Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/660 E. 2023/673 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/660
KARAR NO: 2023/673
DAVA: Alacak (Donatma İştirakinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 30/12/2020
KARAR TARİHİ: 11/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Donatma İştirakinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 30.12.2020 tarihinde açtığı dava dilekçesinde; davalının davacının ortak olduğu şirket yetkilisi olduğunu, ——– Şti.’nin % 20 hissesi davacı ve %80 hissesinin davalı, kızı——— ve eşi ———– ———-Şti.’nin % 20 hissesinin davacı, % 20 davalı ve % 20 ———–, ———– % 20 hissesinin davacı ve %8 0 hissesinin davaliya ait olduğuıa, davalının tam yetkili yönetici, davacının azınlık hissedarı olduğunu, tarafları beşeri münasebetleri yakın arkadaş ve ailece görüşmeleri nedeniyle güvene dayalı İilişkileri olduğu ve klasik veya profesyonel anlamda kontrol mekanizmalarının işletilmediğini, ———– isimli ——— şirketinin sahibi olduğu ———- isimli geminin beğenip aldığınu, ancak geminin mülkiyetinin doğrudan devralınmadığını, geminin maliki olan firmanın hisselerinin temellik ettiklerini , geminin bir süre işletilerek hurdâya ayrılıp satıldığını, ———-Şti. ile de ——— isimli geminin alındığını, 2 milyon dolara alınan geminin 670.000 USD için ———- şirketi ile leasing yapıldığını, satış bedeli 330.000 Usd şirket kasasından nakit, 645.000 USD ———- ve 355.000 USD’nin davacı tarafından nakit karşılandığını, davalının gemi alımında katkı sağlamadığını, bu geminin de bir süre sonra satıldığını, Şirketleri tek imza ile yöneten davalının görevi kötüye kullandığını, gemi donatanlığı faaliyetleri esnasında davacının davalıyı kontrol edemediğini, hesapları inceleyemediğini, belge ve evrak talep edemeyen davacının davalının şifahi beyanları dinlemekle yetindiğini, şirketlerden hiçbir zaman temettü ve kar payı almadığını, gemilerin hurdaya ayrıldıktan sonra da ———– firmasının sahip olduğu ofis vasfındaki taşınmaz satıldıktan sonra da ödeme yapmadığını, sürekli olarak işletme giderlerinden, borçlardan tersane bakım liman ve sabit donatma giderlerinden banka ve finansal kiralamadan bahseden davalının hesap görmekte kaçtığını, geç de olsa hesap ve banka kayıtları incelendiğini ve davalının yıllarca zimmetine para geçirdiğini öğrenildiğini, görevinin kötüye kullanarak kendisine emanet edilen şirket carlığın mal edindiğinin ortaya çıktığını, suç fiillerinin değişik şekilde ikame edildiğini, ama fiillerin hepsinin bankalar ve resmi siciller üzerinden yaptığını, bu nedene ispatının son derece kolay olduğunu, davalının tipik tanıma uygun eylemlerinin ika ederken takip ettiği yolları tasnif edilmesi gerekirse davacının ———- şirketi hesaplarından değişik tarihlerde 91.359 TL’nin şirket hesaplarından kendi ve eşinin hesaplarına transfer edildiğinin belirlendiğini, dekont açıklamasında şirketin ———– borcu yer aldığını, ancak şirketin ne davalıya ne de ailesine borcu olduğunu, ———- Gemisinin satışından elde edilen nakdin davalı uhdesinde olduğunu, ———-Şti.’ye ait geminin 1.750.000 USD’ye satıldığını, davalının elde edilen parayla şirket borçları ve finansal kiralama borçlarının ödediğinin beyan ettiğinin ancak arta kalan paranın ne şirket hesaplarına konulmuş ne de ortaklara pay edildiğini, ———- şirketinin taşınmazının satışından ele geçen nakdin bakiyesinin de davalıda olduğunu, taşınmazın 1.000.000 TL bedelle satıldığı 440.000 TL’si ile ofis alınırken kullanılan kredi kapatıldığını, taşınmazı alan kişinin ———- bankası ——— Şubesimden 500.000 kredi kullandığını, satıştan sonra bu para ———- ödeneceğine davalı talimatı ile eşine ödendiğini, bu satış bedelinin kredi kısmı olduğunu, kredi kapaması dışındaki 440.000 TL “nin üst kısmı 660.000 TL’nin akıbetinin meçhul olduğunu, şirket hesaplarına girmediğini ve ortaklara dağıtılmadığını, ———- şirketine aiğ ———— davalı eşi tarafından bir süre sonra satıldığını, bedelin şirket hesabına girmediğini, ——— şirketine aiğ 2007 yılında da çok sayıda havale ve nakit olarak nakdin zimmete geçirildiğini, ———– Gemisinin; borcunun hile ve desiseler ile davacıya ödettiğini, bu geminin maliki olan yabancı şirketin hisselerinin %80 davalı ve % 20 davacıya şeklinde devralındığını, davalının gemiyi hurdaya ayırdıktan sonra geminin ——— şirketine borçlarının teminatı için davacı ve davalı meskenlerinin ipotek verildiğini, borç temerrüde düşünce ipoteklerini paraya çevrilmesi gündeme geldiğini, ———- şirketine borcun 1.000.,000 TL ile kapatacaklarının söylediğini, 800.000 TL davalı ödemesi gerekirken ödemediğini, ———- çok cüzi ödeme yaparak satışı durdurduğunu, buna karşılık davacının taşınmazının satıldığını, davalının hileli satışlar ile taşınmazının satışına neden bulduğunu, suç duyurusunda bulunulduğunu, davalının tüm çeylemlerinin davacının mal varlığında azalmaya neden ğolduğunu, davalının zimmetine geçirdiği miktarın belirlenmesi gerektiğini belirterek davalının haksız filleri ile davacıya verdiği maddi zarar miktarının tespiti ile HMK 107 maddesi gereğince belirsiz alacak davasının kabulü ile şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, teminat ve alacak miktarı belirlendikten sonra HMK 107/ maddesi uyarınca fazlaşa ilişkin müddeabih artırımı, ıslah ve dava haklarının saklı tutulmasına, masraf vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili 02.04.2021 tarihli davaya cevap dilekçesinde; davada arabuluculuk usulünün tamamlanmadığını, soruşturma dosyasının bekletici mesele yapılmasını, müvekkilinin kusurlu eylem ve işlemlerinin bulunup bulunmadığının tespiti bakımından soruşturma dosyasının bekletilmesini talep ettiklerini, davanın belirsiz aladak davası olarak açılamayacağını, zaman aşımı nedeniyle reddinin gerektiğini, davacının iddia ettiği işlemlerin hemen hepsinin davanın açıldığı tarihten 2 yıl öncesine dayandığını, davacının tazminatın ancak şirkete ödenmesinin talep edebileceğini, ibra hususunun inceleme konusu yapılması gerektiğini, davacının davalıyı ibra ettiği durumda tazminat talep etme hakkının ortadan kalkacağını, davanın yönetim kurulu üyelerine karşı açabileceğinden davacı ve davalı sıfatının birleşmesinin söz konusu olduğunu, davacınında tüm şirketlerde müvekkili davalıyla beraber hem yönetim kurulu üyesi hem de şirketlerde münferiden temsile yetkili konumda olduğunu, pay sahipleri ile alacaklıların doğrudan uğradıkları zararları sebebiyle açtıkları davaların haksız fiil kökenli olduğunu. bu davalarda kusurun ispatına ilişkin yükün davacılar üzerinde olduğunu, müvekkilinin kusurlu olduğunun ispatlanamadığını belirterek davanın usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise esastan reddine, yargılama giderleri ile vekaletinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesini özetle; Dava şartı gereği arabuluculuğa başvurulduğunu, arabuluculuk dosya numarasının ———- olduğunu, tutanağın dosyaya sunulduğunu. müvekkilinin zararının miktarını tam olarak tespit edilemediğini, alacağın miktarının tam olarak tespit edilebilmesi için davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, davalının çoğunluk hisse sahibi olması sebebiyle şirketleri tek başına münferiden attığı imzalarla işlem tesis edebilmesi hukuken mümkün olduğu ayrıca davacı ile aile dostluğu ilişkilerinin de mevcut olması sebebiyle müvekkilim davalıyı kontrol edemediğini, hesapları inceleyemediğini, davanın zamanaşımına uğramadığını, itirazların mesnetsiz olduğunu, davacının şirketin muhasebe ve banka kayıtlarını inceleyip örnekler aldığını, şüphelendiği zimmet eylemlerinin varit olduğunun üzülerek tespit edildiğini, davalının sürekli olarak yalanlarla davacıyı oyalayıp, mevcut güveni kötüye kullandığını ve kendisine emanet edilen şirket varlığını, mal edindiği ortaya çıktığını, davalının şirket hesaplarından, şahsi hesaplara para transferleri yaptığını, transferlerin ———- şirketinin ———- Bankası ———- Şubesindeki ——— IBAN no’ lu hesabından yapıldığını, Davalının iş ve işlemlerini, muhasebe ve banka kayıtları üzerinden incelemesi, şirket hesaplarından kendi ve aile üyelerinin şahsi hesaplarına yaptığı para transferlerinin hukuksal yahut mali dayanağı olup olmadığının, varsa neler olduğunun, ———– firmasının “———–” gemisinin satışından ele geçen nakdin ve ——— firmasının taşınmaz ve ——— satışlarından ele geçen nakdin nerelerde kullanıldığının, bakiye varsa nerede olduğunun, davalının hukuka aykırı eylemleri ile zimmetine geçirdiği naktin toplam miktarının belirlemesi, incelenip rapor hazırlaması için, mali müşavir hesap uzmanı bir bilirkişinin görevlendirilmesini talep ve beyan etmiştir. Davalı vekili ikinci cevap dilekçesini özetle; Her ne kadar davacı tarafından sunulan cevaba cevap dilekçesinde, arabuluculuk kanun yoluna başvurulduğu hususu bildirilmişse de dosyada buna ilişkin herhangi bir evraka rastlanılmadığı için itirazlarının aynen devam ettiğini, Davacı vekili tarafından sunulan soruşturma dosyasının bekletici mesele yapılmasını, davacı tarafından sunulan dava dilekçesinde “İşbu HMK 107 anlamında belirsiz alacak davasının kabulüne, şimdilik 1.000,00.-TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmesi talep olunduğunu, davacının işbu talebine karşı itirazda bulunulduğunu, huzurda görülen dava bakımından belirsiz alacak davasının koşullarının bulunmadığını, iddia ve itirazlarının kabulü ile haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın ve davacı taleplerinin tümüyle reddine karar verilmesini, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kayıt ve şartıyla davacı taleplerinin kısmen yahut tamamen kabul edilmesi varsayımında da davaya konu cihazın teslim tarihinden bu güne kadar davacının elde ettiği ve elde etmeyi ihmal ettiği gelir miktarının ve yıpranma payının bilirkişi marifetiyle tespit edilerek müvekkiline ödenmesini yahut bedelden mahsup edilmesine karar verilmesini, Yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesini talep ve beyan etmiştir.Tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; Davacının doğan zararın tazminine ilişkin maddi tazminat talebi olduğu anlaşılmaktadır. Tarafların davaya konu edilen ——– şirketi, ————Şti.ve ——— şirketinin ortakları olup olmadıkları, davalının bu şirketlerin iddialara konu edilen dönemlerde temsile yetkili yöneticisi olup olmadığı, dilekçede ileri sürülen nedenlerden dolayı şirketleri zarara uğratıp uğratmadığı, uğratmış ise miktarı ile davacının bu zararı kendisine ödenmesini talep edip edemeyeceği hususlarının uyuşmazlık konusu olduğu anlaşılmaktadır. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 2. maddesi gereğince, zarar doğurucu olduğu iddia edilen eylemin vuku bulduğu tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 309. maddesi uyarınca, anonim şirketlerde yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen yönetim ve denetim kurulu üyeleri, bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumlu olup, sorumluluk davasında asıl dava hakkı, ortaklığa aittir. Ancak, zarar gören ortakların da yöneticiler ve denetçiler aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Ortakların dava açma hakkı da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir. Yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Bu tür davalarda, hükmolunacak tazminatın da şirkete verilmek üzere istenmesi ve hükmedilmesi gerekmektedir. İkinci durum ise, doğrudan zarar halidir. Bu ihtimalde yöneticilerin veya denetçilerin eylemleri sonucunda ortakların ortaklığın zararından müstakil olarak gördükleri zararlar söz konusudur. Ayrıca, 6762 sayılı TTK’ nın 555. maddesi uyarınca şirketin uğradığı zararlar zarara neden olanlardan, ortak tarafından açılacak davayla istenebilecek ise de, hükmolunacak tazminatın ancak şirkete ödenmesi istenebilir. İddia olunan zararların, dava dışı limited şirketin doğrudan, davacının ise dolaylı zararı kapsamında olmasına, zararların ancak şirket tarafından istenebilecek olmasına göre, TTK’ nın 555/1 maddesindeki düzenleme gereğince hükmedilecek zararın şirkete verilmesinin talep edilmesinin gerektiği, davacının bu bedelin kendilerine verilmesini talep etmesinin doğru olmadığından davacının talebi hakkında aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir. Yukarıda açıklanan sebeplerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın AKTİF HUSUMET YOKLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
2-Başlangıçta peşin alınan 54,40 TL harcın alınması gerekli 269,85 TL harçtan mahsubu ile bakiye 215,45 Karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/2 maddesi uyarınca hesaplanan 1.000,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesi uyarınca, artan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekilleri yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dilekçe ile başvurulacak İSTİNAF yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 11/10/2023