Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/330 E. 2022/918 K. 21.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/330
KARAR NO : 2022/918

DAVA : Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
DAVA TARİHİ : 29/08/2020
KARAR TARİHİ : 21/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili 29/08/2020 tevzi tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin —-uyruklu olduğunu, ticari faaliyetlerde bulunmak maksadıyla içerisinde davalının da bulunduğu diğer kurucular ile gerekli işlemlere başladığını, aralarındaki ticari güvene istinaden müvekkili ile diğer yabancı uyruklu kurucular tarafından davalıya şirket kuruluşuna dair süreli vekalet verildiğini, akabinde müvekkilinin müdür konumunda bulunduğu şirkete ait banka hesabından olağan dışı nitelikte hesap hareketlikleri, davalının sebepsiz para çekimleri ve özellikle sabit bir —– üzerinden nakit para çekildiğinin tespit edildiğini, para akışının izlendiği dönemde şirketin mali kontrolünün davalıda bulunduğunu, davalının şirkete ait banka hesabından kendi şahsi malvarlığına aktarım yaptığının dosyaya sunulan hesap özetleri ile de sabit olduğunu, 26.03.2019 tarihinde düzenlenen şirket esas sözleşmesiyle şirketin işleri ve işlemlerinin genel kurul tarafından seçilecek bir veya birkaç müdür tarafından yönetileceğinin kararlaştırıldığını, ilk 20 yıl için aralanında davalı ile davacının da bulunduğu 3 müdürün şirketi münferiden temsile yetkili olacak biçimde seçildiğini, TTK m. 623/3 hükmü gereğince şirket müdürlerinin şirketin işleri ve işlemleri için genel yetkili kimseler olduğunu, şirketin işleyişi ve mali kontrolü noktasında oldukça geniş yetkilere sahip olduklarını, müvekkili ile davalının da kurucuları ve müdürleri arasında bulunduğu —– şirkete ilişkin mali kontrolün ve gelir gider dengesinin sağlanabilmesi amacı ile şirket adına——bünyesinde hesap açıldığını, ilk olarak 31.05.2019 tarihinde davacı tarafından şirket hesabına yatırılmış 31.000,00TL paranın davalı tarafından yetkili sıfatıyla çekildiğini, yine davacı tarafından 20.06.2019 tarihinde şirket hesabına yatırılan 20.000,00 TL’nin de davalı tarafından doğrudan çekildiğini, hesap özetleri incelendiğinde davalının adının açıkça yer aldığını ve “ —— yetkilisine ödenen” başlığı ile belirli periyoda bağlı olmaksızın davalı tarafından sürekli biçimde kendi şahsi mal varlığına aktarım yapıldığını, davalı tarafından şirkete ait banka hesabından toplam 286.350,00 TL para çekildiğini ve şahsi mal varlığına aktarıldığını, zaten 300.000,00 TL sermaye ile kurulmuş——- şirketin banka hesabından davalı tarafından 286.350,00 TL para çekilmiş olmasının tek başına dahi davalının esas sözleşme ve TTK ile kendisine tanınan yönetim yetkisinin dürüstlük kuralı ve özen yükümlülüğü ile çizilen sınırlara aykırı kullandığını bariz biçimde ortaya koyduğunu, TTK m. 630/2 düzenlemesi doğrultusunda davalının şirket müdürlüğünden azli için gereken şartların sağlandığını, bu nedenle davalımı şirket müdürlüğünden azlinin şirketin menfaati için zorunlu hale geldiğini belirterek davanın kabulü ile yapılacak yargılama sonunda davalının şirket müdürlüğü görevinden azline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili 26/01/2022 havale tarihli beyan dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddiaların tümüyle gerçeğe aykırı olduğunu, müvekkilinin 2019 yılına kadar dava konusu şirket merkezinin hemen yanında yer alan adreste şahsına ait —— isimli işletmesi ile faaliyette bulunurken davacının müvekkiline gelerek ortak bir işyeri kurmak istediğini, kuracakları bu işyerine maddi ve manevi olarak çok büyük destek vereceğini söyleyerek müvekkilini ikna ettiğini, bunun üzerine davacının 2 oğlu ve kardeşi ile müvekkili ve babasının ortağı olduğu —— kurduklarını, davacının ve diğer ortakların iyi niyetli olduğunu düşünen müvekkilinin şahsına ait ——- isimli işletmesindeki—— yeni kurulan şirkete devrettiğini, bu sırada davacı, kardeşi ve çocuklarının şirket kuruluş sermaye borcunu ödemediklerini, adı geçen şahısların defalarca ——Devleti hükümetinden kaynaklı olarak para transferinin gerçekleşemediğini söyleyerek müvekkilini sürekli olarak oyaladığını, bunun üzerine yeni kurulan şirketin gereksinimleri çerçevesinde alınacak olan yeni makinalar ve asit havuzlarının müvekkilinin şahsi parasıyla satın alındığını, bu süreçte davacının kardeşi ve çocuklarının para göndermemesi nedeniyle ve bazı ürünlerin oldukça pahalı olması nedeniyle müvekkilinin bazı ürünleri 2.el olarak faturasız almak zorunda kaldığını, faturalı ürünlerin şirket kayıtlarında görüldüğünü, bu süreçte şirket için alınan tüm Makine ve ekipmanlar ile şirket için yapılan tüm harcamaların şirketin parası olmadığı için müvekkilinin şahsi hesabından yapıldığını, müvekkilinin ekonomisinin sarsıldığı için işyerinin faaliyetine devam edebilmesi adına müvekkilinin babası ve şirket ortağı——-30.000,00 TL ihtiyaç kredisi çekerek şirketin ihtiyaçları için kullanılmasının sağlandığını, kira sözleşmesinin müvekkili adına yapıldığını, söz konusu kira sözleşmesinde davacının da müvekkilinin kefili olduğunu, kira bedellerinin de müvekkilinin şahsi hesabından ödendiğini, yine işyerine ait tüm elektrik, su, telefon ve internet faturalarının davacının talebi ile müvekkili adına yapıldığını, ödemelerin de müvekkilinin şahsi hesabından yapıldığını, davacının ve diğer yabancı ortakların borçlarını ödemek için —–para transferi yapamadıklarını, ancak ——-31.000,00TL temin etiklerini ve şirket sermaye borçlarını ödeyebilmek için banka kanalıyla giriş çıkış yaparak ödeme yapmak istediklerini söylediklerini, müvekkilinin de iyiniyetli olarak adı geçen şahısların kısa süre içeresinde —— para transfer edebileceklerini düşündüğü için bu teklifi kabul ettiğini, bunun üzerine önce davacının abisi ve şirket ortağı olan —— şirkete olan sermaye borcunun bir kısmı için 31.05.2019 tarihine şirket hesabına 31.000,00 TL yatırdığını ve aynı anda şirket vekaleti müvekkilinde olduğu için müvekkili tarafından çekilerek kendisine iade edildiğini, daha sonra ise——bu paranın 20.000 TL’sini alan davacının 20.06.2019 tarihinde şirket hesabına 20.000,00 ‘T’L’yi yatırdığını ve aynı anda şirket vekaleti müvekkilinde olduğu için müvekkili tarafından çekilerek kendisine iade edildiğini, öle yandan dava dilekçesinde zikredilen 24.06.2019 ile 19.06.2020 tarihleri arasında banka hesabından çekildiği ileri sürülen paraların kesinlikle müvekkili tarafından çekilmediğini, öte yandan şirketin faaliyet gösterdiği adresteki kira bedelleri ile ilgili mülk sahibinin müvekkili ve kefil sıfatıyla davacı afeyhine—— Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, bunun üzerine müvekkilinin kira sözleşmesinin kendi adına yapılmış olmasından dolayı şirket borcu olmasına rağmen söz konusu icra takibinin durdurulması için babası ile birlikte mülk sahibine şahsi olarak verdikleri 24.000 TL’lik senetle borçlandıklarını, ayrıca kira borçlarının kalan kısmının ödenmesi için müvekkilinin babası —— 10.000 TL’lik kredi çektiğini, öte yandan davacının iş bu davayı açmadan önce şirket muhasebecisi —– ile görüşerek “—– söyle bize 286.000 TL versin biz şirketten bir şey istemiyoruz. Her şey onun olsun. Borçları da kendisi ödesin aksi halde dava açıp onu ekmeğe muhtaç ederim” dediğini, davacının bu beyanının bile davacının kardeşinin ve çocuklarının şirket kuruluşundan bu yana planlı olarak hareket ettiklerini ve müvekkilini dolandırmak kastıyla hareket ettiklerini beyanla haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEERKÇE:
Dava, TTK 630/2 maddesi uyarınca davalının, dava dışı——yönetim hakkının ve temsil yetkisinin kaldırılması istemine ilişkindir.Tarafların tüm delilleri celbolunarak dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.Davacı tarafça dava açılırken davalının şirket yönetimindeki temsil yetkisinin kaldırılarak yönetici kayyımı atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebi mahkememizce kısmen kabul edilerek HMK 389 vd.maddeleri uyarınca 12.11.2020 tarihli ara karar ile tarafların ortağı ve yetkilisi oldukları dava dışı —– denetim ve onay kayyımı atanmış ise de takdir edilen kayyım ücreti yatırılmadığından tedbir kararı uygulanamamıştır.Tarafların ortağı ve yetkilisi oldukları dava dışı ——-ticaret sicil dosyasının celbolunarak yapılan incelenmesinde; şirketin ana sözleşmesinin 26.03.2019 tarihinde sicile tescil edilerek kurulduğu, şirketin kurucu ortaklarının davacı ile davalı ile birlikte dava dışı ——olmak üzere 6 ortak tarafından kurulduğu, şirketin amaç ve konusunun ana sözleşmenin üçüncü maddesinde; “Her türlü ——, ithalat ve ihracat ile ilgili ticaretlerini yapmak yaptırmak.” şeklinde düzenlendiği, şirketin idaresinin ana sözleşmenin yedinci maddesinde; ” şirketin işleri ve işlemleri genel kurul tarafından seçilecek bir veya bir kaç müdür tarafından yürütülür. İlk 20 yıl için .——müdür olarak seçilmiştir. Yetki şekli münferiden temsile yetkilidir.” şeklinde düzenlendiği, davalı ile birlikte davacının ve dava dışı olan —— şirketi münferiden imza ile temsile yetkili olduğu, ana sözleşmenin tescilinden başka —– kaydı yapılmış bir kararın bulunmadığı tespit edilmiştir.Davacı kendisi ile birlikte davalının da kurucu ve müdürü olduğu şirket adına——Bünyesinde hesap açıldığını, ilk olarak 31.05.2019 tarihinde kendisi tarafından şirket hesabına yatırılan paranın davalı tarafından yetkili sıfatı ile çekildiğini, 20.06.2019 tarihinde tekrar şirket hesabına kendisi tarafından yatırılan 20.000 TL’nin davalı tarafından çekildiğini, bu şekilde davalı tarafından sürekli şirkete ait banka hesabından toplam 286.350 TL para çekildiğini ve şahsi mal varlığına aktarıldığını belirterek bu durumun davalının ana sözleşme ve TTK ile kendisine tanınan yönetim yetkisinin dürüstlük kuralı ve özen yükümlülüğü ile çizilen sınırlara aykırı kullandığını belirterek davalının şirket müdürlüğünden azlini talep ederken, davalı taraf savunmasında şirketin faaliyetlerinin kendi çabaları ile yürütüldüğünü, davacı tarafından iddiaya konu edilen 31.05.2019 tarihinde şirket hesabına yatırılan paranın davacının abisi olan diğer ortak——şirkete olan sermaye borcunun bir kısmının ödenmesine ilişkin olduğunu, 24.06.2019 ile 19.06.2020 tarihleri arasında banka hesabından para çekmediğini, hatta şirketin faaliyetinin yürütüldüğü adresteki iş yerinin kira bedelleri ödenememesi nedeniyle kendisi aleyhine mülk sahibi tarafından icra takibi başlatıldığını, takibin durdurulması için senet vermek suretiyle mülk sahibine senet verdiğini ve diğer ortak olup kendisinin babası olan —— tarafından kredi çekilerek ödendiğini savunmuştur.
İddia ve savunmaların tespiti yönünden dava dışı şirketin ticari defter, kayıt ve dayanak belgelerinin incelenmesi yönünden mahkememizce karar verilmiş ise de, şirketin yöneticisi olan davacı ve davalı tarafından ticari defter, kayıt ve dayanak belgeler incelemeye sunulmamıştır. Davacı taraf ticari defter, kayıt ve dayanak belgelerin davalının hakimiyetinde olduğunu belirtmiş ise de, şirket yöneticisi olarak gerek ticari defter, kayıt ve dayanak belgelerin kendisi tarafından incelenmesi yönünden Ticaret Kanununda kendisine tanınan yasal hakları kullandığına, buna rağmen ticari defter kayıt ve dayanak belgelerine ulaşamadığına ilişkin bir delil sunamamıştır.
6102 sayılı TTK.nun 630’ncu maddesi; “(1) Genel kurul, müdürü veya müdürleri görevden alabilir, yönetim hakkını ve temsil yetkisini sınırlayabilir. (2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. (3) Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur. (4) Görevden alınan yöneticinin tazminat hakları saklıdır.” şeklinde düzenlenmiştir. Şirket müdürünün azli konusunda genel kurulda karar alabilmek olanaklıdır. Karar alınması olanaklı olmadığı takdirde mahkemeden bu konuda talepte bulunulması gerekmektedir. 6102 sayılı TTK.nun 630/2 ve 639/3 maddesi ile——- şirket müdürünün azli hususunda başvuru hakkı düzenlenmiştir. Her ortak haklı sebeplerin varlığında yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. Yöneticinin özenle bağlılık yükümlüğü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul edilir. İş bu yasal düzenleme uyarınca her ortak haklı nedenlerin varlığı halinde limited şirket yöneticilerinin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını mahkemeden talep edebilirler. Haklı sebep genel olarak sürekli edimli bir hukuki ilişkinin devamını çekilmez kılan sebep olarak tanımlanmaktır. Öte yandan sınırlayıcı olmamakla birlikte azil bakımından haklı sebep TTK.nun 630/3 maddesinde; “Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur. ” şeklinde düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemece her somut olayın özelliğine göre açıklanan biçimde azil için haklı nedenlerin oluşup oluşmadığı değerlendirilmelidir. ——şirket müdürlerinin azli davasında haklı sebebin varlığının davacı tarafça ispatlanması gerekmektedir. Azil davasının açılabilmesi için azli isteyen davacının şirket ortağı olması gerekir ki uyuşmazlıkta davacı şirketin ortağı olduğu gibi davalı dışında münferit imza ile şirketi temsil ve ilzama yetkili müdürüdür. Dolayısıyla davacının aktif husumet ehliyeti mevcuttur.
Yapılan yargılama sonucunda, dosya kapsamındaki deliller, alınan bilirkişi raporları, şirketin ticaret sicil dosyası birlikte değerlendirildiğinde; davacının kendisinin de yetkilisi olduğu şirketin ticari defter, kayıt ve dayanak belgeleri iddialar doğrultusunda incelenemediği, dolayısıyla davalı şirket müdürünün azli için gerekli için haklı sebeplerin oluştuğu yönünde davacı tarafça ispat yükümlülüğünün yerine getirilemediği, bu nedenle aşağıdaki şekilde davanın reddi gerektiği vicdani kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
1.Davanın REDDİNE,
2-Başlangıçta peşin olarak alınan 54,40 TL harcın alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan mahsubu ile eksik kalan 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafın yargılama sırasında yapmış olduğu masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan ——davacı taraftan alınarak davalıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacı tarafa iadesine,Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile ——Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.