Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1209 E. 2022/921 K. 21.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1209
KARAR NO : 2022/921

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/10/2018
KARAR TARİHİ : 21/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili 26/10/2018 tevzi tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı şirkete —- sayılı D. İş sayılı dosyası kapsamında —– yetkililerinin kayyum olarak tayin edildiğini, bundan dolayı müvekkili şirketin —— tarafından görevlendirilen kayyum heyeti tarafından yönetildiğini, müvekkili şirket kayıtlarında 01.10.2016 tarihinden sonra yapılan araştırmalar neticesinde; mizanda yer alan —–Kasa Hesabında gözüken 14.194,82 TL tutarın fiziki olarak mevcut olmadığı, mizanda yer alan —– Banka bakiyesinde yapılan araştırmalar neticesinde 6.157,03 TL tutarın fiziki olarak mevcut olmadığını, Mizanda yer alan —– Ticari mallar hesabında gözüken 1.867.581,28 TL’lik kısmının stoklarda fiziki olarak mevcut olmadığı, Mizanda yer alan —- Gelecek aylara ait giderler hesabında gözüken 1.006.231,36 TL’nin gerçekte olmadığını, Mizanda yer alan —– Gelir Tahakkuku hesabında gözüken 3.003.435,80 TL tutarın gerçekte olmadığını, Mizanda yer alan ——Personel İş Avansı hesabında bulunan 425.871,34 TL’lik kısmının fiziki olarak mevcut olmadığını, Mizanda yer alan —— Personel Avansı hesabında bulunan 62.997,43 TL’lik kısmının fiziki olarak mevcut olmadığını, Mizanda yer alan —— muhasebe hesabında bulunan 354.254,03 TL’lik kısmın fiziki olarak mevcut olmadığını, Mizanda yer alan —— no.lu gelecek yıllara ait giderler hesabında bulunan 2.663.834,18 TL’lik kısmının gerçekte olmadığının tespit edildiğini, TTK m. 553 uyarınca kurucular, yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde şirkete verdikleri zarardan sorumlu olduklarını belirterek anılan düzenleme uyarınca davalının yol açtığı toplam 9.404.557,27 TL zararın 01.10.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili 29/04/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı şirkete 26.09.2016 tarihinde —– Kararı ile ——- yetkililerinin kayyım olarak atandığını ve şirketin yönetim organının tüm yetkilerinin kayyımlara devredildiğini, dava tarihi olan 26.10.2018 tarihi ile ——- yetkililerinin atanmış olduğu 26.09.2016 tarihi itibariyle 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacı şirket yetkililerinin düzenlemiş olduğu 07.11.2017 tarihli tutanağın, zamanaşımı süresinin dolmasının önüne geçmek adına sonradan düzenlenip imzalanan bir tutanak olduğunu, bu sebeple zamanaşımı itirazlarının kabulü gerektiğini, davacı taraf, dava dilekçesinde yer verdiği taleplerine ilişkin vakıalarının açık özetlerini sunması ve dayandıkları vaktaları somutlaştırması gerektiğini, davacının mizanda yer alan 14.194,82 TL tutarındaki kasa hesabında görülen mevcut olmadığı iddiasına ilişkin olarak müvekkilinin 16.08.2016 tarihinde gözaltına alınıp 26.08.2016 tarihinde tutuklandığını ve halen müvekkili ile birlikte şirkette görevli bulunan tüm üst düzey yöneticilerin, mali işler ve finans birimindeki yetkililerin aynı tarihlerde gözaltına alınıp tutuklandığını, bu süreçte şirkette yetkili kimse kalmadığını, müvekkilinin şahsi mallarına tedbir konarak şirketin ——- yetkililerinin kayyum olarak tayin edildiğini, 16.08.2016 tarihi ile 26.09.2016 tarihleri arasında şirkette yetkili kimsenin bulunmadığını, dolayısı ile müvekkilinin şirket üzerinde tasarruf yetkisinin bulunmadığı bu 40 günlük süreçte şirket yönetiminde meydana gelen boşluktan kaynaklanan zararlardan dolayı müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, davacının mizanda yer alan ——– Banka bakiyesinde yer alan 6.157,03 TL tutarın gerçekte olmadığı iddiasına ilişkin olarak tutarın hangi bankada yer alan bakiyeye ilişkin olduğunun davacı tarafından açıklanmadığını, ilgili tutara ilişkin ilgili bankadan hesap hareketlerinin davacı tarafından incelenerek ilgili tutarın akıbetinin tespit edilebilir nitelikte olduğunu, bu hususların davacı tarafından açıklanması gerektiğini, sonrasında cevap haklarını saklı tuttuklarını, davacının mizanda yer alan ——– ticari mallar hesabında bulunan 1.867.581,28 TL kısmının stoklarda fiziki olarak bulunmadığı iddiasına ilişkin olarak ticari mallar hesabında; satın alınan ticari mallar maliyet bedeli ile bu hesaba borç kaydedildiğini, aynı zamanda mallar için yapılan alış giderlerinin de borç olarak kaydedildiğini, satılması veya herhangi bir nedenle işletmeden çıkmasında ise maliyet bedeli ile alacak kaydedildiğini, aynı zamanda iskonto ve iadelerde de hesabın alacak olarak kaydedildiğini, ancak fiziki olarak olmadığı iddia edilen stok kalemlerinin tespitinin yapılması adına; storların ayrı ayrı hangi projelere ilişkin olduğunun davacı tarafça açıklanması gerektiğini, sonrasında cevap haklarını saklı tuttuklarını, müvekkilinin projelerinin genelde yurt dışında olup zaman zaman stokların çalınması veya kaybolması gibi durumların söz konusu olabildiğini, ayrıca müvekkilinin ve üst düzey tüm yöneticilerin gözaltına alınıp tutuklanmasına mütcakip şirket yönetiminde büyük bir boşluk olması sebebiyle bu şekilde stokların çalınması ve kaybolması gibi olayların arttığını, davacının mizanda yer alan ——-gelecek aylara ait giderler hesabında 1.006.231,36 TL tutarlık kısmının gerçekte olmadığı iddiasına ilişkin olarak gelecek aylara ait giderler hesabının, peşin ödenen ve gelecek döneme ait olduğu için, çalışılan dönemdeki hesaplara kaydedilmemesi gereken giderleri izlemek için kullanılan hesap olduğunu, ancak davacı tarafça bu giderler hesabına ilişkin kalemlerin açıklanmadığını, bu giderlerin hangi işlemlere ilişkin yapıldığının davacı tarafından açıklanması gerektiğini, sonrasında cevap haklarını saklı tuttuklarını, davacının mizanda yer alan——- Gelir Tahakkuku hesabında 3.003.435,80 TL tutarın gerçekte olmadığına ilişkin iddiasına ilişkin olarak gelir Tahakkukları hesabının; içinde çalışılan dönemde ortaya çıkmış olmakla birlikte üçüncü kişilerden tahsili ya da bunların adına borç kaydının gelecek hesap döneminde yapılacak gelirlerin izlendiği hesap olduğunu, ancak davacı tarafça hesaba ilişkin alacak-borç kalemlerinin açıklanmadığını, hangi iş ve projeye istinaden şirketin alacak veya borcunun bulunduğu; bu alacak veya borcun tahsili veya ödenmesi hususunda şirket kayyımlarınca işlem yapılıp yapılmadığı hususunun davacı tarafça açıklanması gerektiğini, sonrasında cevap haklarını saklı tuttuklarını, davacının mizanda yer alan—— personel iş avansı hesabında bulunan 425.871,34 TL kısmının ve ——–personel avansı hesabında bulunan 62.997,43 TL kısmının olmadığına yönelik iddiasına ilişkin olarak personel iş avansları hesabının şirket personeline, şirket adına yaptırılacak hizmet ve giderleri karşılamak üzere verilen iş avansları, personel ve işçilere maaş, ücret ve yolluklarına mahsuben önceden ödenen avansların izlendiği hesap olduğunu, davacı tarafın bu kaleme ilişkin kime hangi iş ve projeye istinaden ne tutarda avans verildiğini açıklayamadığını, bu hususların, davacı tarafça şirket kayıtları incelenerek tespit edilebilir düzeyde olduğunu, bu nedenle, davacının belirtilen hususlardaki açıklamasına istinaden cevap hakları saklı tuttuklarını, davacının mizanda yer alan ——-muhasebe hesabında bulunan 354.254,03 TL kısmının fiziki olarak olmadığına yönelik iddiasına ilişkin olarak ilgili hesabın detaylarına ilişkin herhangi bir açıklama yapmadığını, ilgili kalemin neye ilişkin olduğu, hangi iş ve projeye istinaden olduğunun açıklanması gerektiğini, sonrasında cevap haklarını saklı tuttuklarını, davacının mizanda yer alan ——- no.lu hesapta bulunan 2.663.834,18 TL tutarındaki gelecek yıllara ait giderlerin olmadığına yönelik iddiasına ilişkin olarak gelecek yıllara ait gider hesabının; peşin olarak ödenen, fakat gelecek yıllara ait giderlerin izlendiği hesap olduğunu, bu hesabın, finansal tablolarını belirli dönemler itibariyle düzenleyen şirketlerin; kiralanan işyerleri, üretimde kullanılmak üzere kiralanan makineleri, araçları ve sahip olduğu varlıklara ait sigorta işlemleri karşılığı verdiği nakit ya da varlıkların gelecek aylara ait giderleri için kullanıldığını, bu hesaptaki artışların borç, azalışların ise alacak tarafına yazıldığını, ancak olmadığı iddia edilen gelecek yıllara ait giderlerin tespitine yönelik; davacı tarafça söz konusu gider kalemlerinin neye ilişkin olduğu ve hangi işlemler adına gider kayıtlarının tutulduğunun açıklanması gerektiğini, sonrasında cevap haklarını saklı tuttuklarını, iddiaları kabul etmemekle beraber, iddiaların sabit olması halinde bile bu hususların müvekkilinin kusurundan kaynaklandığının TIK m. 553/1 hükmünde geçen “kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde” ibaresinden dolayı davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini, yine TTK m. 553/3 uyarınca hiç kimse kendi kontrolü dışında kalan yolsuzluklardan sorumlu tutulamayacağını, bu nedenle 16.08.2016-26.09.2016 tarihleri arasında 40 günlük süre içinde meydana gelen olaylardan müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, davacının iddialarının gerçek olduğunun kabul edilmesi halinde bile oluşan zararların zaman olarak tespitinin müvekkiline sorumluluk yüklenmesi adına büyük önem arz ettiğini, müvekkilinin 16.08.2016 tarihinde göz altına alınıp tutuklandıktan sonraki süreçte davacı şirkete kayyum atandığını, müvekkilinin tutuklandığı sıralarda davacı şirketin halen devam eden projelerinin bulunduğunu, dolayısı ile 16.08.2016 tarihinden sonra davacı şirketin devam etmesi gereken projeleri kayyımlar tarafından ne şekilde ve hangi oranda tamamlandığı, devam ettirilmeyen projelerin olup olmadığı, şirket alacaklarının ve devam eden projelerdeki hakkedişlerin hangi oranda tahsilinin yapıldığı, davacı şirket adına bozdurulan banka teminat mektubu miktarı ve durdurulup devam ettirilmeyen projelerin oluşturulduğu maddi kaybın tespiti, devam eden projelerde proje sahalarında bulunan stokların hangi durumda olduğu ve çalınan ya da kaybolan stokların olup olmadığının belirlenmesi, şirkette meydana gelen zararların tespitinin yapılması bakımından büyük önem arz etmekte olduğunu belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, davalının, davacı şirketin yöneticisi olduğu dönemde şirketi zarara uğrattığından bahisle tazminat istemine ilişkin olup TTK 553 ve devamı maddelerine dayanmaktadır.Tarafların tüm delilleri celp olunarak dava dosyası ve davacı şirkete ait tüm ticari defter kayıt ve dayanak belgeleri üzerine bilirkişi incelemeleri yaptırılarak raporlar alınmıştır. Mahkememizce alınan bilirkişi heyet raporlarından 05.05.2022 tarihli kök rapor ile 25.11.2022 tarihli bilirkişi ek raporunun dosyadaki verilere uygun bilimsel ve denetime açık bulunduğu görülmekle hükme esas alınmıştır.Davacı şirket, —–Sulh Ceza Hakimliği’nin —–.iş sayılı dosyası kapsamında —— yetkililerinin kayyum olarak tayin edildiğini, bundan dolayı şirketin—–Tarafından görevlendirilen kayyım heyeti tarafından yönetildiğini, şirket kayıtlarında 01.10.2016 tarihinden sonra yapılan araştırmalar neticesinde; mizanda yer alan —— Kasa Hesabında gözüken 14.194,82 TL tutarın fiziki olarak mevcut olmadığı, Mizanda yer alan —— Banka bakiyesinde yapılan araştırmalar neticesinde 6.157,03 TL tutarın fiziki olarak mevcut olmadığı, Mizanda yer alan —- Ticari mallar hesabında gözüken 1.867.581,28 TL’lik kısmının stoklarda fiziki olarak mevcut olmadığı, Mizanda yer alan —- Gelecek aylara ait giderler hesabında gözüken 1.006.231,36 TL’nin gerçekte olmadığını, Mizanda yer alan ——– Gelir Tahakkuku hesabında gözüken 3.003.435,80 TL tutarın gerçekte olmadığı, Mizanda yer alan —- Personel İş Avansı hesabında bulunan 425.871,34 TL’lik kısmının fiziki olarak mevcut olmadığı, Mizanda yer alan — Personel Avansı hesabında bulunan 62.997,43 TL’lik kısmının fiziki olarak mevcut olmadığı, Mizanda yer alan ——-muhasebe hesabında bulunan 354.254,03 TL’lik kısmın fiziki olarak mevcut olmadığı, Mizanda yer alan —— no.lu gelecek yıllara ait giderler hesabında bulunan 2.663.834,18 TL’lik kısmının gerçekte olmadığının tespit edildiğini, TTK m. 553 uyarınca kurucular, yönetim kurulu üyeleri ve yöneticiler, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, şirkete verdikleri zarardan sorumlu olduklarını, anılan düzenleme uyarınca davalının yol açtığı toplam 9.404.557,27 TL zararın 01.10.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı taraf vekili aracılığı ile savunmasında özetle; “öncelikle zaman aşımı definde bulunarak müvekkilinin 16,08.2016 tarihinde gözaltına alınıp, 26.08.2016 tarihinde tutuklanarak ceza evine konulduğunu, müvekkili ile birlikte şirkette görevli tüm üst düzey yöneticilerin, mali işler ve finans birimindeki yetkililerinin de göz altına alınıp tutuklandığını, bu süreçte şirkette yetkili kimsenin kalmadığını, davacının 14.194,82 TL. tutarındaki kasa hesabında görünen bedelin fiziki olarak mevcut olmadığı iddiası ve bu iddia açısından da müvekkilinin sorumlu tutulmasının kabul edilebilir olmadığını, yukarıda belirtmiş oldukları 40 günlük süreç İçerisinde şirket üst düzey yöneticilerinin ve müvekkilinin cezaevinde bulunuyor olmasının ve bu aşamada şirkete daha kayyım atanmamış olmasının, şirketin yönetiminde bu süreçte büyük bir boşluk olması hususları dikkate alındığında iddia edilen zararlardan tasarruf ve yönetim yetkisi bulunmayan müvekkilinin sorumlu tutulmasının kabul edilemez olduğunu, 40 günlük süreçte müvekkilinin bilgisi olmadan şirket içinde kayda alınmayan birçok işlemin yapılabileceğini, ilgili paranın çalınmış ya da kaybolmuş olabileceğini, müvekkilinin tasarruf ve yönetim yetkisi bulunmayan bir süreçte doğduğu iddia edilen zararlardan sorumlu tutulmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, dava dilekçesinde yer alan 6.157,03 TL. tutarının hangi bankada yer alan bakiyeye ilişkin olduğunun davacı tarafça açıklanmadığını, davacının mizanda yer alan——-ticari mallar hesabında bulunan 1.867.581,28 TL. kısmının stoklarda fiziki olarak bulunmadığı iddiasına ilişkin olarak, iddia edilen stok kalemlerinin tespitinin yapılması adına, stokların ayrı ayrı hangi projelere ilişkin olduğunun davacı tarafça açıklanması gerektiğini, müvekkilinin projelerinin genelde yurt dışında olup, zaman zaman stokların çalınması veya kaybolması gibi durumların söz konusu olabildiğini, müvekkilinin tutuklanmasına müteakip şirket yönetiminde büyük bir boşluk olması sebebiyle bu şekilde stokların çalınması ve kaybolması gibi olayların arttığını, davacının mizanda—— gelecek aylara ait giderler hesabında 1.006.231,36 TL tutarlık kısmının gerçekte olmadığı iddiasına ilişkin olarak, giderlerin hangi işlemlere ilişkin yapıldığının davacı tarafça açıklanması gerektiğini, davacının mizanda yer alan diğer talepleri yönünden de gerekli açıklamaları yapması gerektiğini, davacı tarafından iddia edilen zararların doğru olduğu düşünülse bile, oluşan bu zararların zaman olarak tespitinin müvekkilinin sorumluluğu adına büyük önem arz ettiğini beyanla, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
—— iş sayılı kararında; “Talebin kabulü ile ——yetkililerinin —– sayılı kanun hükmünde kararnamenin 13 ve 19 maddesi uyarınca ve CMK ‘nın 133/1 maddesi gereğince yönetim organının tüm yetkilerini kullanmak ve yeni yönetim kurulunu oluşturmak üzere kayyım olarak atanmalarına, kayyım olarak atanan bu kişilerin yönetim organının tüm yetkilerine sahip olmalarına ve yönetim organının yetkililerinin tümü ile bu kayyımlara devredilmesine, yeni yönetim organının bu kayyımlarca oluşturulmasına.” şeklinde belirtildiği görülmüştür.
Davalı taraf davacı şirkete 26.10.2016 tarihinde——sayılı kararı ile —— yetkililerinin kayyım olarak atandığını ve şirketin yönetim organının tüm yetkilerinin kayyıma devredildiğini, dava tarihi olan 26.10.2018 tarihi itibari ile ——- yetkililerinin atanmış olduğu 26.10.2016 tarihi itibari ile 2 yıllık zaman aşımı süresinin aşıldığına ilişkin zaman aşımı definde bulunmuştur.Somut uyuşmazlıkta davacının tazminat talebi yönetici sorumluluğundan kaynaklı olup TTK’nun 553. Maddesine dayanmaktadır. TTK’nun 553. Maddesindeki talepler yönünden zamanaşımı süreleri TTK’nun 560. Maddesinde düzenlenmiştir. TTK’nun 560. Maddesi; “(1) Sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her hâlde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanununa göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır.” hükmünü ihtiva etmektedir. Davalı tarafın zaman aşımı def’ isinin TTK 560 maddesi kapsamında değerlendirilmesinde öncelikle 2 yıllık sürenin başlangıç tarihini tespit etmek gerekir. Hükümde belirtilen 2 yıllık sürenin başlangıcı için davacı tarafın zarar ile sorumlu bulunan kişilerin öğrenilmesi gerekmektedir. Sadece zararın ya da sadece sorumlu kişinin öğrenilmesi yeterli değildir. Dava açabilecek şirket, pay sahipleri, tasfiye memuru veya iflas idaresi müdürü hem zararı hem de zarar ika edenleri öğrenmesi gerekmektedir. Bazen zarar, bir eylemle meydana gelebilir veya sonraki eylemlerler de zararın büyüdüğü ortaya çıkabilir. Burada esas olan zararın bütünü olup, bu tarihten itibaren zaman aşımı süresinin başladığı kabul edilmelidir. Ancak zarar bütün olarak oluşmuş ve öğrenme kısım kısım olabilir. Böyle bir durumda ise, zarar ve failin öğrenmesi sonucunda, o kısım için 2 yıllık zamanaşımının başladığının kabulü gerekir. Diğer kısımlar bakımından da her kısım için ayrı ayrı zaman aşımı başladığının kabulü gerekir. Somut uyuşmazlığa döndüğümüzde dava dosyasına sunulan—— sayılı dosyası ve 26.10.2016 tarihli kararı kapsamında, davacı şirket yönetiminin——- devrinin 26.10.2016 tarihinde gerçekleştiği, davacı şirketin oluşan zararı bu tarihten sonra şirket kayıtlarında yapılan araştırmalar neticesinde öğrendiğini iddia ettiği, buna ilişkin olarak da 07.11.2017 tarihli düzenlenen tutanağı delil olarak bildirmiştir. İlgili tutanak incelendiğinde 01.10.2016 tarihinde yapılan ön tespit sonrasındaki araştırmalar neticesinde 07.11.2017 tarihli tutanağın oluşturulduğu görülmektedir. Dolayısıyla dosya kapsamındaki tüm deliller ile birlikte tarafların beyanları incelendiğinde davacının zararını ve sorumluyu öğrendiği tarihe ilişkin olarak somut tek delilin 07.11.2017 tarihli tutanak olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar davalı tarafça tutanakta ve savunmasında 01.10.2016 tarihinde atıfta bulunması gerekçesi ile zaman aşımı başlangıcını bu tarihten başlatmak gerektiğini ileri sürmekte ise de; 07.11.2017 tarihli tutanakta 01.10.2016 tarihli ön tespitin nasıl bir işlem olduğu, o tarihte davacı tarafından tazminat davası açmaya yönelik ne kadar bilgiye ulaşıp ulaşılmadığına ilişkin bir bilgi ve belge bulunmaması nedeni ile 07.11.2017 tarihli tespit tutanağının zamanaşımının süresinin başlangıcı olarak kabul edilmesi gerekmiştir. Dolayısıyla tespit tutanağı ve dava tarihi itibari ile iki yıllık zaman aşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından davalı tarafın ——–28.04.2016 tarihindeki ortaklık durumunun hisse tutarının tamamının %100 oran üzerinden 36.030.000,00 TL olduğu işbu hisse tutarının %76,10 oranı karşılığı 27.421.319,00 TL sinin ——, %13,78 oranı karşılığı 4.963.390,00 TL sinin ——–, %3,38 oranı karşılığı 1.215.099,00 TL sinin ——– %3,12 oranı karşılığı 1.124.625,00 TL sinin ——- %3,12 oranı karşılığı 1.124.625,00 TL sinin——-, %0,25 oranı karşılığı 90.471,00 TL sinin ——-, %0,25 oranı karşılığı 90.471,00 TL sinin —— ait olduğu davalının ——- Sayfasında davacı şirketin birinci derece imza yetkilisi olarak yönetim kurulu üyesi unvanı ve kaşesi altında atacağı imza ile şirketin münferiden sınırsız olarak her konuda temsil ve ilzam etmeye, borçlandırmaya ve taahhüt altına sokmaya yetkili kılındığı görülmüştür.07.11.2017 tarihli Tutanağın İncelenmesinde;—— 01.10.2016 tarihinde yapılan ön tespit tutanağından sonra yapılan araştırmalar neticesinde aşağıda belirtilen tutarların mizanda olmasına rağmen gerçekte olmadığı tespit edilmiştir. 1-Mizanda yer alan——-Kasa hesabında 14.194,82 TL”lik fiziki olarak mevcut olmadığı, 2-Mizanda yer alan —— Banka bakiyesinde yapılan araştırmalar neticesinde 6.157,03 TL tutarının gerçekte olmadığı, 3-Mizanda yer alan ——Ticari Mallar hesabında bulunan 1.867.581,28 TL’lik kısmı stoklarda fiziki olarak bulunmadığı, 4-Mizanda yer alan 180 Gelecek aylara ait giderler hesabından 1.006.231,36 TL gerçekte olmadığı, 5-Mizanda yer alan —–Gelir Tahakkukları hesabından 3.003.435,80 TL tutar gerçekte olmadığı, 6-Mizanda yer alan —— Personel İş Avansı hesabında bulunan 425.871,34 TL’lik kısmının olmadığı 7-Mizanda yer alan—– personel avansı hesabında bulunan 62.997,43 TL’lik kısmının gerçekte olmadığı, 8-Mizanda yer alan —–muhasebe hesabında bulunan 354.254,03 TL ‘lik kısım fiziki olarak olmadığı, 9-Mizanda yer alan —– gelecek yıllara ait giderler hesabında bulunan 2.663.834,18 TL’lik kısmının gerçekte olmadığı.” şeklinde belirtildiği, tutanağın yönetim kurulu başkanı —— imzaladığı görülmüştür.Somut uyuşmazlığa davacı tarafça konu edilen iddialar doğrultusunda davacı şirketin ticari defter kayıt ve dayanakları belgelerin mali bilirkişiler aracılığı ile yapılan incelenmesi sonucu düzenlenen raporlarda; “.Mizanda yer alan ——— nolu kasa hesabında gözüken 14.194,82 TL tutarın fiziki olarak mevcut olmadığı yönündeki iddiada; kasa hesabının işletmelerin elinde bulundurduğu ulusal ve yabancı paraların TL karşılıklarının giriş ve çıkışlarının incelenmesi için kullandıkları hesap olduğu, kasa hesabından çıkış olabilmesi için mutlaka kasada para bulunması gerektiği, kasada ne kadar nakit varsa en fazla o kadar nakit çıkışı olabileceği, kasa hesabının borç bakiyesinin o andaki kasa mevcudunu gösterdiğini, hesabın daima borç bakiyesi verdiğini veya hiç bakiye vermediğini, davacı şirketin———- nolu kasa hesabında 14.194,82 TL borç bakiyesi verdiği, mizanda hesaben olduğu halde nakden bulunmayan 14.194,82 TL kasa nakit noksanının usulsüz şekilde aktifinin azalmasına sebebiyet verdiğini, diğer bir deyişle şirketin zararına bir işlem olduğunu, mizanda yer alan ——— nolu banka bakiyesinde 6.157,03 TL tutarın fiziki olarak mevcut olmadığı yönündeki iddiada; bankalar hesabının işletmelerin yurt içi ve yurt dışında banka ve benzeri finans kurumlarında açtırılan hesaplarına yatırılan ve hesaptan çekilen paraların izlendiği hesap olduğu, bankalara para olarak veya hesaben yatırılan değerlerin borç tarafına, bankadan çekilen tutarlar ile 3. Kişilerce tahsil edildiği anlaşılan çek ve ödeme emirleri için ödenen tutarların bankalar hesabının alacak tarafına kaydedildiğini, davacı şirketin——- nolu bankalar hesabında 68.826,97 TL borç bakiye verdiğinin tespit edildiği, davacı şirketin defterlerinde kayıtlı olan 68.826,97 TL lik tutardan nakden bulunmayan 6.157,03 TL tutarın mevcut olmadığının belirtildiği, kayıtlarda mevcut olup nakden olmayan bu tutarın usulsüz şekilde şirketin aktifinin azalmasına sebebiyet verdiği, şirketin zararına bir işlem olduğu, mizanda yer alan ——–nolu ticari mallar hesabında gözüken 1.867.581,28 TL lik kısmının stoklarda fiziki olarak mevcut olmadığı yönündeki iddiada; bu hesabın üzerinde herhangi bir değişikliğe tabi tutulmadan satılmak amacıyla alınan ticari malların izlendiği hesap olduğu, satın alınan ticari mallar maliyeti bedelinin bu hesaba borç olarak kaydedildiği, aynı zamanda mallar için yapılan alış giderlerinin de borç olarak kaydedildiği, satılması veya herhangi bir nedenle işletmeden çıkmasında ise maliyet bedeli ile alacak kaydedildiği, aynı zamanda iskonto ve iadelerde de hesap alacak olarak kaydedildiği, davacı şirketin detay mizanının incelenmesinde de—— nolu ticari mallar hesabında da 3.116.821,25 TL borç bakiyesi verdiğinin tespit edildiği, şirketin defterlerinde kayıtlı olan bu tutardan 1.249.239,97 TL lik kısmının depoda mevcut olduğu, bakiye 1.867.581,28 TL lik malların mevcut olmadığının belirtildiği, dolayısıyla stoklarda fiziken mevcut olmayan bu miktardaki tutar kadar şirketin aktifinin azalmasına sebebiyet verildiği, mizanda yer alan ——– nolu gelecek aylara ait giderler hesabında gözüken 1.006.231,36 TL nin gerçekte olmadığı yönündeki iddiada; bu hesabın peşin ödenen ve gelecek döneme ait olduğu için çalışılan dönemdeki hesaplara kaydedilmemesi gereken giderleri izlemek için kullanıldığı, gelecek döneme ait olduğu halde peşin olarak ödenen giderlerin ait oldukları döneme kadar bu hesaba borç olarak kaydedildiğini, hesapta bekleyen giderlerin ait olduğu dönemde ilgili gider hesabının borcuna yazılırken bu hesabın alacağına kayıt yapıldığını, davacı şirketin detay mizanının incelenmesinde de; ——- nolu gelecek aylara ait giderler hesabının 4.760.924,01 TL ve 2.691.328,26 TL borç bakiyesi verdiğinin tespit edildiğini, davacı şirketin defterlerinde kayıtlı olan 4.790.924,01 TL lik tutardan 1.006.231,36 TL lik kısmının 2.691.328,26 TL den de 2.663.834,18 TL lik kısmının gerçekte olmadığının belirtildiği, mizanda yer alan ——- nolu gelir tahakkuku hesabında gözüken 3.003.435,80 TL tutarın gerçekte olmadığı yönündeki iddiada; işbu hesabın içinde çalışılan dönemde ortaya çıkmış olmakla 3. Kişilerden tahsili ya da bunların adına borç kaydı gelecek hesap döneminde yapılacak gelirlerin izlendiği hesap olduğu, dönem sonunda, döneme ait olarak hesaplanacak tutarlar ile ilgili hasılat ve gelir karşılığında bu hesaba borç kaydedildiği, sonraki dönemde alacakların kesinleşmesi ile hesaptaki tutarlar bu hesabın alacağına karşılık ilgili hesapların borcuna kaydedilerek kapatıldığını, şirketin detay mizanında ——- nolu gelir tahakkuku hesabının 3.003.435,80 TL borç bakiyesi verdiğini, mizanda yer alan ——– nolu personel iş avansı hesabında bulunan 425.871,34 TL lik kısmının fiziki olarak mevcut olmadığı yönündeki iddiada ; iş avansları hesabının işletme hesabına mal ve hizmet satın alınması, gider ve ödemeleri yapması için kişilere verilen avansların izlendiği hesap olduğu, avansta verildiğinde hesaba borç kaydedildiğini, avans kapatıldığında veya iade edildiğinde hesaba alacak olarak kaydedildiğini, şirketin detay mizanında —— nolu iş avansları hesabının 455.946,34 TL borç bakiyesi verdiğini, bu tutardan 425.871,34 TL lik kısmın gerçekte olmadığının iddia edildiği, mizanda yer alan ——-nolu personel avansı hesabında bulunan 62.997,43 TL’ lik kısmının fiziki olarak mevcut olmadığı yönündeki iddiada; personel avansları hesabının işletme personeline işletme adına yaptırılacak hizmet ve giderleri karşılamak üzere verilen iş avansları, personel ve işçilere maaş, ücret ve yolluklarına mahsuben önceden ödenen avansların izlendiği hesap olduğu, şirketin detay mizanında —— nolu personel avansları hesabının 57.214,83 TL borç bakiyesi verdiğini, mizanda yer alan ——nolu muhasebe hesaplarında bulunan 354.254,03 TL lik kısmın fiziki olarak mevcut olmadığı yönündeki iddia da ——- nolu hesabın demirbaşlar hesabı olduğu, işletme faaliyetlerinin yürütülmesinde kullanılan her türlü ciro makine ve cihazları ile döşeme, masa ve benzeri maddi varlıkların izlendiği hesap olduğu, —— satın alındığında bu hesaba borç olarak kaydedildiği, elden çıkartıldıklarında da alacak olarak kaydedildiği, şirketin detay —- hesabının 465.357,97 TL borç bakiyesi verdiği, ——- nolu —— hesabının bir kuruluş devralınırken katlanılan maliyet ile söz konusu işletmenin rayiç bedelle hesaplanan net varlıklarının değeri arasındaki olumlu farkların izlendiği hesap olduğu, şerefiye hesaplanırken rayiç bedelin tespit edilmemesi halinde net defter değerinin esas alındığı, ödenen şerefiye bedellerinin tamamının bu hesabın borç tarafına kaydolunduğu, yok edilmeleri halinde ise amortisman yolu ile 5 yıl içinde eşit taksitlerle yapıldığı, şirketin detay mizanında——- nolu ——- hesabının 139.622,40 TL borç bakiyesi verdiğinin tespit edildiği, ——— nolu özel maliyetler hesabının kiralanan gayrimenkullerin geliştirilmesi veya ekonomik değerinin sürekli olarak arttırılması amacıyla yapılan giderler ile bu gayrimenkulün kullanılması için yapılıp kira süresinin sonunda mal sahibine bırakılacağı varlıkların tutarlarını kapsadığı, yapılan harcamaların bu hesaba borç olarak kaydedildiği, kira süresi içerisinde ve kira süresinin 5 yıldan fazla olması halinde 5 yılda bu harcamaların eşit tutarlarda ——-edildiği, davacı şirketin detay mizanında işbu hesabının 2015 yılı sonunda 440.008,48 TL, 2016 yılı sonunda 543.858,48 TL borç bakiyesi vermiş olduğunun tespit edildiği.” bildirilmiştir.
Somut uyuşmazlığın konusu olan yöneticinin sorumluluğu ve tazminat istemi TTK’nun 553. Maddesinde; “(1) Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, ——) (2) hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. (1)(2)Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hâli hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar.(3) Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz….” şeklinde düzenlenmiştir. Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları aleyhine açılacak sorumluluk davalarında davalı aleyhine tazminata hükmedilebilmesi için T.B.K’nun 49/1 maddesi kapsamında tazminat sorumluluğu doğabilmesi için aranan hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve illiyet bağı şartlarının gerçekleşmiş olması gerekir. Tasarının 553. Maddesinin 1. Fıkrasında hükmün daha açık ifade edilmesini ve uygulamada karşılaşılacak çelişkinin giderilmesini temin amacıyla “kusurları ile ihlal ettikleri takdirde” ibaresi “ihlal ettikleri takdirde, kusurlarının bulunmadığını ispatlamadıkça” şeklinde komisyonca değiştirilmiş, alt komisyon tarafından yapılan redaksiyon değişiklikleri Komisyonca da uygun görülmüştür. TTK’nun tasarısının 553. Maddesinin ilk fıkrasında “..kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini, kusurları ile ihlal ettikleri takdirde—— Verdikleri zarardan sorumlu olacakları” düzenlenmiştir. Komisyonca “——-hükmün daha açık ifade edilmesini ve uygulamada karşılaşılacak çelişkinin giderilmesini temin amacıyla “kusurları ile ihlal ettikleri takdirde” ibaresi “ihlal ettikleri takdirde, kusurlarının bulunmadığını ispatlamadıkça” şeklinde değiştirilmiştir. Bu düzenleme —-aşamasında hiçbir görüşme yapılmadan yasalaşmıştır. Ancak —– sayılı yasanın 41. Maddesinin 16. Fıkrası uyarınca TTK’nun 553. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “kusurlarının bulunmadığı ispatlanmadıkça” ibareleri madde metninden çıkarılmış ve ayrıca —–sayılı yasanın 28. Maddesi ile de TTK’nun 553. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “yükümlülüklerini” ibaresinden sonra gelmek üzere “kusurları ile” ibaresi eklenmiş ve dolayısıyla TTK’nun 553. Maddesinin 1. Fıkrası tümüyle değiştirilmiş ve sonuç olarak “kusur sorumluluğu” benimsenmiştir. Buna göre kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları TTK ve şirket esas sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla yerine getirmedikleri ve sonuç olarak kusurları nedeniyle oluşan zarardan kişisel bakımdan sorumlu olacaklardır. Bu konuda davalının kusurlu olduğunu iddia eden davacının yani zarar görenin davalının kusurlu olduğunu kanıtlaması gerekmektedir. Ayrıca zararın tutarı da yine davacı tarafından ispatlanmalıdır.Dava dosyasına konu somut uyuşmazlıkta, yapılan mali incelemede davacı şirketin zararının mevcut olduğu ortaya konulmuş olmakla birlikte, zarardan dolayı davalının sorumlu tutulması hukuka aykırı fiil, kusur ve davalının fiili ile oluşan zarar arasında illiyet bağının da tespit edilmesi gerekmektedir. Sorumluluk davalarında davalı aleyhine tazminata hükmedilebilmesi için dava konusu şirket zararının davalının kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal etmesi gerekir. Sorumluluk doğuran eylem bir yapma fiili olabileceği gibi görevlerin hiç veya gereği gibi yapılmaması, ihmal edilmesi sureti ile de gerçekleşebilir. Şirketin kötü idare edildiği veya gerekli tedbirlerin alınmaması nedeni ile şirketin zarara uğradığı iddia edildiğinde bu yöndeki isnatlar tazminat sorumluluğu doğuran hukuka aykırı fiilin gerçekleştiğini ispata yeterli değildir. Yüksek yargı kararlarında yönetimi —— devredilen şirketlerde şirkete kayyım atanmadan önceki dönemdeki işlemler nedeni ile oluşan kasa açığından önceki yönetim kurulu üyelerinin sorumlu tutulabilmesi için gerçekleşmesi gereken kriterler mevcuttur. Bunlar; şirkete el konulması sırasında eski yöneticiler ile —— tarafından atanan yöneticiler arasında fiili envantere ilişkin tutanağı, devir tutanağı gibi bir belgenin düzenlenmesi gerektiği, kasa açığı ve diğer aktif varlıklarda eksiklik/açık bulunduğuna dair belirlemenin —— tarafından yapılan denetleme raporu ile ileri sürülmesinin yeterli olmadığı, kasa günlük olarak tutulduğundan geriye dönük olarak kasa açığının hangi tarihte oluştuğunun tespiti gerektiği, iddia edilen zarar ile sorumlular arasındaki illiyet bağının kurulması gerektiği, kasa açığının el koyma anında mevcut olduğu hususunun tespit edilemediği ve davalılar ile zarar arasında illiyet bağı kurulamadığı, diğer bir deyişle oluşan zararın davalının hangi işlem ve ihmalleri sonucu oluştuğunu, ayrıca ispata yarar delile yer verilmesi gerektiği, aksi takdirde tazminata hükmedilemeyeceği şeklinde sıralanmaktadır. —— Karar sayılı ve daha benzeri bir çok karar)Yapılan yargılama sonucunda dosya kapsamındaki tüm deliller, alınan mali bilirkişi raporları ve diğer raporlar tüm halinde değerlendirildiğinde davacı şirketin her ne kadar zarar uğradığı tespit edilmiş olsa da oluşan bu zararın ne zaman gerçekleştiği, davalının hangi fiil ve ihmalinden dolayı gerçekleştiği yani davalının yöneticilik yaptığı sırada hangi eylemleri, hangi işlemleri sonucunda zararın oluştuğunun tespitine yönelik ispat yükümlülüğünün yerine getirilemediği, bu sebeple oluşan zarar ile davalının yöneticiliği sırasındaki işlemleri arasında illiyet bağı kurulamadığından davacı tarafın tazminat isteminin aşağıdaki şekilde reddi gerektiği vicdani kanaatine varılmıştır.
HÜÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1.Davalı tarafın zaman aşımı definin REDDİNE
2-Davanın REDDİNE
3-Davacı şirket harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan —— 13/4 (Maddi Tazminat) maddesi uyarınca uyarınca ——-maktu avukatlık ücretinin davacı taraftan alınarak davalıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacı tarafa iadesine,Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile—— Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.