talebin, şirketin amacına aykırılık teşkil edip etmediğini, bir zarar doğurması olasılığının olup olmadığını, denetleme imkânı verir nitelikte de olmadığını, talep somut ve açık olmadığı gibi bilgi alma talebinin konusu, amacı ve kullanım şekli somut, ayrıntılı bir şekilde gösterilmediğini, davacının bilgi talebinin, fiilen ve hukuken yerine getirilebilir nitelikte ve tüzel kişiliğin yararına, ekonomik geleceğine zarar verip vermeyeceğinin de denetlenmesi olanağını davalıya sağlaması gerektiğini, davacının ihtarnamesinin bu niteliği bulunmadığından, davacıya hukuka uygun başvuru yapması durumunda, bu başvurusunun nazara alınacağı, bu hakkın kullanımının tüzel kişiliğe, şirketin ekonomik geleceğine zarar verebileceği kanaatine varılması veya bilgi edinme hakkının kötüye kullanımının söz konusu olduğunun tespiti durumunda, bilgi vermekten kaçınılacağının bildirildiğini, davacının bilgi edinme hakkını bizzat kullanmaması halinde, hesap uzmanı, avukat, mali müşavir gibi yetkinliği ve mesleki sorumluluğu olan kişiler aracılığıyla, şirketin merkezinde, şirket denetiminde hiçbir veri, evrak, belge, elektronik alet, dışarı çıkarılmamak kaydıyla, inceleme yapabileceğinin, bilgi edinme ve inceleme hakkının kullanılması sırasında edinilecek bilgi ve sırları, basiretli bir iş insanı gibi korumak zorunda olduğu, üçüncü şahısların eline geçmesi, haksız rekabet hükümlerini ihlal edecek şekilde kullanılması hallerinde şirkete ve ortaklara karşı hukuki ve cezai sorumluluğunun doğacağının davacıya ihtaren bildirildiğini, davacının ihtar ve davalarla bir hakkın kullanılmasını sağlamayı değil, davalı şirket ve ortaklarını maddi ve manevi zora sokarak, haksız yarar elde etmeyi amaçladığını, davacının, davalı şirketin 2018, 2019, 2020 yıllarına ilişkin Yıllık Faaliyet Raporlarının, yasal düzenlemelere uygun hazırlanmadığı; raporların eksik, bilgi içermeyen, şirketin kârlılık durumu, finansal verileri hakkında bilgi vermeyen metin olduğu yönündeki beyanının gerçeği yansıtmadığını, faaliyet raporlarının, 28.8.2012 tarihli ——– sayılı ——— yayımlanan yönetmeliğe uygun düzenlendiğini, davacının muhasebe kayıtları, bilançolara yönelik itirazlarının da gerçeği yansıtmadığını davalının belge ve kayıt düzeninin; TTK, VUK. ve Sigorta Brokerliği Yönetmeliğinde belirtilen esaslar dahilinde düzenlendiğini, broker olarak faaliyet gösteren davalının muhasebe kayıtlarının; prim alacakları, poliçe üretimi ve iptali gibi sair olgular sigortacı ve sigorta ettirenlerin muhasebe kayıtlarıyla uyumlu olması gerektiğini, davacının, iktisadi karşılığı, hukuki dayanağı olmayan beklentilerine ulaşmak amacıyla, uyuşmazlık çıkardığını, davalar açtığını, davalı şirketin, yasal düzenlemeler, eşitlik ilkesi ve dürüstlük kurallarına uygun faaliyetlerini yürüttüğünü, Davacının davalı şirketin uzun yıllar kâr etmediği, şirket malvarlığı ve gelirlerinin hâkim ortaklarca eşitlik ilkesine aykırı olarak kullanıldığı yönündeki itirazının da gerçeği yansıtmadığını, ortakların davacının murisine duyduğu saygı, bağlılık yanında davacının öğrenci olması da gözetilerek; şirket adına pazarlama, portföy çalışması yapmayan, şirket varlığına ayni sermaye (emek) katkısı olmayan davacıya, yıllara göre her ay ödemeler yapıldığını, davacının Genel Kurul Toplantısı öncesi ve toplantı sırasında tehdit edildiği yönündeki beyanlarının da, asılsız olduğunu, davalı şirket kayıtları, toplantı tutanakları ve ortaklık ilişkisinin uzun süredir devam ettiği gözetildiğinde, bu iddiaların gerçek olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, davacının genel kurul toplantısında vekili tarafından temsil edildiğini, şirket bilgi, belge ve sair evraklarının vekili tarafından tetkik edildiğini, avukat olan vekilin; genel kurul kararları aleyhine oy verdiğini, muhalefet şerhi koyduğunu, davacının hata, hile ve ikrah gibi iradeyi sakatlayan nedenler olmaksızın, yıllık faaliyet raporunun onanmasının butlanından söz etmesinin ciddiyetten uzak olduğunu, davacının, şirket yöneticilerine ödenen huzur hakkının kötü niyetli olarak belirlendiği iddiasının yerinde olmadığını, davalı şirketin, yönetim ve temsil organı olan müdürlere, yerine getirdikleri bu görevin karşılığı olarak, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve ilgili diğer mevzuatta öngörülen ilke, kural ve kıstaslar dikkate alınarak Genel Kurul kararıyla huzur hakkı ödendiğini, davalı şirketin, sigorta sektöründe faaliyet gösterdiğini, bu nedenle, şirket müdürlerinin yoğun emeğine ihtiyaç duyulduğunu, Genel Kurul Kararıyla huzur hakkı tanınan ortakların; tüm mesailerini şirkete harcadığını, şirketin yönetsel faaliyetlerinin yanında, pazarlama, portföy kazandırma, şirketin verimliliğini artırma, varlığının devamını sağlama adına gerekli her tür faaliyetleri sürdürdüklerini, başka deyişle; huzur hakkı tanınan müdürlerin, fiilen tüm emeklerini ayni sermaye olarak şirketin mal varlığına kattıklarını, başka bir iş, uğraş, dolasıya gelir sahibi de olmadıklarını” davalı şirketin faaliyet alanı gözetildiğinde, ortakların ve müdürlerin, var olan portföyün korunması, yeniden üretilmesi, yeniden oluşturulması, şirket adına ekonomik sermaye birikiminin sağlanması, ortakların sosyal kültürel varlıklarını şirketin ticari faaliyetine dahil etmelerini zorunlu kıldığını, ayrıca, brokerlerin aracılık etmiş oldukları sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklarda, sigorta ettirenin adına ve hesabına gerekli işlemlerin yürütmesinden de sorumlu olduğundan, müdürlerin tam zamanlı çalışmak zorunda olduklarını, huzur hakkının tespitinde, şirketin yürüttüğü faaliyet, ortak müdürlerin şirkete özgülediği emeğinin gözetilmesinin yanında, emsallere uygunluk ilkesi, şirketin mali durumu, günün koşulları, yürütülen görevlerin niteliği, şirket lehine oluşturdukları, sağladıkları yararlar, yetki ve sorumluluklar gözetilerek belirlendiğini, aksi yöndeki itirazların gerçeği yansıtmadığını, belirterek davalı şirketin her türlü tazminat hakları saklı kalmak kaydıyla, haksız ve yersiz davanın reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin de davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde;Dava, limited şirket genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkindir. Davacının ortağı olduğu davalı şirketin 25/03/2021 tarihinde yapılan 2018-2019 yıllarına ilişkin olağan genel kurul toplantısında alınan kararların öncelikle butlanla batıl olup olmadığı, değil ise iptali koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında uyuşmazlık konusu olduğu anlaşılmaktadır.İptal sebepleri başlıklı TTK’nın 445. Maddesinde “(1) 446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” denilmektedir.İptal davası açabilecek kişiler başlıklı TTK’nın 446. Maddesinde “(1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, c) Yönetim kurulu, d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir.” denilmektedir. Genel kurul toplantısına hazır bulunan pay sahibinin kararların yasa, esas sözleşme ve afaki iyiniyet kurallarına aykırılık nedeniyle iptalini talep edebilmesi; 6102 sayılı TTK’nın 446/1-a maddesi ile olumsuz oy kullanılması ve muhalefetin toplantı tutanağına geçirtilmesi şartına bağlanmıştır. Özel dava şartı olan bu husus yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen incelenmeli ve kanun yolu dahil yargılamanın her aşamasında gözetilmelidir. Mahkememiz taraflar arasındaki tespit edilen tüm uyuşmazlık konuları ile ilgili olarak arabuluculuğa gitmeye ve sulh olmaya teşvik etmiş, ancak taraflar arabuluculuğa gitmedikleri gibi sulh da olmamışlardır. Mahkememizce görevlendirilen bilirkişi heyeti düzenlemiş olduğu rapor usulüne uygun olarak taraflara tebliğ edilmiş. Tarafların rapora yönelik itiraz ve beyanları alınarak mahkememizce değerlendirilmiş, itirazlar ve beyanlar doğrultusunda aynı bilirkişi heyetine ek rapor aldırılmıştır. Somut uyuşmazlıkta limited şirketler bakımından iptal isteminin ana sözleşmeye ve afaki iyi niyet kurullarına aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarında toplandığı iptali istenen hususların madde olarak ayrı ayrı değerlendirme yapıldığında Davalı şirketin 2018-2019 yıllarına ait toplantı tutanağında belirlenen adreste yapıldığı, toplantıya davetin usulüne uygun olduğu, hazirun listesinde 15001 hissenin asaleten 999 hissenin vekaleten temsil edildiği ana sözleşme ve kanunlara ayrılık olmadığı genel kurul toplantısına katılan ortakların basit çoğunluğu ile yetkilendirilen divan başkanının toplantı tutanaklarını ortaklar adına imzalamasında hukuka aykırılık olmadığı anlaşılmaktadır. Madde 3 bakımından inceleme yapıldığında yönetim kurulu tarafından hazırlanıp sunulan faaliyet raporunun yönetmelik hükümlerine göre hazırlandığı, davacı tarafça somut tespitlerin yapılmadığı, faaaliyet raporunun geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Madde 4 bakımından inceleme yapıldığında ise davacı vekilinin gündeme ilişkin maddenin görüşülmesinden sonra muhalefet şerhlerini ve mali tablolara ilişkin sorular sorduğu, muhalefet şerhini ilettiği, gerekli açıklamanın yapıldığı, davacının genel kuruldan önce şirket merkezinde mali tabloları inceleyebileceği, davacının bu yönde beyanının olmadığı, ilgililerin itirazlar hakkında dürüst hesap verme ilkelerine aykırı hareket etmedikleri, davacının bu yönde şirkete başvuru yaparak inceleme yapma yönünde talebi olmadığı, bu madde yönünden iptali şartları oluşmadığı anlaşılmaktadır. Madde 5 bakımından inceleme yapıldığında ise davalı şirketin 2018 yılında zarar 2019 yılında kar elde ettiği, genel kurul kararında 2018 yılı zararı mahsup edildikten sonra vergiler tensil edildikten sonra kar dağıtılmasına karar verilmiş olup davacının kar dağıtımına ilişkin muhalefetinin olmadığı, davacının mali yöndeki itirazların yerinde olmadığı bu madde yönünden iptali şartları oluşmadığı anlaşılmaktadır. Madde 6 bakımından inceleme yapıldığında ise ibra oylamasının TTK hükümlerine uygun yapıldığı,şirketin mali tablolarının kabul edildiği, mali tablolarının gerçeği yansıtmadığına ilişkin iddiaların somutlaştırılmadığı, bu madde yönünden iptali şartları oluşmadığı anlaşılmaktadır. Madde 7 bakımından inceleme yapıldığında ise TTK 397 maddesinde “yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebilir.” Ücretin miktarı şirketin mali yapısı, şirketin bu yöndeki uygulaması yönetim kurulunun bu iş için harcadığı emek ve mesai ile orantılı olarak belirlenmelidir. Müdürlere verilen huzur hakkının şirketin 2019 karından yüzde 150 fazla olduğu uygun olmadığı anlaşılmakla belirlenen huzur hakkının TTK 397 hükümlerine uygun olmadığı anlaşılmakla bu maddenin iptaline karar vermek gerekmiştir. Dosya kapsamına göre alınan rapor dosyadaki verilere uygun, gerekçeli ve denetime uygun olduğu görülmekle hükme esas alınmış olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile; 25.03.2021 tarihinde yapılan 2018 – 2019 yıllarına ait olağan genel kurulun 7 nolu kararının iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Başlangıçta peşin alınan 59,30 TL harcın alınması gerekli 269,85 TL harçtan mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yargılama sırasında yapılan 59,30 TL başvuru harcı, 145,10 TL tebligat ve müzekkere gideri, 6.000,00 TL bilirkişi ücretleri olmak üzere toplam 6.204,4‬0 TL yargılama giderinin davanın kabul/red edilen bölümleri gözetilerek takdiren davaya konu iptali istenilen genel kurul kararlarının kabul oranına (1/8) isabet eden 775,55‬ TL yargılama masrafına peşin harç 59,30 TL eklenerek toplamda 834,85‬ TL ‘nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, reddedilen (7/8) kısma isabet eden 5.428,85 ‘sinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca 17.900,00 TL maktu avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca 17.900,00 TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesi uyarınca, artan gider avansının davacıya; artan delil avansının davalıya iadesine,
Dair, taraf vekilleri yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dilekçe ile başvurulacak İSTİNAF yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 11/10/2023