Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/445 E. 2022/405 K. 31.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/445 Esas
KARAR NO: 2022/405
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 12/10/2020
KARAR TARİHİ: 31/05/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili —-tevzi tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, —- ticari unvanı altında ve tanınmış markalara üretim yaparak tekstil alanında faaliyet gösteren bir firma olduğunu, müvekkili şirket ile borçlu şirketin —– başından bu tarafa çalışmakta olduklarını, borçlu şirketin müvekkilinden mal üretmesini talep ettiğini, bunun üzerine karşılıklı görüşmeler başladığını, müvekkilinin prototip malı üreterek borçlu firmaya gönderdiğini, borçlu firmanın ise malın uygun olduğunu belirterek üretimin başlamasını istediğini, bunun üzerine dosyaya sunmuş oldukları —seri/sıra numaralı — tarihli ilk irsaliye ile işçilik yapılması istenen malların müvekkiline teslim edildiğini, müvekkilinin malların işçiliğine başladığını ve kendisine gelen malları —- teslim etmeye başladığını, buna ilişkin olarak da yine dava dosyasına sunmuş oldukları —- tarihli fatura ile vermiş oldukları malı/hizmeti faturalandırmaya başladığını, davalının ise ödemeler yaptığını taraflar arasındaki ticari ilişki bu haliyle devam ederken davalı firma işlenmesini istediği malları tamamlattırınca son kesilen faturaların ödemesini yerine getirmediğini, davalının müvekkilinin ödeme taleplerine rağmen müvekkilini sürekli olarak ödeyeceğinden bahisle oyaladığını ancak herhangi bir ödeme yapmadığını, bunun üzerine müvekkili şirketin, — numaralı, —- vasıtası ile cari hesap kat ihtarnamesi gönderdiğini, bu ihtarname davalıya —-tarihinde tebliğ olmasına karşın borçlu firmanın bu ihtara rağmen de hiçbir ödeme yapmadığı gibi herhangi bir cevap da vermediğini, davalı şirketten olan faturaya dayalı alacaklar için—- Numaralı dosyası ile ihtiyati haciz talebinde bulunulduğunu aynı dosyada mahkemece verilen ihtiyati haciz kararı üzerine —- esasla birlikte takibe geçildiğini, davalı firmanın icra takibine itiraz ederek icra dairesine teminat yatırdığını, akabinde taraflar arasındaki ticari ilişkinin niteliği göz önüne alınarak —- çözümlenmesi amacıyla arabuluculuğa başvurulduğunu, gerçekleşen toplantıda taraflar arasında anlaşma sağlanamadığını ve —- tarihinde anlaşmaya ilişkin tutanak tutularak arabuluculuk sürecinin sona erdiğini, alacağın likit ve belirgin bir alacak olduğunu, davalının itirazının ise hiçbir somut dayanak ve gerekçeye dayanmayan yalnızca süre kazanmak maksatlı yapılmış bir itiraz olduğunu belirterek davanın kabulüne,—- dosyadaki itirazın iptaline, takibin devamına, % 20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, —- tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesi ile ileri sürdüğü iddiaların ve taleplerinin haksız, dayanaksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafça arabuluculuk tutanağının ıslak imzalı suretinin süresi içerisinde mahkemeye sunulmadığını, davanın usulden reddinin gerektiğini, huzurdaki davanın yetkisiz mahkemede açılmış olduğunu, uyuşmazlık bakımından — Mahkemelerinin, dolayısıyla —- yetkili olduğunu, bu sebeple yetkiye itiraz edip, yetkisizlik kararı ile talep halinde dosyanın —- Adliyesi Mahkemelerine gönderilmesine karar verilmesini talep ettiklerini, davacı tarafın sunmuş olduğu dava dilekçesinde iddia etmiş olduğu hususların yasal dayanaktan yoksun, somut bir delile dayanmayan ve tamamen soyut iddialardan ibaret olduğunu, bu beyanlara itibar edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, bu nedenlerle de davanın reddinin gerektiğini, bizzat davacı tarafından da, özel sipariş üzerine oluşturulan aksesuar ve ürünlerin teslimine müteakip müvekkili şirket tarafından ödemelerin düzenli olarak yapıldığının ikrar edilmekte olduğunu, diğer yandan davacı tarafın, haksız şekilde fatura edilen tutarların neden ödenmediği konusuna ise değinmediğini, zira ilerleyen süreçte davacı tarafından teslim edilen ürünlerde gizli ayıplar bulunduğunun ortaya çıktığını, nitekim müvekkilinin önemli müşterilerinden olan ve davacıya ürettirilen malların tedarik edildiği —- tarafından iki ayı geçkin süredir yakadaki, aksesuarlardaki taşların dökülmesi sebebiyle ürünlerin mağazaya gönderilemediğinin iletildiğini, davacının ayıplı mal teslim ettiği olgusunu görmezden gelerek müvekkilinden haksız taleplerde bulunmuş olduğunu, müvekkilinden herhangi bir alacağının olmadığı bildiği halde müvekkili aleyhine icra takibi başlatan davacının haksız ve kötü niyetli olduğu belirterek dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, aksi kanaatte olunması halinde yetki itirazları doğrultusunda yetkisizliğe, davanın esastan reddine, davacı tarafa aleyhine takip miktarının % 20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık:Taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafından düzenlenen faturalar nedeniyle davacının davalıdan takip tutarı kadar alacaklı olup olmadığı, davacı tarafından sunulan mal/hizmetin ayıplı olup olmadığı, gizli ayıplı olduğu iddiasına dayalı olarak davalının ödeme yapmamakta haklı olup olmadığı hususunda ihtilaf olduğu anlaşıldı.
Dava, taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinden kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup İİK 67 vd maddelerine dayanmaktadır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde yetki itirazında bulunmuş ise de davalı şirketin ticaret sicilden celp olunan —- incelenmesinde adresinin —-olduğu ayrıca takip konusu alacağın faturaya dayalı para borcu olduğu, TBK 89 maddesi uyarınca para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde ve bunlar dışındaki bütün borçlar doğumları sırasında borçlunun yerinde ifa edilir hükmü uyarınca mahkememizin işbu davaya bakmakta yetkili olduğu, davalının yetki itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davaya konu— esas sayılı takip dosyasının celbolunarak yapılan incelenmesinde; davacı şirket tarafından davalı şirket aleyhine — tarihinde — ihtiyati haciz tutarı olmak üzere toplam — alacağın —- karar sayılı ihtiyati haciz kararı dayanak gösterilerek genel haciz yolu ile icra takibi yapıldığı, ihtiyati haczin dayanağının ise davacı tarafça davalı adına düzenlenen muhtelif tarihli faturalar olduğu, davalı tarafça süresi içerisinde takibe , borca, ödeme emrine, faiz oranını ve işlemiş faizie, ferilerine itirazı üzerine takibin durduğu görülmüştür.
Celp ve tetkik olunan —– tarihli ihtarnamede davacının davalıya hitaben cari hesaptan kaynaklanan — tutarındaki borcun — içerisinde ödenmesinin ihtar edildiği, ihtarnamenin davalıya —- tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür.
Celp ve tetkik takibe dayanak muhtelif tarihli faturaların incelenmesinde faturaların davacı tarafından davalı adına düzenlendiği ve—olduğu, fatura açıklamasının ise aksesuar olduğu görülmüştür.
Celp ve tetkik olunan — incelenmesinde davacı tarafından davalı adına düzenlenen toplam—-tutarında faturanın vergi dairesine bildirim konusu yapıldığı görülmüştür.
Celp ve tetkik olunan — incelenmesinde davalı tarafından davacının düzenlediği toplam —- tutarlı faturaların ilgili vergi dairesine bildirim konusu yapıldığı görülmüştür.
Celp ve tetkik olunan davalı şirketin —- incelenmesinde adresinin —olduğu görülmüştür.
Davalı tarafından sunulan mail yazışmalarının incelenmesinde dava dışı — tarafından davalı şirket çalışanı olduğu anlaşılan —-gibi ik ayı geciken süredir yakadaki aksesuardaki taşların dökülmesi sebebi ile ürünleri mağazaya gönderemedik. ——- üründeki yakalardaki yapışma dayanımını aktırıcı bir önerisi olabilir mi?” şeklinde olduğu görülmüştür.
Davalı tarafından dosyaya sunulan dava dışı —-müşteri , davalının ise üretici olarak belirtildiği, — tarihli test sonuç raporunda —- asarak kurutulmuştur. Yapıştırılmış taşların yapıştığı yerden ayrıldığı gözlendi. Numunenin yakasındaki düğme kopmuştur” şeklinde olduğu görülmüştür.
Davalı vekili —- tarihli beyan dilekçesinde dava konusu ayıplı malların müvekkili şirketin —- bulunduğunu, davacı şirket tarafından teslim edilen malların müvekkili firma tarafından —– tarafından söz konusu mallara ilişkin yapılan laboratuvar incelenmesinde davacı tarafından teslim edilen malların ayıplı olduğunun saptandığını, dolayısıyla davacı tarafından teslim edilen malların ayıplı olduğu konusunu —-tarafından yapılan inceleme sonucunda sabit olduğunu beyan etmiştir.
Tarafların tüm delilleri celp olunarak bilirkişi heyetinden rapor alınmış olup, bilirkişi dosyaya sunmuş olduğu — tarihli raporunda özetle; usulüne uygun olarak tutulan davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarına göre takip tarihi itibari ile cari hesaba dayalı olarak davacının davalıdan — alacaklı olduğu, davalının incelenen ticari defter ve kayıtlarına göre ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulduğunu ve davalının kendi ticari defter ve kayıtlarına göre davacıya takip tarihi itibari ile — borçlu olduğu, davacı ve davalının — birbirlerini doğruladığını, teknik yönden yapılan değerlendirmede ise davalı tarafça —- yapılmış test raporları dosyaya sunulmuş olmakla , söz konusu laboratuvarda incelenen ürünlerin davacı tarafından imal edilmiş parti ve lota ait olduğuna dair bir kanıt bulunmadığı, kaldı ki dava konusu ürünlerin bağımsız bir laboratuvarda yapılmış test inceleme sonuçlarını içeren bir raporunda dosyada bulunmadığı, dosya içerisinde davalının ürünlerin ayıplı olduğuna dönük davacıya yapmış olduğu bir bildirim bulunmadığı yönünde rapor tanzim edilmiştir.
Tarafların rapora itirazı üzerine ayıba konu ürünler üzerinde ürünlerin bulunduğu yerde ürünler incelenmek suretiyle bilirkişi heyetinden rapor alınmış olup, bilirkişi heyeti dosyaya sunmuş olduğu —- tarihli raporunda özetle; — tarihinde davalının iş yerine gidilerek yerinde inceleme yapıldığını, incelemeye iki adet ——unulduğunu, incelemeye sunulan ürünlerin yaka kısmına taş yapıştırma işleminin davacı tarafından yapıldığını, bluzun yaka kısmına yapışmış olan taşlar elle kuvvetli bir şekilde çekilinde yerinden koparak çıktığının tespit edildiğini, incelemeye sunulan iki adet bayan bluzundaki taşların kuvvet uygulandığında çıkması nedeni ile ayıplı olduğunu, —- yapıştırılan taşların kuvvet altında çıkması ayıbının basit bir muayene ile anlaşılabilecek açık ayıp olduğunu, ayrıca incelemeye sunulan iki adet ürüne bakılarak davacının taş yapıştırma işlemi yaptığı ürünlerin ayıplı olduğu sonucuna varılmasının mümkün olmadığını, iki adet üründe ayıp çıkmasının tekstilde kabul edilir fire kapsamında olduğunu, davalı tarafından dosyaya sunulan dava dışı — kendi laboratuvarda yapmış olduğu test raporuna göre —- üzerinde yapıştırılmış olan taşların yıkama sonrası koparak ayrılması nedeni ile ayıplı olduğu tespit edilmiş, test raporuna bakılarak ve dosyadaki delillerden ne kadar ürünün ayıplı olduğunun anlaşılmadığını, davalı —-olduğundan ikinci kalite olarak müşterisine gönderdiği — tutarındaki— tarihli faturayı sunduğunu, davalının sunmuş olduğu faturanın ——– ürünlerle ilgili olup, davacının imal ettiği —-olmadığından davacıya kusur yüklenemeyeceği, ürüne yapışmış olan taşların yıkama sonrası koparak ayrılmasına ilişkin ayıbın, yıkama testi yapılarak anlaşılabilecek bir ayıp olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin bir eser sözleşmesi olduğu, işin olağan akışına göre davalının davacıdan gelen ürünleri ürün parçalarını dikmeden önce yapışan parçaların çekince sökülüp sökülmediğini kontrol ettiğini, yapışmış parçaların kopup kopmadığını test etmesi gerektiğini, davacı tarafından taş yapıştırılan ürünlerin — davalıya teslim edildiğini, davalının ürünleri kabul ederek müşterisi —– raporu ile ürüne yapışmış olan taşların yıkama sonrası koparak ayrılması nedeni ile ayıplı olduğu tespit edilmiş olup, davalının davacıya ayıp ihbarında bulunduğuna dair herhangi bir delile rastlanmadığı, davalının işin olağan akışına göre muayene ve ayıp ihbarını yapmadığı ve ürünleri kabul ettiği, davacının taş yapıştırma işleminin termin tarihinin ne zaman olduğunun anlaşılmadığı, davalının ürün parçalarının davacıya teslim sevk irsaliyeleri ve davacı faturalarına göre davacının işin olağan akışına göre taş yapıştırma işlemini süresinde yaparak davalıya teslim ettiği yönünde rapor tanzim edilmiş ve rapor usulüne uygun olarak taraflara tebliğ edilmiştir.
TBK 474; iş sahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır.
Taraflardan her biri giderini karşılayarak eserin bilirkişi tarafından gözden geçirilmesini ve sonucunun bir raporla belirlenmesini isteyebilir.
TBK 477; eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulur; ancak , onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek ayıplar için sorumluluğu devam eder.
İş sahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, eseri kabul etmiş sayılır.
Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa iş sahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır; bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır.
Dava konusu uyuşmazlığın taraflar arasında akdedilen eser sözleşmesi çerçevesinde davacının üretip teslim etmiş olduğu ürünlerin bedelini alamamasından, davalının da eserde ayıbın var olduğu iddiasından kaynaklı olduğu anlaşılmaktadır. Yüklenicinin ayıptan sorumlu olması için ilk koşul eserin teslim edilmiş olmasıdır. Türk Borçlar Kanunu’nun 474. maddesinde “eserin tesliminden sonra” uygun bir süre içerisinde iş sahibinin yükleniciye ayıbı bildirmesi gerektiği belirtilmiştir. Böylece yüklenicinin ayıba karşı sorumluluğunun doğabilmesi için eserin tamamlanarak teslim edilmiş olması ve teslim edilen eserin ayıplı olması gerekmektedir. Bu ayıp açık ayıp olabileceği gibi gizli ayıp da olabilir. Yüklenicinin ayıptan doğan sorumluluğunun varlığının diğer şartı da iş sahibinin eseri gözden geçirme ve bildirim yükümlüğüdür. Aksi halde yüklenicinin ayıptan doğan sorumluluğu ortadan kalkacaktır. İş sahibinin eseri gözden geçirme yükümlüğü TBK’nın 474. maddesinin ilk fıkrasında şu şekilde kaleme alınmıştır: “İşsahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır.” bu yükümlülüğünün uygulanmasında öncelikle eser teslim edilmeli, teslim edilen eser iş sahibi tarafından gözden geçirilmeli ve son olarak eğer ayıp var ise bu yükleniciye bildirilmelidir. Gözden geçirme ile iş sahibi eserin sözleşmeye uygun olarak yapılıp yapılmadığını veya dürüstlük kuralına göre bulunması gereken niteliklere sahip olup olmadığını tespit edecektir. Eğer iş sahibi eserin sözleşmeye aykırı meydana getirildiğini veya dürüstlük kuralına göre taşıması gereken niteliklere haiz olmadığını tespit ederse bunu yükleniciye bildirmelidir. İş sahibinin bildirim zamanı ayıbın açık mı yoksa gizli mi olduğuna göre değişiklik arz eder. TBK’nın 474. maddesinin ilk fıkrasında, eseri gözden geçiren iş sahibinin bir ayıp tespit etmesi halinde bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmesi gerektiği belirtilmiştir. Burada bildirmesi gerekli ayıp açık ayıptır. Açık ayıp, eserin teslim alınmasıyla açıkça görülebilen ya da uygun bir muayeneyle görülebilen ayıpken bunun dışında kalan diğer ayıplar ise gizli ayıptır. Gizli ayıplar zaman içerisinde eser kullanıldıkça ortaya çıkan ayıplardır. Konuya ilişkin TBK’nın 477. maddesinde ayıbın gizli olması durumunda bildirim yükümlülüğüne yer verilmiştir. TBK’nın 477. maddesinin son fikrasına göre, eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa iş sahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır; bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır. Buradaki “gecikmeksizin”den kasıt makul bir süredir. Eseri muayene ve bildirim yükümlülüğünün hiç veya süresinde yerine getirilmemesinin sonucu TBK mad. 477/f.2 gereğince eserin kabul edilmiş sayılmasıdır. Bu durumda iş sahibi yüklenicinin ayıptan doğan sorumluluğuna gidemeyecek, yüklenicinin sorumluluğu ortadan kalkacaktır.
Dava konusu uyuşmazlıkta davalı tarafından eserdeki ayıbın gizli ayıp olduğu belirtilmektedir. Ancak bilirkişi tarafından ayıplı olduğu iddia edilen ürünler üzerinde yerinde inceleme yapılmış davalı uhdesinde olduğu anlaşılan ayıplı ürünlerden incelemeye sadece iki ürün sunulmuş olup, yapılan incelemede ise ayıba konu ürünün yaka kısmına yapışmış olan taşların elle kuvvetli bir şekilde çekilince yerinde koparak çıktığından ayıplı olduğu ancak bu ayıbın basit bir muayene ile anlaşılabilecek açık ayıp olduğu sadece iki adet üründe yapılan inceleme ile davacının taş yapıştırma işlemi yaptığı ürünlerin ayıplı olduğu sonucuna varılamayacağı, davalının davacının teslim ettiği ürünlerde yapılan işlemlerin yani yapıştırılan parçaların çekince sökülüp sökülmediğini kontrol etmesi veya yıkayarak yapışmış parçaların kopup kopmadığını test etmesi gerektiği ancak davalı tarafça bu işlemlerin yapılmadığı gibi davalının ayıplı olduğunu iddia ettiği ürünlerle ilgili davalıya ayıp ihbarında da bulunmadığı, davalının ayıp ihbarına ilişkin mail yazışmalarının dava dışı davalı müşterisi — firması tarafından davalıya gönderilen mail olduğu, ve yine dava dışı —– tarafından yaptırılan laboratuvar test sonuçlarının da davacı tarafından yapıldığı iddia olunan üç adet ürün üzerinde yıkama işlemi yapılmak suretiyle test yapılarak ayıplı olduğunun rapor edildiği, bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi bu miktarda ayıp çıkmasının tekstilde kabul edilebilir fire kapsamında olduğu, davalının ayıplı olduğunu iddia ettiği ürünlerin tamamını bilirkişi incelemesine sunmadığı ve üçüncü bir kişiye ikinci kalite olarak gönderdiğini iddia ettiği davacı ürünleri üzerinde bir inceleme muayene veya bilirkişiden rapor almadığı bu hali ile davalının ürünlerin gizli ayıplı olduğu iddiasını ve davacıya ayıp ihbarında bulunduğu iddiasını ispatlayamadığı, tarafların ticari defter ve kayıtlarına göre davacının davalıdan— alacaklı olduğu, davacı her ne kadar takip talebinde takip öncesi — işlemiş faiz talep etmiş ise de temerrüt ihtarının davalıya tebliğ tarihi ile verilen üç günlük süre sonunda davalının temerrüdünün— tarihinde gerçekleştiği ve temerrüt tarihinden takip tarihine kadar işlemiş faiz tutarının — olduğu, tarafların tacir olması nedeni ile alacağa avans faizi uygulanması gerektiği, alacağın faturaya dayalı likit, bilinir ve belirlenebilir olması nedeni ile icra ve inkar tazminatı hüküm ve koşullarının oluştuğu sonuç ve vicdani kanaatine varılarak davanın asıl alacak yönünden kabulüne, işlemiş faiz yönünden ise kısmen kabulü kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda belirtildiği gibi;
1.Davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile; davalının —- sayılı dosyasına vaki itirazın — asıl alacak ve —- işlemiş faiz yönünden iptaline, takibin bu tutarlar üzerinden devamına,
2-Asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına,
3-Hükmolunan asıl alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Harçlar kanunu gereğince kabul edilen değer üzerinden alınması gereken toplam 6.015,19 -TL harçtan daha önceden peşin ve tamamlama harcı olarak ödenen 1.074,84 TL harç düşüldükten sonra eksik kalan 4.940,35 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiginden A.A.Ü.T (madde-13 İkinci Kısım İkinci Bülüm) göre hesaplanan 12.247,44 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiginden A.A.Ü.T (madde-13 İkinci Kısım İkinci Bülüm) göre hesaplanan 85,30 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvuru harcı, 1.060,29 TL peşin harç, 7,80 vekalet harcı, 14,55 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 1.137,04 TL harcın kabul red oranı dikkate alınarak 1.125,66 TL lik kısmının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan tebligat, bilirkişi, posta ve diğer masraflar olmak üzere toplam 2.523,60 TL yargılama giderinin kabul red oranı dikkate alınarak 2.498,36 TL lik kısmının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin ise davacı üzerinden bırakılmasına,
9-Davalı tarafından yapılan 2.000,00 TL bilirkişi ücretinin kabul red oranı dikkate alınarak 20,00 TL ‘lik kısmının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
11-6325 Sayılı Yasa’ nın 18/A maddesinin 11 ve 13. Fıkraları uyarınca zorunlu arabuluculuk nedeniyle arabulucuya hazine tarafından ödenen 1.320,00 TL’ nin davanın kısmen kabul kısmen ret oranına göre hesap edilen 1.306,80 TL’sinin davalıdan alınarak, 13,20 TL’ sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile ——- Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 31/05/2022