Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/215 E. 2020/512 K. 14.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/215 Esas
KARAR NO : 2020/512

DAVA :Şirketin Fesih ve Tasfiyesi
DAVA TARİHİ :10/05/2019
KARAR TARİHİ :14/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile diğer dava —- senesinde davalı şirketi kurduklarını, 2018 senesinin başına kadar şirketi müvekkilinin ayakta tutmaya çalıştığını, ancak diğer ortağın ilgilenmemesi sebebiyle şirketin gayri faal hale geldiğini, faaliyetini sürdürme imkanının kalmadığını, Türk Ticaret Kanunu’nun 636/3 üncü maddesinde “haklı sebebin varlığında her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebilir” hükmünün yer aldığını, bundan hareket edilerek mahkemeye başvurulduğunu, şirketin diğer ortağının görevlerini yerine getirmediğini, davalı şirket ile aynı iştigal konusunda —-adı altında kendi firmasını kurduğunu, tüm emek ve mesaisini o firmaya harcadığını, ortak olduğu davalı şirket ile hiç ilgilenmediğini, kendisi ile iletişim kurulamadığını, güven ilişkisinin zedelendiğini, şirketi devam ettirmek için ortak menfaatin de kalmadığını, şirketin uzun süredir gayri faal durumda olduğunu, müvekkilinin şirketin fesih ve tasfiyesini istediğini, bu konuda diğer ortak ile anlaşamadıklarından mahkemeye başvurmak zorunda kaldığını iddia ederek davalı şirketin tasfiyesine, yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretinin şirketin diğer ortağına yükletilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Mahkememizce atanan temsilci kayyımı tarafından davaya verilen cevap dilekçesinde özetle; TTK 636/3 maddesi uyarınca işbu davanın şirketin haklı nedenle feshi davası olduğunu, anılan maddede haklı nedenlerin ne olduğunun sayılmadığını, hükmün gerekçesinde, anonim şirketin haklı nedenle feshini düzenleyen TTK 531 maddesinin düzenlenemesine paralel bir düzenleme getirildiği açıklaması yapıldığını, TTK 636/3 ün gerekçesinni yollama yaptığı TTK 531. Maddesi gerekçesinde Haklı sebep tasarıda tanımlanmamış, haklı sebepler örnek olarak da gösterilmemiş bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır, ileri sürülen sebeplerin haklı olup olmadığına karar verecek olan mahkemedir şeklinde açıklama yer aldığını , somut olay açısından şirketin fesih ve tasfiyesinin son çare olması ilkesine göre feshin/tasfiyenin ortakların menfaatlerine uygunluğun denetlenmesi bakımından mali inceleme yapılması, bu kapsamda şirket tarafından ——-. Dönem geçici Vergi beyannamesinin celp edilmesinin gerektiğini, detaylı beyan değerlendirmenin mali verilen dosyaya gelmesi sonucunda yapılacağını beyan etmiştir.
Feri Müdahil vekili mahkememize sunmuş olduğu katılma dilekçesinde özetle; öncelikle dava dosyasına konu edilen ——adındaki şirketin iki ortağından birisinin müvekkili … olduğunu, müvekkilinin şirket ortağı olmasına ilişkin tüm belgelerin hali hazırda dava dosyasında mevcut olup zaten davacı tarafın da müvekkili şirketin ortağı olduğunu ikrar ettiğini, dava dosyasında müvekkilin ortağı olduğu —– tasfiyesi amacı ile davacı tarafından dava açıldığını ve tasfiye ile birlikte tüm yargılama giderlerinin ve ücretlerin müvekkili yükletilmesinin talep edildiğini, dava konusu öncelikle ortağı olduğu şirket olması sebebi ile müvekkilinin birinci dereceden ilgilendirdiğini, akabinde dava sonucunda olası müvekkili aleyhine hükmedilebilecek giderler olduğunun da aşikar olduğunu, bu bakımdan müvekkilinin olası dava sonucunda direkt etkilenecek kişi olması hasebi ile müvekkilinin davaya katılma taleplerinin kabul edilmesini beyan ettiğini aynı zamanda müvekkilinin yeni açtığı kliniğin dava konusu klinik ile aynı neviden olmaması ve davacının yeni açtığı kliniğin konusunun dava konusu klinik ile birebir aynı olmasının da davacının tam kusurlu olduğunun delili sayılarak; Tasfiyede hukuki yarar bulunduğundan şirketin tasfiyesine; Mahkemenin tasfiye kararının müvekkilin zararını arttırmış olacağı da göz önüne alınarak, müvekkilin şirketin gerçek değeri üzerinden hak ettiği %50 payı oranına karşılık gelen meblağın davacıdan alınarak müvekkile verilmesiini, her halükarda dosya üzerinden çıkacak olan karar müvekkilin şirket hissesini etkileyebileceğinden ve davacıdan olan alacakları bakımından telafisi güç zararların ortaya çıkmasının önüne geçilmesi adına ivedilikle davacının şirket tasfiye hisse payı üzerine ihtiyat-i tedbir konulmasını yargılama giderleri ve her türlü tasfiye memuru hak edişi, vekalet ücreti vs. giderin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava, davalı şirketin haklı sebeplerin varlığı nedeniyle fesih ve tasfiyesi istemine ilişkin olup; TTK 636/3 maddesine dayanmaktadır.
Tarafların tüm delilleri celbolunarak, davalı şirketin tüm ticari defter, kayıt ve dayanak belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır. Alınan raporun dosyadaki delillere uygun, denetime açık bulunduğu görülmekle hükme esas alınmıştır
Davalı şirketin ticaret sicil dosyasının incelenmesinde; davalı şirketin——-tarihinde sicile tescil edilerek davacı … ve feri müdahil …’nun eşit hisseleri ile kurulduğu, ilk—–müşterek şirket müdürü olarak seçildikleri, daha sonrasında şirketinde 04/11/2011 tarihli ortaklar kurulu kararında ortakların müdürlük sürelerinin 20 yıl daha uzatılmasına ve şirketi müşterek imzaları ile temsil ve ilzam etmelerine karar verildiği, 18/02/2014 tarihinde tescil edilen ana sözleşmenin tadili ile şirket sermayesinin 5000TL den 15.000 TLye çıkarıldığı ortakların eşit hisseye sahip olduğu anlaşılmıştır.
Davalı şirketin her ne kadar yönetim organ boşluğu bulunmamakta ise de; iş bu dava yönünden davalı şirketin temsil edilebilmesi için mahkememizin 09/10/2019 tarihli duruşmasında mali müşavir .———- bu dava dosyası yönünden davalı şirkete temsilci kayyumu olarak atanmasına karar verilerek, şirketin iş bu davada temsil edilebilmesi sağlanmıştır.
Davacı taraf, davalının şirketteki görev ve sorumluluklarını yerine getirmediğini, davalı şirket ile aynı iştigal konusunda ——- firmasını kurduğunu, tüm emek ve mesaisini o firmaya harcadığını ortak olduğu davalı şirket ile hiç ilgilenmediğini, kendisi ile iletişim de kurulamadığını, güven ilişkisinin zedelendiğini, şirketi devam ettirmek için ortak menfaatin de kalmadığını, şirketin uzun süredir gayrı faal durumda olduğunu belirterek şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini istemiştir.
Davaya feri müdahele talebinde bulunarak katılan şirketin diğer ortağı … da beyanlarında; 2017 yılında davacının ortaklığı ayırmak ve tüm eşyaları eşit olarak paylaşmak istediğini ancak bahse konu cihazları satın almak için maddi gücünün bulunmadığından devralma talebini kabul edemediğini, davacının eşyaları klinikten alarak şirketin içini boşalttığını , ayrı bir klinik açtığını müşterilerini de oraya yönelttiğini belirterek şirketin fesih ve tasfiyesine ve şirketin gerçek değeri üzerinden hakettiği %50 oranında ki payının davacıdan alınarak kendisine verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mali müşavir aracılığı ile davalı şirketin ticari defter kayıt ve dayanak belgelerinin incelenmesinde; şirketin—-satış yaptığı, vergi sonrasında 16.672,16 TL kar elde ettiği 2018 ve 2019 senesinde de satış yapmadığı tespit edilmiştir. Ayrıca hem davacının hem de şirketin diğer ortağı olan feri müdahilin genel kuruldan izin almadan davalı şirket ile aynı konuda faaliyet göstermek üzere iş yeri açtıkları, her iki ortağında kendi adlarına açtıkları işyerlerini işlettikleri, davalı şirketin iş yerinin bulunduğu binanın 2017 yılında kentsel dönüşüm nedeniyle tahliye edilerek yıkıldığı, 2017 yılından sonrada gelir getirici bir faaliyetin bulunmadığı tespit edilmiştir.
TTK 636/3 maddesinde; ‘haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine davacı ortağı payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.’ hükmü düzenlenmiştir. Yasal düzenlemede şirketin feshi için haklı nedenler açıkça belirtilmemiştir. Ancak ortaklık anlayışını ortadan kaldıran, bireysel çıkarlara yönelen, ortaklar arasında kişisel ve grupsal çıkarların ön plana çıktığı ve ortaklık amacının gerçekleşmesinin olanağının bulunmadığı durumların varlığı haklı nedenler arasına sayılabileceği hususunda Yargıtayın muhtelif kararları mevcuttur. Yine uygulamada haklı nedenlerle fesih davası açılabilesi için davacı ortağın haklı nedenlerin meydana çıkmasında kendisinin eylem ve işlemlerinin ve katkısının bulunmaması gerekir. Hiç kimse kendi eylem ve işlemlerine dayanarak kendi lehine sonuç çıkaramaz. Yargıtay, muhtelif kararlarında bir ortağın haklı nedenlerle şirketin fesih ve tasfiyesinin isteyebilmesi için en fazla eşit kusurlu olması gerektiğine hükmetmiştir.
Yapılan yargılama sonucunda, dosya kapsamındaki tüm deliller birlikte değerlendirildğinde; ortaklar arasında anlaşmazlıklar bulunduğu, şirketin işyerinin 2017 yılında — kapsamında yıkıldığı başka bir yere de taşınmadığı, 2017 yılından sonra şirketin gelir getirici bir faaliyetinin bulunmadığı, her iki ortağın birbirinden bağımsız ve genel kuruldan izin almaksızın davalı şirket ile aynı konuda faaliyet göstermek üzere iş yeri açtıkları dolayısıyla her iki ortağında şirketin feshi için gerekli haklı nedenlerin oluşumunda eşit kusurlu oldukları, şirketin feshi yerine kabul edilebilir başka bir çözümünde somut uyuşmazlıkta düşünülemeyeceği (Ki davalı şirketin diğer ortağı olan feri müdahil de şirketin feshini istemekle birlikte %50 oranında ki payını da talep etmektedir.) Vicdani kaanate varılarak aşağıdaki şekilde davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere
1.DAVANIN KABULÜ İLE; ———- adresinde kayıtlı —– FESİH VE ——–
———— olarak resen Mali Müşavir —- atanmasına,
İleride şirket hesabından ödenmek üzere 5.000,00 TL tasfiye memuru ücret avansı ile 5.000,00 TL tasfiye avansı olmak üzere toplam 10.000,00 TL’nin davacı tarafından mahkeme veznesine yatırılmasına,
2-Karar kesinleştiğinde kararın tescili ve ilanı için kesinleşme şerhi verilmiş karar örneğinin —- gönderilmesine,
3.Harçlar Yasası uyarınca alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından, davacının peşin olarak yatırmış olduğu 44.40 TL harcın mahsubu ile eksik alınan 10,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4.Davacı tarafça yapılan 44,40 TL toplam harç masrafı, 1.000.00 TL bilirkişi ücreti, 225,80 TL tebligat ve yazışma gideri olmak üzere toplam olarak yapılan 1.270,20 TL yargılama giderinin 1/2 sinin davacı üzerine bırakılmasına kalan kısmın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, (Mahkememizce tespit edilen kusur durumuna göre)
5.Hüküm tarihinde yürürlükte olan —- uyarınca davacı yararına tayin ve taktir edilen 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6.Davacı tarafça davanın açılışında yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştikten sonra ve talebi halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekili ve feri müdahil vekilinin yüzüne karşı, davalı şirket temsilci kayyımının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.