Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/417 E. 2022/693 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/417
KARAR NO:2022/693

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ:23/06/2021
KARAR TARİHİ:20/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle müvekkil — olan taşınmazın maliki olduğunu, müvekkilinin işbu taşınmazı—- başlangıç ve —bitiş tarihli olmak üzere— Poliçe numarası ile sigorta ettirdiğini ve üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini , taşınmazın — tarihinde—merkezli olarak yaşanan depremde ağır hasar aldığını, depremin hemen ardından yetkililerce ilgili taşınmaz ivedi bir şekilde mühürlendiğini , müvekkilinin eşyalarını dahi alamadan konuttan ayrıldığını ve çocuklarının yanında geçici süreliğine yerleştiğini , akabinde depremin meydana geldiği andan itibaren — gün içerisinde de görevlilerden izin alarak hızlı bir şekilde alabildiği eşyalarını evden alarak binayı tahliye etmek durumunda kaldığını, —- tarihinde düzenlenen Kontrollük Raporunda binanın yaşanan deprem sebebi ile ağır hasar aldığının ve oturulamaz durumda olduğunun rapor edidiğini ,— tarihinde —-Tarihinde meydana gelen deprem sebebi ile ağır hasar gördüğünden yıkım ve boşaltma konulu yazısını yazdığını , — tarafından açıkça binanın deprem sebebi ile hasar gördüğü bildirilmesine rağmen— tarafından yazılan— tarihli tahliye kararında her ne kadar binanın hasarlı olduğu ve tahliye edilmesi gerektiği bildirilmişse de hasarın sebebinin sehven deprem kaynaklı olduğuna yazı içerisinde yer verilmediğini, ivedi bir şekilde mülkü boşaltan müvekkilinin resmi tahliye kararından hemen sonra süresi içerisinde— tarafından — tarihli yazıda hasarın deprem tarafından olmadığı kanaatine varılarak ödeme yapılmadığını, müvekkili tarafından önce —-başvuru yapıldığını ancak tüm dünyada yaşanan — salgını sebebi ile müvekkilin de tüm iş ve işlemlerin durduğu gibi —durduğu düşüncesi ile takipsiz bırakıldığını akabinde taraflarınca — tarihinde yeniden bir başvuru yapıldığını , Komisyon tarafından ‘yerinde — incelemesi gerekmesi ve —Yargılaması yolu ile sağlıklı ve yeterli bir araştırma yapılmasının mümkün olmadığı’ gerekçeleri ile yetkili ve görevli mahkemeye başvurmaları yönünde karar verildiğini beyan ederek müvekkilinini yaşadığı mağduriyet ve tespit edilecek hasar tazminatı belirli olmadığından fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik kısmi — tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı —vekili cevap dilekçesinde dava konusu alacak miktarı, belirli veya belirlenebilir nitelikte olduğunda davacının belirsiz alacak davası açamayacağı, müvekkili Kurumun, davacı sigortalının hasar talebini , —- raporlarının tesbitlerine göre değerlendirdiğini , binada meydana gelen hasarın deprem sebebiyle meydana gelip gelmediğinin nasıl ve kimlerce yapılacağının yasal düzenlemelerle — açıkça belirlendiğini ,— Sigortası Genel Şartlarının A.3.6 maddesi “Belirli bir deprem hadisesine bağlı olmaksızın binanın kendi kusur ve özellikleri nedeniyle zamanla oluşan zararlar”ın teminat dışında kalacağı hükmüne havi olduğunu , meydana gelen depremde taşıyıcı kolonlarının hasarlanmamış ve rizikodan önceki haline onarımla getirilmesi mümkün olduğu teknik açıdan belirlenmiş hasarların bulunduğu bir binada , binanın yapısal durumu da dikkate alınarak yeni mevzuat gereği afet dönüşüm kapsamına alınarak verilmiş yıkım kararı sonucu oluşan zarar ile deprem sonucu doğrudan meydana gelen hasarlar arasında nedensellik ilişkisi olmadığını, binanın yapısal sorunları ve mevcut yönetmeliklere uymaması nedeni ile yıkılıp yapılmasının yasal olarak iyileştirme olup—kapsamında olmadığını , — poliçeleri sigortalıların beyanlarına göre oluşturulduğunu, poliçedeki teminat miktarının — sorumluluğunun üst sınırını teşkil ettiğini ve zararın meydana geldiği tarihteki serbest piyasa rayiç birim fiyatlarına göre hasar bedelinin (davacıya ait konutun yeniden yapım maliyetinin) belirlenmesi gerektiğini , —Genel Şartlarının B.3-1. maddesinde “sigorta tazminatının hesabında, tam veya kısmi hasar olmasına bakılmaksızın, rizikonun gerçekleştiği yer ve tarihte, benzer yapı özellikleri göz önünde bulundurularak, binanın piyasa rayiçlerine göre hesaplanan yeniden yapım maliyeti esas alınır” düzenlemesi yapılarak, —- tazminle yükümlü olduğu gerçek zarar miktarının hesap usulünün belirlediğini—– rizikosunun amacının deprem nedeniyle meydana gelen hasarın yani riziko nedeniyle oluşan gerçek zararın giderilmesi olup, rizikonun yapının yapım eksikliğinden mi yoksa depremden mi meydana gelip gelmediği, zararın— kapsamında bulunup bulunmadığının tesbiti gerektiğini,—bölümünden seçilecek konusunda — kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak rizikonun yapının yapım eksikliğinden mi yoksa depremden mi meydana gelip gelmediği, zararın — kapsamında bulunup bulunmadığı konusunda ayrıntılı ve denetime elverişli rapor alınması gerektiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı —- vekili cevap dilekçesinde özetle meydana gelen zarardan dolayı müvekkili şirketin sorumluluğunun söz konusu olmadığını , —-gereği deprem nedeniyle meydana gelen zararların —tarafından teminat altına alındığını, davacıya ait taşınmazın da 587 sayılı KHK kapsamında — yaptırılması zorunlu olan yapılar arasında bulunduğunu, — yapma konusunda tek yetkili kurumun—- olduğunu; müvekkilin ise kendi nam ve hesabına—yapma hak ve yetkisi bulunmadığını, müvekkili şirket ve davacı arasında akdedilen poliçenin— olduğunu ve poliçe kapsamında deprem dışında birçok riziko için teminat verildiğini, kaldı ki davacının zararının— limitlerinde kalmakta olup , bu hususta müvekkili şirkete herhangi bir husumet düşmediğini, aksi kabulde sigortalının müvekkil şirkete rizikonun gerçekleştiğine dair hiçbir bildirimde bulunmadığını, müvekkili şirketin rizikonun gerçekleştiğinden dava dilekçesinin kendisine tebliğ olmasıyla haberdar olduğunu, davacının — nezdinde ikame ettiği başvuru incelendiğinde, başvuru konusunun—olduğunu, aleyhine başvuru yapılan kurumun da — olduğunu, davacının anılan başvuruda dahi müvekkil şirketi taraf olarak göstermediğini, davacının riziko ihbar yükümlülüğüne aykırılığı müvekkili şirketin tazminat yükümlülüğünün artmasına sebep olduğundan tazminat miktarının belirlenmesi gerektiğini, müvekkil şirketin, yalnızca poliçede teminat altına alınmış taşınmaz açısından ve teminat limitleri ile sınırlı sorumlu olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davaya konu —tarihlerini kapsayan davacı ile davalı —arasında imzalanan — tarihlerini kapsayan davacı ile davalı— arasında imzalanan —poliçe numaralı banka kredili — incelenmesinde davacının mal sahibi olduğu belirtilen —- bulanan mesken vasıflı taşınmaz hakkında düzenlendiği görülmüştür.
Dava; —kapsamında tazminat istemidir.
— Tarihli — yayınlarak—tarihinde yürürlüğe giren 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 2.maddesinde ” Bu kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar ” düzenlemesine yer verilip, 3.madde de ise tüketici işlemi tanımlanmış ve ” mal ve hizmet piyasalarında kamu tüzel kişilerinde dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına yada hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ” ifadelerine yer verilmiştir.Bu düzenlemeler ile sigorta ilişkisinden kaynaklanan her türlü ilişkinin artık tüketicinin korunması hakkındaki kanun kapsamına alınmış olduğunu açıkça göstermektedir. Ayrıca aynı kanunun 83.maddesinde de ” taraflardan birinin tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” denilerek 6502 Sayılı Kanunun tüketici işlemlerinde mutlak uygulama alanı bulacağı ayrıca vurgulanmıştır. Yasanın yürürlüğü ise geçici 1.madde de düzenlenmiştir. 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 73.maddesinde de Tüketici Mahkemeleri düzenlenmiş ve ” Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir” denilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davanın — banka kredili —kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olduğu, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı Kanunun 2. maddesinde; “Bu Kanun her türlü tüketici işleri ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” şeklinde , aynı Kanunun 3. maddesinde “Tüketici işlemi; eser, taşıma, —–ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere kurulan her türlü sözleşme ve işlemi ifade eder.” şeklinde düzenleme yapıldığı , somut olayda 6502 Sayılı Yasa kapsamında taraflar arasındaki ilişkinin tüketici işlemi olduğu, davanın mutlak veya nispi ticari davalardan olmadığı, bu hali ile davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemelerine ait olduğu anlaşılmakla Mahkememizin görevsizliğine, dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.—-
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, bu nedenle 6100 sayılı HMK’nın 115/2. Maddesi uyarınca dava şartı noksanlığından davanın usulden REDDİNE,
2-Taraflardan birinin, karar süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dosyanın görevli —-TÜKETİCİ MAHKEMESİ’ne gönderilmesine,
3-Yasal süre içinde Mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde, Mahkememize davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin iş bu kararın tefhim/tebliği ile İHTARINA,
4-Dava dosyasının talep üzerine gönderilmesi halinde yargılama giderlerine görevli mahkemece hükmedilmesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı — vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren —hafta içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile— Mahkemesi’ne istinaf yasa yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf yoluna başvuru konusu edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, istinaf yoluna başvurulmasının İİK’nın 36. maddesi saklı kalmak kaydıyla kararın icrasını durdurmayacağı, süresi içerisinde karara karşı istinaf yoluna başvurulmaması halinde hükmün kesin hüküm ve kesin delil oluşturacağı açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.