Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/352 E. 2021/715 K. 12.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/352 Esas
KARAR NO : 2021/715

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/06/2019
KARAR TARİHİ : 12/10/2021

DAVA :
Davacı vekili Mahkememize sunduğu 27/06/2019 havale tarihli ve aynı tarihte harçlandırdığı dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket ile davalı şirket arasında, müvekkil———- kullanılmak üzere — alınması hakkında görüşmeler yapıldığını, davalı şirket’in —- tarafınızın — hakkında — vermiş olması, gerekse fiyat yönünden nispeten daha ucuz olması sebebiyle ——- ödendiğini, ancak satın alınan ——- alınmasını takiben —-ve —- çeşitli sorunlar yaşanmaya başlandığını, 2016 yılı Temmuz ayından sonra——- —–değişim —- hızlandığını, tamamen davalı şirket’in bilgi ve yönlendirmeleri dahilinde ——-alındığını, ——– alınamayınca konunun yeniden davalı şirket ile görüşüldüğünü ——– ürünün ——- sayesinde böyle bir sonuca neden olmayacağının düşünüldüğünü ve bu sebeple kullanım garantisi verilerek tavsiye edildiğinin belirtildiğini, davalı şirket yetkilisine — teslim edilen —— sonucundan da;—- buna bağlı problemleri—– kaynaklı olduğu ve —- değiştirilmesi gerektiğinin tespit edildiğini, ardından davalı şirket yetkilisinin gönderdiği —— (her ne kadar tarafınızca “— iki seçenek sunulduğu ve anılan ürünü —–” gibi sorumluluğunuzu bertaraf etmesi mümkün olmayan beyanlar ileri sürülmüşse de) sorunun ——- arkasında olduğunun bir kez daha ikrar edildğini; fakat ilgili başvuru ve test süreçlerinin uzun sürdüğü belirtilerek farklı bir çözüm bulunmasının önerildiğini, akabinde yine davalı şirket yetkilisinin gönderdiği —- ile, ödenmiş olan bedelin aynen iadesi yahut ürünün değişimi yerine, Müvekkil Şirket’in —- davalı şirketten satın almasının şart koşulduğunu, bu şekilde hareket edilirse satın alınacak —– indirim yapılmasının teklif edildiğini,bu teklif ile birlikte satın alınan ürünün ayıplı ve bu ayıptan doğan sorumluluğun kendilerine ait olduğunun da ikrar edildiğini, anılan ürün davalı şirket önerisi üzerine, üstelik davalı şirketin———- ve zararlar davalı şirketin sorumluluğu altında olduğunu, müvekkil şirketin yaşanan zararın giderilmesi için yaptığı başvurulara karşılık 15.000,00 litre daha —- şart koşması ve üstelik yaşanan zararları gidermek yerine satın alınması şart koşulan —- bedelinde bir miktar indirim yapmayı teklif etmesinin hiçbir şekilde kabul edilemez olduğunu, davalı şirketin yapmış olduğu “indirimli” teklif dahi, aynı nitelikteki ürünlerin piyasa ortalamasındaki olağan fiyatlarının üzerinde olduğunu, davalı şirketin ilave kazanç elde etme amacında olduğunu, haksız, mesnetsiz ve kötü niyetli itirazın iptali ile takibin devamına, itirazın kötü niyetli olması ve takibin durmuş olması nedeniyle davalı şirket aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmolunmasına, fazlaya dair talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı şirkete tahmiline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 12/10/2021 tarihli duruşmada/esas hakkındaki beyanında; önceki beyanlarını tekrarla davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili Mahkememize sunduğu 15/08/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle: davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığını, davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, somut olayda, davaya konu edilen ürünler 27.02.2014 tarihinde davacı tarafa teslim edildiğini, teslim tarihinden bu yana yaklaşık 5 yıl geçtiğini, bu nedenle yasal süresi içerisinde açılmayan davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesini, davaya konu edilen ——— olmadığını, davacının, tüm özelliğine vakıf olarak tercih ettiği ve kendisinde bir hata/ayıp mevcut olmamasına rağmen salt davacının ekipmanına uygun olmadığı iddia edilen ürünle ilgili müvekkil şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, davacı firma, ilk faturanın kesildiği —— sonra, herhangi bir geri bildirim, şikayet ya da talepte bulunmadığı gibi, şikayete —- yanı sıra müvekkil şirkete ait birçok farklı ürünü de kullanmaya devam ettiğini, davacı firmanın müvekkil —– önce de—– bir ——bu bakımdan—- etmeleri bağlamında müvekkil —–söz konusu olmadığını, müvekkil şirketçe her—- edilmesine karşın firmanın kendi tercihi ile çinkolu bir yağ seçtiğini, delil olarak sunmu———- içinde en temiz yapıda olan ve katkıları itibarı ile en kararlı ve dayanıklı——olduğunu, haksız ve mesnetten yoksun açılan davanın reddine, İİK. 67. md. gereğince, kötü niyetli olan davacı hakkında alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlık Konusu : Taraflar arasındaki ihtilaf, temelde satım sözleşmesinde ayıp iddiasına dayalı itirazın iptali noktasındadır.
Davanın Hukuki Niteliği: Dava, icra takibine yapılan itirazın iptali davasıdır.
Davanın Hukuki Sebebi: İtirazın iptalini düzenleyen 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67/1. Maddesindeki “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.” şeklindeki düzenlemedir.
DELİLLER :
Celp ve tetkik edilen—– davacı şirket tarafından —– davalı şirket adına takip talebinde bulunduğu, 116.976,62 TL alacağın takip tarihinden itibaren, icra giderleri, vekalet ücreti ve asıl alacağın %9,00 faizi ile birlikte BK M.100’e göre tahsili talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.
Dosyada mübrez —incelendiğinde; davacı şirket tarafından davalı şirketin ihtar edildiği ve ihtarnamenin satın—-kaynaklı ve sözleşme gereklerinin yerine getirilmesine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
——– havale tarihli raporunda özetle; davacı ———- davalı şirkete toplam 113.887,61 TL ödendiğini ve—–olduğunu, ——–koruduğunu, bilgi eksikliği sebebiyle meydana gelen madeni —bağlı meydana gelen ——– arızalarında—— bedellerinin müteselsilen davalı tarafından karşılanması gerektiğini, davacı firmaya ait —- satın alınan —– uymadığı konusunda davalı firmanın bilgi sahibi olabilmesi için —– davacı firma tarafından teknik şartname ile bildirilmesi gerektiği ancak dava konusu dosya münderecatında böyle bir —–olmadığını, davacı firmanın tahribat yaşadığı —- bildirmesi ve harcadığı masrafı faturalı olarak davalı firmadan isteyebileceğini, ancak belli bir harcama oranı ve fatura haiz olmadığı takdirde davalı firmanın ödemesi gereken—- derecede kusurlu olduğunu beyan ve rapor etmiştir.
Nitelikli Hesap Uzmanı Bilirkişi 26/04/2021 havale tarihli raporunda özetle; davacının talep hakkının zamanaşımına uğramış olduğu farz edildiği takdirde, davalının davacıya satıp teslim etmiş olduğu — hukuki anlamda ayıplı olmadıklarını, bu nedenle de davacının talebi gibi “—–beyan ve rapor etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE KANAAT :
Davacı tarafından davalıdan ——– alındığı, alınan—-kullanılmaya başlandığı, —— hızlandığı ve bu kapsamda—- davalıdan —– —olduğunun tespit edildiği bu kapsamda 04/05/2019 tarihli ihtarname ile —– ihbarda bulunduklarını davalı tarafça —- değiştirilmediği ve bedelin de iade edilmediği bu nedenle davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı davalının takibe itiraz etmesi üzerine takibin durduğu iddialarıyla eldeki itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır.
Davalı tarafça cevap dilekçesinde zamanaşımı defi dermeyan edilmiş olup zamanaşımı definin öncelikle incelenmesi gerekmektedir.
Satış sözleşmesinde ayıptan kaynaklı davalara ilişkin zamanaşımı 6098 sayılı TBK’nın 231. Maddesinde; ” Satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz.
Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre satıcının ağır kusurlu olması hali istisna olmak üzere satıcıya karşı ayıptan kaynaklı her türlü dava hakkı satılanın devir tarihinden itibaren 2 yıllık sürenin geçmesi halinde zamanaşımına uğramaktadır.
Somut olayda satılanın davalıya teslim tarihi —– ihtarnamenin çekildiği veya takip tarihi itibariyle 2 yıllık zamanaşımının dolduğu anlaşılmıştır. Bu kapsamda TBK 231. Maddede belirtilen istisna kapsamında satıcının ağır kusurunun bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmiş ve yapılan bilirkişi incelemesinden davacı şirketin kullandığı——- olmadığının davalı şirket tarafından bilinebilmesi için makinaya— gerektiği, bilgilendirmenin teknik şartname ile yapılmaması nedeniyle her iki tarafında eşit olarak kusurlu olduğu görüşü mütala edilmiş ve dosya kapsamındaki belgelere uygun olması nedeniyle bilirkişi görüşü hükme esas alınmıştır. Her iki tarafında kusurlu olması nedeniyle davalının ağır kusurundan söz edilemeyeceği, TBK 231. Maddenin 2. Fıkrasının uygulanma ihtimali bulunmadığı talebin zamanaşımına uğradığı sonucuna varılmıştır.
Davacının hata hükümlerine dayanıp dayanamayacağı yönünden yapılan incelemede; saikte hatanın TBK’nın 32. Maddesinde; ” Saikte yanılma, esaslı yanılma sayılmaz. Yanılanın, yanıldığı saiki sözleşmenin temeli sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması hâlinde yanılma esaslı sayılır. Ancak bu durumun karşı tarafça da bilinebilir olması gerekir. ” şeklinde düzenlendiği, düzenlemede açıkça saikte hata hükümlerinin uygulanabilmesi için yanılanın yanıldığı saiki sözleşmenin temeli saydığı hususunun karşı tarafça da bilinebilir olması şartının arandığı, yapılan bilirkişi incelemesinde tespit edildiği üzere —- uyumlu olup olmadığının davalı tarafça bilinmesi için gerekli teknik şartname ile davalının bilgilendirilmemiş olması nedeniyle davalı tarafça bilinebilir olma şartının gerçekleşmediği bu nedenle hata hükümlerinin uygulanmasının şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacının takip yapmakta kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle davanın zamanaşımına uğradığı sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
1-Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE,
2-Kötü niyet tazminatı isteminin şartları oluşmadığından REDDİNE,
3-Başlangıçta peşin olarak alınan 1.997,67 TL karar ve ilam harcının işin hitamında ödenmesi gereken 59,30 TL harçtan fazla olduğu anlaşıldığından Harçlar Kanunca fazla alınan 1.938,37 TL harcın davacıya iadesine,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan——- hesaplanan 15.062,78 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-6325 sayılı yasanın 18/A maddesinin 11 ve 13. Fıkraları uyarınca —– davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Yatırılan avanstan kullanılan kısmın mahsubu ile bakiye kısmın kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, diğerlerinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf yoluna başvuru konusu edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, istinaf yoluna başvurulmasının İİK’nın 36. maddesi saklı kalmak kaydıyla kararın icrasını durdurmayacağı, süresi içerisinde karara karşı istinaf yoluna başvurulmaması halinde hükmün kesin hüküm ve kesin delil oluşturacağı açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.