Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1143 E. 2021/504 K. 30.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1143
KARAR NO : 2021/504

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/10/2018
KARAR TARİHİ : 30/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili 12/10/2018 tevzi tarihli dava dilekçesinde özetle; icra takibine konu alacağın müvekkili şirketle borçlu şirket arasındaki rücu ilişkisinden kaynaklandığını, borçlu şirketin sözleşme ilişkisi nedeniyle müvekkile ait işlerde çalıştırdığı bazı işçilerin faturalara konu alacaklarını ödemediğini, bu ödemelerin yasal yükümlülük gereğince müvekkil şirket tarafından yerine getirildiğini, ancak borçlu şirketin söz konusu borçların asıl borçlusu olduğunu, söz konusu ödemelerin rücuen müvekkili şirkete ödenmesi gerektiğini, müvekkili şirketin borçlu şirkete rücu alacağından kaynaklanan——- tutarlı faturaları usulünce keşide ettiğini, müvekkil şirketin ödenmeyen söz konusu faturalara ilişkin bedelin tahsili amacıyla davalı şirketlere karşı —– —- sayılı takip dosyası ile takip başlattığını, davalının takibe itiraz ettiğini, itirazın kötü niyetli olduğunu belirterek iptali ile icra takibinin devamına ve borçlunun, alacak miktarının %20 ‘sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili 09/11/2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın müvekkiline yüklemeye çalıştığı, işçilere yapılan aynı ödeme miktarlarını başka icra takipleri ve davalarda talep ettiğini, söz konusu aynı taleplerin müvekkilden istenemeyeceğini, müvekkilinden talep edilebilecek bir alacak var ise de, müvekkilin davacıdan olan alacağından mahsup edilebileceğini, bu halde bile müvekkilinin halihazırda alacaklı olduğunun karar altına alındığını, davacının def’i ileri sürdüğü dosyadan ayrı olarak —-dosyaları ile aynı konulu alacaklara ilişkin takip başlattığını, itirazlarının sonucu —– itirazın iptali davasının tanzim edildiğini, neticede işbu davanın konusu edilen işçilere yapılan ödeme miktarlarına ilişkin hali hazırda devam eden davalar mevcut olduğundan, HMK m. 115’de öngörülen derdestliğe ilişkin dava şartı yerine getirilmediğini, müvekkilinin, sözleşmenin sona ermesiyle davacı işyerini terk ettikten sonra davacı—– firmasıyla anlaştığını ve müvekkil bünyesinde bulunan, —-, bu firmanın —-, aynı iş yerinde, aynı işverene bağlı şekilde, aynı işi yaptığının açık olduğunu, bir an için müvekkilinin, davacı işyerindeki faaliyet dönemine ait ödemesi gereken işçi alacakları bulunduğu kabul edilse dahi müvekkil firmanın söz konusu işçi alacaklarından sorumluluğunun —- sona erdiğini, davaya konu yansıtma—– müvekkil firmanın bu borçlardan sorumluluk sınırları dahilinde olmadığını, işbu nedenle husumet itirazlarının mevcut olduğunu, davacı ile müvekkili şirket aynı yerde,—– işlerinin yapımına ilişkin bir sözleşme imzalandığını, —-tarihi itibariyle davacı şirketçe tek taraflı ve haksız olarak feshedildiğini, müvekkilinin fesih tarihinden sonra davalıya ait —– ve—–terk ettiğini, davalının rücu talepleri ise müvekkilin iş yerini terk ettiği tarihten sonraki alacaklar için olduğunu, söz konusu dönemden müvekkilinin sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin sözleşmenin fesih tarihinden önceki döneme ilişkin kendi bünyesinde çalışan işçilere karşı herhangi bir borcunun da bulunmadığını, müvekkili şirketin çalıştığı —–ödediğini, geriye borç da bırakmadığını, ayrıca bahse konu işçi alacağı ödemelerinde müvekkilin sorumluluğuna ilişkin tüm itiraz hakları saklı kalmak üzere; davacının müvekkilden böyle bir alacağının varlığı bir an için kabul edilse dahi, bu miktar —- görülen davada karşı tarafın takas def’isi sunması ile müvekkilin alacağına mahsup edildiğini, müvekkilinin hiçbir sorumluluğunun söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin itirazlarına konu icra dosyaları kapsamında herhangi bir borcu bulunmadığını, davacı tarafından başlatılan itirazlarına konu takip haksız ve kötü niyetli olduğunu, davacının iddia ettiği kalemlere ilişkin olarak müvekkil şirketin hiçbir borcunun bulunmadığını, aksine müvekkil şirketin davalı şirketten alacağının bulunduğunu, tarafların ticari defterlerinin incelenmesi ile takibin haksızlığı ve dayanaksızlığı açıkça ve tartışmasız şekilde ortaya çıkacağını, davacının iddialarının her türlü hukuki mesnetten yoksun olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava, faturadan kaynaklı alacağın tahsili için girişilen icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup İİK 67 ve devamı maddelerine dayanmaktadır.
Davaya konu—-takip dosyasının celp olunarak yapılan incelemesinde: davacı şirket tarafından davalı şirket aleyhine ” —– asıl alacak,—- alacağın tahsili için genel haciz yolu ile icra takibi yapıldığı, davalı tarafından takip konusu alacak ve ferilerine yasal süresinde itiraz edildiğinden takibin durduğu görülmüştür.
Tarafların tüm delilleri celp olunarak dava dosyası ve taraf şirketlere ait tüm —- —–bilirkişi incelemesi yaptırılarak kök ve ek rapor alınmıştır. Alınan raporların birbiri ile uyumlu, dosyadaki verilere uygun ve—- anlaşılmakla hükme esas alınmıştır.
Davalı taraf, —- Esas sayılı dava dosyası ile—— Esas sayılı dava dosyaları yönünden —-itirazında bulunmuştur—- sayılı dava dosyasının —–yapılan incelenmesinde; dosyamız davacısı tarafından dosyamız davalısı şirket ile birlikte dava dışı ————.aleyhine —– Esas sayılı takip dosyalarına dayanak yapılan dava dosyamıza konu olmayan, aynı işçilerin aynı işçilik alacakları davalarında hükmedilmiş olan ve hazineye gelir kaydedilen karar ve ilam harçlarının konu olduğu fatura kapsamından doğan alacağın tahsili istemine ilişkin olduğu, bu nedenle iş bu dava dosyası yönünden derdestlik itirazının yerinde olmadığı anlaşılmakla derdestlik itirazı reddedilmiştir. Yine derdestlik itirazına konu edilen diğer bir dosya ise —– Esas sayılı dava dosyasıdır. Dosyanın uyap üzerinden celbolunarak yapılan incelenmesinde; dosyamız davalısı —— dosyamız davacı .—– sayılı takip dosyasına konu edilen fatura alacağının tahsili için itirazın iptali davası açıldığı, yargılama sonunda 30.03.2018 tarihinde işbu davanın davacısı olan davalı … aleyhine davanın kabulüne karar verilerek —-tahsiline karar verildiği, davada —- cari hesaba dayanan ve taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan alacakların hesaplandığı, yargılamada davada dosyamız davacısı tarafından davalı sıfatı ile takas def’i kapsamında —-alacağı tespit edilerek bu miktarın takas edilerek bakiye alacağın tespit edildiği görülmüştür. Burada davacı tarafın—-talepleri ile işbu davadaki taleplerinin mükerrer olup olmadığının incelenmesi — hale gelmiştir. Davacının —-sayılı dosyasında ileri sürdüğü takas def’inin dayanağı olan alacaklarının dava dışı——-Karar sayılı kararı kapsamında müteselsil sorumluluk gereği ödenmiş —- işçilik alacağının rücu edilmesi, dava dışı ——-sayılı kararı doğrultusunda müteselsil sorumluluk gereği ödenmiş 235.976,20 TL lik işçilik alacağının rücu edilmesi olduğu, işbu davaya konu edilen alacakların—- sayılı dosyasında takasa konu olan rücu alacaklarının bu alacaklardan olmadığı, dolayısıyla derdestlik itirazının dayanağı bulunmadığı anlaşılmakla işbu dava dosyası yönünden de derdestlik itirazının reddi gerekmiştir.
—– yevmiye sayılı ihtarnamenin dosyamız davacısı —- tarafından davalıya keşide edildiği, ihtarnamede —– bu yana taraflar arasında akdi ilişkiler çerçevesinde çalışanlara karşı olan ücret, tazminat —- ödenerek her biri ayrı yansıtma faturasına — gönderildiği, söz konusu ödemelerin nihai sorumluluğunun muhataba ait olduğu,—-sayılı ihtarnamesinin davalı şirket tarafından davacıya cevabı ihtarname olarak gönderildiği, davacının ihtarname ekinde tevdi ettiği faturaların davacıya iade edilmesine ilişkin olarak keşide edildiği görülmüştür.
Dava dosyasına sunulan taraflar arasındaki —- incelenmesinde; davacının—– ———aracılığı ile gerçekleştirilmesinin kararlaştırıldığı, bu kapsamda en son yenilen—– kapsamında akdi ilişki devam ederken davacının —–ihtarnamesi ile sözleşmeyi tek taraflı olarak —— davalının çalıştırdığı işçilerinin ikame ettiği davalarda 01/09/2013 tarihinde feshedilen sözleşme nedeniyle kıdem, ihbar tazminatı alacakları ile bir kısım işçilik alacaklarının eksik ödendiğinden bahisle davalar açıldığı, anlaşılmıştır.
Uzman bilirkişi heyeti aracılığı ile yaptırılan inceleme sonucu düzenlene raporda; “…dava dışı—– konu dönemlerde çalıştırıldığı; kural olarak —- tarihlerindeki ücret ile sınırlı kıdem tazminatından sorumlu oldukları, ancak somut uyuşmazlıktan husumet yöneltilen davalı —-değişmeksizin—- görülmekte ise de, adı geçen —- olduğu, işveren olan davalı şirketin —– aynı olduğu, bütün—-, dolayısıyla davalı şirketin ————-yıllara ilişkin —- incelenmesinde—- tarihleri arasında davalı faturaları ve davacımız—- içeren kayıtlar neticesinde—- tarihinden sonra — — tarihinde davalının son faturasının kaydının yapıldığı, davalının —- dosya numaraları açıklamalı davalıyı borçlandırıcı kayıtlar neticesinde—— —— olup, — devamında davacının mahkeme dosya numaraları — yazılarak davaya konu fatura kayıtları öncesi hesapta davalının— — davacının 14/03/2018 tarihinde tanzim ettiği ve iş bu davaya konu takibe dayanak yapılan faturaların toplamı 1.188.861,73 TL tutarındaki faturaların davalı borcu olarak defterlerine kaydedildiğinin tespit edildiği..” bildirilmiştir.
Dosya kapsamındaki tüm delillere göre; davacı şirket ile davalı şirket arasında ——- bulunduğu, bu protokollerin—- dönemi olduğu, davacı — ——–tarihinde—– sonlandırdığı, aralarında imzalanan protokoller ile dava dışı işçilere karşı aralarında asıl ——– ilişkisi kurulduğu ve aralarında müteselsil sorumluluk bulunduğu dava dışı işçilerin açmış oldukları davalarda kesinleşen kararlara göre davacı —–işveren olduğu, davalının alt işveren olduğu, davacı şirket tarafından davaya konu edilen ödemelerin ilgili dava dışı işçilerin başlattıkları icra takip dosyalarına yapıldığı, böylece iç ilişkide rücu şartı olarak geçerli ifa bulunması şartının yerine getirildiği tespit edilmiştir.
Davalı taraf zaman aşımı def’ini ileri sürmüştür. Davacı şirketin anılan işçilerin alacaklı oldukları icra dosyalarına ödeme tarihleri,— tarihidir. Anılan tarihlerde rücu şartı olan ödemenin gerçekleştiği ve davacının rücu alacağının muaccel hale geldiği tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı T.B.K’nun 73/1 maddesi hükmüne göre; “Rücu istemi tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu olduğu kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak 2 yılın ve her halde tazminatın tamamının ödendiği tarihten itibaren başlayarak 10 yılın geçmesi ile zaman aşımına uğrar ” denilmektedir. Ayrıca Yargıtay uygulamasında davacı tarafın rücu talebine konu sebep, davalı ile aralarındaki sözleşme ilişkisinden kaynaklanmakta olduğundan T.B.K’nun 146. Maddesindeki zaman aşımı süresinin de dikkate alınması gerekir. Ödeme tarihinden –olması gerektiği —- içtihatlarında kabul edilmiştir. Buna göre de davacı şirketin icra takip tutarlarının tümünü——dikkate alındığında davacı şirketin işbu davaya konu rücu alacaklarına ait icra takibi de —- tarihli olmakla tüm ihtimallerde işbu alacağın zaman aşımına uğramadığı anlaşıldığından davalını bu yöndeki itirazına mahkememizce itibar edilmemiştir.
Davaya konu uyuşmazlık yönünden çözümlenmesi gereken diğer bir hususta; tarafların müteselsil sorumlu oldukları borçtan dolayı birbirlerine karşı ne şekilde sorumlu olduklarıdır. T.B.K’nun 167 maddesinde; “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar…” hükmü düzenlenmiştir. İşbu yasal düzenlemeye göre borcun mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça, müteselsil borçlulardan her biri alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Müteselsil borçlular arasındaki iç ilişkide birbirlerine rücu sorunu öncelikle sözleşme hükümleri ile borcun niteliği ve işin özelliğine göre çözümlenmelidir. Bilirkişi kök raporda davacı işverenin yaptığı ödemelerin tamamını davalı taraftan rücu edebileceği yönünde görüş bildirilmiş ise de; ek raporda ——- aksi yöndeki görüşleri de belirtilmek sureti ile iki seçenekli görüş bildirilerek rapor düzenlenmiştir. Davacı şirket asıl işveren, davalı şirket alt iş veren sıfatı ile aralarında bir iş sözleşmesi bulunmamasına rağmen İş Kanunu’nun 2. Maddesinin—- hükmü gereği asıl iş veren davacı şirketin bu işçilere karşı müteselsil sorumluluğu dava dışı işçilerin iş mahkemelerinde görülmüş olan davalarında da tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki protokollerim tümünde ——– kenar başlıklı 3. Maddenin; —- tarafından yükleme ve boşaltma işlerinde kullanılan işçi ve personelin —– müteahhidin kendisi tarafından ödenecektir.—– şeklinde düzenlendiği açıktır.——kararlarında; “Taraflar arasındaki uyuşmazlık dava dışı işçilere ödenen işçilik alacaklarından tarafların ne oranda sorumlu olduklarına ilişkin olduğu, uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine, aynı sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlık ile ilgili verilmiş mahkeme kararları ve genel hukuk prensiplerinin dikkate alınması ile sonuca gidilmesi gerektiği, taraflar arasında düzenlenen sözleşme hükümlerinde, işçilerin —– doğacak davaya konu alacaklardan hangi tarafın ne oranda sorumlu olduğu hususunun da bir düzenleme bulunmadığından, tacir olan davalının çalıştırdıkları işçilerin fiili işçilik dışında sair tazminat haklarından sorumlu olacaklarını bilebilecek durumda oldukları ancak davacı asıl işverenin durumunu muhafaza etmesi nazara alındığında doğan zararlardan tarafların yarı yarıya sorumlu olduğunun kabulü gerektiği…” (——– Karar sayılı ve daha bir çok kararında olduğu gibi) belirtilmiştir.
Somut uyuşmazlığa dönüldüğünde, taraflar arasında imzalanmış olan protokollerin 3. maddesinde; işçilerin —–yükümlülüklerinden davalı şirketin sorumlu olduğu; —- ihtiyaçları ile —- ihtiyaçlarından davalı — olduğu açıkça belirtilmekle birlikte işçilik alacakları için sorumluluğun kime ait olduğu ya da iç ilişkide sorumluluk oranları açıkça belirtilmediğinden ve protokol bedellerine işçilik ücretlerinin dahil olup olmadığı anlaşılamadığından mahkememizce ek rapordaki terditli bildirilen görüşlerden olan T.B.K’nun 167. Maddesindeki müteselsil sorumluluğun iç ilişkisindeki genel kural kapsamında, eşit sorumluluk ilkesine göre hesaplama yapılması gerektiği görüşü benimsenmiş olup; buna göre davacının işçilerin icra takipleri için ödediği toplam —– talep edebileceği kanaatine varılmıştır. Davacı taraf ——— yevmiye sayılı ihtarnamesi ile davaya konu bedelin ödenmesi için davalı tarafa davalı tarafın temerrüde düşürüldüğü, takip tarihi itibari ile davalı yandan 4.920,31 TL işlemiş faiz talep edebileceği tespit edilmiştir.
Yapılan yargılama sonucunda dosya kapsamındaki tüm deliller ve alınan bilirkişi kök ve ek raporları birlikte değerlendirilerek; davalı tarafın derdestlik, husumet ve zaman aşımı def’ilerinin reddi ile—– T.B.K’nun 167 maddeleri uyarınca—– göre davacı tarafın işçilerin icra takipleri için ödediği bedelin ancak 1/2 sini talep edebileceği vicdani kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1.Davalı tarafın derdestlik, husumet ve zamanaşımı defilerinin reddi ile DAVANIN KISMEN KABULÜNE, Tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile;
Davalının —- Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 594.180,86 TL asıl alacak, 4.920,31 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 599.101,17 TL alacak yönünden İPTALİ İLE TAKİBİN BU MİKTARLAR ÜZERİNDEN DEVVAMINA, Ayrıca 594.180,86 TL asıl alacak yönünden takip tarihinden itibaren yıllık % 9,75 ve değişen oranlarda avans faizi de uygulanmasına, ancak faiz oranının yıllık % 9,75 oranını aşması halinde talep gibi yıllık % 9,75 oranının esas alınmasına,
2-Fazla istemin reddine,
3-Hükmolunan asıl alacak miktarı bilinir ve belirlenebilir olduğundan asıl alacağın % 20 ‘si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Başlangıçta peşin olarak alınan 20.405,83 TL harcın ve icra takibi peşin harcı 5.974,48 TL’nin, alınması gerekli olan 40.924,60 TL harçtan mahsubu ile bakiye 14.544,29TL karar ve ilam harcının davalı ‘dan alınarak hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafın yargılama sırasında yapmış olduğu başvuru harcı 35,90 TL, posta ve tebligat gideri 200,00 TL, bilirkişi rapor ücretleri 4.000,00 TL olmak üzere toplam 4.235,90TL yargılama masrafının, davacı yan davasında kısmen haklı çıktığından dava konusunun toplam değerinin kabulle sonuçlanan kısma oranı sonucu bulunan 2.123,81 TL yargılama masrafından, davalı tarafından yargılama sırasında yapılan posta ve tebligat gideri 22,00 TL yargılama masrafından kabul-ret oranına göre davacıya isabet eden 10,97 TL ‘nin, mahsubu ile kalan 2.112,84 TL’ye peşin harç 20.405,83 TL eklenerek sonuç olarak 22.518,67 TL’nin davalı ‘dan alınarak davacı tarafa verilmesine, dava konusunun toplam değerinin redle sonuçlanan kısma oranı sonucu bulunan 2.112,09 TL yargılama masrafının davacı yan üzerinde bırakılmasına, davalı’ın yapmış olduğu yargılama masrafından kalan 11,03 TL’nin davalının kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte —-avukatlık ücretinin davalı ‘dan alınarak davacı tarafa verilmesine,
7-Davalı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte —– davacı taraftan alınarak davalıya verilmesine,
8-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacı tarafa; davalı tarafından yatırılan ve artan delil avansının kendisine iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekili ile ihbar olunan———– yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.