Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1114 E. 2020/42 K. 16.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/1114 Esas
KARAR NO : 2020/42

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/10/2018
KARAR TARİHİ : 16/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkilinin eski eşinin 20/03/2018 tarihinde intihar girişiminde bulunması sonucu eşinin tek yetkili ve tek ortağı olduğu —— Unvanlı şirketinin piyasaya yüklü miktarda borçlu olduğunu eski eşinin beyanıyla öğrendiğini eski eşinin kendisinden habersiz bir şekilde bu tür büyük bir borcun altına girmesinin büyük bir hayal kırıklığı yaptığını ve evliliğinde daha önce de var olan sorunların da etkisiye karşılıklı anlaşarak Beykoz—-. Aile Mahkemesinin—- Karar sayılı kararıyla boşandıklarını, boşanmanın ardından borçlu olduğundan bahisle 26/03/2018 tarihinde ikamet adresinde ihtiyati haciz işlemi gerçekleştiğini, tüm ev eşyalarının muhafaza altında alındığını ve üzerinde — yapılmak suretiyle avalimdir … yazı ve imzalarının bulunduğu güç yapı ——keşide edilmiş çekten haberdar olduğunu müvekkilinin eski eşinin tek yetkili ve tek ortağı olduğu —–. Tarafından keşide edilmiş çekin iş bu haciz işlemi neticesinde öğrenilmesi üzerine ——–Noterliğine ihbarname gönderilmek suretiyle ihbarda bulunduğunu, sahteciliğe konu çekler üzerinden yapılan usulsüz işlemler dolayısıyla derhal ilgili merciler nezdinde itirazlar yapıldığını, soruşturmaların—– Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütüldüğünü, tüm bu nedenlerle davaya konu sahtecilik sebebiyle her türül tazminat ve fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla ——- bedelli çekin ve yapılacak tahkikat sonucu muhtemelen davalı tarafın elinde bulundurduğu ortaya çıkabilecek çeklerin tahsili halinde müvekkilin ileride telafisi imkansız maddi ve manevi zararlara uğrayacağı aşikar olduğundan dava konusu çekin ve davalı tarafından elinde bulundurduğu muhtemel çekler yönünden müvekkili aleyhine yapılan sahteciliğe ilişkin beyanları doğrultusunda davalı tarafın müvekkili aleyhine elinde bulundurduğu tüm çeklerin ödenmesini engeller mahiyette icra takiplerini durdurulması amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesini, usule aykırı şekilde düzenlenen çeklerin ve müvekkili …’ın sahte el ürünü ——metni ve sahte imzalar sebebiyle borçlu olmadığının tespitine çekin müvekkili yönünden iptaline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinden bırakılmasına karar verilmesini mahkememizden talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin yetkili hamili olduğu ——- çek nolu, — meblağlı çekte, — bulunan davacı tarafından imza inkarının bulunmadığını, davacı tarafından, müvekkilinin hamili olduğu dava konusu çek üzerindeki imzaya itiraz edilmiş ise de dosya kapsamında davacının haklılığını ispatlar hiçbir somut delil ve belge bulunmadığını, takibe konu çekler üzerinde —–olarak bulunan imzaların davacıya ait olduğu, dosya kapsamındaki belgeler ile takibe konu çeklerdeki imzalar karşılaştırıldığında çıplak gözle dahi anlaşıldığını, davacı tarafından dava konusu çekteki imzanın sahte olduğuna ilişkin bir kısım Mütalaa Beyanı başlıklı belgeler, bilirkişi raporu vs. evraklar delil olarak sunulduğunu, bunun yanı sıra, davacının imza itirazında bulunduğu başka çeklerle ilgili alınan bilirkişi raporlarının, aynı şekilde başka çeklere ait mütalaaların işbu davaya konu çekteki imzanın da davacıya ait olmadığı sonucunu doğurmayacağı izahtan vareste olduğunu, bu nedenle davacının dava dilekçesine dayanak yapmış olduğu bir kısım belgelerin delil olarak kabulü mümkün olmadığını, zira dosyaya sunulan mütalaalarda yapılan incelemeler çek fotokopileri üzerinden yapılmış olmakla zaten hiçbir geçerliliği bulunmadığını, bu nedenle davacının imza itirazının haklı olup olmadığı hususu dava konusu çek üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkacağını, dava konusu çekin incelenmesinde de görüleceği üzere, çek davacı tarafından aval sıfatıyla imzalandığını, aval vermenin bir tür kefalet olduğu göz önüne alındığında, davacının çekteki diğer kişilerle ticari ilişkisinin bulunmasının gerek ve zorunlu olmadığı izahtan vareste olduğunu, kaldı ki, davacı tarafından her ne kadar yapılan işlemlerin hayatın olağan akışına aykırı olduğu iddia edilmekte ise de, evli oldukları dönemde davacının eski eşine yada onun şirketine kefil olması da hayatın olağan akışı içerisinde son derece normal ve olası bir davranış olduğunu, davacı tarafından sahtecilik iddialarına dayanak olması açısından birçok senaryo yazılmakta ise de bunların hiçbir dayanağı bulunmadığını tüm bu nedenlerle davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun işbu davasının reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini mahkememizden talep etmiştir.
DAVA : İİK. 72 mad. düzenlenen menfi tespit davasıdır.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Mahkememiz usulünce taraf teşkili sağlanmış , dilekçeler aşaması tamamlanmış , ön inceleme duruşmalı yapılıp uyuşmazlıklar tesbit edildikten sonra tahkikat aşamasında deliller toplanmış, imza yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmış, tahkikat sonlandırılarak dava sonuçlandırılmıştır.
Davacı davaya konu çek altında ———– atılan imzanın kendisine ait olmadığını iddia etmesi sebebiyle davacının imza asılları usulüne uygun olarak alınmıştır.
Taraflara davaya konu çek tanzim tarihinden önce davacının bizzat huzurda attığı imza inkara konu olamayacak imza örneklerinin bulunduğu resmi kurumları bildirmek üzere süre verilmiş, verilen süre içerisinde bildirilen imza asılları dosya içerisine celp edilmiştir.
Dosyadaki mevcut deliller ve davacının mahkememizce alınan imza asılları ile çekin düzenlenme tarihinden önce atılan ve kurumlardan celp edilen imza asılları birlikte imza incelemesi yapılması için dosyanın grafolog bilirkişiye tevdii edilmesine karar verilmiş, grafoloji uzmanı bilirkişi dosyadaki mevcut imza örnekleri üzerinde inceleme yaparak 25/11/2019 tarihli raporunu dosyaya sunmuştur.
Grafolog bilirkişi raporunda incelemeye konu çekte davacı borçluya ——— sıfatıyla atılan imzalar ile dosyada davacıya ait olan karşılaştırma imzalar arasında —— tanı unsurları açısından farklılıklar bulunduğunu, söz konusu ” —————yazıları ve atfen atılmış ” ——” imzasının mevcut karşılaştırma yazılarına ve imzalarına kıyasla davacı …’ın eli ürünü olmadığı yönünde rapor tanzim etmiştir.
Mahkememizce bilirkişi raporu denetlenerek dosya içeriğine uygun denetime ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
UYUŞMAZLIK ; davacı tarafından davalıya karşı açılan huzurdaki menfi tespit davasında davalının elinde olduğu iddia edilen 40.000 TL bedelli çekte —— olarak imzası bulunan davacının davalıya bu çek nedeniyle borçlu olup olmadığı, çek üzerinde aval olarak imzası bulunan davacının bu imzanın davacıya ait olup olmadığı hususlarında ihtilaf bulunduğu tespit edildi.
Mahkememizce davacının ihtiyati tedbir talebi üzerine 26/10/2018 tarihinde tedbir talebinin kabulü ile “davanın icra takibinden önce açıldığı nazara alınarak davaya konu ———– bedelli çek nedeniyle yalnızca davalı tarafından davacı hakkında yapılacak icra takiplerinin 2004 sayılı iik’nin 72/2 maddesi uyarınca durdurulmasına, ayrıca davaya konu çekin 3. kişiler tarafından ibraz edilmesi hali saklı kalmak kaydı ile davalı tarafından ibraz edilmesi halinde muhatap banka tarafından ödeme yapılmamasına,” şeklinde karar verilmiştir.
Dava niteliği itibari ile İİK 72/2 maddesinde düzenlenen Menfi Tespit davası olup, kural olarak menfi tespit davalarında ispat yükü kıymetli evrakta hak iddia eden davalı taraftadır. Yargıtay Genel Hukuk Kurulu ‘nun ———— Karar sayılı kararı uyarınca da imzanın borçluya ait olduğunu kanıtlama külfeti davalı alacaklıya aittir. Davalının almış olduğu senetlerdeki imzanın bizzat huzurunda atılması gereklidir.
Kambiyo taahhüdü soyut bir borç ilişkisi olarak düzenlenmesine dayanak olan temel ilişkideki geçersizlikler ve şahsi defilerden etkilenmeksizin geçerliliğini ve tedavül kabiliyetini üçüncü kişiler yönünden korumakta olup bu husus temel ilişkinin tarafları yönünden geçerli değildir.
Dosyanın bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde , davaya konu çekin düzenlenme tarihi olan 08/05/2018 tarihinden önce davacının bizzat huzurda attığı imza inkarına konu olamayacak imza asılları dosya içerisine celp edilmiş, imza örnekleri mahkememizce alınarak dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi sunmuş olduğu raporlarda dosya kapsamındaki delillerle davaya konu çek altındaki imzanın davacının eli ürünü olmadığını bildirmiş olup; mahkememizce dosya içeriğine uygun ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilen bilirkişi raporu uyarınca davaya ve takibe konu çek altındaki aval imzasının davacının eli ürünü olmadığı, takibin kıymetli evraka dayalı olması ve davaya konu kıymetli evrak nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkin olması nedeniyle kıymetli evrakın illetten mücerret olduğu nazara alındığında taraflar arasında temel ilişki bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise bu ilişkiden dolayı alacak-borç bakiyesinin bulunup bulunmadığı iddialarının eldeki davada değerlendirilemeyeceği, eldeki davaya konu somut uyuşmazlığın kambiyo hukuku ilkelerine göre çözümlenmesi gerektiği, davalının almış olduğu çekteki imzanın bizzat huzurunda atılması gerektiği, davacının davaya konu çek nedeniyle davalı tarafa borçlu olmadığı sonuç ve kanaatine varılarak davanın KABULÜ ile; davacının davaya konu çek yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiş olup, davacı dava dilekçesinde kötü niyet tazminatı talebinde bulunmamış olmakla birlikte daha sonraki beyan dilekçelerinde kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuş ise de dava tarihi itibariyle davalı tarafından açılmış bir icra takibi bulunmadığı, mahkememizce takipten önce takip yapılmamasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verildiği, takibin davadan ve tedbir kararından sonra açılmakla usulüne uygun bir takip olmadığı, İİK. 72/4 maddesinde kötü niyet tazminatının şartlarının belirtildiği ve bu maddede “borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine borçlunun dava sebebiyle uğradığı zararında alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın % 20 sinden aşağı olamaz,” şeklinde düzenlendiği anlaşılmakla hem dava dilekçesinde davacının kötü niyet tazminatı talebinde bulunmadığı, hem de dava tarihi itibariyle açılmış bir icra takibi olmadığından İİK 72/4 maddesinde düzenlenen kötü niyet tazminatı şartlarının gerçekleşmediği ve bu talebin reddi gerektiği sonuç ve vicdani kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda belirtildiği gibi;
1-.Davanın KABULÜ İLE
2-Muhattabı ———————————- çek nolu çek nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,
3-Şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
4-Başlangıçta peşin olarak alınan 683,10 TL harcın alınması gerekli olan 2.732,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.049,3 TL karar ve ilam harcının davalı ‘dan alınarak hazineye irat kaydına,
5-Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu peşin harç 683,10 TL, posta ve tebligat gideri 124,13 TL, bilirkişi ücreti 750 TL, olmak üzere toplam 1.557,23 TL yargılama masrafının davalı ‘dan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan —— avukatlık ücretinin davalı ‘dan alınarak davacı tarafa verilmesine,
7-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.