Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/321 E. 2022/358 K. 12.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/321 Esas
KARAR NO : 2022/358
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/09/2020
KARAR TARİHİ : 12/05/2022
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin—-ticari markası ile ülkemizde —- bilir olduğunu, davalı — tarihinden, istifa ederek müvekkili şirketten ayrıldığı — kadar şirket nezdinde —-olarak çalıştığını, davalının istifa ederek müvekkili şirketten ayrıldığı tarih itibariyle son bir yılda elde ettiği bürüt ücret toplamının — olduğunu, davalının müvekkili şirket ile akdetmiş olduğu——– iş akdini haklı neden olmaksızın sona erdirmesi halinde iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren —– süreyle doğrudan ya da dolaylı olarak müvekkili şirketin ana faaliyet konusunu oluşturan ———– faaliyetleri ile doğrudan veya dolaylı olarak bağlantılı işleri kendi veya başkası nam ve hesabına yapmamayı, hiçbir sıfatla —– faaliyetleri ile doğrudan veya dolaylı olarak bağlantılı işleri yapan yerlerde çalışmamayı, rekabet yasağına aykırı davrandığı takdirde son bir yılda elde ettiği brüt yıllık geliri kadar cezai şart bedelini ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davalının müvekkili şirket nezdindeki görevi gereği müvekkili şirketin müşteri çevresine, ticari sırlarına ve müvekkili şirketin yaptığı işlere vakıf, tüm bunlar hakkında bilgi edinme imkanına sahip kişi konumunda olduğunu, davalının —- tarihinde müvekkili şirketten istifa ederek piyasadaki rakiplerinden biri olan, müvekkili ile aynı ilde ve aynı alanda faaliyet gösteren dava dışı —- benzer pozisyonda çalışmaya başlayarak, müvekkili ile akdetmiş olduğu iş sözleşmesindeki rekabet yasağı hükmünü ihlal ettiğini, davalının —- sebebiyle ayrıldığını beyan ettiğini, durumun davalının —- davalının —- akdettiği sözleşmenin ve bu şirketteki özlük dosyasının celbi ile teyit olacağını, müvekkili şirket tarafından arabuluculuk yoluna başvurulduğunu, ancak sonuç alınamadığını, davalının rekabet yasağı hükmünü ihlal etmesi karşısında—- yılda elde ettiği brüt ücret toplamı tutarı —- tutarındaki cezai şart bedelinin tahsili amacıyla iş bu davayı açtıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalı — müvekkili şirket ile akdetmiş olduğu iş sözleşmesindeki rekabet yasağı hükmüne aykırı olarak dava dışı —– şirkette çalışmaya başlaması nedeniyle, taraflar arasındaki iş sözleşmesinde belirlenen net yıllık gelirinin brüt tutarı olan —–dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili — davacı şirkette yaklaşık —– çalışmış olması sonucunda iş sözleşmesinin sona erdiğini, müvekkilinin çalıştığı davacı şirkette —– gelen ürünleri zimmete alıp fiziken araca yüklenmesi gibi bilgi profesyonellik gerektirmeyen düzenleme, ayrıştırma gibi vasıfsız işlerde asgari ücret ile çalışmış olduğunu, müvekkilince ihlal edildiği iddia edilen sona eren iş —- bendlerinin geçerli bir sözleşme hükmü olmadığını, tarafların eşit güçte bulunmadığı bir sözleşme ilişkisinde doğruluk güvencesinden bahsedilemeyeceğini, taraflar arasındaki menfaat dengesini işveren lehine aşırı şekilde bozan, işçinin durumunu ağırlaştırıcı nitelikte bulunan bir genel işlem koşulu niteliğindeki konu sözleşme maddesi TBK 21/2 Maddesi uyarınca yazılmamış sayılacağını ve dolayısı ile davacının cezai şart istemine yönelik talebinin reddedilmesi gerektiğini, ayrıca BK.nın 420/II. de bahsedilen ‘hizmet sözleşmesine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir ” hükmü gereği yine sözleşme maddesinin geçersiz sayılması gerektiğini, davacı tarafından dayanılan iş sözleşmesi ile işçi aleyhine ön görülen cezal şarta karşılık işveren olan davacının üstlenebileceği karşı edimin davacı şirket tarafından ön görülmediğini, davacının talebine dayanak olarak ileri sürdüğü sözleşme hükmüne göre müvekkili asgari ücretle dokuz ay çalıştığı iş yerinden ayrılması ile davacının faaliyetleri ile dolaylı olsa dahi ilgisi bulunan firmalar bünyesinde hiçbir sıfatla bulunamayacağı yönündeki hükmün ‘kelepçeleme sözleşmesi’ niteliğinde olduğunu, müvekkili statüsünde yalnızca fiziksel gayret gerektirir talimatları yerine getiren, ürünlerin üzerinde kamuya açık nitelikteki etiketlemeler haricinde şirketin işleriyle alakalı tek bir bilgisi bulunmayan müvekkiline bu yönde bir yasaklama getirilemeyeceğini, müvekkilinin davacının satış gücüne ya da ürünlerini pazarlamasına katkı sunan ya da takdiri olabilecek bir pozisyonda çalışmadığını dolayısı ile davacı şirkete önemli ölçüde zarar verme ihtimalini doğurmadığını, müvekkilinin davacı şirket nezdinde çalıştığı süre boyunca elde ettiği toplam ücretin —– olmadığını, dolayısı ile davacı şirketin tüm talep ve dava haklarının saklı kalması kaydıyla, müvekkili hakkında açılmış olan davanın külliyen reddi ile dava giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlık Konusu: Taraflar arasındaki ihtilaf, taraflar arasında akdedilen iş sözleşmesindeki rekabet etmeme yükümlülüğünü davalının ihlal edip etmediği, rekabet etmeme yükümlülüğünün geçerli olup olmadığı, geçerli ise ve davalı tarafından ihlal edilmiş ise davacının cezai şart talep edip edemeyeceği, cezai şart talep edebilecek ise ne kadar cezai şart talep edebileceği hususları kapsamındadır.
Davanın Hukuki Niteliği: Haksız rekabet iddiasından kaynaklı cezai şart alacağı davasıdır.
Davanın Hukuki Sebebi: Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 56. maddesindeki; ” (1) Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse;
a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini,
b) Haksız rekabetin men’ini,
c) Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını,
d) Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini,
e) Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini,
isteyebilir. Davacı lehine ve (d) bendi hükmünce tazminat olarak hâkim, haksız rekabet sonucunda davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığına da karar verebilir.
(2) Ekonomik çıkarları zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek müşteriler de birinci fıkradaki davaları açabilirler, ancak araçların ve malların imhasını isteyemezler.
(3) —— göre üyelerinin ekonomik menfaatlerini korumaya yetkili bulunan diğer meslekî ve ekonomik birlikler ile tüzüklerine göre tüketicilerin ekonomik menfaatlerini koruyan —— kuruluşlarıyla kamusal nitelikteki kurumlar da birinci fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı davaları açabilirler.
(4) Bir kimse aleyhine birinci fıkranın (b) ve (c) bentleri gereğince verilmiş olan hüküm, haksız rekabete konu malları, doğrudan veya dolaylı bir şekilde ondan ticari amaçla elde etmiş olan kişiler hakkında da icra olunur. ” şeklindeki düzenlemedir.
Mahkememizin—- gönderilmiş,—– sayılı bozma kararı ile dosya mahkememize gönderilmiş, dosyamız bozma gereği —– Esasına kaydedilmiştir.
DELİLLER :
—– yazılan müzekkere cevabı incelendiğinde; davalı— hiçbir zaman — sıfatına haiz olmadığını, davalı ile —-arasında hizmet akdi bulunmadığı gibi herhangi bir iş ilişkisinin, işçi-işveren ilişkisinin kurulmadığını, davalı ——–olmadığından, müzekkere ile talep edilen davalı——- iş yeri özlük dosyasının bulunmadığı anlaşılmıştır.
—– yazılan müzekkere cevabı incelendiğinde; davalı —- ilgili hizmet dökümü, iş yeri ünvan listesi ve sigortalı kayıt belgesinin dosyamıza gönderildiği anlaşılmıştır.
-Davacı—- kayıtları —– getirtilerek dosya arasına alınmıştır.
—– yazılan müzekkereye cevaben davalı —- iş yeri —- bir suretin dosyamıza gönderildiği anlaşılmıştır.
—–Şirketine yazılan müzekkereye cevaben —-hizmet ilişkisinin olduğu —- olduğunun tespit edildiğini ve bu kapsamda mahkememizce talep edilen bilgi ve belgelerin yerine getirilemeyeceğin bildirildiği anlaşılmıştır.
-Davalı tanığı—- Tanıklık yapacağım olayı anladım. Ben davacı şirkette—- yıllarında sevkıyat bölümünde çalışıyordum, davalı — bu sebeple tanırım, —- davacı şirkette benim çalıştığım dönemde sevkıyat bölümünde çalışıyordu, davalı —- aldığı ücretin az olması nedeniyle davacı şirketteki işinden ayrılarak — çalışmaya başladı,—— davacı şirkette çalışırken her hangi bir ticari sırra vakıf değildi, bu nedenle daha sonra başka bir firmada çalışması davacı şirketin zararına olacak nitelikte değildi, davalının yaptığı iş gereği çalıştığı şirketin müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek durumda değildi, bende davacı şirketten ayrıldıktan sonra ——– çalışmam nedeniyle davacı tarafından bana karşı da açılmış cezai şart talebine ilişkin dava bulunmaktadır, bizim çalışırken kullandığımız bir sistem bulunmaktaydı, bu sistemde — gideceği şube ve müşteri isimlerini görebiliyorduk, kullandığımız sistemde kolilerin üzerinde yazan isimler çıkmaktaydı sadece, ayrıca tedarikçi isimleri çıkmaktaydı, davalı ——— gelen ürünleri gidecekleri yere göre paletlere koyup araç gelince yüklemekteydi, yaptığı iş bundan ibaretti bu sebeple davacı tarafın ticari sırlarına ve müşteri çevresine ulaşma imkanı bulunmamaktaydı, biz bahsettiğim sistemle kontrolü ürünlerin hangi araca yüklenmesi gerektiğini tespit etmek için kullanıyorduk, tanıklık ücreti talebim yoktur, ” şeklinde yeminli beyanda bulunmuştur.
Bilirkişi heyeti —- havale tarihli raporunda özetle; Davalı işçinin davacı şirkette transfer şube sorumlusu olarak çalıştığını, çalıştığı pozisyon itibari ile davacı işverenin ticari sırlarına vakıf olmasının mümkün olmadığını, bu durumda davalıya rekabet yasağı getirmekte davacı işverenin hukuken korunacak haklı bir menfaatinin bulunmadığını, dolayısıyla taraflar arasında akdedilen sözleşmenin m. 9-e hükmünde yer alan rekabet etmeme borcunun BK m. 444/2 ve BK m. 27 hükümlerine aykırı olduğunu, davalı işçinin anayasal çalışma hürriyetini ahlaka aykırı olarak kısıtladığını, ceza koşulu borcunun feri bir borç olduğunu, seçerliliğinin asıl borcun geçerliliğine bağlı olduğunu, asıl borç olan rekabet etmeme borcunun geçersiz olması sebebiyle ceza koşulu borcunun da geçersiz olduğunu beyan ve rapor etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE KANAAT :
Dava, haksız rekabet iddiasına dayalı cezai şart alacağı istemine ilişkindir.
Tüm dosyanın incelenmesinden; davalının davacı şirkette çalışırken bu şirketten istifa ettiği ve—- çalışmaya başladığı, davacı ile davalı arasında akdedilen iş —–maddesinde rekabet yasağının düzenlendiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasında akdedilen—–maddesinde düzenlenen rekabet yasağının genel işlem şartı teşkil edip etmediği, davalının sözleşme hürriyetini tahdit edici nitelikte kelepçe sözleşmesi olup olmadığı, bu kapsamda rekabet yasağı düzenlemesinin geçerli olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir. TBK’nun 444.maddesinde işçi ile işveren arasında yapılacak rekabet yasağı sözleşmesinin sınırları özel olarak düzenlenmiştir. Buna göre işçi ile işveren arasında yapılan rekabet yasağı sözleşmesi ancak işçi ile işveren arasındaki ilişkinin işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı sağlıyor ve bu bilgilerin kullanılması işverenin önemli bir zararına sebep olabilecek niteliği taşıyor ise geçerli olacak, bu şartları sağlamayan rekabet yasağı sözleşmeleri ise geçerlilik kazanamayacaktır.
Somut olayda davalının davacı şirkette transfer şube görevlisi olarak çalışmaktayken istifa ettiği ve dava dışı şirkette çalışmaya başladığı sabit olmakla transfer şube görevlisi olan davalının davacının müşteri çevresi veya üretim sırları ya da yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı bulunup bulunmadığı hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu yönde görüş mütalaa eden bilirkişi raporuna göre; davalı işçinin davacı işverenin ticari sırlarına —– olabilecek bir pozisyonda çalışmadığı, işçinin gönderici ve alıcı bilgilerini görse bile tek başına bu bilgilere sahip olmanın müşteri çevresi olarak değerlendirilemeyeceği, davalının çalışırken elde ettiği bilgilerin ticari sır sayılamayacağı, davalının davacının üretim sırları ve yaptığı diğer işler hakkında davacıyı önemli bir zarara uğratacak bilgiye de sahip olma imkanının bulunmamaktadır. Dosya kapsamında bulunan belgeler ve tanık beyanı ile uyumlu olan bilirkişi heyet görüşüne itibar etmek gerekmiştir. Bu kapsamda TBK 444/2’deki sınırlamaya aykırı olarak taraflar arasında yapılan sözleşmeye rekabet yasağı şartı eklenmiş olduğu kanaatine ulaşılmış ve kanunun emredici hükümlerine aykırı olarak öngörülen rekabet yasağı ve cezai şart düzenlemesinin TBK 27.maddesi hükmüne göre geçersiz olduğu sonuç ve vicdani kanaatine varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafça peşin olarak yatırılan 565,35 TL’den Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 484,65 TL’nin davacıya iadesine,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-6325 Sayılı Yasa’ nın 18/A maddesinin 11 ve 13. Fıkraları uyarınca zorunlu arabuluculuk nedeniyle arabulucuya hazine tarafından ödenen 1.320,00 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-Yatırılan gider avansından kullanılan kısmın mahsubu ile bakiye kısmın kararın kesinleşmesi ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğerlerinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile —- Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf yoluna başvuru konusu edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, istinaf yoluna başvurulmasının İİK’nın 36. maddesi saklı kalmak kaydıyla kararın icrasını durdurmayacağı, süresi içerisinde karara karşı istinaf yoluna başvurulmaması halinde hükmün kesin hüküm ve kesin delil oluşturacağı açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/05/2022