Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/401 E. 2018/1177 K. 29.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/401
KARAR NO : 2018/1177
DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/04/2017
KARAR TARİHİ : 29/11/2018
DAVA :
Davacı vekili Mahkememize sunduğu 10/04/2017 havale tarihli ve aynı tarihte harçlandırdığı dava dilekçesinde özetle; davalı———nin müvekkili ———- ile diğer davalı … aleyhine İstanbul Anadolu 11. İcra Müdürlüğü’nün ——– Esas sayılı dosyasından 19/11/2016 tanzim tarihli, 30/11/2016 vade tarihli 11.000,00 TL bedelli, 19/11/2016 tanzim tarihli, 30/11/2016 vade tarihli 8.650,00 TL bedelli, 28/11/2016 tanzim tarihli, 15/12/2016 vade tarihli 20.000,00 TL bedelli, 28/11/2016 tanzim tarihli 30/12/2016 vade tarihli 20.000,00 TL bedelli 4 adet bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlattığını, senetlerde davalı … ‘in kefil olduğunu, kambiyo senetlerinin tanzim tarihinde veya öncesinde müvekkili şirketin davalı şirketten herhangi bir para almadığını, takibe konu kambiyo senetlerindeki miktarların tamamının finansal kurumlar kanalıyla yapılması zorunlu miktar kapsasında olduğundan davalı şirket ile müvekkili şirket ‘in banka kayıtları incelendiğinde böyle bir para aktarımının olmadığının görüleceğini, takibe konu senetlerdeki imzaların müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını, davacı şirketin yetkili temsilcisi …….. … ve senetlerdeki imzaların kendisine ait olmadığını, davalının kötü niyetli olarak müveklili … ‘den aldığı boş senetlerin doldurarak takip başlattığını beyanla, davacıların İstanbul Anadolu 11. İcra Dairesi ‘nin ——– Esas sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespitine, takip konusu alacağın % 20 ‘sinden aşağı olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili Mahkememize sunduğu 15/06/2017 havale tarihli cevaba cevap dilekçesinde özetle: TTK.nun 541 md.sine göre ortak olmayan kişilere şirketin idare ve temsilin bırakılabilmesi için şirket mukavelesi veya umumi heyet kararının olması gerektiğini, bu maddede şirket yetkilisinin babasının şirketi temsile yetkili olduğunun düzenlenmediğini, yine TBK.nun 504. Md.sine göre vekilinin kambiyo taahhüdünde bulunabilmesi için özel yetkiye haiz olması gerektiği gibi ticari vekilin de böyle bir taahhüt altına germesinin de aynı kanunun 551. Md.sine göre özel yetkinin bulunması koşuluna bağlandığını, davalının itirazlarının yerinde olmadığını, davacı … ‘in daha önce de şirket adına kambiyo senedi tanzim ettiği ve bunu yetkili bulunan oğlunun yetkilendirmesi ile yaptığı şeklindeki beyanların gerçeği yansıtmadığını, davalının kötü niyetli olarak takip başlattığını beyanla davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 29/11/2018 tarihli duruşmada/esas hakkındaki beyanında; bilirkişi raporunun iddialarını ispatlar nitelikte olduğunu, davalı tarafın süresinde olmayan bilirkişi raporuna itirazlarını kabul etmemekle davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili Mahkememize sunduğu 22/05/2017 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle: Takip dayanağı dört adet bononun müvekkil lehine, davacı ———– tarafından keşide edildiğini, söz konusu bonoların ön yüzünde …’in kefil olduğu ibaresi yer aldığını, borçlulardan … ile diğer borçlu olan davacı şirketin yetkilisinin babası olmakla şirket adına ticari ilişkilerde yetkili olduğunu, davacılar müvekkil davalıya boçlu olduğunu, kambiyo senetlerinin temel özelliğinin kendilerine kaynaklık eden alt ilişkiden bağımsız borç ilişkileri oluşturmakta olduğunu, bu kapsamnad imzaya olan itiraz müvekkil şirketi bağlamadığını, itirazların reddinin gerektiğini, davacı tarafın her ne kadar senetlerin müvekkili şirketten herhangi bir para alınmadığını, senetteki imzaların şirket yetkilisine ait olmadığını iddia etmiş ve ek olarak tanık deliline dayanmış ise de, HMK m. 200/1’e göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerektiğini, bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamayacağını, HMK m. 201’e göre de, senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemlerin iki bin beş yüz Türk Lirasından az bir miktar da olsa bile tanıkla ispat olunamayacağını, davacı tarafın senede karşı olan tüm iddialarını yazılı ve güçlü delillerle ispatlaması gerektiğini, HMK m. 200/2’ye göre tanık dinletilmesine muvafakat etmemekte olduğunu, bonolarda kefil olarak yer alan … ‘in diğer davalı borçlu şirketin yetkilisinin babası olduğundan temsile yetkili olup şirket adına işlemler yapabilmekte olduğunu, diğer davacı olan borçlu şirket ile arasında vekalet ilişkisi bulunduğunu, şirket yetkilisinin babası olan kefil, daha önce de şirket adına kambiyo senedi tanzim etmiş ve bunu yetkili bulunan oğlunun yetkilendirmesi ile yaptığını, huzurdaki davaya konu bonoların bu şekilde düzenlendiğini, taraflar arasında teamül haline gelen bu uygulamanın üçüncü kişiler karşısında şirketi bağlayacağını, davanın temelini oluşturan icra takibine dayanak teşkil eden senetler yetkili kişiler tarafından imzaladığını, imza incelemesinin yetkili kişiler tarafından yaptırılması gerektiğini, davacı tarafın senetlerin bedelini ödemekten kurtulmak için huzurdaki davayı açtığını, kural olarak ipsat yükünün davacı tarafta olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize sunduğu 25/07/2017 havale tarihli ikinci(2.) cevap dilekçesinde özetle: davacılar arasında şirket içinde kararlaştırılan bir uygulama ve şirket sözleşmesi mahiyetinde sözlü yapılmış bir anlaşmanın mevcut olduğunu, şirket yetkilisinin babası olan kefil …’in daha önce de şirket adına kambiyo senedi tanzim ettiğini, bunu yetkili bulunan oğlunun yetkilendirmesi ile yaptığını, davaya konu bonoların bu şekilde düzenlendiğini, bu hususta şirket sözleşmesi aranmamakta olduğuunu, sözlü yapılan yetkilendirmelerin de üçüncü kişileri bağlayacağını, her iki davacının da aynı vekil ile kendilerini temsil ettirmelerinden de davacılar arasında bir işbirliği olduğunun anlaşıldığını, itirazın kötü niyetli olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 29/11/2018tarihli duruşmada/esas hakkındaki beyanında; celse arasında sunmuş oldukları yazılı beyanlarını tekrarla, alacağın tespiti için ticari defterlerin incelenmesi gerektiğini, imza incelemesi aşamasında icra mahkemesince karar verildiğini, davanın temyiz aşamasında oldğunu, davacı tarafın müvekkilini dolandırılmasının korunmakta olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlık Konusu : Taraflar arasındaki ihtilaf, temelde takip dosyasına konu senetler nedeni ile taraflar arasında para alışverişi olup olmadığı, senetlerdeki keşideci imzasının davacı şirkete ait olup olmadığı, senetlerde aval veren olarak görülen …’in senetleri boş olarak imzalayıp davalı tarafa verip vermediği noktasındadır.
Davanın Hukuki Niteliği: Dava, dava konusu dört adet bonodan dolayı borçlu olmadığının tespiti(menfi tespit) davasıdır.
Davanın Hukuki Sebebi: Menfi tespit davasını düzenleyen 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 72/1. Maddesindeki ” Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.” şeklindeki düzenlemedir.
DELİLLER :
Celp ve tetkik edilen İstanbul Anadolu 11. İcra Müdürlüğü’nün ———— Esas sayılı dosyasında; davacı/takip borçluları hakkında 13/02/2017 tarihli takip talebi ile ilamsız/kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığı, davacı/takip borçlularının süresinde takibe itiraz etmemesi nedeni ile takibin kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dosyada mübrez, 19/11/2016 tanzim 30/11/2016 ödeme günlü 11.000,00 TL bedelli, 19/11/2016 tanzim 30/11/2016 ödeme günlü 8.650,00 TL bedelli, 28/11/2016 tanzim 30/12/2016 ödeme günlü 20.000,00 TL bedelli ve 28/11/2016 tanzim 15/12/2016 ödeme günlü 20.000,00 TL bedelli 4 adet bono sureti incelendiğinde ödeyecek borçlunun ————., kefilin———, lehdarın ise ———– olduğu anlaşılmıştır.
————-Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 08/05/2017 tarihli yazı cevabı incelendiğinde, davacı ———-. yetkilisinin ——–r olduğu ve şirketin tek yetkilisi olduğu anlaşılmıştır.
02/11/2018 havale tarihli grafoloji uzmanı bilirkişi raporunda özetle; inceleme konusu 28/11/2016 düzenlenme 20.000,00 TL bedelli, 28/11/2016 düzenlenme 20.000,00 TL bedelli, 19/11/2016 düzenlenme 11.000,00 TL bedelli ve 19/11/2016 düzenlenme 8.650,00 TL bedelli bonolardaki imzaların ———- el ürünü olmadığı kanaatine varıldığı beyan ve rapor edilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE KANAAT :
Yargı yetkisini, Anayasanın 9. Maddesine göre, Türk Milleti adına kullanan Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda(Ay. m.141); toplanan/sunulan deliller, ticaret sicil kayıtları, bonolar, takip dosyası, bilirkişi raporu, iddia ve savunmalar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı/senet borçlusu/Keşideci imzasına atfen keşide edilen kambiyo senetlerinin davalı/senet alacaklısı/hamil tarafından iktisap edildiği, menfi tespit davasının icra takibinden sonra açıldığı, davacı isujdhsı bonolardaki imzayı inkar ettiği, bu nedenle davacı şirket yetkilisine ait ilgili kurumlarda bulunan belge asılları celbedilerek ve ayrıca imza incelemesine esas imzalar alınmak suretiyle bilirkişi raporu alındığı, alınan rapora göre takibe konu bonolardaki imzaların karşılaştırma belgelerindeki imzalarına kıyasla davacı şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığının rapor edildiği, davalı tarafça keşideci imzasının davacı şirket yetkilisine ait olduğuna dair başkaca herhangi bir delil de bildirilmediği, buna göre davacı şirketin takibe konu bonolardan dolayı sorumluluğunun bulunmadığı ve bu bonolardan dolayı davalı tarafa borçlu olmadığı, diğer davacı … ‘in ise bonoları avalist olarak imzaladığı, düzenleyenin imzasının bulunmaması halinde, düzenleyen için aval vermiş olanın da senet bedelinden dolayı sorumlu tutulamayacağı, bu durumda, senette düzenleyenin imzasının bulunmadığı açık olduğundan düzenleyen için aval veren borçlunun bono bedelinden dolayı sorumlu tutulamayacağı, yetkisiz temsil hükümleri gereğince aval verenin bonodan şahsen sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı(Yargıtay 12. HD’nin 24/09/2018 tarih ve 2017/8410 Esas – 2018/8537 Karar sayılı ilam), bu nedenle aval veren davacı … ‘in bonolar nedeniyle sorumluluğunun bulunmadığı, bunun yanı sıra takibin kıymetli evraka dayalı olması ve davanın takip dayanağı kıymetli evrak nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkin olması nedeniyle kıymetli evrakın illetten mücerret olduğu nazara alındığında taraflar arasında temel ilişki bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise bu ilişkiden dolayı alacak-borç bakiyesinin bulunup bulunmadığı iddialarının eldeki davada değerlendirilemeyeceği, eldeki davaya konu somut uyuşmazlığın kambiyo hukuku ilkelerine göre çözümlenmesi gerektiği, bu halde davacıların takibe konu bonolar nedeniyle davalı tarafa borçlu olmadığı, senetlerin emre yazılı olarak düzenlenmiş olması ve lehdar olan davalının keşideci imzasını davacı şirkete ait olup olmadığını bilebilecek durumda olması nedeniyle davalı takip borçlusu şirket yönünden takibin kötü niyetli olarak yapıldığı ve şirket lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiği sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE,
2- Davacıların, -Anadolu 11. İcra müdürlüğünün ———– Esas sayılı dosyasında yürütülen takip ve bu takibe dayanak bonolar nedeniyle davalıya BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
3-Davaya konu alacağın % 20 ‘si olan 12.127,28 TL kötü niyet tazminatını davalıdan alınarak davacı ——–.’ne verilmesine,
4-Başlangıçta peşin olarak alınan 1.035,52 TL harcın alınması gerekli olan 4.142,07 TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.106,55 TL karar ve ilam harcının davalı taraftan alınarak hazineye irat kaydına,
5-Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu peşin harç 1.035,52 TL, posta ve tebligat gideri 122,80 TL, bilirkişi ücreti 700,00 TL olmak üzere toplam 1.858,32 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacılara verilmesine, davalı tarafça yapılan yargılama masraflarının kendi üzerlerinde bırakılmasına,
6-Davacı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 7.020,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacıya; artan delil avansının davalıya iadesine,
8-Karar kesinleştiğinde, celpedilen belge asıllarının ilgili kurumlara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/11/2018