Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/316 E. 2020/30 K. 14.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/316 Esas
KARAR NO: 2020/30
DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 27/02/2018
KARAR TARİHİ: 14/01/2020
Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ——- İcra Müdürlüğü’nün——– takip sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığı, bu borca itiraz ettiği ve iptali için dava açtığını. Davalının emlak işi ile uğraştığını, adına miras yoluyla kalan intikali yapılmamış —- kadar hissedarı olan ——– adet arsada hisselerinin bulunduğu yeri çevresinden alıcı tanıdıkları olup satabileceğini beyanla isteği üzerine tapudan incelemek için vekalet verdiği, alacağı belli olmayan satıştan alacağı komisyonu garanti etmek için üzerinde sadece imza olan borç senedini iyi niyetle teslim ettiğini, davalıyı, zaman zaman aradığında satışın kolay olmadığını acele etmemesini söyleyerek devamlı oyaladığını, satışın gerçekleşme umudunu yitirme noktasında olduğunu beyan edince, bu durumda arsa hisselerinin birinde bulunan hisse payını kendisine vermesi gerektiğini söyleyince davalı ile irtibatı sonlandırdığını, davalının ———- tarihinde —– Sulh hukuk mah. ——- esas sayılı dosyası ile üzerinden kendisi talep açarak dava açtığı, davanın reddedildiğini, bu durumu öğrenince bütün yetkilerden ——- tarihinde azlettiğini, imzası olan boş senedi kendisine ait olmayan yazı ve rakamlarla malen yazılarak hiç bir borcum sözleşmesi olmamasına karşın ———- dosyasından icra takibi başlatıldığıni, üzerinde imza harici boş yazı ve rakam yazmayan sadece yapılacak satış komisyonu karşılığı teminat olarak iyi niyetle verilmiş senedin davalı yana hiç bir borçun bulunmadığının tespitiyle davalıya %20’den az olmamak kaydı ile tazminat hükmedilmesine vekalet ücreti ile birlikte yargılama giderlerinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilinin ——–.İcra Hukuk Mahkemesi’ne vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle Görevsizlik itirazında bulunduklarını, görevli mahkeme İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, davacının iddialarının tamamıyla gerçek dışı olduğunu, söz konusu senedin teminat senedi olmadığını, davacı tarafından bizzat müvekkile olan borcuna ilişkin verilmiş bir evrak olduğunu, davacı tarafından borcunu ödememek için haksız olarak mahkeme nezdindeki davanın açıldığını, nitekim senet üzerinde de teminat senedi olduğuna dair herhangi bir ibare bulunmadığını, taraflar arasında da takip konusu senedin teminat senedi olduğuna dair herhangi bir sözleşmede bulunmadığını, kaldı ki söz konusu senedin neye ilişkin teminat olarak verildiğine dair kayıt ve sözleşme olması gerektiğini, fakat takip konusu senedin teminat senedi olmadığını, izah ettiğimiz sebeplerle hukuka aykırı ve haksız olarak açılmış davanın reddi ile alacağının %20 sinden de aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında yapıldığı iddia olunan komisyonculuk anlaşması uyarınca davacı tarafından davalıya sadece imzalı olarak verilen boş senedin davalı tarafından takibe konu edilmesi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti için açılan menfi tespit davasıdır.
Görev mahkemeye ilişkin olumlu dava şartıdır. (HMK 114/I-c maddesi)
Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.( HMK 1 maddesi)
Mahkeme tarafından dava şartlarının bulunup bulunmadığını davanın her aşamasında resen araştırılır. (HMK 115 maddesi)
Ticari davalar TTK. 4. maddesinde mutlak ve nispi ticari davalar düzenlenmiştir. Uyuşmazlığın Türk Ticaret Kamumda düzenlenen bir hususa ilişkin olması veya davanın ticaret mahkemesinde görüleceğine dair açık bir yasal düzenlemenin bulunması halinde mutlak ticari dava, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan uyuşmazlıklarda ise nispi ticari dava sözkoııusu olup mahkememizin görev alanı içinde kalacaktır.
TTK nun 5. maddesine göre; Asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ile özel kanunlardan doğan özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer dava ve işlere Asliye Ticaret Mahkemesinde bakmakla görevlidir.
28.05.2014 tarihinde yüıürlüğe giren. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanununun 3/1-k Maddesinde. Tüketici ” Ticari veya mesleki olmayan amaçlı hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak . 3/1- ı-bendinde ise Tüketici işlemi ” Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlanmıştır.
Tüketici Mahkemelerinin görevini düzenleyen 73/1 Maddesinde “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.”
6502 sayılı Tüketicinin Konulması Hakkındaki Kanununun 83/2 Maddesinde ” Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” hükmüne yer verilmiştir.
Mahkememizce ön inceleme duruşmasında uyuşmazlık; Davacı tarafından davalıya, davacının arsaların satışı hususunda komisyon alacağına ilişkin verildiği iddia edilen ve sadece davacının imzasının bulunudğu geri kalan kısmının boş bırakıldığı belirtilen ve davalı tarafından takibe konu yapılan senet nedeniyle davacının borçlu olup olmadığı ve icra dosyasına ödenene senet b edelinin davacı tarafça istirdatının talep edilip edilemeyeceği hususlarında ihtilaf bulunduğu tespit edildi şeklinde belirlenmiş olup aynı duruşmada davacı emekli olduğunu beyan etmiştir.
Açılan dava kambiyo senetleri nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine yönelik açılan menfi tespit davası ise de, davalının tacir olduğu ancak davacının tacir olmadığı, kendi beyanına göre emeklisi olduğu, davacının tacir olmadığı gibi, taraflar arasında yapıldığı iddia olunan komisyonculuk sözleşmesi uyarınca davalıya verilen kambiyo senedinin veriliş nedeninin de davacının ticari işletmesiyle ilgili olmadığı anlaşılmakla uyuşmazlığın tüketici işleminin olduğu kanaatine varılmıştır.
Açılan davanın TTK’da sayılan mutlak ve nispi ticari dava niteliği bulunmamaktadır.
Dava, davalıya ait konutta tadilat ve tamiratı konu alan eser sözleşmesi kapsamında verilen teminat senedi nedeniyle menfi tespit istemine ilişkin olup, mahkemesince verilen karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.
Dava tarihi ———‘dir. ——tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3/k maddesinde tüketici “Ticari veya mesleki olmayan amaçla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlanmış; 3/l maddesinde “Eser sözleşmesinden kaynaklanan tüketici işlemleri” bu kanun kapsamında sayılmış; 73/1 maddesinde de “ Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu” düzenlenmiştir. Yine 6100 sayılı HMK’nın 1. Maddesi gereğince de göreve ilişkin düzenlemeler kamu düzeninden olup, taraflarca yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemelerce de resen dikkate alınmak zorundadır.
Bu açıklamalar kapsamında istinafa konu dosyanın incelenmesinde; dava, davalıya ait konutta tadilat ve tamiratı konu alan eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir. Davalı tüketici konumunda olup sözleşmeye konu iş tüketici işlemi niteliğindedir. Mahkemesince verilen görevsizlik kararı dosya kapsamına usül ve yasaya uygun olmakla davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.( İstanbul Bam —– Hukuk Dairesi —– E. ——– K. )
Davacı vekili; müvekkilinin, evinin tamiratı ve dekarasyon işi için davalı ile —— tarihli sözleşmeyi imzaladığını, iş bedelinin—— TL olarak kararlaştırıldığını, ancak müvekkilinin davalıya toplam ——TL ödediğini, ayrıca davalının sözleşmenin altında yer alan bonoyu sonradan doldurarak müvekkili aleyhine takip başlattığını, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığı gibi takibe konu edilen senedin nama yazılı olmaması nedeniyle bono vasfında bulunmadığını ileri sürerek; müvekkilinin davalı tarafça başlatılan takip nedeniyle borçlu bulunmadığının tesbiti ile takibin iptalini, yine müvekkilinin fazladan ödediği—– TL ile kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davada Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğunu, görevsizlik kararı verilmediği takdirde yapılan ödemelerin takip konusu bono ile ilgisi olmadığını, zira bononun illetten mücerret olduğunu savunarak; davanın usulden ve esastan reddi ile müvekkili yararına kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir
Mahkemece; davanın bonoya dayalı menfi tesbit isteğine ilişkin olduğu, buna göre davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle, davanın görev yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davalı tarafın tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava; davacı (işveren) ile davalı (yüklenici) arasındaki eser sözleşmesi nedeniyle fazladan ödenilen iş bedelinin istirdadı, ayrıca taraflarca imzalanan eser sözleşmesi metninde yer alan bononun (iş bedelinin ödenmiş olması ve nama yazılı olmamasına rağmen) davalı tarafından doldurularak takibe konulduğu iddiasıyla menfi tesbit istemlerine ilişkindir
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra, “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde; Mal, alışverişe konu olan; taşınır eşya, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallar ile elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri her türlü gayri maddi malları, Satıcı; kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, Tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, Tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem, olarak tanımlanmıştır.
Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Yukarıda açıklandığı üzere, eser sözleşmeleri 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamına alınmış olduğundan, ticari ve mesleki amaçlarla hareket etmeyen tarafın yaptığı eser sözleşmesi de tüketici işlemidir.
Somut olayda; davacı, konuta ilişkin eser sözleşmesi nedeniyle talepte bulunduğu için, tüketici işleminden doğan bu davaya bakma görevi, tüketici mahkemesine aittir.
Bu durumda, mahkemece; işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay ——–.HD. ——E. —— K.)
Dava, komisyon (tellallık) alacağının tahsiline ilişkin yapılan takibe itirazın iptali davasıdır. Dava konusu taşınmazın konut niteliğinde bulunduğu çıkartılan tapu kaydından anlaşılmaktadır. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı Kanunun 2. maddesinde; “bu kanunun her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” denilmekte, aynı Kanunun 3. maddesinde “tüketici işlemi; eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere kurulan her türlü sözleşme ve işlemi ifade eder” şeklinde yeniden tanımlanmıştır. 6502 sayılı TKHK’nın 3/1. maddesinin (l) bendinde ise mal veya hizmet piyasalarında ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan her türlü sözleşme ve hukukî işlemin kanun kapsamına (m.2) alınmış olduğu anlaşılmaktadır.
6502 sayılı Kanuna göre, davacılar ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden emlak komisyoncusu, davalı ise tüketicidir.Taraflar arasında yapılan simsarlık (tellallık) sözleşmesi ise kanunun tanımladığı anlamda tüketici işlemidir.6502 sayılı Kanunun; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamaların tüketici mahkemelerinde çözümünü öngören 73. maddesi hükmü ile “taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile diğer kanunlarda düzenleme olması bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun göreve ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğini” düzenleyen 83/2. maddesinin açık hükmü nedeniyle somut uyuşmazlığa bakma görevi Tüketici Mahkemelerinin görev alanına girmiştir.
Somut olayda davacının, tellallık sözleşmesinden kaynaklanan hizmet bedelinin tahsili için takibi başlattığı, davalının itirazı üzerine duran takibin devamı için davacı tarafından icra iflas kanunu 67. maddesi gereği itirazın iptali davasının açıldığı,simsarlık sözleşmesine konu taşınmazın konut niteliğinde bulunduğu, davalının bu konutları ticari veya mesleki amaçlarla edindiğine dair dosya kapsamında bir iddia ve delilin bulunmadığı, tüketici sıfatı bulunduğu görülmektedir. (İstanbul BAM ——. H.D. —— E. ——- K.)
Açıklanan nedenlerle ——- tarihli 6502 sayılı yasanın 73/1 maddeleri uyarınca Tüketici istekleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğan uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tüketici Mahkemesi görevli olup mahkememiz görevli olmadığından davanın görev dava şartı yokluğundan usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda belirtildiği gibi;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, bu nedenle 6100 sayılı HMK’nın 115/2. Maddesi uyarınca dava şartı noksanlığından davanın usulden REDDİNE,
2-Taraflardan birinin, karar süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dosyanın görevli İSTANBUL ANADOLU NÖBETÇİ TÜKETİCİ MAHKEMESİ’ne gönderilmesine,
3-Yasal süre içinde Mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde, Mahkememize davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin iş bu kararın tefhim/tebliği ile İHTARINA,
4-Dava dosyasının talep üzerine gönderilmesi halinde yargılama giderlerine görevli mahkemece hükmedilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı 14/01/2020