Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/201 E. 2021/332 K. 21.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/201
KARAR NO : 2021/332

DAVA : Sözleşmenin Uyarlanması
DAVA TARİHİ : 13/12/2019
KARAR TARİHİ : 21/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili 13/12/2019 tevzi tarihli dava dilekçesiyle özetle; davacı müvekkili şirket ile davalı şirket arasında —– —- imzalandığını, davalı şirketin ilgili sözleşmeler gereğince alacaklı olduğunu iddia ederek müvekkili olan şirket aleyhine— sayılı icra dosyası üzerinden icra takibi başlattığını, davacı müvekkilinin kendisine karşı başlatılan haksız ve hukuka aykırı icra takibine itiraz ettiğini ve müvekkilinin icra takibine itirazı üzerine davalı şirketin —esas sayılı dosyası üzerinden itirazın iptali davası açtığını ve söz konusu yargılamanın halen devam ettiğini, taraflar arasında görülmekte olan —-esas sayılı dosyasının — bağlanamadığını ve 4 defa bilirkişi incelemesine gittiğini, bu davanın bu kadar uzamasının müvekkilinin zararını arttırdığını, uyuşmazlıkta kimin ne kadar tutarda alacaklı olduğunun davayı açma tarihinde henüz tespit edilemediğini, uyuşmazlıkta kimin kimden ne kadar tutarda alacaklı olduğunun dava açma tarihine kadar tespit edilemediğini, borç miktarının henüz belli olmadığını, yargılama sonucunda davacı müvekkili aleyhine ortaya çıkacak olan bedeli ödeme mecburiyetinin kaldırılmasının TBK.138 hükmü uyarınca uygun olacağını, davalı tarafa en kötü ihtimal ödenmesi muhtemel bedeli bedeli ödeme yükümlülüklerinin kaldırılması, bunun mümkün olmaması halinde ise sözleşmenin imzalandığı tarihteki — kuruna uyarlanması amacıyla mahkemeye başvurduklarını,— sayısı ile açılan haksız, hukuka ve hakkaniyete aykırı bir dava olduğunu, davacı müvekkili şirketin, tarafların imzalamış olduğu—– Sözleşmesi gereği yapması gereken ödemeleri zamanında yapmaya çalıştığını, karşı tarafın işi geç teslim etmesi sebebiyle taraflar arasında uyuşmazlık çıktığını, anlaşmaya varılamadığını ve başka uyuşmazlıkların da doğmasına sebep olduğunu, tarafların — imzalamasından—kurallarında ortaya çıkan olumsuz – olağanüstü gelişmeleri tarafların görmesinin mümkün olmadığını,—– sözleşmenin kurulmasından iki sene sonra piyasadaki olumsuz olağanüstü değişikliğin taraflar açısından ——- düzeyinde olduğunu, —– olduğunu,——— bu durumun tek başına——–olduğunun tartışmasız olduğunu, durum böyle iken davaya konu olayda gerek —–sebebiyle davacı müvekkili şirket açısından düşünülebilecek ——ortaya çıktığını, müvekkilinin sonradan —- yaparken öngörmesinin mümkün olmadığını, —kurundaki fırlamaların sözleşmenin tarafları arasındaki edim dengesini aşırı derecede bozduğunu, müvekkilinin bu duruma rağmen ödemelerini zamanında yapmaya çalıştığını, davalı şirketin işi geç teslim etmesinden sebep taraflar arasında uyuşmazlık çıktığını, söz konusu uyuşmazlığın müvekkili şirketin kendisinin çıkarmadığını, işi geç teslim eden ve uyuşmazlığın doğmasına sebebiyet veren davalı tarafın kendisi olduğunu, davalı şirketin—-dosyasına konu ettiği alacağının bugünkü ödeme koşullarında talep etmesinin müvekkili şirket açısından ağır ekonomik zararlara yol açacağını, bu durumda TBK.nun 138.madde hükmünün “çekilmezlik” şartının da olayda gerçekleştiğinin tartışmasız olduğunu, Yüksek Mahkemenin de bu yönde kararlar verdiğini, sözleşme dengesini bozan olayın meydana gelmesinde davacı müvekkili şirketin kusuru bulunmadığını, “Uyarlama isteyenin öngörülemez güçlüğe kendi kusuruyla sebep olmuş bulunmaması” şartının da iş bu davada gerçekleştiğini, davalı şirketin sözleşmelere konu işin yapımında kullandığ—cinsinden davacı müvekkili şirketçe ödendiğini, davalı tarafın talep konusu işçilik alacağına ilişkin olduğunu, bu tutarın— üzerinden talep edilmesinin kanuna ve hakkaniyete uygun olmadığını, TBK.nun 138 maddesine göre aşırı ifa güçlüğünün şartları gerçekleşmemişse, bu duruma düşen taraf uyarlama mümkün görülmüyorsa sözleşmeyi sona erdirebileceğini, sona erdirmenin de ani edimli sözleşmelerde sözleşmeden dönme (geçmişe etkili) sürekli sözleşmelerde fesih (ileriye etkili) olacağını, davaya konu uyuşmazlıktaki sözleşme ilişkininin ani bir sözleşme ilişkisi olduğunu, davaya konu olayda müvekkili şirket lehine uyarlama yapılması suretiyle ilişkinin kurtulmasının mümkün olduğunu belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak ve davayı kabul anlamına gelmemek kaydı ile — sayılı dosyası üzerinden görülmekte olan dava sonucunda ön kötü ihtimalle davacı müvekkili aleyhine hükmedilecek bedeli ödeme yükümlülüğünün kaldırılmasını, mümkün olmaması halinde ise sözleşmenin imzalandığı tarihteki dolar kuruna uyarlanmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili 11/02/2020 havale tarihli davaya ilişkin beyanlarımızın sunulması konulu dilekçesinde özetle; davacının,— ortaya çıkan olumsuz gelişmelerin öngörülebilir bir durum olmadığı yönündeki iddiaları her türlü dayanaktan yoksun olduğunu, basiretli bir tacirin, ekonomik krizlerin ve kur değişimlerinin sık yaşandığı ülkemizde,—- yaşanacağını öngörememesi kabul edilebilir bir izahat kesinlikle olmadığını– ve ilgili dairelerce verilen kararlarda da, basiretli bir tacirin ülkemizdeki kur değişimlerini öngörememesinin kabul edilebilir bir durum olmadığı açıkça ortaya koyduğunu, Yargıtayın belirttiği, basiretli bir tacirin — öngörememesinin mümkün olmadığını kabul ettiği görüşe karşılık, davacı şirketin dava dilekçesinde şimdiye kadar — yaşanan tüm ekonomik zorluklara, döviz artışlarına—- — krizlere değinmesine rağmen, sözleşmeyi dolar üzerinden yapmış olması basiretli bir tacirden beklenen özeni göstermediklerini ve dolayısı ile öngörülemezlik unsurunun oluşmadığını, bu doğrultuda uyarlama talebinde haksız olduklarını da açık bir şekilde ortaya koymakta olduğunu, borcun doğumu esnasında dolar kurunda henüz bir artış yaşanmadığını, taraflar arasındaki sözleşmelerin 2013 ve 2014 yıllarında imzalandığını, davacının borcunu borcunu ödememesi üzerine 2015 yılında icra takibine başlandığını, takibe konu dönemde, sözleşmenin yapıldığı tarihe kıyasla kur farkında neredeyse hiçbir artış yaşanmadığını,— yılında başında meydana geldiğini, davacı şirketin borcunu bu 6 sene içinde ödemediğini ve günümüz itibariyle de dolar kurunun artışını gerekçe göstererek uyarlama talebinde bulunduğunu, mevcut durumun meydana gelmesinde borçlunun temerrüte düşmüş olması yani kusuru bulunmakta olduğunu, devam eden diğer dosyadaki hukuki sürecin davacının sürekli olarak dosyada alınan her bilirkişi raporuna itiraz etmesi ile uzadığını, gelen bilirkişi raporlarında haklılıklarının defalarca ispatlandığını, alacaklı olduklarının sübut bulmasına rağmen, davacı tarafından sürekli itiraz edildiğini, ek rapor talep edildiğini, bu durum da davacıdan kaynaklanan sebepler ile sürecin uzamasına neden olunduğunu, uyarlama isteyen tarafın kusurunun bulunmaması ve temerrüde düşmemiş olması gerektiğini, borçlunun öngörülemez olayın gerçekleşmesinin sözleşmeye etkilerinden sorumlu tutulduğu ve dolayısı ile uyarlama talep edemeyeceği durumlardan biri de temerrüt hali olduğunu, TBK m. 112 hükmünde yer alan; “Temerrüde düşen borçlu, beklenmedik hâl sebebiyle doğacak zarardan sorumludur.” ifadesi karşısında borçlunun öngörülemez nitelikteki olay gerçekleşmeden önce temerrüde düşmüş olması halinde, öngörülemez nitelikteki olayın gerçekleşmesinde kusuru bulunmasa dahi, sözleşme rizikosundan sorumlu olacak ve dolayısı ile TBK m. 138 anlamında aşırı ifa güçlüğü nedeniyle sözleşmenin uyarlanmasını talep edemeyeceğini, borçlu borcunu zamanında ifa etmiş olsaydı sonradan öngörülemez nitelikte bir olay gerçekleşmiş olsa bile, sözleşme bundan etkilenmemiş olacağını,——kararı uyarınca da; temerrüdün öngörülemez nitelikteki olayın gerçekleşmesinden önce meydana gelmiş olması nedeniyle borçlu uyarlama talebinde bulunamayacağını belirterek mahkemece resen göz önüne alınacak nedenlerle, haksız ve hukuka aykırı işbu davanın reddine, yargılama giderlerinin ve vekâlet ücretinin de karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava, tarafla—- — kuruna göre uyarlanması istemine ilişkin olup, 6098 sayılı TBK’nun 138 maddesine dayanmaktadır.
Dava dosyası — Karar sayılı birleştirme kararı ile mahkememizin—- Esasında kayıtlı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilerek mahkememize gönderilmiş ise de; Mahkememizin —-Esasına kayıtlı dava dosyasının yine aynı sözleşmeler nedeni ile bakiye alacağın tahsili için işbu dosya davalısı tarafından işbu dosya davacısı aleyhine açılan itirazın iptali davası olduğundan her iki davanın birlikte görülemeyeceği, sözleşmenin uyarlanmasına ilişkin işbu davanın öncelikle çözümlenmesi ve kararın kesinleşmesi gerektiğinden, mahkememizin —- Esasında kayıtlı dava dosyası tefrik edilerek mahkememizin — Esasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizin —- Esas sayılı dava dosyasının incelenmesinde; dosyamız davalısı—– aleyhine;——Esas sayılı icra takip dosyasına yaptığı itirazın iptali için dava açtığı, yargılamanın devam ettiği görülmüştür.
—— Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davalı şirket tarafından davacı şirket aleyhine; “Müvekkili şirketin firmanız ile yaptığı iki ayrı sözleşme uyarınca yüklendiği—— bakiyenin tahsili talebidir.”—- tutarındaki toplam alacağın tahsili için genel haciz yolu ile takip yapıldığı, asıl alacak miktarının açıklamada belirtilen—– kur üzerinden çevrilmek sureti ile tespit edildiği — üzerinden takibin yapıldığı görülmüştür.
6098 sayılı T.B.K’nun yürürlüğe girmesinden evvel mevzuatımızda uyarlama kurumuna ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, taraflar arasındaki sözleşme koşullarının daha sonra önemli ölçüde değişmesi halinde değişen bu koşullar karşısında T.M.K’nun 2. Maddesinden de yararlanılmak sureti ile sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin mümkün bulunduğu ve karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin bozularak “işlem temelinin çökmesi” halinde T.M.K’nun 1,2 ve 4. Maddelerinden yararlanılması gerektiğine dair öğreti ve uygulamada yerleşik bir kabul mevcut iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren T.B.K’nun 138. Maddesi ile bu husus yasal bir düzenlemeye de kavuşturulmuştur. Aşırı ifa güçlüğü başlıklı bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık—- ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “—- ilişkindir. Asıl olan sözleşmeye bağlılık ilkesidir. Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan maddede belirtilen 4 koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar; sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması, yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın beklenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta davacı taraflar arasında ——— işlerinin —- (dosyamızdaki davalı) tarafından yapılması işinin konu edildiği, sözleşmenin bedelinin — belirlendiği, 10.06.2014 tarihinde imzalanan ve sözleşmede —- — yüklenici (dosyamızdaki davalı) tarafından yapılması işinin konu edildiği, yine bu sözleşmeninde bedelinin— belirlendiği açıktır.
Davacı taraf sözleşmelerin imzalandığı —– olduğunu sözleşmelerden sonra sözleşmelerde taahhüt edilen —- düşüş oranını önceki seyrinden ayrılarak ani ve sürekli olduğunu,— olduğunu belirterek davaya konu olayda—- — kurundaki fırlamalar sebebi ile kendisi için düşünülebilecek en ağır ifa güçlüğünün ortaya çıktığını iddia etmektedir.
T.B.K’nun 99. Maddesi; “Konusu para olan borç ——-dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden — ödenebilir.– dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden — ödenmesini isteyebilir.
..” şeklinde düzenlenmiştir. Dosyamız davalısı işbu davaya konu edilen sözleşmelerden kaynaklı alacağının tahsili için yaptığı icra takibinde alacağını — cinsinden değil takip tarihi itibariyle — çevirerek T.B.K 99. Maddesinin son cümlesindeki gibi rayiç üzerinden— ödenmesini talep etmiş, sözleşmede belirlenen bedeli— yoksa — — olarak mı talep edebileceği yönündeki seçimlik hakkını—- üzerinden ödenmesi yönünde kullanmıştır. Takip Tarihi itibariyle — olduğu tespit edilmiş davalı (alacaklı ) da nitekim bu miktardan talep edebileceğini iddia ettiği —– ye çevirerek takibe koymuştur. Dolayısıyla davacının icra takip tarihi —- tarihinden sonraki dönemde gerçekleştiğini ve bu nedenle —— karşısında değer kaybına uğradığını iddia ettiği olaylar nedeni ile aşırı ifa güçlüğü oluştuğundan bahisle sözleşmelerin uyarlanmasını talep etmekte hukuki yararı bulunmadığı da anlaşılmıştır. Sözleşmelerin imzalandığı tarih ile takip tarihi arasında —— değer kaybının ilk sözleşme yönünden 0,8147 ve ikinci sözleşme yönünden de—- olduğu, bu miktarlarında—- sözleşme yapıldığında —- nazara alınarak basiretli bir tacir olarak ön görülebilir miktarlar olduğu, bu nedenle sözleşmenin yapılması sırasında ön görülmeyen ve ön görülmesi beklenemeyen olağanüstü bir durumun sonradan ortaya çıktığı, bu durumun davacı tarafından kaynaklanmadığı, işlem temelinin çökmüş olduğu kabul edilemez. Bu sebeple koşulları oluşmayan —– Karar ) talebin aşağıdaki şekilde reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1.Davanın REDDİNE
2.Başlangıçta peşin olarak alınan 170,78 TL harç ile sonradan alınan 49.461,19 TL tamamlama harcı toplamı 49.631,97 TL karar ve ilam harcının işin hitamında ödenmesi gereken 59,30 TL harçtan fazla olduğu anlaşıldığından 492 sayılı Harçlar Kanunun 31. maddesi gereğince fazla alınan 49.572,67 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacıya ödenmesine,
2. Davacı tarafça yapılan masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
3. Davalı tarafça herhangi bir yargılama masrafı yapılmadığı anlaşıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
4.Davalı taraf yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte—– reddedilen dava değeri olan 2.906.278,97 TL üzerinden hesaplanan 116.138,02 TL nispi — davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5.Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesi uyarınca, artan gider avansının davacıya iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.