Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/33 E. 2021/844 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/33 Esas
KARAR NO : 2021/844

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 07/02/2017
KARAR TARİHİ : 25/11/2021

DAVA :
Davacı vekili Mahkememize sunduğu 07/02/2017 havale tarihli ve aynı tarihte harçlandırdığı dava dilekçesinde özetle; 20/06/2016 tarihinde sürücü —- sevk ve idaresindeki —plakalı aracı ile —— kullandığı—plakalı aracının çarpışması sonucu yaramalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, bu kazanın oluşumunda — plakalı araç sürücüsü — KTK’ nın 84/c maddesinde belirtilen kuralları ihlal ettiğini, davacı müvekkilinin söz konusu olayda yaralandığını, kazaya sebebiyet veren —- sayılı aracın davalı ——— ile kaza tarihinde sigortalı bulunduğunu, kaza nedeniyle meydana gelen sakatlanma neticesinde oluşan maddi zararın davalı — karşılanması amacıyla doğrudan doğruya davalıya—başvurulduğu ve ödeme yapılması için evrakların davalı kuruma teslim edildiğini, işbu başvuru neticesinde davalı — tarafından tazminat taleplerinin değerlendirilmesi için müvekkilinin maluliyet derecesini gösterir heyet raporunun, savcılık dosyası suretinin, gelir belgesi,—, hesap sahibine ait kimlik fotokopisi, ekipriz raporu ve kati adli muayene raporunun taraflarınca temininin talep edildiğini, bununla birlikte raporun alınmasınadn sonra sigorta şirketi tarafından dönüş yapılıp yapılmayacağı belli olmayıp davalı sigorta şirketi tarafından ödeme yapılıp yapılmayacağına ilişkin net bir cevap da verilmediğini, ayrıca söz konusu süre geçene kadar davacı müvekkilinin hak kaybına uğrayacağı ve mağduriyetinin artacağını beyanla davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili Mahkememize sunduğu 28.03.2017 havale tarihli cevaba cevap dilekçesinde özetle: Davalı sigorta şirketinin “Davacı tarafın Müvekkil Şirkete Kanunda öngördüğü şekilde yazılı başvurusu bulunmadığı için davanın reddine karar verilmesi gerekir” şeklindeki iddialarının asılsız olduğunu, davaya konu kazanın tarihi 20.06.2016 olduğundan kaza tarihinden 1 yıllık sürenin geçmemesinden dolayı Engelli Sağlık Kurulu Raporunun verilmemesi sebebiyle söz konusu rapor alınamadığını, kaza tespit tutanakları resmi belgelerden olması sebebiyle taraflarınca ayrıca kusur ispatına gerek bulunmamadığı ve kusur tespiti konusunda tarafımızda ispat yükü bulunmamadığını, davalı yanın davaya konu kazada ceza davasının sonucunun bekletici mesele yapılması hususundaki talebinde herhangi bir yarar bulunmamadığını, vuku bulan kaza neticesinde herhangi bir soruşturma başlatılmadığını, dava dilekçesinde faiz talebi davalı şirkete başvuru tarihinden itibaren istenmiş olduğu ve başvuru tarihi ile birlikte davalının temerrüde düştüğü kanun gerektiğini, bu nedenle davalının faizin başlangıç tarihine ilişkin yapmış olduğu itiraz haksız olduğunu, yapmış oldukları 29.11.2016 tarihli başvuru ile anılan kanun maddesi gereğince borçlu temerrüde düştüğü ve yasal faizin başlangıcı başvuru tarihi olduğunu, dolayısıyla davalı yanın faizin başlangıç tarihine ilişkin itirazlarının haksız olduğunu, davalı sigorta şirketinin aleyhe olan beyanlarının kabulünün mümkün olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili mahkememize sunduğu 13/09/2021 tarihli dilekçesinde müvekkili ile davalı tarafın sulh olduğunu beyan etmiştir.
Davacı vekili yokluğunda karar verilmesi talepli mazeret dilekçesi sunduğu anlaşılmıştır.
SAVUNMA :
Davalı vekili Mahkememize sunduğu 27/02/2017 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle: davacının müvekkili şirkete başvurusu üzerine maluliyet tazminatı hesaplanabilmesi gerekli evrak talep edildiği ancak davacı tarafın işbu belgeleri ibraz etmeden dava açtığını, zarar görenin dava yoluna gitmeden önce sigorta şirketine başvuruda bulunması gerektiğini ancak davacı tarafın huzurdaki davadan önce müvekkili sigorta şirketine yapmış olduğu başvuruda gerekli ve yeterli evrakların temin edilemediğini, davanın kabulü anlamına gelmemekle birlikte müvekkili şirketin faizden dava tarihinden itibaren yasal faizle sorumlu olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçede yazılı limitle sınırlı olduğunu, davacının kaza sebebiyle elde ettiği gelir ve tazminatların mahsubu gerektiğini, temitanıt tek, hasar görenlerin birden fazla olması durumunda Karayolları Trafik Kanunu 96. Madde gereğince teminatın paylaştırılması gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili hüküm duruşmasına katılmamıştır.
Mahkememizce verilen— sayılı kararı ile bozulduğu, bozma üzerine mahkememizce yeniden esas alınarak yargılama yapıldığı anlaşılmıştır.
Davanın Hukuki Niteliği: Dava, daimi iş göremezlik tazminatı(maddi tazminat) davasıdır.
Davanın Hukuki Sebebi: Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 49. Maddesindeki “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklindeki düzenlemedir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE KANAAT
Sulh, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan ve görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir(HMK m.313). Sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir(HMK m.314) ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur(HMK m.315).
Sulh halinde Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir(HMK m.315).
Vekilin aracılığı ile sulh halinde, bu konuda vekaletnamesinde özel yetki bulunmalıdır(HMK m.74).
Sulh sözleşmesinde yargılama masrafı ve vekalet ücreti de düzenlendiğinden bu hususta ayrıca bir değerlendirme yapılmamıştır.
Yargı yetkisini, Anayasanın 9. Maddesine göre, Türk Milleti adına kullanan Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda(Ay. m.141); toplanan deliller, sulh, iddia ve savunmalar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde; tarafların yargılama sırasında sulh oldukları ve davanın konusuz kaldığını beyan ettikleri, sulh sözleşmesinin yasal şartları taşıdığı sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
1-Konusuz kalan davanın esası hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Başlangıçta peşin olarak alınan 31,40 TL harcın, alınması gerekli olan 39,53 TL harçtan mahsubu ile bakiye 8,13 TL karar ve ilam harcının terkin sınırının altında kalması nedeniyle tahsiline yer olmadığına,
3-Tarafların talebi bulunmaması nedeniyle vekalet ücreti ve yargılama gideri hususunda karar verilmesine yer olmadığına,
4-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesi uyarınca, artan gider avansının davacıya iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf yoluna başvuru konusu edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, istinaf yoluna başvurulmasının İİK’nın 36. maddesi saklı kalmak kaydıyla kararın icrasını durdurmayacağı, süresi içerisinde karara karşı istinaf yoluna başvurulmaması halinde hükmün kesin hüküm ve kesin delil oluşturacağı açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.