Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/232 E. 2018/580 K. 17.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİKARAR

ESAS NO : 2017/232 Esas
KARAR NO : 2018/580

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/12/2016
KARAR TARİHİ : 17/05/2018

DAVA :
Davacı vekili Mahkemeye sunduğu 08/12/2016 havale tarihli ve aynı tarihte harçlandırdığı dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı şirket arasından 05/01/2015 tarihinde satış sözleşmesi akdedildiğini, davalıdan bir takım mobilya ürünü satın alındığını, mobilya bedeli olarak 26.750,00 TL’yi davalı yana ödediğini, mobilyaların teslimi sırasında açıkça görünmeyen ancak mobilyaların işlevini azaltan ve görünümünü bozan bir takım kusurların olduğunun müvekkili tarafından teslimden sonra fark edildiğini, davalı yana tüm bu hususların bildirildiğini, davalı yanca satışa konu eşyanın eksiksiz ve kusursuz şekilde teslim edilmesi yükümlülüğüne riayet edilmediğini, beklenen faydayı sağlayamayan ve karşılığ3nıda oldukça yüksek bir bedel ödeyen müvekkilinin maddi / manevi zarara uğradığını, mobilyaların 6502 sayılı kanunun 11. Maddesi uyarınca 30 gün içinde yenisi ile değiştirilmesi yahut bedelinin aynen iadesi talep edildiğini ancak ilgili taleplere davalı yanca haksız, mesnetsiz ve hukuka aykırı olarak olumsuz yanıt verildiğini beyanla, müvekkiline ait ayıplı malların davalıya iadesi ile satış bedeli olan 26.750,00 TL’nin satış tarihinden (05/01/2015) itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili Mahkememize sunduğu 03/05/2017 havale tarihli cevaba cevap dilekçesinde özetle: dava dilekçesini tekrarla davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 17/05/2018 tarihli duruşmada/esas hakkındaki beyanında; Davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili Mahkememize sunduğu 10/04/2017 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle: Davacı şirket tarafından iddia edilen mobilyaların ayıplı teslim edildiği yönündeki beyanların gerçeğe aykırı olduğunu, kabulünün mümkün olmadığını, zira sözleşmeye konu mobilyaların taahhüt edildiği süre içerisinde, sözleşmeye uygun şekilde davacıya teslim edildiğini ve müvekkili firmanın sözleşme ile yükümlendiği her türlü edimi yerine getirdiğini, davacı tarafın ticari şirket olduğunu, bu nedenle müvekkili firmanında tacir olduğunu taraflar arasındaki ihtilaf TTK md 3 uyarınca ticari iş sayılmakta ve Türk Ticaret Kanunu’ndaki hükümlere tabi bulunduğunu, biran için mobilyaların ayıplı teslim edildiği düşünülmesi halinde, davacının yasal süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunması gerektiğini, Türk Ticaret Kanunu’nda, ticari satışlar açısından ayıplı mal iddiasında olan tacirin seçimlik haklarını kullanabilmesi için satıcıya ayıp ihbarında bulunması gerektiği düzenlendiğini, davacının teslim sırasında açıkça belli olan ayıplar yönünden ayıbı 2 gün içinde satıcıya bildirmesi, malda açık ayıp söz konusu olmasa bile, malı satım ve teslim alan tacirin 8 gün içinde malı inceleme veya incelettirmekle yükümlü olduğunun, yapılan inceleme neticesinde malın ayıplı olduğunun tespit edilmesi halinde bu ayıbın aynı süre içinde yani 8 günlük süre içinde satıcıya bildirilmesi gerektiğinin Yasal süre içinde ayıp ihbarının yapılmaması ise alıcının Kanundan doğan seçimlik haklarına başvuramaması sonucu doğurduğunun, TTK 23. Maddesi ile düzenlendiğini, bu durumda, alıcı tacirin malı satın aldığı hali ile kabul etmekte ve seçimlik haklara başvuru hakkını kaybettiğini, huzurdaki davanın 05.01.2015 tarihli satış sözleşmesi akdedildikten 2 sene sonra açıldığını, bu itibarla huzurdaki davanın 2 sene sonra geçirirldikten sonra ikame edilmesinin kötü niyet olduğunu, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmamaması nedeniyle seçimlik haklara başvuru hakkını kaybettiğinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini beyanla, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana yüklenerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize sunduğu 29/05/2017 havale tarihli ikinci(2.) cevap dilekçesinde özetle: cevap dilekçesini tekrarla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 17/05/2018 tarihli duruşmada/esas hakkındaki beyanında; önceki beyanlarını tekrarla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlık Konusu : Taraflar arasındaki ihtilaf, temelde davalıdan alınan ürünlerin ayıplı olup olmadığı ve ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı noktasındadır.
Davanın Hukuki Niteliği: Dava, satın alınan ürünlerin ayıplı olduğundan bahisle ayıplı malların iadesi ile bedelinin tahsili davasıdır.
Davanın Hukuki Sebebi: TBK’nın 219/1 maddesindeki “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur.” şeklindeki düzenlemedir.
DELİLLER :
Dosyada mübrez 05/01/2015 tarihli irsaliyeli fatura incelendiğinde; davalı tarafından davacı adına 26.750,00 TL bedelli olarak tanzim edildiği görüldü.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE KANAAT :
Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır. (TTK m. 23/1-c)
Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır(TBK m. 223/2).
Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır. (TTK m. 18/3).
Yargı yetkisini, Anayasanın 9. Maddesine göre, Türk Milleti adına kullanan Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda(Ay. m.141); toplanan/sunulan deliller, irsaliyeli fatura, fotoğraflar, e-posta, iddia ve savunmalar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında faturaya konu mobilya ürünlerinin alım satımı konusunda anlaşma yapıldığı ve davacı tarafından faturaya konu ürünlerin davalıya tesliminin yapıldığı, teslim ve bedel konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı, ihtilafın teslim edilen malların ayıplı olup olmadığı noktasında toplandığı, TTK 23/1-c maddesine göre, ayıplı mal hakkında alıcıya ihbar yükümlülüğü getirildiği, alıcının muayene ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeden satıcıdan mal bedeli konusunda istemde bulunamayacağı, davacı alıcının, ihbarda bulunduğunu yazılı belge ile kanıtlamak zorunda (Yargıtay 19. HD ‘nin 23/11/2015 tarih ve 2015/5982 Esas – 2015/15327 Karar sayılı ilam) olduğu, tarafların tacir olması nedeniyle ayıp ihbarının Kanunda tacir olmanın hükümleri bölümünde düzenlenen TTK.nun 23/1-c ve 18/3 ‘üncü maddesindeki süre ve usulde yapılmasının gerektiği, her ne kadar TTK.nun 18 ‘inci maddesinde ayıp ihbarına ilişkin usulün geçerlilik şartı olmayıp ispat şartı olarak düzenlenmiş olsada, kanunun başkaca bir ispat usulü öngörmemiş olması nedeni ile ayıp ihbarının tanıkla ispatının mümkün olmadığı, davalı tarafın, tanık dinletilmesine açıkça muvafakatinin olmadığı, davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde “davalıya bildirimde bulunulduğu ancak aylarca dönüş yapılmadığı” şeklinde beyanda bulunduğu buna göre iddia edilen ayıp öğrenildikten sonra üzerinden davacı tarafça “aylarca” şeklinde ifade edilen zamanın geçtiği, ayrıca dosyaya sunulan mailde de “dokuz aydan beri hiçbir talebimize servis gönderilmedi” şeklinde ifadenin bulunduğu, bahsi geçen bildirimler davalı tarafça kabul edilmediğinden, davanın açıldığı tarihe kadar geçen süre içerisinde, süresinde ayıp ihbarında bulunulduğunun ispatlanamadığı, davacı tarafın ayıp ihbarının yapıldığı şeklindeki iddialarının ispatı için yemin delilinin hatırlatılması üzerine davacı tarafın yemin delilline dayanmadıklarını 17/05/2018 tarihli celsede beyan ettiği, davacı alıcının gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal etmesi halinde satılanı kabul etmiş sayılacağı (TBK 223/2), taraflar arasında bedel konusunda uyuşmazlık bulunmaması nedeniyle ticari defterlerin incelenmesine karar verilmediği, davacı tarafça 26.750,00 TL’nin ödendiğine ilişkin olarak yine taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı, davacı tarafın dava dilekçesindeki anlatımlarına ve dosyaya sunduğu fotoğraflara göre açık ayıp niteliğinde bulunan ayıp iddiası ile ilgili olarak ihbarın yapıldığı hususunu ispatlayamadığı sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2- Başlangıçta peşin olarak alınan 456,9 TL karar ve ilam harcının işin hitamında ödenmesi gereken 35,9 TL harçtan fazla olduğu anlaşıldığından 492 sayılı harçlar kanunun 31. maddesi gereğince fazla alınan 421 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacıya ödenmesine,
3- Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan …. uyarınca 3.210,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesi uyarınca, artan gider avansının davacıya iadesine,
Dair, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, diğerlerinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.