Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/227 E. 2020/363 K. 15.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/227 Esas
KARAR NO : 2020/363

DAVA : Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/02/2018
KARAR TARİHİ : 15/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; davalının ürettiği”—–davalıdan satın alarak pazarlama ve satışını yapmaya başladığını, bu iş için depo kiraladığını, 2017 yılında davalıya bayilik sözleşmesi metnini gönderildiğini, davalı ile 2016-2017 Haziran ayı sonuna kadar çalıştığını, ancak 2017 Haziran ayından sonra sürekli olarak mal verdiği ——- firmalarından sipariş alımının durması üzerine araştırma yaptığını ve davalının davacıyı devre dışı bırakarak davacının satış yaptığı bu firmalara doğrudan satış yaptığını tespit ettiğini, haksız rekabete dolayısıyla davacının zarar gördüğünü, her ne kadar ——imzalamış olduğu sözleşme bayilik sözleşmesi olmasa da bir buçuk yıllık sürede ticari ilişki ile yürütülen ve ticari tersanelere doğrudan mal satmayan davalının, davacının uğradığı zararı karşılaması gerektiğini, Davacının 2017 Haziran ayında 186.177,90 TL ciro yaptığını ve 55.188,02 TL kar elde ettiğini, şayet 2017 yılı sonuna kadar alışveriş devam etseydi davacının 400.000,00 TL lik ciro ile 120.000 TL kar elde edeceğini, davacının davalıya duyduğu güven nedeni ile 2017 yılı için yapacağı (2016 yılındaki satış miktarını baz alarak) satışlar için 95.000,00 TL lik mal aldığını ve bu malların bedellerini de davalıya ödediğini, ayrıca bu mallar için depo kiralandığını ve 500 TL aylık kira bedeli ödediğini, 2017 yılı satışları için hazırlıklı olmak adına bu malların ticari olarak satışı için gerekli olan somun civata takıldığını ve bu işlemler için ayrıca 5000 TL işçilik masrafı yaptığını, belirtmiş ve davacının davalı tarafa güvenerek 95.000,00 TL değerinde mal satın alması ve bu mallara somun civata takması sebebiyle yaptığı 5.000,00 TL lik masraf ve bu işler için ödediği 3.000,00 TL işçilik olmak üzere toplam 8.000,00 TL nin tahsilini; Haziran 2017- Aralık 2017 aylarına ilişkin 500 x 7 = 3.500,00 TL lik depo kira bedelinin tahsilini; davacının elinde kalan 95.000,00 TL değerindeki malların satılmaması nedeniyle uğradığı zarara ilişkin şimdilik 1.000,00 TL nin tahsilini; ticari ilişkinin devam etmesi halinde Haziran 2017-Aralık 2017 sonuna kadar yapılması muhtemel satışlardan elde edilecek karın, şimdilik 1.000,00 TL sinin tahsilini, toplamda 13.500,00 TL nin tahsilini ve yargılama masraflarının ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafa sözleşme kurulacağına dair güven verip zarara uğrattığı hususunun gerçeği yansıtmadığını, davalının doğrudan satış yapmasını engelleyici herhangi bir hüküm bulunmadığını, doğrudan mal satmadığını, haksız rekabetin de söz konusu olmadığını, kaldı ki davacının 2017 Haziran itibariyle cirosunun 180.000,00 TL değil 70.000,00 TL olduğunu, zira 110.000,00 TL lik kısmın stokunda kalan ürünlerin ürünlerin satılması ile gerçekleştiğinşi, davacının ticari ilişkiyi kendisinin sonlandırdığını, bu nedenle elinde kalan 95.000,00 TL lik iade alınacağının davacıya söylendiğini, ancak davacının %10 kar marjı ile iade edeceğini beyan ettiğini, davacının elindeki bu ürünleri satma imkanının da bulunduğunu, davalının boru kelepçesi konusunda konusunda piyasada —–konumunda olmadığından davacının söz konusu malları satamayacağı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, bu nedenle depo kira bedeliyle ilgili talebin dayanaksız kaldığını, sevkiyat dışında tüm montaj işlerinin davalı şirket personelince gerçekleştiğini, bu nedenle de işçi zararının söz konusu olmayacağını belirtmiş ve davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava, mevcut olduğu iddia olunan bayilik ilişkisinin yazılı hale dönüştürülerek uygulanmamasından bahisle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Tarafların tüm delilleri celp olunarak tüm dosya kapsamı üzerinde ve taraf şirketlere ait ticari defter kayıt ve dayanakları üzerinde iki farklı bilirkişi heyetinden kök ve ek raporlar alınmıştır, bilirkişi raporları mahkememizde oluşacak kanaate göre terditli düzenlenmiştir.
Davacı taraf dava dilekçesine ekli olarak delil mahiyetinde sunduğu “…—– başlıklı alt tarafında sözleşmenin taraflarının yazılı olduğu ancak imzalanmamış sözleşme taslağı sunmuştur. —- sözleşmenin ikinci maddesinde davalı şirketin firma, davacı şirketin bayi olarak anılacağı 3. Maddesinin bayinin görev ve yetkisinin tanımının bulunduğu, bayi kendi adına ve sözleşme hükümlerine göre firmadan satın alacağı —– malzemeleri ve diğer ürünleri tüketicilere satma konusunda yetkili kılındığı, bayi sözleşmede belirtilen hususlara aynen uymak mecburiyetinde olup firmanın saygınlık ve güvenilirliğini layığı gibi temsil ederek satışı arttırabilmek için pazarlama, tanıtım çalışmalarında bulunacak, firmanın ürettiği tedarik ettiği ürünleri pazarlayacak satış ve montaj hizmetini vereceği verdiği montaj hizmetlerinden dolayı firmadan ücret talep edemeyeceği… 4. Maddesinin bayinin konusu ve alanı başlıklı olduğu, 5. Maddesinin çalışma şeklinin yazıldığı, 7. Maddesinde bayi firmanın ürettiği boru kelepçesi ve özel üretim endüstriyel malzemeleri ve diğer ürünleri 31.12.2017 tarihine kadar 600.000,00 TL + KDV tutarında mal almayı kabul ve taahhüt ettiği, mevcut müşteriler dahil tüm fiyatlarda karşılıklı olarak verilen karar sonucu fiyat artışına gidileceği ve bu artışla fiyatların yıl sonuna kadar sabit kalacağı, firmanın (davalının ) 2017 yılı sonuna kadar herhangi bir şekilde bayilik sözleşmesini iptal edemeyeceği, başkasına aktaramayacağı, bu durumda firmanın (davalının ) bayisine (davacıya) zararına karşılık 50.000,00 Euro tazminat ödemek zorunda olduğu 2017 yılı gerçekleşmez ise iki tarafında bayilik anlaşmasını feshedeceği hususunun yazılı olduğu taslak sözleşmenin 12 maddeden oluştuğu anlaşılmıştır.
Sözleşmenin taslağının çalışma şekli başlıklı 5. Maddesi yukarıda belirtildiği gibi firma (davalı) —- birden fazla bayilik ile çalışmayacağını taahhüt ettiği gibi bayinin bulunduğu bölgeden firmaya tüketiciden gelen doğrudan taleplerini bayiye yönlendirir şeklindedir. Eğer sözleşme taraflarca imzalanmış ve yürürlüğe girmiş olsa idi davalı üretici firmanın söz konusu müşterilere davacıya yönlendirmesi gerektiği açıktır. Yine davacının dosya kapsamına sunduğu elektronik ileti örneğinden davalıya ait elektronik ileti adresinden davacıya ait elektronik ileti adresinden gönderdiği fuar davetiye içeriğinin ——-standında sizleri aramızda görmekten mutluluk duyarız” şeklinde olduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafın delil olarak dayandığı ve mali bilirkişi aracılığı ile incelenen ticari defter kayıtlarında açık hesap ilişkisi bulunduğu ki bu ilişki yönünden taraflar arasında herhangi bir ihtilaf bulunmadığı açıktır.
Davalının incelenen ticari defter kayıtlarına göre ve inceleme günü sunulan dava dışı ürün alan firmaların hesap dökümlerinden davacının iddiasına konu ettiği 3. Firmaların davalı firmanın davacı firma ile ticari ilişkiye girmeden önce de 2013 yılından beri ticari ilişkide bulunduğu, tespit edilmiştir.
Yapılan yargılama sonucunda dosya kapsamındaki delillere göre davacı ile davalı arasında mal tedarikine ilişkin münferit, çeşitli ticari ilişkilerin – sözleşmelerin kurulduğu, bu kapsamda davalının davacıya ———temin ettiği ve davacının da bu ürünü kendi müşterilerine pazarladığı, sonrasında taraflar arasında görüşülen bayilik sözleşmesinin kurulamaması sonrasında davacının müşterilerine bu defa davalının doğrudan tedarik ve pazarlamada bulunmaya başladığını iddia etmiş ise de; davalının ürettiği kaynaklı boru kelepçesini gerek davacıya gerekse bu ürüne ihtiyacı olan diğer kişi ve kuruluşlara tedarik edip pazarlamasında serbest piyasa kurallarının gereklerine bir aykırılık bulunmadığı, davacı tarafın davalının bayi olmadığına göre davalının münhasıran davacıya tedarik ve satış yapmasını gerektiren bir yükümlülüğünün olmadığı, davacının ileride sözleşmenin kurulacağına haklı bir güven duymasını gerektiren davalının davranışı olmadığı, diğer taraftan davalının kendi ürettiği bir malı talepte bulunan ihtiyaç sahipleri 3. Kişilere pazarlamasının TTK anlamında bir haksız rekabet olarak nitelendirilemeyeceği, taraflar arasındaki elektronik iletiler ile bir bayilik sözleşmesinin koşullarının karşılıklı olarak görüşülüp tartışılması sonrasında karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının elde edilememesi, taraflardan birinin diğeri nezdinde sözleşmenin kurulacağına yönelik haklı bir güven uyandırması ve güven zararlarını tazmini gerektiği şeklinde nitelendirilemeyeceği vicdani kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Davanın REDDİNE
2-Başlangıçta peşin olarak alınan 230,55-TL harçtan alınması gereken 54.40 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile fazla alınan 176,15 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istemi halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan harç ve giderlerin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından bir masraf yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yerolmadığına, kalan 100,00 TL giderin karar kesinleştiğinde ve talep halinde kendisine iadesine
5-Hüküm tarihinde yürürlükte olan avukatlık —- uyarınca davalı yararına tayin ve takdir edilen 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştikten sonra ve istemi halinde davacıya iadesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı davacı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı