Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1302 E. 2019/578 K. 18.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2017/1302
KARAR NO : 2019/578

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/12/2017
KARAR TARİHİ : 18/06/2019

DAVA :
Davacı vekili Mahkememize sunduğu 12/12/2017 havale tarihli ve aynı tarihte harçlandırdığı dava dilekçesinde özetle; dava dışı——- İle müvekkili banka arasında — tarihinde 250.000,00 TL limitli ve 11/10/2013 tarihinde 250.000,00 TL limitli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmelerine istinaden şirket lehine kredi açıldığını ve kredinin kullandırıldığını, yine 10/05/2013 tarihli— istinaden ise —– açıldığını, davalı borçlunun kullandırılan kredilere müteselsil kefil olmayı kabul ve taahhüt ettiğini, banka ile kefiller arasında ek protokoller akdedildiğini, müvekkilinin edimini ifa ettiğini, ancak davalının taahhütlerini yerine getirmediğini, bunun üzerine Beyoğlu — Noterliği ‘nin 02/06/2017 tarih ve 58984 yevmiye nolu ihtarı ile asıl borçlu şirket ile müteselsil kefil — — hesabının kat edildiğini, borcun muaccel hale geldiğini, borcun ödenmemesi üzerine asıl borçlu şirket hakkında İstanbul Anadolu —. İcra Müdürlüğü’nün 2017/19048 Esas sayılı dosyasından taşınır rehnin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi, davalı kefil hakkında ise İstanbul Anadolu —- İcra Müdürlüğü’nün — Esas sayılı dosyası ile genel haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, davalı kefilin 10/10/2017 tarihinde icra takibinin tamamına itiraz ettiğini, borcun sabit olduğunu, sözleşme ile faiz, faiz gider vergisi ve ihtarname masrafının kabul peşinen kabul edildiğini beyanla davalı borçlunun İstanbul Anadolu — İcra Müdürlüğü’nün 2017/190478 Esas sayılı dosyasına 29.287,49 TL asıl alacak, 1.670,56 TL işlemiş faiz, 83,46 TL BSMV, 48.185,33 TL asıl alacak 2.332,32 TL işlemiş faiz, 116,61 TL BSMV 585,75 TL masraf olmak üzere 82.261,52 TL üzerinden iptaline, 29.287,49 TL tutarındaki asıl alacağa 01/08/2017 tarihinden itibaren % 33,12 temerrüd faizi ve % 5 BSMV ‘si üzerinden takibin devamına, 45.185,33 TL tutarındaki asıl alacağa 01/08/2017 tarihinden itibaren işlemiş % 28,08 temerrüd faizi ve % 5 BSMV ‘si üzerinden takibin devamına, 4.230,00 gayrinakit alacağın depo edilmesine, gayrinakit alacağın nakit alacağa dönüşmesi halinde bu tarihten itibaren alacağa işleyecek yıllık %33,12 temerrüd faizi ile % 5 gider vergisi ile birlikte ödenmesine ve itirazın iptaline, likit olan alacak nedeniyle % 20 ‘den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili Mahkememize sunduğu 23/05/2019 havale tarihli ıslah dilekçesine karşı cevapları konulu dilekçesinde özetle; davalı tarafça müvekkili bankanın kötü niyetli olduğu iddiasının açıkça kanıtlanamadığını, takibe konu belgelere göre müvekkili bankanın kötü niyetli olmadığının anlaşılacağını, davalı tarafın kötü niyet tazminat talebinin kabul edilmesi halinde sebepsiz zenginleşmeye sebep olunacağını, menfaatler dengesinin gözetilmesi gerektiğini beyanla kötü niyet tazminat talebinin reddi ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 18/06/2019 tarihli duruşmada/esas hakkındaki beyanında; önceki beyanlarını tekrarla davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili Mahkememize sunduğu 16/01/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle: davalı müvekkilinin, dava dışı —- çalışanı iken mülga Ticaret Kanunu döneminde tek kişilik sermaye şirketi kurulamaması nedeniyle dava dışı ———-kurduğu——- binde bir hisse ile iradesi fesada uğratılarak ortak edildiğini, davalının şirkete ortak olmaması halinde işinden olacağını bildiği için istemeyerek imza attığını, dava dışı ————- şirketin işleyişinde hiçbir etkisinin olmayacağını, şirketin alacakları ve borçları ile alakalı hiçbir sorumluluğunun olmayacağını telkin edere ve aklını çelerek davalı müvekkilini bu işe ortak ettiğini, şirket kurulduktan sonra davalı müvekkilinin işçi statüsünün devam ettiğini, — prim borçlarının dava dışı — tarafından ödendiğini, maaşının elden verildiğini, şirketin karından veyahut gelirinden hiçbir zaman yararlanmadığını, dava konusu kefalet sözleşmelerine de icra emrinin 06/10/2017 tarihinde tebliğ olunması ile vakıf olunduğunu, dava dışı — müvekkilinden şirketin sermaye artırımını bankada onaylatılacağı yalanı ile bazı evraklara imza atmasını istediğini, müvekkilinin ilkokul mezunu olması, dava dışı Kadir ‘in işvereni olması ve sorumluluk üstlenmeyeceği telkinlerine güvenmesi, bu işlemlerin geçer anlamının kavranmasına engel olduğunu, davalı banka görevlisinin gerekli bilgilendirmeyi yapmadığını, davalı müvekkilinin iradesinin fesada uğratıldığını, bu nedenle kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, müvekkiline tebliğ olunan sözleşme metninde sadece müteselsil ifadesinin el yazısıyla yazdırıldığının görüldüğünü, müteselsil kefalet veyahut borçlu gibi kefil ifadeleri yazdırılmış olsa idi müvekkilinin gerçek iradesinin bu olmadığından dolayı itiraz edebileceğini, kefil kelimesinin kanunun aradığı bir ifade olduğunu, yokluğu halinde geçersizlik yaptırımına çarptırılması gerektiğini, salt müteselsil yazdırılmasının ilkokul mezunu olan müvekkilinin zihninde kefillik kurumunu canlandırmadığını, sözleşmede yer alan müteselsil, 250.000,00 TL, 11/10/2013,500 TL 10/03/2014, 10/05/2013 ve 17/06/2016 kelime, miktar ve tarihlerin davalının elinden çıkmadığını, sözleşmeler incelendiğinde davalı müvekkilinin öngörülemeyen sorumluluğunun bulunduğunun görüleceğini, 6098 sayılı kanunun 586 ‘ıncı maddesine göre teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvence altına alınmışsa rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamayacağını, davacı banka dava dilekçesinde rehnin paraya çevrilmediğini ikrar ettiğini, sözleşmelerdeki iki adet aracın rehnedilmediğinin sabit olduğunu, icra takibi koşulu gerçekleşmeden takip yapıldığını, davacı bankanın müvekkilinin herhangi bir yükümlülük altına girdiğini iddia etmesi halinde müvekkilinin imzasının bulunduğu bir belgeyi sunmasının gerektiğini, ihbar koşulu gerçekleşmeden temerrüd faizinden sorumlu olunamayacağını, kanuna uygun faizin hesaplanması gerektiğini, müvekkilinin icra takibi ve dava konusu masraflardan sorumlu olmadığını, çek bedelleri konusundan bir zararın bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize sunduğu 09/05/2019 havale tarihli cevap dilekçesinin ıslahı dilekçesinde özetle: davacı bankanın sözleşmelerdeki ifadelerin müvekkilinin elinden çıkamadığını bilebilecek durumda olduğu ve bu nedenlerle takipte haksız ve kötü niyetli olduğunu beyanla davanın reddine, İİK 67/2 madde gereğince takip konusu alacağın % 40 ‘ından aşağı olmamak üzere müvekkili lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 18/06/2019 tarihli duruşmada/esas hakkındaki beyanında; davanın reddi ile lehlerine kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlık Konusu : Taraflar arasındaki ihtilaf, temelde davalının dava dışı ———- kullandığı kredi kefaletinin geçerli olup olmadığı, kefalet sözleşmesinde kefil ibaresinin yazılı olmaması nedeni ile kredi kefaletinin geçerliliğinin bulunup bulunmadığı, kefalet sözleşmesindeki yazı ve imzaların davalıya ait olup olmadığı, ayrıca davacı bankanın alacağına ilişkin araç rehni bulunup bulunmadığı, takibin usulüne uygun olup olmadığı ve eldeki davada dava şartının bulunup bulunmadığı, davacı bankanın dava dışı şirketin kullandığı kredi alacağını davalıdan talep edip edemeyeceği noktasındadır.
Davanın Hukuki Niteliği: Dava, icra takibine yapılan itirazın iptali davasıdır.
Davanın Hukuki Sebebi: İtirazın iptalini düzenleyen 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67/1. Maddesindeki “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.” şeklindeki düzenlemedir.
DELİLLER :
Celp ve tetkik edilen İstanbul Anadolu —-. İcra Müdürlüğü’nün 2017/19047 Esas sayılı dosyasında; davacı takip alacaklısı tarafından 01/08/2017 tarihli takip talebi ile davalı takip borçlusu — dava dışı — —hakkında ilamsız takip başlatıldığı, ödeme emrinin davalı takip borçlusuna 06/10/2017 tarihinde tebliği üzerine davalı takip borçlusunun süresi içerisinde, borca ve ferilerine karşı itiraz ettiği ve bunun üzerine takibin durduğu, itiraz dilekçesinin ve/veya takibin durdurulmasına ilişkin kararın davacı takip alacaklısına tebliğ edilmediği, eldeki davanın 1(bir) yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Dosyaya sunulan 11/10/2013 tarihli 250.000,00 TL bedelli —–sureti incelendiğinde, taraflarının ——İle — — kefillerinin— ile — olduğu anlaşılmıştır.
Dosyaya sunulan 10/05/2013 tarihli ve 250.000,00 TL bedelli — Teminat Sözleşmesi sureti incelendiğinde, taraflarının — İle — kefillerinin —–olduğu anlaşılmıştır.
Dosyaya sunulan tarihli kefalete ilişkin ek protokoller incelendiğinde, davacı banka ile ——-. arasında akdedilen 10/05/2013 – 11/10/2013 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmelerine istinaden müteselsil kefillerin —-tahtında müşteriye kullandırılacak kredilere müteselsil kefalet vermesine ilişkin olarak akdedildiği anlaşılmıştır.
Beyoğlu —-Noterliği ‘nin 02/06/2017 tarihli— yevmiye nolu ihtarnamesi incelendiğinde, muhataplarının — — olduğu, 14/06/2017 tarihli tebliğ şerhine göre ihtarnamelerin iade edilmiş olduğu anlaşılmıştır.
——–Müdürlüğü’nün 29/12/2017 tarihli yazı cevabına göre, davalı —– oranında pay oranı ile şirket ortağı olduğu anlaşılmıştır.
———mahkememize sunduğu 16/04/2019 havale tarihli raporunda özetle; inceleme konusu belgelerdeki imzalar ile — karşılaştırma belgelerindeki imzaları arasında grafolojik ve grofometrik tanı unsurları açısından saptanan yüksek derecedeki uyum ve benzerlikler nedeni iye ——————- 1/05/2013 ve 11/10/2013 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmelerindeki imzaların — eli ürünü olduğu, inceleme konusu belgelerdeki el yazıları ile — karşılaştırma belgelerindeki el yazıları arasında grofolojik ve grafometrik tanı unsurları açısından saptanan yüksek derecedeki uyum ve benzerlikler nedeni ile bu sözleşmelerdeki el yazılarının ——- eli ürünü olmadığının rapor edildiği anlaşılmıştır.
Bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE KANAAT :
Yargı yetkisini, Anayasanın 9. Maddesine göre, Türk Milleti adına kullanan Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda(Ay. m.141), toplanan/sunulan deliller, ticaret sicil kayıtları, kredi sözleşmesi ve ekleri, kefalet sözleşmesi, hesap kat ihtarı, imza incelemesine esas celbedilen belge asılları, takip dosyası, bilirkişi raporu, iddia ve savunmalar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı banka tarafından dava dışı ——- kapsamında kullandırılan kredilere — atfen kefil imzası alındığı, davalı tarafın kefalet sözleşmesindeki imza ve yazıların inkar etmesi üzerine 10/05/2013 ve 11/10/2013 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi asılları ile davalının imza örneklerinin bulunduğu kurumlardan belge asılları da celbedilerek davalının imza ve yazı örnekleri talimat yolu ile temin edildikten sonra grafoloji uzmanından alınan bilirkişi raporuna göre Yapı Kredi Bankası ‘nın 10/05/2013 ve 11/10/2013 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmelerindeki imzaların ——–eli ürünü olduğu, buna karşın anılan sözleşmelerdeki el yazılarının— eli ürünü olmadığının tespit edildiği, davaya konu kredi sözleşmeleri tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK.nun 583 ‘üncü maddesine göre kefilin sorumlu olduğu azami miktar, kefalet tarihi ve müteselsil kefil ibaresinin kefilin el yazısı ile yazılması gerektiği, bu hususun kefalet sözleşmesi yönünden geçerlilik şartı olduğu, davaya konu kredi sözleşmelerindeki kefalete ilişkin yazıların davalının eli ürünü olmaması nedeniyle davalı– yönünden kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu ve mahkememizde görülen davaya konu takip dayanağı kredi alacağından dolayı davalının herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı, bu nedenle davalı hakkındaki takibin haksız ve yersiz olduğu, davalı tarafça cevap dilekçesi ıslah edilerek haksız icra nedeniyle kötü niyet tazminatı talep edildiği, davacı bankanın basiretli bir iş adamı gibi davranmak suretiyle kefile atfen yazı örneklerinin davalıya ait olup olmadığını bilebilecek durumda olmasına rağmen davalı hakkında icra takibine girişmesinde kötü niyetli olduğu, bu nedenle davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesinin şartlarının oluştuğu, sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacının takibinde haksız ve kötü niyetli olması nedeniyle dava konusu miktarın %20 ‘si olan 16.452,30 TL kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Başlangıçta peşin olarak alınan 993,52 TL harcın alınması gerekli olan 44,40 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 949,12TL’nin karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafın yargılama sırasında yapmış olduğu masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan ——–uyarınca 9.330,92 TL avukatlık ücretinin davacı taraftan alınarak davalı ‘ya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacı tarafa iadesine,
7-Karar kesinleştiğinde, celbedilen belge asıllarının ilgili kurumlara iadesine,
8-Karar kesinleştiğinde, İstanbul Anadolu —. İcra Müdürlüğünün 2017/19047 Esas sayılı dosyasının merciine iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.