Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/473 E. 2019/1173 K. 28.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/473 Esas
KARAR NO : 2019/1173

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/04/2018
KARAR TARİHİ : 28/11/2019

DAVA :
Davacı vekili Mahkememize sunduğu 27/04/2018 havale tarihli ve aynı tarihte harçlandırdığı dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin müvekkili şirket aleyhine —İcra Dairesi ——-.sayılı dosya kapsamında ilamsız icra takibi başlatıldığını, gönderilen ödeme emrinin müvekkiline ulaşmadığını, müvekkili şirketin bu takipten muttali olduğu 21.03.2018 tarihinde dava konusu icra takibine, borca ve borcun tüm ferilerine itiraz edildiğini ancak icra müdürü tarafından itirazın süre yönünden reddedildiğini, bu sebeple— İcra Hukuk Mahkemesinde açılan—- ilişkin davanın— tarihli gerekçeli kararla, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Yasa Yolu açık olmak üzere reddedildiğini, kesinleşen icra takibinden müvekkili şirketin banka hesaplarına haciz konulduğundan 21.03.2018 tarihinde haberdar olunduğunu, icra dosyasına itiraz edildiğini, müvekkilinin mağduriyetinin daha da artacak olması sebebiyle icra dosyası borcunun ödenerek dosyanın kapatıldığını ancak davalıya karşı böyle bir borcun bulunmadığının tespiti ve yapılan haksız, kötü niyetle icra takibi sebebiyle ödenen paranın davalıdan tahsili, müvekkiline iadesi talepli işbu davayı açtıklarını, icra takibine dayanak gösterilen —– tutarındaki faturanın açıklamasında—– ibaresinin yer aldığını, davalı şirkete borçlarının zamanında ödendiğini, uzun bir süre sonra—–altında gönderilen bu faturanın hiçbir hukuki ve somut bir dayanağının bulunmadığını, davalı şirketçe gönderilen bu faturanın kabul edilmeyerek davalıya iade edildiğini, ticari defterlerine de kaydedilmediğini, taraflar arasında kur farkı ödeneceğine dair bir sözleşme, fiili bir uygulama ve bu konuda bir ticari teamül bulunmadığını, kur farkı istenilebilmesi için yerleşik yargıtay uygulaması uyarınca da sözleşmede yer alması veya taraflar arasında yerleşik uygulama bulunması gerektiğini, davalının tüm alacağını tahsil etmesine rağmen, somut ve hukuki dayanağı olmayan icra takibi sebebiyle müvekkiline ödetilen paranın iadesini, takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalı tarafa yüklenmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili —- tarihli duruşmada/esas hakkındaki beyanında; Davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili Mahkememize sunduğu 28/05/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle: Menfi Tespit ve istirdat davalarında takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer ya da davalının yerleşim yerinin yetkili olduğundan bahisle yetki itirazında bulunduğunu, icra takibine dayalı olan borcun hali hazırda ödenmemiş olduğu, ödeme olsaydı borçlu tarafça takibin kapattırılmış olmasının gerektiği ve yine bankalara yazılan haciz taleplerinin kaldırılmadığını, taraflar arasında yazılı olmasa da bir ticari sözleşme, alım satım ilişkisi bulunduğunu, yapılan alış verişlerin — fiyatlandırdığını, taraflar arasındaki yazışmaların ve keza davacı tarafın borçlarını ödedikleri yönündeki beyanlarının da bu ilişkiyi ispatlar nitelikte olduğunu, davacı şirketin borçlarını zamanında ödemediğini ve mütemerrit olduğunu, 22/12/2016 tarihli son ödemeden sonra davacının kendilerine– bakiye borcu kaldığını, davacının ödemeleri kur üzerinden TL olarak yaptığını ancak eksik ödemelerde bulunduğunu, fatura tarihleri ile ödeme tarihleri arasındaki USD alacakları arasında kur farkı oluştuğunu, icra takibi yapmadan önce bu kur farkını davacıdan defalarca talep etmelerine rağmen davacı tarafça ödeme yapılmadığını, HMK 222 hükmünde sayılan şartlar gerçekleşmediği takdirde davacının ticari defterlerinin incelenemeyeceği ve sair sebeplerle davanın haksız olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 28/11/2019 tarihli duruşmada/esas hakkındaki beyanında; Davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlık Konusu : Taraflar arasındaki ihtilaf, temelde davacı tarafın davalıya olan borzlarını süresinde ödeyip ödemediği, taraflar arasında kur farkı ödeneceğine ilişkin sözleşme veya fiili uygulama bulunup bulunmadığı, taraflar arasında yürütülen ticari ilişki sırasında davacının TL cinsinden yaptığı ödemelerin ödeme tarihindeki kura göre—- cinsinden borcu karşılayıp karşılamadığı noktasındadır.
DELİLLER :
——–Dairesinin —- icra sayılı dosyası,
-… tarafından tanzim edilen irsaliyeli fatura suretleri,
—— cevabi yazısı,
Ankara—-Asliye Ticaret Mahkemesi’nin—-Talimat dosyası ile alınan 21/01/2019 tarihli mali müşavir bilirkişi raporu
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE KANAAT :
Dava, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır.
Ankara —- Asliye Ticaret Mahkemesi’nin —— dosyası ile alınan 21/01/2019 tarihli mali müşavir bilirkişi raporunda özetle; Davacı ve davalı taraf resmi defter ve belgelerini incelemeye sunmuş, inceleme Sayın Mahkemenin verdiği yetkiyle dosya kapsamında yapıldığını, davalı şirkete ait ticari defterler kayıtları usulünce tutulmuş olmakla, sahibi lehine delil olma özelliği taşıdığını, davacı şirkete ait ticari defter kayıtları usulünce tutulmuş olmakla, sahibi lehine delil olma özelliği taşıdığını, taraflar arasındaki ticari ilişki dava kapsamında, davacı şirket defterlerinde toplam —faturanın davalı şirket cari hesabına alacak kaydedildiği, faturalara karşılık toplam 353.370,00 TL çek ile ödeme yapılarak davalı şirket borcuna kaydedildiği takip tarihi itibariyle davalı şirkete 0,45-TL borçlu olduğunu başka kayda rastlanamadığını, davalı şirket defterlerinde 376.227,12 TL tutarında 12 adet faturanın davacı şirket cari hesabına borç kaydedildiğini, faturalara karşılık 5 adet ödeme 1 adet hesap virmanı şeklinde toplam 352.704,92 TL alacak kaydı yapılarak davalı şirket alacağına kaydedildiğini, takip tarihi itibariyle davacı şirketten 22.857,00 TL alacaklı olduğu görülmüş başka kayda rastlanamadığını, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında, resmi defter kayıtları arasında 22.856,55 TL fark olduğu, bu tutarın —– hesaplar arası —–ise yuvarlama farkından kaynaklandığı tespit edildiğini, davacı tarafından davalıya yapılan ödemelerin banka havalesi ve çek ile yapıldığı göz önünde bulundurularak, davalı tarafından zamanında kaydedilmemiş ödemelerin 31.12.2017 tarihinde 665,20 TL eksik virmanlandığı, kaydın muhasebe temel ilke ve prensiplerine uygun olmadığı dikkate alındığında uyuşmazlığın 22.191,80 TL’lik kur farkı faturasından kaynaklandığı tespit edildiğini, her ne kadar davacı yan, dava konusu faturayı iade ettiğini beyan etmişse de faturanın iadesine dair dosyada herhangi bir belge görülemediğini, ancak söz konusu fatura, davacı şirket kayıtlarına işlenmediğini, taraflar arasında kur farkı ödeneceğine dair bir sözleşme ve yine taraflar arasında bu yönde oluşmuş bir teamül de dosyada mevcut olmadığını, dava konusu kur farkı faturası haricinde tarafların defter ve kayıtları birbiriyle örtüştüğünü, sonuç olarak davacı şirketin davalı şirkete borçlu olmadığı ve ——- İcra Dairesi’nin —-.sayılı dosyasıyla ilgili olarak icra müdürlüğüne ya da karşı tarafa yapmış olduğu bir ödeme var ise (dosyada ödeme konusunda belge görülmemiştir) bunun istirdatını talep edebileceğini beyan ve rapor etmiştir.
Davalı tarafça ilk itiraz olarak yetki itirazında bulunulmuş ise de mahkememizin 09/10/2018 tarihli ön inceleme duruşması ara kararı ile yetki itirazının reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında davaya konu icra dosyasının —– sayılı takip dosyası olduğu, İİK’nın 72. Maddesinde menfi tespit davasının icra takip dosyasının bağlı bulunduğu yer mahkemesinde de açılabileceğinden yetki itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
Dosyada mevcut tüm delillerin incelenerek değerlendirilmesinde; Hükme esas olarak alınan Ankara——-. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin—- Talimat dosyası ile aldırılan 21/01/2019 tarihli mali müşavir bilirkişi raporu dayanak yapılarak; Davacı ve davalı şirketin 2016 ve 2017 yılları ticari defterlerinin mali müşavir bilirkişi ile incelenmesi neticesinde davacı ve davalı tarafa ait defterlerin usulüne uygun tutulduğu, sahipleri lehine delil olma özelliğine haiz olduğu, taraflar arasında ticari ilişkinin bulunduğu, taraflar arasındaki ticari ilişki dava kapsamında davacı şirket defterlerinde toplam 353.370,45 TL tutarında 11 adet faturanın davalı şirket cari hesabına alacak kaydedildiği, faturalara karşı toplam 353.370,00 TL şeklinde ödeme yapılarak davalı şirket borcuna kaydedildiği, 10/05/2017 takip tarihi itibari ile davalı şirketin davacı şirkete 0,45 TL bakiye borcunun bulunduğu, davalı şirket defterlerinde 376.227,12 TL tutarında 12 adet faturanın davacı şirket cari hesabına borç kaydedildiği, faturalara karşılık 5 adet ödeme, 1 adet hesap virmanı şeklinde toplam 352.704,92 TL alacak kaydı yapılarak davalı şirket alacağına kaydedildiği, takip tarihi itibariyle davacı şirketten 22.857,00 TL alacaklı olduğu, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında resmi defter kayıtları arasında— olduğu, bu tutarın 22.191,80 TL’sinin davalı şirket tarafından, 20/04/2017 tarihli faturadan 665,20 TL’sinin hesaplararası virman işleminden, 0,45 TL’sinin ise yuvarlama farkından kaynaklandığı davacı tarafından davalıya yapılan ödemenin banka havalesi ve çek ile yapıldığı, davalı tarafından zamanında kaydedilmemiş ödemelerin 31/12/2017 tarihinde 665,20 TL eksik virmanlandığı, kaydın muhasebe temel ilke ve prensiplerine uygun olmadığı, uyuşmazlığın 22.191,80 TL’lik kur farkı faturasından kaynaklandığı, davacı taraf dava konusu faturayı iade ettiğini beyan etmiş ise de faturanın iadesine dair dosyada herhangi bir belge görülmediği ancak söz konusu fatura davacı şirket kayıtlarına işlenmediği, taraflar arasında kur farkı ödeneceğine dair bir sözleşme ve taraflar arasında bu yönde oluşmuş bir teamüle dair belge veya bilgi dosyada mevcut olmadığı, dava konusu kur farkı faturası haricinde tarafların defter ve kayıtlarının birbirleriyle örtüştüğü, davacı şirketin davalı şirkete borçlu olmadığı, davalı tarafın takip konusu edilen alacağın davalı şirket ticari defterlerine kayıtlı olduğu, menfi tespit davasına konu alacağın yargılamayı gerektirmesi nedeniyle davalının kötü niyetli olmadığı anlaşılmakla davacının menfi tespit davasının kabulüne, davacının —- İcra Dairesi’nin —– Esas sayılı takip dosyası ile davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalı tarafından takip konusu edilen alacağın davalı şirket ticari defterlerinin kayıtlı olduğu, menfi tespit davasına konu alacağın yargılamayı gerektirmesi nedeniyle kötü niyet tazminatı talebinin reddine dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE,
Davacının ——– Esas sayılı takip dosyası ile davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-Davalı tarafından takip konusu edilen alacağın davalı şirket ticari defterlerinin kayıtlı olduğu, menfi tespit davasına konu alacağın yargılamayı gerektirmesi nedeniyle kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Başlangıçta peşin olarak alınan 418,09 TL harcın alınması gerekli olan 1.672,35 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.254,26 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu peşin harç 418,09 TL, posta ve tebligat gideri 969,5 TL, bilirkişi ücreti 700 TL, olmak üzere toplam 2.087,59 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan — uyarınca 2.937,81 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara te bliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.