Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/174 Esas
KARAR NO: 2021/86
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/02/2018
KARAR TARİHİ: 28/01/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı aleyhine —– dosyası ile borçluya ödeme emri gönderildiğini, davalı borçlunun takibe dayanaktan yoksun ve haksız itirazı nedeniyle takibin durduğunu, müvekkili firmanın sebze ve meyve ticareti yapmakta olup davalının —– faturalar okunup ürünleri teslim etmiş/sattığını, takibe konu faturanın münderecatına itirazı olmayan davalı borçlunun takibe itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu, davalının zaman kazanmak ve alacağı sürüncemede bırakmak amacıyla takibe itiraz ettiğini, taraflar arasındaki takibe konu alacağa ilişkin kayıtlar incelendiğinde, alacağın var olduğunun görüleceğini, bu sebeple davalının takibe itirazının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili herhangi bir cevap dilekçesi sunmamıştır.
Dava: Dava İİK 67. Maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinden kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup İİK 67 vd maddelerine dayanmaktadır.
Tarafların tüm delilleri celbolunarak dava dosyası ve ibraz edilen davacı—— şirkete ait tüm ticari defter , kayıt ve dayanakları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır. Alınan raporun dosyadaki verilere uygun ve denetime açık bulunduğu anlaşılmakla, hükme esas alınmıştır.
Davaya konu—–esas sayılı takip dosyasının celbolunarak yapılan incelenmesinde ; davacı şirket tarafından davalı şirket aleyhine — tarihinde —- fatura alacağı olduğu belirtilerek tahsili için genel haciz yolu ile icra takibi yapıldığı, davalının süresi içerisinde takibe itirazı üzerine takibin durduğu görülmüştür.
Celp ve tetkik olunan —- incelenmesinde davacının takibe konu faturaları ilgili vergi dairesine bildirdiği görülmüştür.
Tarafların tüm delilleri celp olunmuş ve davacının adresinin bağlı olduğu—–davacının ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması istenmiş olup, bilirkişi dosyaya sunmuş olduğu, —tarihli raporunda özetle; davacının ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğunu, —-yılında düzenlediği iki adet fatura karşılığı olan — üzerinden alacağın takibine başlandığı, ancak davacının —-yılına ait resmi defter kayıtları incelendiğinde ağustos ve eylül ayı satışları toplu girilmiş ve davalı borçlu firmaya ait bir cari hesap açılmadığı ve borçlu firmaya ait bir hesaba rastlanılmadığı, sonuç olarak satışlara ilişkin faturaların ticari defterlerinde satışların toplu olarak işlenmesi nedeniyle cari hesapla ilgili bir kaydın olmaması nedeniyle alacak tespitinin mümkün olmadığı yönünde rapor tanzim edilmiştir.
Davacı vekili bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde bilirkişinin ticari defterlerde toplu giriş yapıldığı değerlendirmelerine bir itirazda bulunmamakla birlikte toplu giriş yapılmasının sebebinin yevmiye defterindeki sayfa yetersizliği olduğu, bu nedenle davalıya kesilmiş — kalem faturanın—- muhtelif alıcılar hesabına kaydının yapıldığını, bilirkişi raporunda belirtilenen aksine davalıya — değil —adet faturalı satış olduğunu, her ne kadar davalı yönünden yevmiye defterindeki sayfa yetersizliği nedeniyle özel bir hesap açılmamış ise de davacı şirkette mal satış noktası olan —— toptancı halindeki şirket adresinde hal ön muhasebe kayıtlarının incelendiğinde davalı adına kesilen faturaların mevcut olduğu, bu nedenle bilirkişiden ek rapor alınmasını talep etmiştir.
Bilirkişi —- tarihli ek raporunda özetle; davacı tarafın ön muhasebe kayıtlarında yapılan incelemede — fatura karşılığı toplam davalıya — satış yapıldığı ve—–ödeme yaptığı, davalının —-aylarında satışları için bağlı bulunduğu vergi dairesine verdiği —- formunda da davalı adına bildirimde bulunduğu faturaların resmi kayıtlarının işlendiğini, her ne kadar defter kayıtlarında davalı firmaya ait özel bir cari hesap tanımlaması yapılmasa da resmi kayıtlarda — muhtelif alıcılar hesabı içerisinde takip edilmiş olup, bu hesabın — bakiyesi ile kapattığı ve bu bakiyenin —– davalıya ait olduğu yönünde rapor tanzim edilmiş ve rapor usulüne uygun olarak taraflara tebliğ edilmiştir.
Davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde bir mali müşavir bilirkişi incelemesi yapılması yönünden ara karar oluşturulmuş ve ara karar usulüne uygun olarak davalıya tebliğ edilmiş olup, inceleme günü davalının ticari defter ve kayıtlarını incelemeye ibraz etmediği anlaşılmakla buna ilişkin — tarihli tutanak düzenlenmiştir.
Davacı taraf dava dilekçesinin deliller kısmında delil olarak tarafların ticari defter ve kayıtlarına dayanmıştır. Mahkememizce davalının ticari defterlerinin incelenmesi yönünden ara karar oluşturulmuş olup davalıya ticari defterlerini sunması için ihtarname gönderilmiş ve ihtarnamede HMK 200-222. Ve TTK 83. Maddeleri gereğince ticari defterlerini sunması istenilmiş olup davalı ticari defterlerini incelemeye ibraz etmemiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (HMK 222/1) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir (HMK 219/1). Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir (HMK 219/2).
İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir (HMK 220/1). Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir (HMK 220/3).
Bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’ndaki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece taraflara ticari defterlerini sunmaları için süre verilmiş olup davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi raporu ile talep edilen alacağın varlığı kanıtlanmıştır. Davalı defterlerini sunmayarak davacının ticari defter kayıtlarının HMK 222. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine engel olduğundan sunulmayan ticari defterlerinde de davacının alacaklı olduğuna dair kayıtların mevcut olduğu halde sunulmadığının ve bunun sonucunda da davacı incelenen defter kayıtlarının davacı lehine delil oluşturduğunun kabulü gerekir. Bu durumda ticari defter kayıtları ile alacağın varlığı ispatlandığı halde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece yapılması gereken iş talep edilen alacağın kanıtlandığı ancak icra inkar tazminatı talep etme koşullarının gerçekleşmediği gözetilerek hüküm kurmak olduğu halde yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından kararın temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir. —–
Yapılan yargılama sonucunda ; dosya kapsamındaki tüm deliller; vergi dairelerinden celbolunan —-, alınan bilirkişi raporuna göre , taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu, davalının davacıya kısmi ödemeler yaptığı, taraflar arasındaki ticari ilişkinin var olduğunun sabit olduğu, davacı ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesine göre davacının ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulduğu ve ticari defterlerine göre davalıdan — alacaklı olduğu, ancak davacının icra takibi ile talep etmiş olduğu alacak miktarının —-olduğu, davacının delil olarak davalı ticari defter ve kayıtlarına dayandığı davalının ise ticari defter ve kayıtlarını yapılan ihtara rağmen bilirkişi incelemesine esas olmak üzere ibraz etmediği, yukarıda belirtilen yargıtay kararına göre davacının alacağını usulüne uygun olarak tutulan ticari defter ve kayıtlarına göre ispatladığı, alacağın likit ve belirlenebilir olduğu icra inkar tazminatı hüküm ve koşullarının oluştuğu, davacının icra takibinde yasal faiz talebinde bulunduğu anlaşılmakla davacı talebi gibi alacağa yasal faiz uygulanması gerektiği sonuç ve vicdani kanaatine varılarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda belirtildiği gibi;
1-Davanın KABULÜ ile; davalının —- esas sayılı dosyasına vaki itirazın İPTALİNE,
2. Asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına,
3. Hükmolunun alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Harçlar Kanunu gereğince dava değeri üzerinden alınması gereken toplam — harçtan daha önceden ödenen toplam 207,21 TL harç düşüldükten sonra eksik kalan 632,82 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T ( madde 13 İkinci kısım ikinci bölüm) göre hesaplanan 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvuru harcı, 207,21 TL Peşin harcı, 800,00 TL Bilirkişi Ücreti, 1.099,20 TL Tebligat, Posta ve diğer masraflar olmak üzere toplam 2.142,31 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile——- Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/01/2021