Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/626 E. 2022/515 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/395
KARAR NO: 2022/465
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 31/03/2017
KARAR TARİHİ: 22/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili —- tevzi tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili —- diğer müvekkilleri —- müşterek çocukları olduğunu, müvekkilinin gebelik takibinin en az —-tarafından yapıldığını, davalı sigorta şirketinin ——poliçesi ile tarifede belirlenen teminat limiti dahilinde maddi, manevi zarardan doğan sorumluluğu üstlendiğini, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun geriye dönük — süreyi kapsadığını, müvekkili —hamileliği boyunca davalının sigortalısı doktor tarafından takip edildiğini, ne var ki anılan toktorun genel olarak tıbbi kötü uygulaması sonucu —– hamilelikte teşhis edilemediğini, küçük ——– olarak doğduğunu, hastane kayıtları ile doktor ile hasta arasında bir vekalet akdinin kurulduğunu, doktorun bilgilendirme dahil tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğinin ispat yükünün davalıda olduğunu, vekalet akdi kapsamında doktorun yükümlülüklerinin tıbbi yardımı bizzat yerine getirme, ——bilgilendirme/aydınlatma, tanı koyma, uygun tedavi yöntemini seçme ve uygulama, yüksek özen gösterme, konsültasyon önerme, kişisel verileri ve sırrı koruma, hastanın kişilik değerlerine saygı gösterme, kayıt tutma olduğunu, sigortalı doktorun müvekkilini gebelikte olabilecek hastalıklar, yaptığı—- tarama testleri,—- ne olduğu, —— benzeri hastalıkların teşhis ve tespitiyle ilgili seçenekler konusunda bilgilendirmediğini, aydınlatılmadığını, —almamış, ileri testleri önermediğini, konsültasyon istemediğini, —-gibi bilgilendirme de yapmayarak aslında birkaç basit test ile saptanabilecek —-saptayamayarak sakat bir çocuğun doğumuna neden olduğunu, vekalet sözleşmesi kapsamında doktorun hastanın müterafik kusuru bulunmadıkça en hafif kusurundan dolayı bile gerçekleşen zararın tamamından sorumlu olduğunu, —- hayat boyu devam eden bir iş göremezlik hali olup öncelikle müvekkili küçük —- iş göremezlik hali nedeniyle maddi zarara uğradığı, bu acıyı yaşam boyu çekecek olması sebebiyle manevi zarara uğradığının izahtan vareste olduğunu, BK 56/2 hükmü Borçlar Kanunu’na yeni giren bir hüküm olmakla bu kapsamda artık bedensel zarara düçar olan kimsenin yakınlarına da manevi tazminat ödeneceğinin —- yasal olarak öngörüldüğünü, müvekkilleri anne—– olarak görerek acı çekmeye devam edeceğini, davalının sigortalısı doktorun tibbi kötü uygulaması sonucu bebeğin — —- olduğu hamilelikte saptanamadığını ve doğumdan sonra —— olduğunun anlaşıldığını belirterek fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkilim küçük — işgöremezlik —-manevi tazminat, müvekkili anne—-manevi tazminat, müvekkilim baba — manevi tazminat, olmak üzere toplam —— tazminatın dava tarihinden itibaren avans faizi, mahkeme masrafları ve avukatlık ücretiyle davalıdan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili ———- havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacıların asıl hukuki ilişkiyi yani davacının tedavisinde yer alan hastane ve hekimi/fleri gözönünde bulundurmadan doğrudan müvekkil—–husumet yöneltmek suretiyle, somut olaya ilişkin etkin savunma yapılmasınının imkansız hale getirdiğini, tıbbi sürecin hiçbir aşamasında yer almayan müvekkili şirketten, tedaviyi ve müdahaleleri gerçekleştiren hekimin / hastanenin yerine geçerek savunma yapmasını beklemenin hayatın olağan akışına aykırı ve kötü niyetli bir yaklaşım olacağını, bu nedenle söz konusu dava ve uyuşmazlık tibbi uygulamaları gerçekleştiren ——ilgilendirdiğinden işbu davanın —- göre alacağın muaccel olma tarihinden itibaren —- süresi öngörüldüğünü, bahsi geçen olayda tıbbi kötü uygulama ile ——- olarak doğuma sebep olunduğunun öğrenildiği tarih davacı küçük —– içerisinde talepte bulunulmadığından ve dava açılmadığından taleplerin zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı nedeniyle davanın reddini talep ettiklerini, davanın açılmasından önce sigortalıya söz konusu olayın ihbar edilip edilmediği, herhangi bir ihtamame gönderilip gönderilmediğinin tespit edilmesi gerektiğini, sigortalıya ihbar tarihinde geçerli bulunan —-sorumlu bulunduğunu, bu durumun teşpiti halinde müvekkili şirket aleyhine açılan davarın husumetten reddinin gerektiğini, dava dışı sigortalı—— müvekkil sigorta şirketi nezdinde —- olduğunu, poliçeden dolayı tıbbi kötü uygulamaya ilişkin durumlarda olay başına azami sorumluluk limiti —– olup; sigortalırın poliçe ve genel şartlarda belirlenen koşullar ile kusur oranında ve zarar nispetinde olduğunu, poliçeye müstenit müşterek müteselsil sorumluluklarının poliçe limitiyle sınırlı ve masraf ve vekalet ücreti sorumluluğununda da bu miktara isabet eden oranlarda olacağını, poliçe limitinin maktuan ödenecek rakam olmadığını, öncelikle müvekkil şirkete sigortalı doktorun, davacının —— kusuru bulunup bulunmadığının mahkemece tespit edilmesi gerektiğini, huzurdaki davanın tıbbi süreçte yer almayan ve dolayısıyla tedavi evraklarına doğrudan erişim imkanı bulunmayan müvekkil şirkete yöneltilmiş olması ve tibbi müdahale üzerinden ——– kadar uzun bir süre geçtikten sonra davanın açılmış olması nedeniyle; davacıya ait hasta kayıtları dosyaya celp edildiğinde beyanda bulunma hakları saklı kalmak kaydıyla, dava konusu müdahale sürecine ilişkin edinebildikleri bilgiler kapsamında sınırlı izah yapılabileceğini, müvekkili şirketin sorumluluğu sigortalısının kusuru ile sınırlı olduğundan, kusur durumu ve tazminat miktarının mahkeme tarafından yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde tespit edilmesi gerektiğini, somut olayda tıbbi uygulama hatası bulunmadığını, sigortalı hekim tarafından doğum öncesinde yapılan muayenelerde tıbbi uygulama hatası ya da özensizliğin bulunmadığını, meydana gelen sonucun ortaya çıkması ile sigortalı hekimin fiilleri arasında nedensellik bağı kurulamadığını, sigortacı yönünden sigorta bedelini ödeme yükümlülüğü belgelerin ibrazından itibaren ——işgünü içinde, böyle bir başvuru olmadığı takdirde dava tarihinde muaccel hale geldiğinden bu tarihlerden öncesi için faiz sorumluluğunun bulunmadığını, davayı kabul anlamına gelmemek kaydı ile müvekkili şirketin davanın açılmasına sebep olmadığından temerrüdün ve sorumluluğun dava dilekçesinin tebliğinden itibaren başladığını, dava konusu olayın haksız fillden kaynaklanması nedeniyle ticari iş olarak nitelendirilemeyeceğini, bu nedenle uygulanması gereken faizin yasal faiz olduğunu belirterek davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, dava konusu olay ile sigortalı doktor müdahaleleri araşında illiyet bağı bulunmadığından davanın husumet nedeniyle reddine, dava konusu olayda tıbbi kötü uygulama hatası olmadığından davanın esastan reddini, davanın —– ihbarını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili —- havale tarihli ıslah dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda aleyhe olan hususları kabul etmediklerini, bilirkişi tarafından tanzim edilen— tarihli rapora göre davacının; sürekli iş göremezlik maddi zararı — olduğu, bakıcı gideri maddi zararı — olmak üzere toplam zararının —- olduğu tespit ve hesap edildiğini, olay tarihinde yürürlükte olan poliçe teminat limiti —-olduğundan talebimiz poliçe limiti ile sınırlı olduğunu belirterek fazlaya dair talep ve dava hakkımız mahfuz kalmak kaydıyla; müvekkili küçük — manevi tazminat, müvekkili anne —manevi tazminat, müvekkili baba — manevi tazminat olmak üzere, toplam — tazminatın dava tarihinden —– itibaren avans faizi, mahkeme masrafları ve avukatlık ücretiyle davalıdan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava; sigorta hukukundan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek, kanıtlar toplanmak ve bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle sonuçlandırılmıştır.
Bu itibarla toplanan deliller, mahkememizce benimsenen bilirkişi raporları, tarafların iddia ve savunmaları hep birlikte değerlendirildiğinde;
Dava dışı sigortalı —– gebelik takibinde davacı anneyi —- tespit eden testler, doğruluk oranları, alternatif tespit seçenekleri ve bunların reddedilmesi halinde ortaya çıkacak riskler konusunda usulünce aydınlatmaması nedenine dayalı maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
Davalı; dava dışı sigortalı —sırasında en üst düzeyde özen gösterdiğini, yapılan muayene ve operasyonda gerek tıbben ve gerekse teknik anlamda hiçbir hataya yer verilmediğini kendisine her hangi bir kusur izafe edilemeyeceğini, belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davacı—– ait hastane dosyaları ve hasar dosyası celp edilmiş ve incelenmiştir.
Davalının dava dışı —– tarihleri arasında sigortaladığı, azami teminat limitinin maddi ve manevi tazminat kapsamında —– olduğu görülmüştür.
— tarihinde doğan davacı—— tarihli raporuna göre % 100 oranında meslekte kazanma gücünde azalma olduğu ve sürekli birinin bakımına muhtaç olduğu belirlenmiş ve rapor mahkememizce gerekçeli ve denetime elverişli bulunmakla hükme esas alınmıştır.
Davacı —– % 100 nispetindeki sürekli iş göremezlik ve ömür boyu birinin bakımına muhtaç olması sebebiyle dava dışı sigortalının % 100 kusuru nedeniyle talep edebileceği tazminatın — olduğu ancak davalı tarafından düzenlenen sigorta sözleşmesinin poliçe limitinin —–tarihli bilirkişi raporu ile belirlenmekle bilirkişi raporu gerekçeli ve denetime elverişli bulunmakla hükme esas alınmıştır.
—– Karar sayılı ilamında da vurgulandığı gibi ; — arasındaki ilişki vekalet akdi mahiyetinde olup,—– maddeleri uyarınca, vekil vekâlet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur —–. O nedenle, doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören doktor olan vekilden tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, —– maddesi hükmü uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
— tarihinde imzalanan ve —– sözleşmenin tarafları tüm insanların haysiyetini ve kimliğini koruyacak ve biyoloji ve tıbbın uygulanmasında, ayırım yapmadan herkesin, bütünlüğüne ve diğer hak ve özgürlüklerine saygı gösterilmesini güvence altına almakla yükümlüdürler”——düzenlemesi mevcuttur. —– olan veya yazılı olmayan meslek kurallarına uygun müdahaleyi güvence altına almaktadır. Ayrıca, uygulamanın tedavi ya da yaşam kalitesinin yükseltilmesi amacına yönelmesinin zorunlu olduğu belirtilmektedir. Burada kastedilenin tıbbi standartlar olduğu konusunda bir duraksama bulunmamalıdır. Yine —- Sağlık alanında herhangi bir müdahale, ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra yapılabilir.—- önceden müdahalenin amacı ve niteliği ile sonuçları ve tehlikeleri hakkında uygun bilgiler verilecektir. —-, muvafakatini her zaman serbestçe geri alabilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
—— maddesinde —- aydınlatır. Yapılacak aydınlatma hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olmalıdır. Bilgiler hasta tarafından anlaşılabilecek biçimde verilmelidir. Hastanın dışında bilgilendirilecek kişileri, hasta kendisi belirler. Sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılabilir. Alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir.” denilmiştir.
—–maddesinde hastanın, modern tıbbi bilgi ve teknolojinin gereklerine uygun olarak teşhisinin konulmasını, tedavisinin yapılmasını ve bakımını istemek hakkına sahip olduğu, tababetin ilkelerine ve tababet ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı veya aldatıcı mahiyette teşhis ve tedavi yapılamayacağı; bilgilendirmenin kapsamı başlıklı —— maddesinde, hastaya; a) Hastalığın muhtemel sebepleri ve nasıl seyredeceği, b) Tıbbi müdahalenin kim tarafından nerede, ne şekilde ve nasıl yapılacağı ile tahmini süresi, c) Diğer tanı ve tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hastanın sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri, ç) Muhtemel komplikasyonları, d) Reddetme durumunda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri, e) Kullanılacak ilaçların önemli özellikleri, f) Sağlığı için kritik olan yaşam tarzı önerileri, g) Gerektiğinde aynı konuda tıbbî yardıma nasıl ulaşabileceği hususlarında bilgi verileceği; 18. maddesinde ise, “Bilgi, mümkün olduğunca sade şekilde, tereddüt ve şüpheye yer verilmeden, hastanın sosyal ve kültürel düzeyine uygun olarak anlayabileceği şekilde verilir.
Hasta, tıbbi müdahaleyi gerçekleştirecek sağlık meslek mensubu tarafından tıbbi müdahale konusunda sözlü olarak bilgilendirilir. Bilgilendirme ve tıbbi müdahaleyi yapacak sağlık meslek mensubunun farklı olmasını zorunlu kılan durumlarda, bu duruma ilişkin hastaya açıklama yapılmak suretiyle bilgilendirme yeterliliğine sahip başka bir sağlık meslek mensubu tarafından bilgilendirme yapılabilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Özetle hekim, görevini yüksek özenle yerine getirmeli ve hastanın bilgi alma hakkı kapsamında onu aydınlatmalıdır. Somut olayda, alan uzmanı hekimin anne karnındaki bebekteki ——– teşhise yönelik bir hatası veya bu anomaliyi teşhise yönelik imkanlar konusunda hastayı yeteri kadar aydınlatmamasının sorumluluğunu doğuracağı izahtan varestedir.
Davacı anne, dava dışı hekimin kendisini bilgilendirmediği için anne karnındaki bebekte var olan — —- tespit edilemediğini, riskli gebeliği sonlandırma hakkının elinden alındığını ileri sürmektedir.
Bu durumda hekim, üçlü tarama testi sonucunda elde edilen sonucu, kesin tanı için başvurulabilecek yöntemleri, bu yöntemlerin risklerini, yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri gereğince ve usulünce anneye açıklamalı, onu aydınlatmalıdır. Aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirildiğini ispat yükü ise hekimdedir.
Somut olayda davalının, dava dışı sigortalı ——- sağlık hizmetinin verilmesinde davacı annenin sosyal ve kültürel düzeyine uygun olarak aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirdiğini kanıtlayamadığı, sigortalının başkaca kusurunun aranmadığı, sadece bilgilendirme yükümülüğünü yerine getirmemesi davacıların tazminat talebinde bulunmaları için yeterli olduğu, davacıların taleplerinin davalı tarafından düzenlenen poliçe kapsamında olduğu, davacı —– olması nedeniyle % 100 maluliyetinin oluştuğu ve bu nedenle hayat boyu bakıma muhtaç olduğu, sürekli iş göremezlik maddi zararı —-olduğu, ancak davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğu gözetilerek talep artırım dilekçesindeki talep uyarınca——- maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Davacıların manevi tazminat talepleri yönünden ise;” Genel kabul gören görüşe göre manevi tazminat; ne bir ceza ne de gerçek anlamda bar tazminattır. Zarara uğrayan kişinin çektiği açıyı, duyduğu elem ve üzüntüyü bir nebze olsa da dindiren, zarara uğratan olay nedeniyle oluşan ruhsal tahribatı onarmaya yarayan bir araçtır.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 47. ve 6098 sayılı TBK’nın 58. maddesinde düzenlenen hükme göre, hakimin özel durumları göz önüne tutarak hükmedeceği manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Taktir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. ——- gerekçesinde de taktir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda taktir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. “
Somut olayda davacı ——— olarak dünyaya geldiği ve %100 malul olduğunun belirlendiği, yaşı ve maluliyet durumuna göre hayat boyu bakıcıya ihtiyaç duyacağı, dolayısıyla davacılar anne ve babanın da çocukla birlikte ömür boyu bu sendromun getirdiği zorlukları birlikte yaşayacakları, sürecin ağır ve meşakkatli bir süreç olduğu bu durumun çocuk yanısıra anne ve baba içinde ciddi bir travma yarattığı, sigortalı hekimin ağır kusurlu olduğu, davalının sigortalısının kusurundan kaynaklı bu zarardan da poliçe limitleri dahilinde sorumluluğunun bulunduğu sonucuna varılarak davacıların manevi tazminat istemlerinin de kabulüne karar verilmiş, her ne kadar davacı taraf tazminat taleplerine dava tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesini talep etmiş is de davacıların tac ir olmadığı, davalı sigorta şirketinin sigortalısının da doktor olup, tacir vasfında olmadığı, davalı sigorta şirketinin tacir olmasının ise işin vasfını ticari kılmayacağı, dolayısıyla avans faizi talebinin yerinde olmadığı sonucuna varılarak hükmedilen tutarlara yasal faiz uygulanmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davalı taraf zamaaşımı definde bulunmuştur. Dosya kapsamından davacılardan —-tarihinde doğum yapmış, iş bu dava — tarihinde açılmıştır. —- kararında belirtildiği üzere; 6102 sayılı TTK.nun “Doğrudan dava hakkı” başlıklı 1478.maddesi, “(1)Zarar gören, uğradığı zararın sigorta bedeline kadar kısmının tazminini, sigorta sözleşmesi için geçerli zamanaşımı süresi içinde kalmak şartı ile doğrudan sigortacıdan isteyebilir.” hükmünü, “Zamanaşımı” başlıklı 1482.maddesi,”(1)Sigortacıya yöneltilecek tazminat istemleri sigorta konusu olaydan itibaren on yılda zamanaşımına uğrar” hükmünü, TIbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının “B.1.Rizikonun Gerçekleşmesi” başlıklı maddesi, “Sigorta sözleşmesinin konusuna ilişkin sigortalının kendisine tazminat talebinde bulunulduğunu öğrendiği ya da zarar görenin doğrudan doğruya sigortacıya başvurduğu anda riziko gerçekleşmiş sayılır.” hükmünü, “B.5.Doğrudan Dava Hakkı” başlıklı maddesi, “Zarar gören, uğradığı zararın sigorta bedeline kadar olan kısmını tazmini sigorta sözleşmesi için geçerli zamanaşımı süresi içinde kalmak şartı ile, doğrudan sigortacıdan isteyebilir.” hükmünü, “C.9.Zamanaşımı” Başlıklı maddesi, Sigorta Sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve sigorta tazminatına ilişkin istemler her halde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” hükmünü içermektedir. İş bu yasal düzenlemeler uyarınca davanın zamanaşımı süresi içerisinde anlaşıldığından davalı tarafın zamanaşımı def’inin reddi gerekmiş ———– ve aşağıdaki şekilde karar verilmiştir (davacıların dava dilekçesinde soy isimleri Katı olduğu, hüküm fıkrasında da dava dilekçesindeki soy isimler üzerinden hüküm kurulmuş ise de, gerekçeli karar yazılırken dosyaya çıkarılarak dosyaya konulan nüfus kaydtının incelenmesinde; soy isimlerinin davacılar ———- oldukları tespit edilmiştir).
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Maddi tazminat davasının KABULÜ ile;
—- işgöremezlik maluliyet tazminatı,— bakıcı gideri olmak üzere toplam—– maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yıllık —- yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı —- ödenmesine
2-Manevi tazminat davalarının KABULÜ ile;
Davacı —– manevi tazminatın
Davacı —– manevi tazminatın
Davacı —manevi tazminatın (toplam —- manevi tazminatın)
Dava tarihinden itibaren işleyecek yıllık —– yasal faizleri ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine,
3-Başlangıçta peşin olarak alınan 188,00 TL harcın ıslah/tamamlama harcı 2.545,00 TL ile birlikte, alınması gerekli olan 54.648,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 51.915,00 TL karar ve ilam harcının davalı ‘dan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu başvuru harcı 31,40 TL, peşin harç 188,00 TL, ıslah/tamamlama harcı 2.545,00 TL ile birlikte, posta ve tebligat gideri 368,30 TL, bilirkişi ücretleri 4.000,00 TL, —– fatura bedeli 1.070,00 TL olmak üzere toplam 8.202,70 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
5-Maddi tazminat davası yönünden davacı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 55.050,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
6-Manevi tazminat davası yönünden davacı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 6.000,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
7-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacı tarafa iadesine,
Dair, davacılar vekilinin yüzüne karşı davalı ve vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile——– Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/06/2022