Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/200 E. 2021/700 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/200 Esas
KARAR NO: 2021/700
DAVA: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 20/02/2018
KARAR TARİHİ: 30/09/2021
DAVA:Davacı vekili Mahkememize sunduğu —- havale tarihli ve aynı tarihte harçlandırdığı dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin—- kapsamında —–faaliyet gösterdiğini, bu faaliyet çerçevesinde bizzat belirlediği noktalarda,——— faaliyetini gerçekleştirdiğini, müvekkili ile davalı şirket arasında — taşınmaz üzerinde bulunan akaryakıt istasyonunun—– akdedildiğini, aynı zamanda davalı yanca aynı tarihli —- imzalandığını, davalı tarafın anılan taahhütname — hükümleri gereğince ve sözleşme süresince her yıl için —- alıp satmayı, ayrıca yıl esasına dayalı belirtilen satış miktarlarına ilişkin ——oranında müvekkili şirketin satılmayan üründen dolayı mahrum kaldığı kârı cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, diğer davalının ise sözleşme ve taahhütnameyi —- imzaladığını, şirket kayıtları incelendiğinde davalı tarafın — taahhüdünü yerine getirmediğinin tespit edildiğini, ——- cezai şart alacağının ödenmesi gerektiğinin ihtar edildiğini, davalının da—- yevmiye sayılı ihtarnamesi ile istasyonu devrettiğini gerekçe göstererek ——- itibarıyla sona ereceğini ve yeni bir sözleşme imzalanmayacağını beyan ettiğini, mevcut durum itibarıyla —- erme bildirisi yapıldığını, davalı tarafın yaptığı feshin haksız bir fesih olduğunu beyanla her türlü fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla davalı ile akdedilen ilk bayilik sözleşmesinin tarihi olan — tarihinden sözleşmenin son bulduğu ——- cezai şart alacağının davalı şirketten, — yenilenmesi ile davalı ile akdedilen —– başlangıç tarihi olan — tarihinden bayilik sözleşmesinin davalı şirket tarafından tek taraflı olarak süresinden önce sonlandırıldığı —- tarihine kadarki dönem yönünden şimdilik — cezai şart alacağı ile sözleşmenin sona erdiği — tarihinden bayilik sözleşmesinin devamı halinde sona ereceği —- mahrumiyeti alacağının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin de davalılar üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Davacı vekili —- tarihli duruşmada/esas hakkındaki beyanında; önceki beyanlarını tekrarla davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili Mahkememize sunduğu —-havale tarihli cevap dilekçesinde özetle: davacı tarafın iddialarını kabul etmediklerini, davanın yetkili mahkemede açılmadığını, davalılar olarak şirketin sözleşmeye aykırı bir işlem yapmadığını, sözleşmede de yer bulan ülkenin içinde bulunduğu ekonomik şartlar gereği her gün artan zararlar nedeniyle işlerine son vermek zorunda kaldıklarını, davacı tarafın dayandığı sözleşmede karşılıklı yükümlülüklerin davacı tarafça yerine getirilmediği için sözleşme hükümlerinin tek taraflı olarak aleyhlerine yorumlanmasının kabul edilemeyeceğini, davacının da sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmediğini, ayrıca —- alınan her malda —– kalacağını ve yıllık satış kotası olmayacağına yönelik karşılıklı sözleşme yapıldığını beyanla, davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili hüküm duruşmasına katılmamıştır.
Uyuşmazlık Konusu : Taraflar arasındaki ihtilaf, temelde davalı şirketle yapılan—- tarihli—- gereğince davalının almayı taahhüt —-alıp almadığı, bu nendenle cezai şartın koşullarının oluşup oluşmadığı,—- —- davalı tarafından feshinin haksız olup olmadığı ve mücbir bir sebebe dayanıp dayanmadığı, bu sözleşmenin süresinden önce feshi nedeni ile cezai şart koşullarının oluşup oluşmadığı ayrıca süresinde önce fesih nedneni ile davacının kar kaybına uğrayıp uğramadığı, davacının sözleşmesel edimlerini yerine getirip getirmediği, davalı tarafça dosyaya sunulan —- tarihli davacının— atfen imzalanan protokolün geçerli olup olmadığı, davalı —-bulunup bulunmadığı ve bu sıfatla sorumlulğunun bulunup bulunmadığı, mahkememizin yetkisi ” hususlarında uyuşmazlığa düşdükleri; İddia ya da savunmasını genişleten taraf olmadığı noktasındadır.
Davanın Hukuki Niteliği: Dava, bayilik sözleşmesinin haksız feshi iddiasına dayalı uğranılan zararın tazmini ve cezai şartın tahsili davasıdır.
Davanın Hukuki Sebebi: Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 121/4. Maddesindeki “Haklı bir sebep olmadan veya üç aylık ihbar süresine uymaksızın sözleşmeyi fesheden taraf, başlanmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle diğer tarafın uğradığı zararı tazmin etmek zorundadır.” şeklindeki düzenlemedir.
DELİLLER :
—-olduğu, sözleşmenin konusunun —- tarafından sağlanacak akaryakıt kapsamında her türlü ürünün satışı olduğu ve —-, feshin sonuçları ve cezai şartın düzenlendiği anlaşılmıştır.
— tarihli —- bulunan taşınmaz üzerine kurulu bulunan/kurulacak olan ——– anlaşmasının koşullarını belirlemek olduğu anlaşılmıştır.
— tarihli taahhütname incelendiğinde; taraflar —– arasında daha önce yapılan sözleşme/sözleşmelerin ve tamamlayıcısı olduğunu beyan, kabul ve taahhüt ettikleri anlaşılmıştır.
—tarihli protokol incelendiğinde; —-alınan her mal alımında —– limit olarak akaryakıt alabileceğine ilişkin olarak imzalandığı anlaşılmıştır.
—- yevmiye nolu ihtarnamesi incelendiğinde, davalı —– düzenlemeleri ve kararları uyarınca muhatap dağıtım şirketi ile yaptığımız —– tarihinde sona erip geçersiz hale geleceğini, muhatap dağıtım şirketi ile yeni bir sözleşme imzalamayacağımızı, — tarihine kadar —- tarafınıza ait bulunan giydirme ve ekipmanların teslim alınmasını ve dağıtımcımız sıfatınızın—- kayıtlarından kaldırıldığı tarihte sökülmesini, aksi takdirde ariyetlerin masrafları tarafınıza ait olarak söküleceğini, uğradığımız satış kaybının tarafınızdan talep edilebileceğini, aleyhinize kanun yollara başvurulacağını ve yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin tarafınıza tahmil olunucağını” şeklinde ihtarnamenin gönderildiği ve bu şekilde — feshedildiği anlaşılmıştır.
—–incelendiğinde; —- yerine getirilmemesi sebebiyle tahakkuk eden cezai şart alacaklarının ödenmesi aksi halde tahsili amacıyla yasal yollara başvurulacağı hususlarının ihtarına ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
—– Bilirkişi Raporunun sonuç bölümünde, “davacı şirketin inceleme konusu ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerini usulüne ve—- olarak yapılmıştır. —- olarak tutulmuştur. Davacı şirket lehine delil olma özelliğine haizdir. Davalı şirketin cari hesabının oluşumuna ait fatura, belge ve evraklar davacı şirketin ticari defterlerine kaydedilmiştir. Davalı şirketin —- hesap alacağı mevcuttur. Bu bakiye alacak bir yıl sonraki kayıtlara yansıtılmamıştır. Gelecek yıl işlemlerine de bu alacak kaydedilmemiştir. Bu alacak yıllar itibarıyla kaybolmuştur. Aynı şekilde —- alacağı bulunmaktadır. Davalı şirketin — cari hesap bakiyesi mevcuttur. Davalı şirkete —- karşılıksız çek iadesi yapılmıştır. Davacı şirketin ticari defter kayıtlarına göre — tarihli taahhütnamelere göre davalı şirketin eksik ürün satışı sebebi ile oluşan——- olmaktadır. Bu cezai şartlara ait yıl sonları ile davacı şirketçe yapılmış bir hesaplama ve tahakkuk işlemi yoktur. Fatura düzenlenmemiş ve davacı şirket kayıtlarında yer almamaktadır. Ayrıca davalı şirketten de bu konuda herhangi bir talepte de bulunulmamıştır. Davacı vekilinin dava dilekçesinde talep ettiği cezai şart ve yoksun kalınan kâr mahrumiyeti ile ilgili davacı şirketin herhangi bir çalışması ve hesaplaması yoktur. Bu talepler için düzenlenmiş bir fatura mevcut değildir. Davacı şirket kayıtlarında da yer almamaktadır.” kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Bilirkişi mahkememize sunduğu — tarihli raporunda özetle; Davacı şirketin,—- dönemi eksik ürün alımı iddiası ile ilgili cezai şart alacağı olarak davalı şirketten sözleşmeye göre —– talep edebileceği, ancak tarafımızca yapılan yıllık satış rakamları ortalamasına göre ise; davalının ortalamanın üzerinde alım yaptığı için bir cezai şartın oluşamayacağı, mahkemenin sözleşmedeki taahhüt miktarını dikkate aldığında oluşacak cezai şart tutarı olan — davalı şirkeitn ödemesi durumunda, — beyannameleri esas alınarak yapılan hesaplama sonucunda, —- elde ettiği kârın büyük bir kısmını cezai şart olarak ödemesi ile ekonomik olarak mahvına neden olabileceği,
Mahkemenin sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği kanaati oluştuğunda; davalının —- yıllık ortalama satış rakamları dikkate alınarak yapılan hesaplama gereği bir yıllık mahrum kalınan kârın — olabileceği sonuç ve görüşlerine ulaşıldığı, nihai takdiri Mahkemeye ait olduğunu beyan ve rapor etmiştir.
Bilirkişi heyeti mahkememize sunduğu —- tarihli kök raporunda özetle; Davacının davalıdan sadece; sözleşmenin feshedildiği tarihten sonra, yeni bir bayi ile yeni bir bayilik akdi ilişkisi kurması için gerekli olan — aylık makul süre için mahrum kalmış olduğu karın tazminini talep edebileceği; bu kar mahrumiyeti zararının tutarının da, —- açıklanan yönteme göre hesaplanması gerektiği, kurulumuzda mali müşavir bilirkişi bulunmadığından hesaplamanın yapılmasının mümkün olmadığını beyan ve rapor etmiştir.
Bilirkişi heyeti mahkememize sunduğu —- tarihli ek raporunda özetle: kök raporumuzda bu konuda belirtmiş olduğumuz sonuç ve kanaatler, ilgili — varılmış olan sonuç ve kanaatler olduğunu, yoksa, —- bulunmaktadır veya bulunmamaktadır gibi bir tartışmaya girmeyi burada
gerekli görmediklerini, ilgili —- varılmış olan bu sonuç ve kanaatleri katılıp katılmamak tamamen Mahkemenin takdirinde olduğunu, eğer mahkemece bu sonuçlara katılınmayacak
olursa, davacının davalıdan, raporumuzun Mali Kısmında hesaplanmış olan cezai şart tutarlarını talep
edebileceği yönünde sonuca varılabileceğini, takdiri Mahkemeye ait olduğunu, davacı ayrıca, kök raporumuzun —- sayfasında, “davalı/garantör ile davacı arasında
akdedilmiş olan —– yönünde varmış olduğumuz kanaate itiraz
ettiğini, bu kanaate kanunun ilgili hükmü (TBK.md.603) gereği varmış bulunduklarını, katılıp katılmamak ise
tamamen Mahkemenin takdirine olduğunu, eğer mahkemece bu kanaatimize katılınmayacak olursa,
davacının alacaklarından diğer davalı garantörün de sorumlu olduğu yönünde sonuca varılabileceğini, raporumuzun Mali Kısmında hesaplanmış olan cezai şart tutarlarını talep edebileceği yönünde
sonuca varılabileceğini beyan ve rapor etmişlerdir.
Bilirkişi kök raporları ve ek rapor usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE KANAAT :
Taraflar arasında —- bulunan — davalı tarafından işletilmesi ve davalının her yıl —- davacıdan alınıp satılması hususunda —-akdedildiği, sözleşmenin süresinin —- geçerli olacak yeni bir bayilik sözleşmesi akdettikleri, sözleşmeye davalı—- olarak imza attığı, sözleşmenin davalı şirket tarafından — ihbarname ile tek taraflı olarak feshedildiği, davacı tarafından — arasında davalı şirketin taahhüdünü eksik yerine getirdiği iddiasıyla cezai şart, — tarihleri arasında taahhüdünü yerine getirmediği iddiasıyla cezai şart ve —- dönemine ilişkin kar mahrumiyetinden kaynaklı tazminat talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı—- yönünden yapılan incelemede; davalı —- olarak imza attığı, davacının davalı —- tarihleri arasında taahhüdünü yerine getirmediği iddiasıyla cezai şart ve —-dönemine ilişkin kar mahrumiyetinden kaynaklı tazminat talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı —- tarafından verilen garantinin geçerli olup olmadığı hususunun öncelikli olarak incelenmesi gerekmektedir.
6098 sayılı TBK’nın 603. Maddesinde; “Kefaletin şekline, kefil olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin hükümler, gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında yapılan diğer sözleşmelere de uygulanır. ” şeklinde yer alan hüküm gereği kefaletin özel bir türü olan garanti sözleşmesinde de kefalete ilişkin şekil şartlarının aranması gerekmektedir. Bu kapsamda el yazısıyla azami garanti edilen miktarın yazılmamış olması nedeniyle —- şekle uygun olmadığı bu nedenle geçersiz olduğu ve geçersiz sözleşmeden kaynaklı olarak davalı— tutulamayacağı kanaatine varılarak —- yönünden açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı —-arasında taahhüdün eksik yerine getirildiği iddiasıyla açılan cezai şart davası yönünden yapılan incelemede; davacı tarafından —– tarihleri arasında davalının kendilerinden almayı taahhüt ettikleri —- aldığı iddiasıyla cezai şart talep ettiği anlaşılmıştır.
Davaya konu uyuşmazlığın çözümünde, cezai şarta ilişkin hükümlerin tartışılıp değerlendirilmesi gerekmektedir.
Cezai şart, borçlunun alacaklıya karşı mevcut bir borcu hiç veya gereği gibi ifa etmemesi halinde ödemeyi vaad ettiği, hukuki işlem ile belirlenmiş ekonomik değeri olan bir edimdir. Cezai şartın amacı, borçluyu borca uygun davranmaya sevketmektir. Cezai şart, asıl alacağı kuvvetlendirme amacı güder. Bu bakımdan cezai şart, kuvvetlendirilecek asıl borcun mevcut olmasını gerektirir. Asıl borç yoksa cezai şart da söz konusu olamaz. Bu niteliği itibariyle cezai şart asıl borca bağlı fer’i bir borçtur. Asıl borç, mevcut ve geçerli ise, cezai şart da borç doğurur. Asıl borç sona ermiş ya da geçersiz doğmuşsa, cezai şart bağımsız bir borç oluşturamaz. Cezai şart, asıl borcun bağlı olduğu şekle tabidir. Asıl borç bir geçerlilik şekline bağlanmışsa, cezai şartın borç doğurabilmesi aynı şekilde kararlaştırılmış bulunmasına bağlıdır. Ancak, geçerlilik şekline bağlı olan bir sözleşme bu şekle uygun olarak yapılmadığı halde, şekle aykırılığı ileri sürmenin dürüstlük kurallarıyla bağdaşmaması nedeniyle dinlenmediği hallerde, sözleşme geçerli sayıldığından, onun fer’i nitelikte olan cezai şart da geçerli sayılacaktır. Cezai şartın fer’ilik niteliği asıl borca bağlı olduğu sürece devam eder. Başka bir anlatımla cezai şartın fer’iliği, muaccel olduğu ana kadar devam eder. Borçlu borca aykırı davrandığında cezai şart muaccel hale geldiğinden artık fer’i değil, asli (bağımsız) bir alacak niteliğini kazanır. Cezai şart, sağlararası hukuki işlemlerde ve özellikle sonuçlarını hayatta doğuran sözleşmelerde kararlaştırılır. ——
818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 158. maddesinin başlığı “cezai şart” iken 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ceza Koşulu” başlığı altında üç çeşit ceza koşulu düzenlenmiştir. Bunlar öğretide ortaya atılan kavramlara göre seçimlik ceza koşulu (TBK. md. 179/I), ifaya eklenen ceza koşulu (TBK md. 179/II) ve ifayı engelleyen ceza koşulu (dönme cezası) (TBK md. 179/III) dur.
Akaryakıt bayilik sözleşmelerinde (veya sözleşme eki taahhütnamelerde) yer alan “yıllık asgari alım taahhüdü”ne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri TBK’nun 179/II. (BK. md. 158/II) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğinde olduğundan burada bu tür ceza koşulu üzerinde durulması gerekmektedir.
TBK’nun 179/II maddesine göre; “ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkca feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.”
Anılan yasa hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi, ifaya eklenen ceza koşulunda, şart gerçekleştiği takdirde alacaklı, hem ifayı hem de cezayı talep edebilecektir. Buna öğretide “taleplerin birleşmesi” veya “toplanması” denmektedir. TBK, “borcun belirlenen zamanda veya yerde ifa edilmemesi” hali için kararlaştırılmış ceza koşulunun, ifaya eklenen ceza koşulu niteliğinde olacağına dair bir karine koymuştur. Bu iki olasılık dışında kalacak eksik ifa hallerinde TBK’nun 179/II. md. değil, 179/I. md. hükmü uygulanacaktır. Zira, Kanun, 179. maddenin ikinci fıkrasında bütün eksik ifa hallerini değil, bunlardan sadece zaman veya yer itibariyle aykırılık teşkil edenlerin ifaya eklenen ceza koşulu olduğunu kabul etmiştir. TBK’nun 179/II. md. hükmü emredici yapıda olmayıp düzenleyici nitelikte olduğundan taraflar, yukarıda belirtilen iki hal dışında kalan eksik ifalarla, bütün ifa etmeme hallerinde de ifa ile birlikte cezai şartın istenebileceğini kararlaştırabilirler. ——-
TBK.’nun 179/II. maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez.
Örneğin; beş yıl süreli bir —— bayinin yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi—- firmanın, TBK’nun 179/II. md. uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayie mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili —-bildirmesi ya da bu konuda bayie noterden bir ihtarname göndermesi gerekir. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma, mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Tekrarlamak gerekirse, her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince—– bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlıdır. Bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemez. Çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulunun istenebileceği ise kuşkusuzdur. TBK’nun 179/II. Maddesinde öngörülen hüküm, emredici nitelikte olmadığından taraflar, sözleşme serbestisi ilkesi gereğince aralarında farklı bir düzenleme yapabilirler. Örneğin, sözleşmenin feshi halinde hem cezai şart hem de kar mahrumiyeti ödeneceğini kararlaştırabilirler. Ancak sözleşmenin feshi halinde cezai şart ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde, —— kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, — ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir—–
Tüm bu açıklamalar kapsamında yapılan değerlendirmede davacı tarafından cezai şart için —- tarihinde ihtarname çekilmiş ise de çekilen ihtarnamenin sözleşmenin yenilenme tarihi olan —- tarihinden önceki döneme ilişkin olduğu ve ihtarnamenin sözleşmenin yenilenmesinden sonra çekildiği, sözleşmenin yenilenmesinden önce cezai şarta ilişkin ihtarname çekilmediği gibi sözleşmenin yenilenmesi sırasında cezai şart alacağı hususunda ihtirazi kayıt konulmadığı bu nedenle davacının belirtilen döneme ilişkin cezai şart talep edemeyeceği kanaatine varılarak bu yönden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı —— eksik yerine getirildiği iddiasıyla açılan cezai şart davası yönünden yapılan incelemede; davacı tarafça belirtilen döneme ilişkin cezai şart talebiyle ilgili olarak ihtarname çekilmemiş ise de —– tarihinden sonraki dönem için yapılmış bir ifa bulunmadığından davalı üzerinde ceza koşulu istenmeyeceği yönünde güven oluştuğundan söz edilemeyeceği bu kapsamda belirtilen tarihler arasındaki dönem için davacının cezai şart alacağı talep edebileceği kanaatine varılmış aksi yöndeki bilirkişi raporuna sonradan kabul edilmiş bir ifa bulunmaması nedeniyle itibar edilmemiştir. Bilirkişi ek raporunda belirtilen döneme ilişkin cezai şart alacağı —olarak hesaplanmış ise de taleple bağlı kalınarak —yönünden talebin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davalı ——-tarihleri arasında kar kaybı davası yönünden yapılan incelemede; davacının sözleşmenin süresinden önce feshedilmesi nedeniyle yeni bayilik sözleşmesi yapıncaya kadar geçecek makul sürede meydana gelecek kar kaybını davalıdan talep edebileceği, sektör bilirkişisi tarafından bu makul sürenin — ay olabileceğinin mütalaa edildiği, bilirkişi tarafından mütalaa edilen sürenin dosya kapsamına ve ticari hayatın gerçeklerine uygun olması nedeniyle itibar edilmesi gerektiği, bilirkişi tarafından —- varılarak davanın —-yönünden reddine, davalı —– yönünden açılan davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
1-Davalı —– yönünden açılan davanın REDDİNE,
2-Davalı —- döneminden kaynaklı cezai şart alacağına ilişkin davanın REDDİNE,
3-Davalı — yönünden açılan — döneminden kaynaklı cezai şart alacağına ilişkin davanın KABULÜ ile ; — alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı—-yönünden açılan kar mahrumiyetinden kaynaklı davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile; —–alınarak davacıya verilmesine,
5-Fazlaya ilişkin istemin reddine,
6-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 2.008,31 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 768,49 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.239,82 TL’nin davalı —– tahsil edilerek hazineye irat kaydına,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 4.410,00 TL vekalet ücretinin davalı ——- alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı —- kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ——-verilmesine,
9-Davalı —– kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı —- verilmesine,
10-Davacı tarafça yargılama boyunca yapılan 35,90 TL başvurma harcı, 3.800,00 TL bilirkişi ücreti ve 994,88 TL posta ve tebligat giderinden oluşan toplam 4.830,78 TL yargılama giderinden haklılık durumuna göre hesaplanan 3.156,10 TL ile 768,49 TL peşin harç olmak üzere toplam 3.924,59 TL’nin davalı —–alınarak davacıya verilmesine,
11-Yatırılan avanstan kullanılan kısmın mahsubu ile bakiye kısmın kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğerlerinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile———-Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf yoluna başvuru konusu edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, istinaf yoluna başvurulmasının İİK’nın 36. maddesi saklı kalmak kaydıyla kararın icrasını durdurmayacağı, süresi içerisinde karara karşı istinaf yoluna başvurulmaması halinde hükmün kesin hüküm ve kesin delil oluşturacağı açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/09/2021