Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/372 E. 2020/577 K. 27.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/372 Esas
KARAR NO : 2020/577
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 28/06/2019
KARAR TARİHİ : 27/10/2020
DAVA:Davacı vekili Mahkememize sunduğu—- havale tarihli ve aynı tarihte harçlandırdığı dava dilekçesinde özetle; dava dışı —-şirket tarafından —- düzenlendiğini, adı geçen sigortalının —- tarihinde sol kasıkta ağrı sebebiyle tedavi gördüğünü, söz konusu tedavi giderlerinin müvekkili şirket tarafından karşılandığını, yapılan araştırmada adı geçen sigortalının davalı şirket nezdinde aynı süre için teminat sağlayan geçerli bir sigorta poliçesi bulunduğunun öğrenildiğini, müşterek sigortalı olduğu hususunun, davalıya —-günü bildirildiğini, davalı şirketinin poliçe limit ve teminat tutarının bilinmemesi nedeniyle, % 50’sinin limit ve teminatların farklı olması halinde, davalı şirkete isabet eden tutarların bildirilen hesaplara ödenmesinin talep edildiğini, ancak davalı şirketin ödeme yapmadığından bahisle şimdilik kaydıyla —- ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili Mahkememize sunduğu —- havale tarihli cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalı —- ödeme yapmaması, buna ilişkin olarak verdiği ret cevabının tamamen kötü niyetli olduğunu, ödenmesi gereken tazminatın geciktirilmesine yönelik olduğunu, davalı — mezkur poliçenin limit ve teminatının bilinmemesi nedeniyle, fazlaya ilişkin hak ve alacaklarını da saklı tutarak şimdilik—- tazminatın müvekkilin ödeme tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili Mahkememize sunduğu—- havale tarihli cevap dilekçesinde özetle: dava dilekçesinde bildirilen —— bulunduğunu; poliçe kapsamında olduğu tespit edilebilecek mahiyette bir rahatsızlığına ilişkin olması halinde, yatarak tedavi ve ameliyatları için —- kurumlardaki tedaviler bakımından istisnalar eklenerek, % 100 oranında teminat verildiğini; TTK’nın çifte sigortayı düzenleyen 1467. maddesinin belirtmiş olduğu istisnalar, özellikle (a) bendinde belirtilen sigortacı şirketlerin onayı bulunmadığından, dava konusu uyuşmazlıkta anılan hükme atıf yapan müşterek sigorta hükümlerinin davada uygulanmasının mümkün olmadığını; kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, dava konusu olayda müşterek sigorta bulunduğu tespit edilecek olsa dahi, TTK.m.1466/2 gereğince sigorta sözleşmesinde yazılı ödeme yapılmış olsa dahi, müvekkili şirkete rucu hakkı bulunmadığını; aksi bile kabul edilse, müvekkili şirketin poliçe şartlarının, limitlerinin ve katılım paylarının nazara alınması gerektiğini; öte yandan, sigortalının tedavi giderlerinin ödenmesi bakımından kendisi için en uygun poliçeye müracaat etme hakkı bulunduğunu; hasarsızlığını etkilememek ve hasar prim dengesiyle daha sonra yüksek prim ödemek zorunda kalmamak için, sigortalının seçimde bulunma hakkına aykırı olarak, davacının tercihte bulunamayacağını; sigortalının poliçe teminatından yararlanma ve herhangi bir ödeme talebi ulaşmadığı gibi, herhangi bir sağlık kuruluşundan da bu tedaviye konu belirtilen gider bakımından provizyon istenmediğini; somut olayda yürürlükte olan poliçelerde aynı tedavi giderlerinin tamamını kuver altına alan teminatlar bakımından çifte sigorta hükümlerinin uygulanması gerektiğini; TTK’da çifte sigortanın yasaklandığını; istisnai olarak önceki ve sonraki sigortacının buna onay vermesi şartı getirildiğini; poliçeler incelendiğinde, müvekkili şirketin bu yönde açık/zımni bir onayı olmadığının belirgin bulunduğunu; somut olayda, müşterek sigorta hükümlerinin uygulanma olanağı bulunmadığını; müşterek sigortadan bahsedilebilmesi için poliçelerin aynı zamanda, aynı süre içerisinde ve aynı rizikolara karşı yapılması gerektiğini; müşterek sigortacılardan her biri sigorta bedeliyle sorumlu tutulmakta olup, maddenin 1. fıkrasına göre menfaatin tamamı tek bir sigortacı tarafından değil, sigorta bedelleriyle orantılı olarak teminat altına alındığını; dolayısıyla her bir sigortacının sigortalanan menfaat için kendi bedeli oranında sorumlu olduğunu; maddenin 2. fıkrasında ise, sigorta sözleşmesinde, sigortacılar arasında müteselsil sorumluluk kabul edildiği açıkça belirtilmiş ise, bu durumda sigortacının her birinden riskin tamamının talep edilebileceğini; bunu karşılayan sigorta şirketinin sigorta bedeli oranında diğer sigortacılara rucu hakkı bulunduğunu; somut olayda, anılan şekilde bir müteselsil sorumluluk olmadığından, davacı tarafın müvekkili şirkete bir rucu hakkı bulunmadığını; Sağlık Sigortası Genel Şartları’nın 12. maddesinin TTK’nın müşterek sigortayı düzenleyen 1466. maddesinin genel şart hükmünün tekrarından ibaret olduğunu; somut olayda ise, müşterek sigorta değil, çifte sigorta söz konusu olduğunu; kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, müşterek sigorta hükümlerinin somut olaya uygulanması halinde, davacı şirketin kendi sigorta poliçesi kapsamında geçerli bir ödeme yapıp yapmadığı hususu ile rucu hakkı bulunup bulunmadığı hususunun, müvekkili şirketin temin etmiş olduğu sigorta poliçesi kapsamında koşulları var ise muafiyet şartları da nazara alınmak suretiyle sorumlu olup olmadığının incelenmesi gerektiğini; tedavi evraklarının sunularak, buna göre poliçe kapsamına uygunluk olup olmadığı yönünden denetleme yapılması gerektiğini; davacının kendi poliçe koşullarına göre ödeme yapmasının mutlak surette müvekkili şirketin tazmin sorumluluğu olacağı anlamına gelmediği; ileride ortaya çıkacak takas ve mahsup haklarının saklı tutulduğunu; temerrüt koşulları da oluşmadığından bahisle yerinde olmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlık Konusu : Taraflar arasındaki ihtilaf, temelde temelde davacının dava dışı sigortalısına yapmış olduğu sağlık sigortası ile aynı dönemde davalı—– şirketinin sigorta poliçesi yapmış olması nedeniyle her iki poliçe yönünden aynı süre için teminat sağlayan poliçe bulunup bulunmadığı, çifte sigorta veya müşterek sigorta şartlarının bulunup bulunmadığı, davalı tarafın çifte sigortaya muvakafat edip etmediği, çifte sigorta bulunması halinde bunun geçerli olup olmadığı, müşterek sigorta hükümlerinin eldeki davaya uygulanmak imkanının bulunup bulunmadığı, sigorta poliçelerinin teminat kapsamı ve rücu şartlarının oluşup oluşmadığı olup olmadığı noktasındadır.
Davanın Hukuki Niteliği; Dava, davacı tarafından sigortalısına ödenen hasar bedelinin rücuen tazmini davasıdır.
Davanın Hukuki Sebebi; 6102 sayılı TTK’nın 1472/1. maddesindeki “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.” şeklindeki düzenlemedir.
DELİLLER :
Celp ve tetkik olunan —- incelendiğinde; sertifikanın —geçerli olduğu, dava dışı —- kapsadığı anlaşılmıştır.
Celp ve tetkik olunan — tarafından tanzim edilen —-tarihleri arasında geçerli olduğu, dava dışı— uyuşmazlık bağlamında, yatarak tedaviler ve ameliyatlar kapsamında yurtiçi anlaşmalı kurumlar yönünden limitsiz, yurtiçi anlaşma harici kurumlar yönünden ise, brüt—— tutarlı teminat verildiği anlaşılmıştır
Sigorta Uzmanı bilirkişi — havale tarihli raporunda özetle; davacı —- nezdinde —poliçe numaralı sertifika ile sağlık sigortası güvencesi kapsamında bulunan dava dışı —- sol kasıkta ağrı sebebi ile, tedavi görmüş olup, gördüğü tedavi giderlerinin davacı — karşılandığını, dava dışı —- kapsamında davalı — de sigortalı bulunduğunu, dava dışı —her iki sigorta şirketinin müşterek sigortalısı olduğunu, davacı— dava dışı sigortalı —- tutardan, davalının poliçe teminat limiti içinde olması bakımından %50’lik kısmından sorumlu olacağını, davalı şirketin —- tarihli yazı ile temerrüde düşürüldüğünü beyan ve rapor etmiştir.
Hesap Uzmanı Bilirkişi—- havale tarihli raporunda özetle; Gerek davalı, gerek davacının düzenlediği poliçelerin aynı menfaati sigorta örtüsü altına almakla beraber, başlangıç tarihlerinin aynı olmaması sebebiyle TTK.m.1466 anlamında müşterek sigorta kabul edilmediği; gerek davalının gerek davacının sağlık sigortası kapsamında düzenlediği poliçelerin tüm teminatlar açısından çifte poliçe niteliği bulunmadığı ancak dava dışı sigortalı — — tarihinde konulan teşhisine bağlı — tarihli yatarak tedavi ve ameliyatı yönünden teminat türlerinde çakışma meydana geldiği; davacının poliçesinin sonraki poliçe olduğunu,TTK.m.1467’deki koşullar sağlanmadığından sonraki poliçelerin geçersiz olduğunu, geçersiz poliçeyle yaptığı lütuf ödemesinin, davalıya rücu edilemeyeceği sonucuna varıldığını, sayın Mahkeme’nin bilirkişi görüşünü uygun görmemesi halinde, teminat türü yönünden anlaşmalı hastaneler açısından limitsiz olmakla (her iki poliçe yönünden) ödenen tutara nazaran %50’ye isabet eden miktarın —olacağını, davalı açısından tedavinin gerçekleştiği hastanenin anlaşma harici kurum olma bile teminat limitinin aşılmadığını, davacının — tarihli başvurusunun davalıya — tarihinde tebliğ edilmesine ve yazıda — tarihine kadar atıfet mehli verilmesine göre bu seçenek yönünden temerrüt tarihinin — olduğunu beyan ve rapor etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE KANAAT :
Dava dışı — hem davacı şirket hem de davalı şirket nezdinde düzenlenen poliçelerle sağlık sigortası yaptırdığı, davalı — düzenlenen poliçenin başlangıç tarihinin — tarihi bitiş tarihinin ise— tarihi olduğu, sigorta bedelinin anlaşmalı kurumlarda yapılacak tedaviler bakımından sınırsız, anlaşma harici kurumlarda yapılacak tedaviler bakımından—olarak belirlendiği; davacı — düzenlenen poliçenin başlangıç tarihinin — tarihi bitiş tarihinin ise —- tarihi olduğu, sigorta bedelinin limitsiz olarak belirlendiği, her iki sigortanında pasif zarar sigortası olarak düzenlendiği, dava dışı —- tarihinde sol kasıkta ağrı sebebiyle tedavi gördüğü, davacı tarafından tedavi gideri olarak toplam —-karşılandığı, zararın zaman bakımından her iki sigortanın çakıştığı dönemde meydana geldiği, çözülmesi gerekli uyuşmazlığın her iki sigorta poliçesininde geçerli olup olmadığı, davacı tarafça ödenen bedelin bir kısmın veya tamamının davalı —- karşılanmasının gerekip gerekmediği olduğu anlaşılmıştır.
Alınan bilirkişi raporları arasındaki farklılığın hukuki nitelendirmeye ilişkin olması hukuki nitelendirmenin mahkemeye ait olması nedeniyle yeniden bilirkişi raporu alınmamıştır.
Hastalık ve sağlık sigortaları 6102 sayılı yasanın 1511 v.d. Maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan yasanın sigorta değeri kenar başlıklı 1514. Maddesinde; ” Sigortalının sağlığı, hastalık sigortaları ile meblağ sigortası şeklinde düzenlenen sağlık sigortalarında bir veya birkaç sigortacı tarafından, çeşitli bedellerle sigorta ettirilebilir.
Ödenecek bedelin menfaatten fazla olduğu durumlarda, aşan kısım sigortalının lehine yapılmış sayılır. ” şeklindeki düzenleme ile hastalık sigortası ile meblağ sigortası şeklinde düzenlenen sağlık sigortalarında menfaatin bir veya birden fazla sigorta şirketi tarafından çeşitli bedellerle sigorta ettirilebileceği düzenlenmiştir. Madde kapsamına zarar sigortası şeklinde düzenlenen sağlık sigortaları dahil edilmemiştir. Bu nedenle zarar sigortası şeklinde düzenlenen sağlık sigortalarının bu madde kapsamında birden fazla sigorta sözleşmesi ile teminat altına alınabileceğini söyleme imkanı bulunmamaktadır. Buna göre eldeki davada her iki sigortanın da pasif zarar sigortası olması nedeniyle davacının ödediği bedeli TTK’nın 1514. maddesine ve bu maddeye istinaden düzenlenen sağlık sigorta genel şartlarının 12. Maddesine göre davalıdan talep edemeyeceği kanaatine varılmıştır.
6102 sayılı yasanın 1519. maddenin 2. Fıkrasında; ” Sigortalının uğradığı hastalık, ilaç ve tedavi giderleri için harcama yapılması gibi gerçek zararların sigortacı tarafından karşılanması öngörülen sağlık sigortalarında ise, genel hükümler dışında, zarar sigortalarına ilişkin hükümler ile 1500 ilâ 1502 nci madde hükümleri sağlık sigortası hakkında da uygulanır.” şeklinde yapılan düzenleme uyarınca konunun zarar sigortaları başlığı altında düzenlenen birden çok sigorta hükümleri yönünden de irdelenmesi gerekmektedir.
Aynı menfaatin birden fazla sigortacı tarafından sigortalanması 6102 sayılı TTK’nın 1465 v.d. Maddelerinde ;”MADDE 1465- (1) Aynı menfaatin, aynı rizikolara karşı, aynı süre için, birden çok sigortacıya, aynı veya farklı tarihlerde sigorta ettirilmesi hâlinde sigorta ettirene sigorta bedelinden daha fazlası ödenmez.
(2) Birden çok sigortada, sigorta ettiren, sigortacılardan herbirine hem rizikonun gerçekleştiğini hem de aynı menfaat için yapılan diğer sigortaları bildirir. Bu hükme aykırılık hâlinde 1446 ncı madde hükmü uygulanır.
bb) Müşterek sigorta
MADDE 1466- (1) Bir menfaat birden çok sigortacı tarafından aynı zamanda, aynı süreler için ve aynı rizikolara karşı sigorta edilmişse, yapılan birden çok sigorta sözleşmesinin hepsi, ancak sigorta olunan menfaatin değerine kadar geçerli sayılır. Bu takdirde sigortacılardan her biri, sigorta bedellerinin toplamına göre, sigorta ettiği bedel oranında sorumlu olur.
(2) Sözleşmelere göre sigortacılar müteselsilen sorumlu oldukları takdirde, sigortalı, uğradığı zarardan fazla bir para isteyemeyeceği gibi, sigortacılardan her biri yalnız kendi sözleşmesine göre ödemekle yükümlü olduğu bedele kadar sorumlu olur. Bu hâlde ödemede bulunan sigortacının diğer sigortacılara karşı haiz olduğu rücu hakkı, sigortacıların sigortalıya sözleşme hükümlerine göre ödemek zorunda oldukları bedeller oranındadır.
cc) Çifte sigorta
MADDE 1467- (1) Değerinin tamamı sigorta olunan bir menfaat, sonradan aynı veya farklı kişiler tarafından, aynı rizikolara karşı, aynı süreler için sigorta ettirilemez; sigorta ettirilmişse, sigorta ancak aşağıdaki hâl ve şartlarda geçerli sayılır:
a) Sonraki ve önceki sigortacılar onay verirlerse; bu takdirde, sigorta sözleşmeleri aynı zamanda yapılmış sayılarak riziko gerçekleştiğinde sigorta bedeli, 1466 ncı maddede gösterilen oranda sigortacılar tarafından ödenir.
b) Sigorta ettiren, önceki sigortadan doğan haklarını ikinci sigortacıya devir veya o haklardan feragat etmişse; bu takdirde, devir veya feragatin ikinci sigorta poliçesine yazılması şarttır; yazılmazsa ikinci sigorta sözleşmesi geçersiz sayılır.
c) Sonraki sigortacının, ancak önceki sigortacının ödemediği tazminattan sorumluluğu şart kılınmış ise; bu hâlde önceden yapılmış olan sigortanın ikinci sigorta poliçesine yazılması gerekir; yazılmazsa, ikinci sigorta sözleşmesi geçersiz sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
TTK’nın 1466. Maddesinin açık ifadesinden anlaşılacağı üzere müşterek sigortadan söz edebilmek için bir menfaatin birden çok sigortacı tarafından, aynı zamanda, aynı süreler için ve aynı rizikolara karşı sigorta edilmesi gerekmektedir. Eldeki davada sigortalanan rizikolar aynı ise de sigortaların başlangıç ve bitiş zamanları faklı olduğundan müşterek sigortadan bahsetme imkanı bulunmamaktadır.
TTK’nın 1467. Maddesi uyarınca; aynı menfaatin aynı veya farklı kişiler tarafından aynı süreler için sigortalanması durumunda çifte sigorta meydana gelmektedir. Çifte sigortada müşterek sigortadan farklı olarak aynı zamanda yapılma şartı bulunmamaktadır. Sigortalanan dönemlerin kesişmesi gerekmektedir. Çifte sigortanın 1467. Maddenin a, b ve c bentlerinde sayılan istisnalar dışında geçersiz olacağı düzenlenmiştir. Eldeki davada sigorta sürelerinin kesişmesi ve aynı menfaatin iki sigorta şirketi tarafından sigortalanması nedeniyle çifte sigortanın bulunduğu kanaati hasıl olmuştur. TTK’nın 1467. maddesinin a bendinde belirtilen sigortacıların onay vermesi, b bendinde belirtilen sigorta ettirenin haklarını ikinci sigortacıya devretmesi durumlarının gerçekleşmediği ve c bendinde belirtildiği gibi önceki sigortacının ödemediği zarar bulunmadığı anlaşılmış bu nedenle anılan madde hükmü uyarınca davacı tarafından yapılan sigortanın çifte sigorta olması nedeniyle geçersiz olduğu ve davacının yaptığı ödemenin geçersiz poliçeye dayanması nedeniyle hatır ödemesi olduğu ve ödediği bedelin bir kısmını veya tamamını davalıdan talep edemeyeceği sonuç ve vicdani kanaatine varılarak davanın reddine ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafça peşin olarak yatırılan 85,39 TL ile ıslah harcı olarak yatırılan 188,00 TL’den Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 54,40 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile fazla yatırılan 218,99 TL’nin davacı tarafa iadesine,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davalı tarafça yargılama gideri olarak yapılan 9 TL tebligat gideri ve 700,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 709,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-6325 sayılı yasanın 18/A maddesinin 11 ve 13. Fıkraları uyarınca arabulucuya ödenen 1.320,00 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Yatırılan avanstan kullanılan kısmın mahsubu ile bakiye kısmın kararın kesinleşmesi ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile —— Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf yoluna başvuru konusu edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, istinaf yoluna başvurulmasının İİK’nın 36. maddesi saklı kalmak kaydıyla kararın icrasını durdurmayacağı, süresi içerisinde karara karşı istinaf yoluna başvurulmaması halinde hükmün kesin hüküm ve kesin delil oluşturacağı açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
27/10/2020