Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1285 E. 2020/75 K. 28.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/1285 Esas
KARAR NO: 2020/75
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/11/2018
KARAR TARİHİ: 28/01/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait ————- marka aracın …’nin hakimiyetinde—– tarihinde ————-istikametinde ilerlerken, aracın kaput bölgesinde aniden yangın çıktığını, söz konusu araç olaydan bir hafta önce ——– tarafından muayene edilmiş olup, araçta herhangi bir sorun olmadığının bilirtildiğini, ——– tarafından üretilen bazı araçların yangın tehlikesi nedeniyle geri çağırıldığına ilişkin haber sitelerinde binlerce haber bulunduğunu, söz konusu araçla ilgili ——– Sulh Hukuk Mahkemesi’nin ——– Değişik İş sayılı dosyası üzerinden delil tespiti yapıldığını ve haklılığın ortaya konduğunu, araç yangını nedeni ile müvekkilin zararının —— aracın hali hazırdaki hasarlı durumunun — olarak satılması halinde — TL ye hasarsız muadili bir aracın satın alınmasının ekonomik olduğunun tespit edildiğini, aracın tamir edilmesinin de ekonomik olmayacağı kanaatine varıldığını, müvekkil güvenli olduğu gerekçesiyle söz konusu ———– marka aracı satın aldığını ve kullandığını, müvekkilin söz konusu araç nedeniyle hem can güvenliğinin tehlikeye girdiğini, hem de müvekkilin maddi anlamda büyük zarara uğradığını, aracın maliki olan şirket tarafından davalı şirkete ———– Noterliği’nin ——— yevmiye numaralı ihtarnamesi ile uzlaşma görüşmesi talep edildiğini, ancak bu durumlara ve tüm iyiniyete rağmen herhangi bir şekilde uzlaşma yolu karşı tarafça dikkate alınmadığını, taraflarına bir cevap verilmediğini, sonuç olarak müvekkilin maddi olarak zarara uğraması sonucu zararının tespit edilerek davanın kabulüne karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilin huzurda görülmekte olan davada taraf ehliyeti bulunmayıp, davanın husumet itirazı doğrultusunda esasa girmeden reddi gerektiğini, davacı tarafın dava dilekçesi ile huzurda görülmekte olan davayı ————- yöneltmiş olup, işbu şirket dava konusu aracın satıcısı veya ithalatçısı konumunda olmadığını, dosya içinde mübrez satış faturasından da anlaşılacağı üzere müvekkil şirket, aracın satıcı konumunda olmayıp, aracı davacıya satan şirket ———-olduğunu ve bu nedenle esasa girilmeden davanın reddi gerektiğini, müvekkil ————– dava konusu aracın ne ithalatçısı ne de satıcısı konumunda olduğunu, bir başka deyişle müvekkil şirket satım ilişkisinin tarafı olmadığı ve dolayısıyla satış bedelini tahsil eden konumda olmadığı gibi aracı ithal eden tarafta olmadığını, ayrıcı dava konusu ihtilaf bakımından yetkili olan mahkeme bakırköy mahkemeleri olmakla, yetki itirazlarının bulunduğunu, ihtiyati haczin şartları oluşmadığından davacının bu konudaki taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının iddia ettiği hasarı ödemekle yükümlü olan kişi müvekkil şirket değil, araç sürücüsü ve sigorta şirketidir. bu nedenle davanın bu kişilere ihbarını talep ettiklerini, dava konusu iddiaları kabul anlamına gelmemek ve husumet itirazımız saklı kalmak kaydıyla dava konusu talepler yönünden uygulanacak olan —– yıllık zamanaşımı dolmuş olup, davanın esasa girilmeden reddine karar verilmesi gerektiğini, konuya ilişkin yasal düzenlemelere göre dava; ayıptan sorumluluğa ilişkin —-yıllık yasal süre içerisinde ikame edilmemiştir. nitekim araç ——- tarihinde satın alınmış; huzurda görülmekte olan dava ise bu tarihten itibaren — yıl geçtikten sonra ikame edildiğini, ayıp iddialarının kabulü anlamına gelmemekle birlikte davacı taraf yasanın öngördüğü ayıp ve ihbar yükümlüğüne uygun davranmamış olup; bu nedenle dava hakkı da ortadan kalktığını, dava konusu araçta zararın varlığı konusunda müvekkil şirkete atfedilebilecek herhangi bir kusur bulunmamakla birlikte, araçta meydana gelen arıza kullanım hatası ve dış etkenler nedeniyle meydana geldiğini, davacı taraf dilekçesinde bazı araçların geri çağrıldığına dair ——- sitesi haberi paylaşmış olup; bu sitede yer alan bilgilerin haber değeri olmamakla birlikte, bahsedilen yıllar dava konusu aracın üretim yılını da kapsamadığını, davacının delil olarak dayandığı ——- sulh hukuk mahkemesi’nin —— d. iş sayılı dosyasından temin edilen tespit raporunun delil niteliği bulunmadığını, davacı tarafın iddialarının kabulü anlamına gelmemek kaydıyla talep edilen tazminat miktarı ve faiz yersiz ve mesnetsiz olup; davacının sebepsiz zenginleşmesine neden olacak nitelik taşıdığını, ayriyeten belirli araç bedeline ilişkin kısmi talep yapılamayacağını, arz ve izah edilen nedenlerle, fazlaya ilişkin hakların saklı kalmak kaydıyla, davacının iddialarının reddine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava araçta oluşan hasar nedeniyle oluşan zararın tahsili istemine ilişkin tazminat davasıdır.
Davacı vekili sunduğu beyan dilekçesiyle ——- ile müvekkili şirket arasında imzalanan protokol kapsamında sigorta tarafından ——– ödeme yapıldığını beyan etmiş olup, ———–tarafından dosyaya sunulan ibraname ve temliknamenin incelenmesinde sigorta tarafından– ————– ödeme yapıldığı ve bu ödemeyi de alacağı devir ve temlik aldığı anlaşılmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde husumet itirazında bulunmuş, aracı satanın müvekkili şirket olmadığını, müvekkilin aracın satıcısı veya ithalatçısı konumunda olmadığını, dosya içinde mübrez satış faturasından da anlaşılacağı üzere müvekkil şirket, aracın satıcı konumunda olmayıp, aracı davacıya satan şirket ——- olduğunu ve bu nedenle esasa girilmeden davanın reddi gerektiğini, müvekkil ——- dava konusu aracın ne ithalatçısı ne de satıcısı konumunda olduğunu, bir başka deyişle müvekkil şirket satım ilişkisinin tarafı olmadığı ve dolayısıyla satış bedelini tahsil eden konumda olmadığı gibi aracı ithal eden tarafta olmadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Celp ve tetkik olunan araç satış faturasının incelenmesinde fatura düzenleyen satıcının dava dışı ———– Olduğu, alıcısının ise davacı şirket olduğu tespit edilmiştir.
HMK 124 maddesi uyarınca ——– tarihli duruşmada davalı vekilinden davacının taraf değişikliği talebine muvafakati olup olmadığı sorulmuş, davalı vekili taraf değişikliği talebini kabul etmediğini beyan etmiştir.
Tarafta iradi değişiklik hakkındaki düzenleme 6100 sayılı HMK’nın 124. maddesinde yeralmaktadır. Anılan maddede kanunlarda yer alan özel hükümler saklı olmakla birlikte bir davada taraf değişikliğinin ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkün olabileceği, ancak maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edileceği, dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkimin karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebileceği, bu durumda hâkimin, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmedeceği düzenlenmiştir.
Maddi hatanın varlığının kabul edilmesi için yanılgının açık ve belirgin olması gerekmektedir. Hiçbir araştırma yapılmaksızın dava açılması kabul edilebilir bir yanılgı olarak nitelendirilemez.
6100 sayılı HMK’nın 124. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarına göre “Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.” Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere bu hükümlerle, davacının davalı tarafın açık rızası ile taraf değişikliği yapabileceği; yani görülmekte olan davanın davalısından bir başka kişiye davayı yöneltip, yeni davalıya karşı yürütmesi imkânı, maddî hukuk esasları çerçevesinde öngörülmüştür. Açık rızadan söz edilmek suretiyle, hâkimin davalı tarafa taraf değişikliği konusunda, rızasının bulunup bulunmadığı hususunu açıkça sorması esası da düzenlenmiş olmaktadır. Hükümet Tasarısında 129. madde olarak yer alan bu maddeye, Tasarının, TBMM Adalet Komisyonunda görüşülmesi sırasında “Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir” biçiminde üçüncü ve “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder” şeklinde dördüncü fıkralar eklenmiştir.
Bu yeni düzenlemeyle;
– Davacı, davalı tarafın açık rızası ile taraf değişikliği yapabilecek; yani görülmekte olan davanın davalısından bir başka kişiye davayı yöneltip, yeni davalıya karşı davayı yürütebilecektir.
– Maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilecektir.
– Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya (meselâ kısa süre önce işlem yapılmış ya da sadece vekiliyle muhatap olunmuş bir işlemden sonra muhatabın ölmesi hâlinde, mirasçılara değil, ölen kişiye dava açılmasında olduğu gibi) dayanıyorsa (ki yanılma, diğer tarafın davranış ya da işlemlerinden veya hukukî ilişkinin karmaşık niteliğinden de kaynaklanabilir), hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilecektir.
– Taraf değişikliği yapılması hâlinde, davanın tarafı olmaktan çıkarılan kimse, eğer hatalı şekilde kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet vermemişse, lehine yargılama giderlerine ——– hükmedilecektir. Zira, ortaya çıkan durumda bir kusuru olmadığı gibi, aslında muhatap olmaması gereken bir yargılamayla uğraşmak durumunda kalmıştır.
Konuyla ilgili olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ——- tarihli ve ————- K. sayılı ilâmında da belirtildiği üzere; davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının sağ olup olmadığını tespit edememiş ise, ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyorsa, bu dava ilişkisinde, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara, yani gerçek taraflara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır.
Somut olayda ise, tapuda kayden malik olarak gözüken ——–tarihinde öldüğü, —– aleyhine —- tarihinde dava açıldığı, davalının ölüm tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında altı yıldan fazla bir sürenin geçmiş olduğu gözönünde bulundurulduğunda, ——- hiçbir araştırma yapılmaksızın (bu yönde bir çaba sarfedilmeksizin ve gerekli özen gösterilmeksizin) ölü kişi aleyhine dava açıldığı ve bu durumun da, HMK’nın 124. maddesinde belirtilen “maddi bir hata”dan kaynaklandığının veya “kabul edilebilir bir yanılgı”ya dayandığının düşünülemeyeceği gözetilerek, davanın, dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi doğru olup, incelenen dosya kapsamına ve kararın dayandığı gerekçeye göre, yerinde, görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine —— gününde oy birliği ile karar verildi. ——–
Yargı yetkisini, Anayasanın 9. Maddesine göre, Türk Milleti adına kullanan Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda(Ay. m.141); toplanan/sunulan deliller, araç satış faturası iddia ve savunmalar hep birlikte değerlendirildiğinde davacıya ait aracın yanması nedeniyle davacının davalı aleyhine huzurdaki davayı ikame ettiği davalının cevap dilekçesiyle husumet itirazında bulunduğu davacı tarafından dosyaya sunulan araç satış faturasının incelenmesinde satıcının dava dışı ————Olduğu ve araç satın alanın davacı şirket olduğu, davacı vekili tarafından HMK 124 maddesi uyarınca taraf değişikliği talebinde bulunulduğu davalının ise taraf değişikliği talebine muvafakati olmadığını beyan ettiği, davacının taraf değişikliği talebinin araç satış faturasında satıcı isminin açıkça ————– Olduğu yazılı olması karşısında HMK 124/4 maddesi uyarınca kabul edilebilir bir yanılgıya dayanmadığı, yukarıda emsal yargıtay kararında da belirtildiği gibi davacının kendisinden beklenen tüm çaba özeni göstermediği yanılgının maddi bir hatadan da kaynaklanmadığı, davalının taraf değişikliği talebine muvafakat etmediği dikkate alındığında davacının taraf değişikliği talebinin yerinde olmadığı sonuç ve vicdani kanaatine varılarak davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Hüküm: Ayrıntısı Ve Gerekçesi Yukarıda Belirtildiği Gibi;
1-Davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine,
2-Alınması gereken 54,40 TL maktu karar ilam harcının peşin harçtan mahsubuyla 116,38 TL fazla harcın karar kesinleştikten sonra ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Avukatlık Asgari Ücret tarifesi uyarınca hesaplanan 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatıralan ve kullanılmayan delil ve gider avanslarının karar kesinleştikten sonra ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile ——– Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/01/2020