Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/750 E. 2020/457 K. 30.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/750
KARAR NO : 2020/457

DAVA : Şirketin Fesih ve Tasfiyesi
DAVA TARİHİ : 27/06/2018
KARAR TARİHİ : 30/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan Şirketin Fesih ve Tasfiyesi davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili 02/07/2018 tevzii tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacının, davalı şirkette % 25 hisse sahibi olduğu, davalı şirketin ——- restorasyon ve izolasyon işleri ile uğraştığını, şirketin ——— ortaklı olarak kurulduğunu, müvekkilinin şirketin—– hissesine, dava dışı———- adedi ile toplam %75 hissesine sahip olduğu, şirketin ————– belirtildiği üzere ————elde ettiği, şirket hesaplarında olması gereken bu paranın ———— tarafından şirketle ilgisi olmayan banka hesaplarına aktarıldığını, şirket hesaplarının ———— tarafından kendi hesapları gibi kullanıldığı, ————- yapılmadığını, şirket ana sözleşmesine göre her faaliyet dönemi sonundan itibaren üç ay içinde ve senede en az bir defa olağan genel kurul toplantısının yapılması gerektiğini, ancak genel kurul toplantısının yapılmadığını, genel kurul toplantısı yapılmamasına rağmen toplantı yapılmış gibi hazırlanan tutanağın davacıya imzalatılmaya çalışıldığını, şirketin ————- tarafından keyfi yönetildiğini, müvekkilinin şirket defterlerin ve muhasebe kayıtlarına erişiminin engellenmekte olduğunu, işçi alacaklarının geç ödendiğini, şirket çalışanlarından ———- arasında ödenmesi gereken maaşının her ay gecikmeli olarak ödendiğini, yine bu çalışanın iş akdinin sebepsiz ve haksız bir şekilde fesih edildiğini, bu şekilde kötü yönetim imajı gösterildiğini ve şirket imajının zedelendiğini, şirketin tasfiyesine ilişkin taleplerinin şirkete hakim olarak ortak ve ilk üç yıl şirketi münferiden temsile yetkili ——-yaptığı bir kısım usulsüzlüklere dayandığını, müvekkili tarafından yapılan araştırmalarda şirkete ait hesaplarda bulunması gereken tutarların farklı hesaplara geçirildiğini, rekabet yasağına aykırı olarak ve şirket Genel Kurulunun izni olmamasına rağmen——konuda faaliyet gösteren şirketlerde görev üstlendiğini, şirket mallarını kendi ilişkili olduğu şirketlere piyasa değerinin altında sattığı ve bu şekilde şirketi zarara uğrattığını, azlık pay sahiplerinin şirketten beklentisi olan kârı dağıtmadığı ve eşit işlem ilkesine aykırı olarak azlık pay sahiplerine haklarını vermediğini, işçi alacaklarını gecikmeli ödediğini, davalı şirketin ————ve diğer bankalarda yer alan hesaplarında olması gereken paraların farklı hesaplara aktarıldığını, bu nedenle işleme ——— üyesinin sorumluluğunun söz konusu olduğuni, davacı tarafından şirketin tasfiye edilmesinin istenildiğini, yapılan hesaplamalar doğrultusunda davacının şirketten 23.525,00 TL kâr payı alacağı olduğu, şirketin tasfiye işlemlerinin başlatılmadığı ve kar payı alacağının ödenmediğini, şirketin tasfiye edileceğinin şirketin diğer hissedarı ———tarafından müvekkiline bildirilmesine rağmen tasfiye işlemleri başlatılmayınca müvekkili tarafından Beşiktaş —–. Noterliğinin ——————- yevmiye nolu ihtarnamesi ile gerekli işlemlerin başlatılması ve şirketin karından müvekkiline ödenmesi gereken 23.525,00 TL’nin ödenmesi için ihtarname gönderildiğini belirterek öncelikle davalı şirketin feshine karar verilmesini, mahkemece davacının şirketten çıkarılmasına karar verilirse davacının şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesine, tasfiye işlemi sonrasında davacının hissesinin diğer hissedar tarafından reel değeri üzerinden satın alınmasına, tasfiye sonrası çıkacak alacağa dava tarihinden itibaren reeskont faizi uygulanılmasına, ayrıca şirketin kurulduğu tarihten davanın sonuçlandığı tarihe kadar olan reel kârından davacıya düşen kâr payının dava tarihinden itibaren işletilecek reeskont faiziyle davacıya ödenmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili 07/09/2018 havale tarihli dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddia ve taleplerinin haksız, mesnetsiz, gerçeğe aykırı ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, davalı şirketin ——– şirketin idaresinin yönetim kuruluna ait olduğunu, yönetim kurulunun ….——— oluştuğu ve bu kişilerin tek başına temsil ve ilzama yetkili olarak şirekti yöneteceğinin tescil ve ilan edildiğini, bu nedenle davacının da diğer yönetim kurulu üyesi gibi şirketin işleyiş, yönetim ve kararlarından birlikte ve tam sorumlu olduğunu, davalı şiretin yönetim ve temsilinde davacıya, diğer ortaklara, şirketin tüzel kişiliğine zarar verilmesinin söz konusu olmadığını, davalı şirketin TTK hükümlerine uygun olarak ———- ilan sıra numarasıyla kurulduğunu, davacının davaya konu haksız iddia ve ithamlarının şirketin sözleşmesinde yer alan “ilan, hesap dönemi, kârın tespiti ve dağıtımı, genel kurulun işleyişi” hükümleri nazarında, kuruluşundan itibaren 1 yılı doldurmamış şirketten bilançonun, gelir tablosunun ve kurumlar vergisi beyannamesinin oluşmadığını ve yine genel kurulun toplanmadığını, genel kurul kararı alınmadığını, kâr dağıtımına ilişkin kararın bulunmadığı dönemde gerçekleştiğini, davalı şirketin ortak, üye ve yöneticileri bağlayan kesin hesap dönemi gelmeden hesap dönemine bağlı talep ve ithamların incelenmesinin mümkün olmadığını, dönemi itibarıyla tahakkuk etmeyen ve muaccel hale gelmeyen istemlerle ilgili açılan davada davacının hukuki yararının olmadığı gibi dava şartlarının da eksik olduğunu, kâr dağıtımına ilişkin bir karar bulunmadığından ve buna ilişkin bir hak oluşmadığından hakkın özüne ve muacceliyete ilişkin bu eksiklikte giderilemeyeceğinden davanın usulden reddinin gerektiğini, davacının elde ettiğini ileri sürdüğü şirket kâr-zarar durumuna ilişkin 31/12/2017 tarihli ——– ait olduğu tarih itibarıyla şirketin faaliyet döneminin kapanmadığını, bu tarih itibariyle kâr-zarar hesabı ve bilanço tahmini olsa bile oluşturulamayacağını, ayrıca bu —— gerçekliğinin, davaya etkisi ve delil niteliğinin bulunmadığını, şirketin——- durumunu gösterir 2017 yılı şirket hesaplarının dava açılmasından sonra oluştuğunu, şirket sözleşmesinin 13. maddesinde kârın tespiti ve dağıtımı hususunun açıklandığını, şirketin 17/08/2017 tarihinde kurulduğunu ve kuruluş sözleşmesindeki hükümler dikkate alındığında daha yeni kurulmuş ve büyümekte olan bir şirketin kârını dağıtmasının mümkün ve doğru olup olmadığının tartışmalı olduğunu, kârın dağıtımı ile ilgili kararların — ayında Kurumlar Vergisi beyan edilip, 2017 yılı kâr tespiti yapıldıktan sonra genel kurul gündemine alınıp genel kurul kararıyla belirlenebilecek bir konu olduğunu, genel kurulun konuyla ilgili kararı davadan sonra 04/07/2018 tarihinde aldığını, usulüne uygun ilan ve bildirim yapılarak düzenlenen 04/07/2018 tarihli genel kurul toplantısında, kuruluş sözleşmesinin 13. maddesi ve ilgili hükümleri ile TTK hükümlerine uygun bir şekilde kâr dağıtılmaması yönünde karar alındığı belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava, davalı şirketin fesih ve tasfiyesi, olmadığı takdirde davalı şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının tespit edilerek tahsili talebine ilişkin olup, TTK.nun 531 vd. maddelerine dayanmaktadır.
Tarafların tüm delilleri celbolunarak kök ve ek raporlar alınmış, raporların birbiri ile çelişmediği, dosyadaki verilere uygun bilimsel ve denetime açık bulunduğu görülmekle hükme esas alınmışlardır.
Davalı şirketin —- dosyasının yapılan incelenmesinde; davalı şirketin————–faaliyet göstermek üzere 17/08/2017 tarihinde sicile tescil edildiği, şirket ortaklarının———–olduğu, ana sözleşmenin yedinci maddesine göre davacı ile birlikte dava dışı ————– üç yıllığına yönetim kurulu üyesi olarak seçildikleri, ana sözleşmenin dokuzuncu maddesine göre her birinin şirketi münferiden temsile yetkili oldukları, şirket sermayesinin ——– sermaye sahibi oldukları tespit edilmiştir.
Davalı şirketin ticari defter, kayıt ve dayanak belgeleri üzerinde mali bilirkişiler aracılığı ile yaptırılan inceleme sonucunda düzenlenen raporda özetle; “…——– faaliyet karının 106.305,95 TL, dönem net karının 85.567,59 TL olduğu, 14/07/2018 tarihli genel kurul toplantı tutanağının altı nolu maddesine göre karın dağıtılmayarak olağanüstü yedekler hesabında muhafaza edilmesine karar verildiği, şirketin —– yılında faal olan şirketin 2018 yılında hemen hemen hiç faaliyet göstermediği, yıl boyunca sadece 394,69 TL net satış yaparken 57,408,59 TL tutarındaki faaliyet giderine katlanmak zorunda kaldığı, davacının iddia ettiği şekilde davalı şirketin 31/12/2018 tarihli nizamına göre ————– borcunun görülmediği, şirket çalışanlarından —– ödenmesi gereken maaşının gecikmeli olarak ödendiği tespit edildiği…” bildirilmiştir.
TTK 531 ‘inci maddesi; “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. İlgili yasa maddesinde hükme bağlanan şirketin haklı nedenlerle feshini talep edebilmek için esas sermayenin onda birine sahip olmak gerekli ve yeterlidir. Davacı da hisse oranı nazara alındığında sermayenin en az onda birini temsil etmektedir. Dolayısıyla iş bu davayı açabileceği için esasa girilmiştir.
Yasal düzenlemede ifadesini bulan “Haklı sebep” tanımlanmamıştır. Ayrıca örnekte gösterilmemiştir. Ancak TTK 245 ‘nci maddesinde —– yönünden haklı nedenler, örnek olarak sınırsız biçimde sayılmıştır. Söz konusu maddede öngörülen nedenlerin anonim şirketlerde kıyasen uygulanabileceği düşünülmektedir. Yapılacak uygulamada kişi şirketlerine göre, Anonim şirketlerin büyük sermayelerinin ekonomik yararlarının göz önüne alınması ve davacı pay sahipleri ile azınlık haklarının da hakkaniyetle adalet ilkeleri içerisinde değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Haklı sebep ortaklık işlerinden doğmuş olabileceği gibi ortaklık ilişkisi dışında kişisel ilişkiden de doğmuş olabilir. Önemli olan böyle bir olayın ortaya çıkması durumunda, ortaklık ilişkisinin devamının objektif olarak çekilmez bir hal alması gerekir. Haklı sebebin gerçekleştiği hususunun kabulünde davacı pay sahipleri dışında kalan diğer menfaat sahiplerinin haklarının da dikkate alınması gerekmektedir. Dolayısıyla haklı sebep ve bunun devamında fesih, ancak bu kimselerin menfaatlerinin ihlal edilmemesi kaydıyla ve son çare olarak kabul edilebilir. Doktrin ve uygulamada anonim şirketlerinin feshine ilişkin haklı sebep olarak nitelendirilebilecek örnekler; şirketin çoğunluk payı sahibi tarafından kötü yönetilmesi sebebiyle mali sıkıntı içinde bulunması, şirket kasasının sistematik bir şekilde boşaltılması, mali açıdan hiçbir geçerli sebep bulunmadan en az üç dört yıl boyunca kar payı dağıtılmaması, azınlık pay sahiplerinin haklarının sistematik bir şekilde ve sürekli olarak kısıtlanması, bunlar dışında genel kurulun sürekli olarak toplantıya davet edilmemesi, şirket amacı ile bağdaşmayan faaliyetler, şirket organlarının çalışamayacak şekilde bloke edilmesi, toplanmasının veya karar alınmasının engellenmesi gibi durumlardır.
Davacı taraf davalı şirketin, kar elde etmesine rağmen kar payının ödenmediğini iddia etmiştir.—- karın tespitle dağıtım yetkisi genel kurula aittir. Münhasır nitelikteki bu yetki bir başka kişi veya organlara devredilemez. Sadece karın varlığı, pay sahiplerinin bunu talep ve dava edebilmeleri içinde yeterli değildir. Kar payı muaccel hale gelmedikçe talep ve dava edilemez. Pay sahiplerinin kar payı üzerindeki hakkının muaccel olması için ise kural olarak şirket genel kurulunun dağıtım kararı alması gerekir. Davanın açıldığı tarih itibariyle davalı şirket henüz genel kurul toplantısı yapmamıştır ki, yapılacak genel kurul toplantısında karın dağıtılmaması yönünde karar alınması halinde bu kararın iptali için yasal yola başvurma yönünde bir hak tanınmıştır. Davacının bu yönde bir yasal hakkı kullandığı iddia ve ispat edilmemiştir. Davalı şirketin kuruluş tarihi —–. Şirket kurulduktan yaklaşık on ay sonra iş bu dava açılmıştır. Sürenin kısalığı dikkate alındığında kar payı dağıtılmaması, genel kurullarda davacının haklarının kısıtlanması gibi pay sahiplerinin haklarını sistematik şekilde engellenmesine ilişkin hususlar yönünden mahkememizce iş bu dava yönünden haklı sebep olarak değerlendirilmemiştir.
Yine davacının iddiaları arasında; davalı şirketin yönetim kurulu üyesinin dava dışı ——- yönetim kurulu üyesi olduğu ve bu şekilde rekabet yasağının ihlal edildiği, şirketlerin merkezlerinin de aynı olduğu ve şirketin paralarının farklı hesaplara aktarıldığı hususları yer almaktadır. Yaptırılan mali bilirkişi incelemesinde, davalı şirkete ait paraların başka hesaplara aktarıldığına dair bir tespit bulunmadığı gibi şirket alacaklarının tamamının dava dışı —————satılan mal ve hizmet karşılığında olduğu yani para aktarıldığı iddia edilen ancak ispat edilemeyen dava dışı firmaya borçlu değil, bilakis alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Yapılan yargılama sonucunda dosya kapsamındaki deliller ve alınan bilirkişi raporlar birlikte değerlendirildiğinde; davacının 12.500,00TL sermayesinin bulunduğu, ancak 9.375,00 TL’lik kısmının halen davacı tarafça ödenmediği, davacı tarafın davalı şirketin fesih ve tasfiyesi için ileri sürdüğü hususların şirketin feshine sebebiyet verecek haklı nedenler olmadığı gibi davacının şirketten çıkarılmasının da yasal koşullarının oluşmadığı vicdani kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yazılı gerekçe ile,
1.DAVANIN REDDİNE,
2.Başlangıçta peşin olarak alınan 35,90 TL harcın, alınması gerekli olan 54,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 18,50 TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
2.Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
3.Davalı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan —–. uyarınca 3.400,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4.Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesi uyarınca, artan gider avansının davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.