Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/413 E. 2021/717 K. 12.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/413 Esas
KARAR NO: 2021/717
DAVA: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ: 30/09/2020
KARAR TARİHİ : 12/10/2021
DAVA:Davacı vekili Mahkememize sunduğu —- tarihli ve aynı tarihte harçlandırdığı dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin—– olduğu, —– dağıtımı alanlarında faaliyet göstermekte olduğu, davacı tarafın, davalı şirketin kuruluş tarihi olan — yılından bu yana —–ortağı olduğu, davacının ortaklığın başladığı tarihten bu güne kadar şirketin iş ve işleyişine ilişkin diğer ortak —— hususlardaki itimad nedeniyle güvendiği, davalı şirket ile ticari bağını koparmamak amacıyla düzenli olarak muhasebesel hususlarda raporlama talep ettiği ve kontrolü sağladığı, duyulan güven sebebiyle kendisine bildirilen gelir-gider hesaplarını detaylı bir şekilde sorgulamadığı, ancak davalı şirkete ilişkin hesaplarda ve raporlarda tutarsızlıklar tespit ettiği, şirket cirosu ve hesaplarına ilişkin davalı şirkete ve şirkete bağlı çalışan muhasebecilerden detaylı bilgi talep ettiğinde bilgiye ulaşamadığı, davacı tarafın kanuni hakkı olan kar dağılımının yasal mevzuat kapsamında ve şirket esas sözleşmesine uygun bir şekilde yapılmadığı, muhasebesel hususlarla ilgilenen şirket ortağı——her hangi bir finansal yıla ilişkin kar payı ödemesini davacıya yapmamış olduğu, şirketin cirosu konusunda davacı tarafa gerçeğe aykırı bilgi verildiği, davacının davalı şirkette bulunan payının değerinin kasıtlı ve kötü niyetli olarak gerçek değerinden düşük gösterildiği, net karın düşük gösterilmesi vasıtasıyla şirket değerinin ve dolayısıyla ortaklara dağıtılacak kar paylarının düşük gösterilmesine yönelik işlemlerin yapıldığı ve bunun davacı tarafından fark edildiği, davalı şirketin —— işletmeler ile çalışmakta olduğu belirli seviyede satış yapılması durumunda ikramiyeler niteliğinde ödemeler yaptığı, bu da davalı şirketin marka değerini kanıtlar nitelikte olduğu, davalı şirket tarafından söz konusu markalardan yapılan satış karşılığı ödemelerin alındığı ve yapılan sözleşmeler ile edinilen gelirlerin hiçbir suretle davacı tarafa bildirilmediği ve kazançtan—- engellendiği, davalı şirket ortağı —– daha uyguna bulabilmesine rağmen ——haksız menfaat elde etmek için davalı şirketi kendi şirketinden ürün satın almaya mecbur bıraktığı, bu hususta davacıya her hangi bir söz hakkı verilmediği, bu nedenle davalı şirket ortağı —- yetkilisi/ortağı olduğu şirketlerin sorgulanarak davalı şirkete bu şirketler tarafından yapılan satışların piyasa değerine kıyasla değerlendirilmesi gerektiği, —- gösterilip takip eden aylarda düzenli olarak artan seviyelerde zarar beyan edilmiş ve —- ani bir değişi, klikle kar elde edilmiş gibi gösterildiği, yani davacı tarafa bildirilen aylık raporlarda tutarsızlıklar olduğu, —–ait karın yalnızca sayı olarak verildiği, şirketin faaliyet alanı dikkate alındığında şirket tarafından tedarik edilmesi mutlak ham madde ve gıda malzemelerine ait bir maliyet hesabının finansal tabloda ortaya konulmadığı, tek kalem halinde muğlak şekilde belirtilmiş olduğu, dolayısıyla davalı şirket tarafından görünüşte doğru bir kar hesabı yapıldığı algısı yaratılarak davacı tarafa kasten gerçeğe aykırı bilgi verildiği, kalem kalem yapılan masraf beyanlarının bir birini tutmadığı,—– yayılan bir yılın finansal tablosu hazırlanırken alınan ürünlere ilişkin maliyet kalemlerinin de açık ve anlaşılır bir şekilde ortaya konulması gerektiği, davalı şirket yetkililerince mevzuata ve somut verilere aykırı bir finansal tablo düzenleyerek davacı tarafa sunmuş oldukları, davacı tarafın ortağı olduğu davalı şirketin iç işlerinden ve ticari ilişkilerinden kasten uzak tutulmuş, kurucu ortaklarından olduğu davalı şirketteki yasal hakkı olan ödemelerden mahrum bırakılmış, davalı şirkette bulunan payının değerinin şirket ortağı ve yetkililerince kasten düşürülmesi sebebiyle mağdur duruma düşürülmüş olduğu, davalı şirket içerisinde kasten cirolarla oynanarak davacı tarafın pay değerinin kasten düşük gösterilmesi sebebiyle, davalı tarafından davacıyı mağdur edecek bir işlem yapılmasının önlenmesi adına, şirket adına kayıtlı tüm mal varlığına İhtiyati Tedbir konulması gerektiği ve talep edildiği, davacının davalı şirket tarafından ciroyla oynanması suretiyle karın düşük gösterilmesi sonucunda şirket esas sözleşmesinin —– paylarının gerçek değeri üzerinden hesaplanması gerektiği ve talep edildiği, bütün bu olumsuzluklar şirket ortakları arasındaki güven ilişkisini sona erdirdiği ve sürekli güvensizlik ortamı oluşturduğu ve davacı tarafın ortaklıktan çıkması için haklı sebeplerin oluşmuş olduğu, zira davacı tarafın—— uyarınca şirket ortağı olması dolayısıyla hak kazanmış olduğu kazancından hileli davranışlarla mahrum bırakılmış olduğu, şirket işleyişi açısından olamazsa olmaz sayılan şahsi ve ticari güven ilişkisinin tamamen ortadan kalktığı, bu sebeple davacı bakımından ortaklıktan çıkma hakkının kullanılmasının tek çözüm yolu haline geldiğini, davanın kabulü ile; davacı tarafın telafisi güç ve imkânsız zararlarının engellenmesi maksadıyla öncelikle mahkemece davalı şirketin tüm mal varlığı üzerine ivedilikle İhtiyati Tedbir konulmasına, davacı tarafın davalı şirketten haklı sebeple çıkmasına, Mahkemece yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile davacı tarafın davalı şirkette bulunan ortaklık payının ve davacı tarafa ödemesi gereken —- kar payının reel değerinin ve tüm yargılama giderleri ile ücret-i vekâletin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesi arz ve talep edilmektedir.
Davacı vekili —- tarihli dilekçede davacı tarafla sulh olunduğu, karşı tarafça davadan feragat edildiğine dair ibraname imzalandığını, davanın konusuz kalması nedeniyle reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücreti talebi bulunmadığını beyan etmiştir.
Davacı vekili —-tarihli duruşmada/esas hakkındaki beyanında; davadan feragat ettikleri, talepleri doğrultusunda işlemlerin yapılmasını talep etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili Mahkememize sunduğu —- havale tarihli cevap dilekçesinde özetle: huzurdaki davanın usulen dinlenemeyeceği gibi esas yönünden de redde mahküm olduğu, huzurdaki davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu, taraflar arasında bu yönde bir arabuluculuk görüşmesinin yapılmamış olduğu, —– maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce —– başvurulmuş olması dava şartıdır…”hükmü uyarınca —- başvurulması dava şartı haline getirilmiş olduğu, iş bu davanın da anılan madde hükmü gereği arabuluculuğa tabi olduğunun tartışmasız olduğu, ——çıkma ve çıkma payının ödenmesi istemine ilişkin olup, çıkma payının ödenmesi istemi nedeniyle ticari bir alacak davası niteliğini haiz olduğu, ayrıca uyuşmazlığın tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bir işleme ilişkin olduğu, dolayısıyla bu davada arabuluculuğa başvurmuş olmanın bir dava şartı olarak kabul edilmesi gerektiği,..” kararı emsal alındığında, anılan nedenlerle zorunlu arabuluculuğa tabi huzurdaki davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi gerektiği, davalı şirketin kanunun ve ticari örfün kendisine yükümlediği sorumlulukları yerine getirmekte olduğu, iddia edildiği gibi usulsüz işlemlerin yapılmadığı, davacının da bizzat uzun zamandır bu sektörde olduğu, davalı şirketin kurucu ortağı olarak piyasayı, kar marjını, karşılaşılan maddi ve manevi zorlukları bildiği, bu nedenle kendisinin şirket işleyişi hakkında bilgilendirilmediği, yanıltıldığı yada kasten kandırıldığı iddialarının gerçeği yansıtmadığı, davacı tarafın iddia ettiği gibi şirket cirosu ile pay değerinin düşük yada yüksek gösterilmesi diye bir durum gerek muhasebesel ilkeler gerekse hukuken mümkün olamayacağı, davacının davalı şirketin kurucu ortağı olduğu, başlangıçta——- sahip olduğu, geçen yıllarda ortakların uyumlu çalışması devam ettiğinden davacının hisse alımı yaparak ortaklığını —– çıkarttığı, taktir edileceği üzere, ortaklar arasında sorunlar yada şirkette usulsüzlükler varsa bunlar bir süre devam ediyor ise hisse devir tarihi olan —–olduğu nazara alındığında gerek ortaklar arasında gerekse davacı ile şirket arasında bir sorunun olmadığının anlaşılacağı, davacının davalı şirketten kar payı yada başka bir ad altında her hangi bir alacağının bulunmadığı, şirketten para çekenin bizzat davacı tarafın olduğu ve borcunu ödemediği, davacının iddialarının ciddiyetten uzak, husumet yöneltmekten başka amacı olmayan, somut belge içermeyen iddialar olduğundan davacı talebi olan şirket mal varlığı üzerine tedbir konulması talebinin de kabul edilebilir olmadığı ifade ettiğini, davacının haksız davasının öncelikle usulden reddine, Mahkeme aksi kanaatte ise esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili hüküm duruşmasına katılmamıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE KANAAT :
Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir(HMK m.307). Feragat, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabileceği gibi, hüküm ifade edebilmesi de karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir, ancak feragat kayıtsız ve şartsız olmalıdır(HMK m.309). Feragat, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir(HMK m.310) ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur(HMK m.311).
Vekilin davadan feragat etmesi halinde, bu konuda vekaletnamesinde özel yetki bulunmalıdır(HMK m.74).
Feragat beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir(HMK m.312).
Yargı yetkisini, Anayasanın 9. Maddesine göre, Türk Milleti adına kullanan Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda(Ay. m.141); toplanan deliller, feragat, sulh protokolü, iddia ve savunmalar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı taraf dilekçe ile kayıtsız ve şartsız olarak yargılama sırasında davasından feragat ettiğini bildirdiğinden, feragat beyanının yasal şartları taşıdığı sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
1-Davanın feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Harçlar yasası gereğince, alınması gereken 39,53 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 54,40 TL’den mahsubu ile fazla alınan 14,87 TL’nin davacı tarafa iadesine,
3-Davalı tarafın talebi bulunmadığından vekalet ücreti hususunda karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Yatırılan avanstan kullanılan kısmın mahsubu ile bakiye kısmın kararın kesinleşmesi ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğerlerinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile ———- Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf yoluna başvuru konusu edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, istinaf yoluna başvurulmasının İİK’nın 36. maddesi saklı kalmak kaydıyla kararın icrasını durdurmayacağı, süresi içerisinde karara karşı istinaf yoluna başvurulmaması halinde hükmün kesin hüküm ve kesin delil oluşturacağı açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/10/2021