Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/633 E. 2018/124 K. 01.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/633 Esas
KARAR NO : 2018/124

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ : 01/02/2018

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA : Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın, davalı ………nin ortağı ve ………… adet hissesine sahip olduğunu, müvekkilinin söz konusu firmadaki hisselerinin tamamını şirketin büyük ortağı ve yönetim kurulu başkanı diğer davalı………….a aralarında imzaladıkları 18/12/2012 tarihli hisse devir protokolü ile devrettiğini, ancak hisse bedelini ödememiş ve resmi devir işlemlerini yapmadığından İstanbul …………. Asliye ticaret Mahkemesi’nin 2013/780 Esas sayılı dosyası ile söz konusu hisse devir işleminin tespitine ilişkin dava açıldığını ve Müjdat Yeşildağ’ın dava sonucunda müvekkiline cezai şart ödemeye mahkum edildiğini, müvekkilinin davalı şirket ana ortağı………. ile ile imzaladığı hisse devir protokolünün 3. Ve 4. Maddesi gereği, davalı şirketteki yönetim kurulu başkan vekilliği görevinden ………… tarihinde Kadıköy……….Noterliği’nin 45778 yevmiye sayılı istifanamesiyle istifa ettiğini, taraflar arasındaki tüm bu süreç devam ederken, davalı şirket yönetim kurulunca davalı şirket sermayesinin 2.700.000,00 TL sinden 4.019.000,00 TL sine çıkartılması yönünde karar almak üzere olağanüstü toplantı kararı alınmış ve müvekkiline tebliğ edildiğini, yönetim kurulunca alınan karar gereği şirket 31/05/2013 tarihinde Olağanüstü Genel Kurulunu yapmış ve müvekkilimin muhalefetine rağmen davalı şirket sermaye artışına gidildiğini, 31/05/2013 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında alınan kararların iptali için İstanbul Anadolu ………… Asliye Ticaret Mahkeemesi’nin 2015/558 Esas sayılı dosyasından açılan genel kurul kararlarının iptali davasının konusunu oluşturan 06/03/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısını gerçekleştirmiş olduğunu, davalı şirket sermayesinin 4.019.000,00 TL sinden 6.000.000,00 TL sine çıkartılması yönünde karar almak üzere olağan toplantı kararı alınmış ve müvekkiline tebliğ edilmiş olduğunu, davalı şirketin 2008 ile 2013 yılları arasındaki son 5 yıllık dönemde ortaklarına kar dağıtımı yapan, sermaye yapısı güçlü bir şirket olduğunu, sadece 2012 yılı gelir tablosu incelendiğinde dönem net karının 730.968,74 TL si olduğu 2014 yılında daha da artarak 986.244,75 TL si olduğunu, davalı şirketin likidite oranı yüksek olup, ayrıntılı bilanço incelendiğinde davalı şirketin duran varlıkları hiç dikkate alınması dahi, dönen varlıkları şirketin toplam borçlarının yaklaşık 2 katı olduğu görülebileceğini, 06/03/2015 tarihli Genel Kurulda alınan kararın 5. Maddesinde yönetim kurulu üyelerine aylık 10.000,00 TL huzur hakkı belirlendiğini, yönetim kurulu üyelerinin bu huzur hakları dışında sağlık sigortaları ve benzeri sosyal hakları da sınırsız bir şekilde kendilerine sunulduğunu, şirketin sermaye artışına ihtiyacı bile olsa, davalı şirket söz konusu artışı tamamen iç kaynaklarını kullanarak yapabilecek güçte olduğunu, 2015 yılında yeniden yaptığı sermaye artırımının müvekkilini zarara uğratarak, pay ve oy oranlarını azaltmayı hedeflediğini, müvekkilinin pay oranını % 10 un altına çekmek istemekte ve bu şekilde TTK’nun müvekkiline tanıdığı “azınlık haklarından” yararlanmasını önlemek istediklerin, davalı şirketin mali yapısı ve gerçek değerine göre bedelsiz sermaye artırılması mümkün iken, objektif iyi niyet ve ticari kurallara aykırı şekilde küçük hissedarların hisselerinin değerini düşürerek, tüm şirket hisselerini ele geçirmek maksadıyla bedelli sermaye artışı yoluna gidilmesinin TTK’nun 445. Maddesinde belirtilen dürüstlük kuralına açıkça aykırı olduğunu, müvekkili dışındaki ortaklar bakımından bir aile şirketi konumundaki davalı şirkette müvekkilinin mevcut kardan yararlanmasını engelleyerek bu karın şirketin diğer ortakları arasında temettü ikramiyesi ve huzur hakkı adı altında dağıtılmasına imkan sağlamak amacı ile alınmış olduğu, hakkaniyete ve iyi niyet kurallarına tamamen aykırı ve müvekkilinin mağduriyetini amaçlayan bir karar olduğunu, bunun yanında şirket yönetim kurulu üyelerine şirket gelirine göre oldukça yüksek ve orantısız miktarda huzur hakkı dağıtılması da aynı şekilde haksız ve gerekçesiz olduğunu, şirketin amaç ve konusu ile ilgili 3. Maddesinin tadil edilmesine ve şirket esas sözleşmesine hisselerin devri başlıklı 17. Maddenin eklenmesi yönünde alınan kararda şirket ortaklarının özgürlüklerinin kısıtlanması , şirketin yeni ortaklara kapalı hale getirilmesi ve yönetim kurulunca ön alım hakkının duyurulmasının herhangi bir süre ile sınırlanmamasının bunun yanında şirketin rakibi olmayan 3. Kişi ifadesinin muğlak ve objektif bir kritere bağlı olmaması karşısında hak ve hukuka uygun olmadığını, bunun yanında yönetim kurulu üyelerine TTK’nun 395. Ve 396. Maddelerinde yazılan izinlerin verilmesi yönünde alınan karar da davalı şirkete rakip firmaların kurulmasının önünün açılması ve esas sözleşmeye 17. Maddenin eklenmesi yönündeki karar ile çelişmesi karşısında hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek, davalı şirketin 09/03/2016 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurulunda alınan kararların TTK 445. Maddesi uyarınca kanun, ana sözleşme dürüstlük kuralına aykırı olması sebebiyle iptaline karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili dilekçesinde özetle; davacı vekilinin dava dilekçesinde konu ettiği üzere şirketin 31/05/2013 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulunda alınan kararların iptali için davacı tarafından şirket aleyhine İstanbul Anadolu……… Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/116 Esas sayılı dosyası ile dava açılmış olup, açılan bu davanın davacı aleyhine sonuçlandığını, mahkeme 31/05/2013 tarihinde alınan kararların yerinde olduğuna hükmetmiş ve davanın reddine karar vermiş olduğunu, ilgili karar davacı tarafından temyiz edilmiş ve Yargıtay……… Hukuk Dairesinin 2015/8152 Esas numarası ile temyizen incelenen kararın onandığını, ancak ilgili onama kararı davacı tarafından karar düzeltme istemli olarak 03/06/2016 tarihinde tekrar temyiz edilmiş olup, bu anlamda ilgili davanın derdest durumunda olduğunu, bununla birlikte davacı tarafın 06/03/
Tarihinde yapılan olağan genel kurulda alınan kararların iptali için İstanbul Anadolu ………Asliye Ticaret Mahkemesi’nin Esas sayılı dosyası ile yeni bir dava ikame ettiğini, ilgili mahkemenin 13/07/2016 tarihli celsede alınan 3 numaralı karar ile İstanbul Anadolu ……….. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1166 Esas sayılı dosyasının işbu dava açısından bekletici mesele yapılmasına karar verdiğini, tüm bu dosyalar birlikte ele alındığında huzurda görülen davanın sağlıklı olarak incelenmesi ancak ve ancak yukarıda belirtilen ilk iki davanın sonucu ile bağlantılı bulunduğundan İstanbul Anadolu …………. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1166 Esas ve İstanbul Anadolu…….. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/558 Esas sayılı dosyalarının mahkemede görülen işbu dava bakımından bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, davacının diğer iddiaları incelendiğinde ise iddiaların tümünün mesnetsiz olduğu ve şirketin çalışmasını engellemek maksatlı bulunduğunu, 09/03/2016 tarihinde yapılan olağan gelen kurul toplantısında alınan ve davacı tarafından iptali talep edilen hiçbir kararın usul ve yasaya aykırı olmadığını, mahkemece incelenecek kanun maddeleri ve yaptırılacak olan bilirkişi incelemesi neticesinde alınmış olan kararların kanuna aykırı olmadığı tespit edileceği gibi, ortağın ortaklık haklarını kısıtlamaya yönelik bir tutum içerisinde bulunulmadığının da ortada olduğunu, bahis konusu yaptıkları her iki dosya içeriği incelendiğinde alınan kararların bugün yaşanan ekonomik veriler karşısında ne kadar isabetli olduğu, yine şirketin üstlenmiş olduğu ticari taahhütleri dikkate alındığında gerekli ve zorunlu olduğunu, davacının yapılan her genel kurulda alınan kararlara muhalif kalmış yeni bir öneri veya ticari bir fikir ileri sürmemiş, alınan kararların iptali için dava açmayı gelenek haline getirdiğini, buna karşılık sergilenmiş olduğu davranışlar ile şirket aleyhine iş ve işlemlere giriştiğini, bu anlamda şirket ile rekabete girişerek, tescilli tasarımını kullandığını, İstanbul Anadolu ………. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/388 Esas sayılı dosyası ile yürütülen davada davacı ve ortaklarının şirket aleyhine haksız rekabete giriştikleri bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, ayrıca İstanbul ……………. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2014/321 esas sayılı dosyası ile davacının ortağı bulunduğu şirket aleyhine ikame edilen davada mahkeme müvekkil şirkete ait tasarımlara tecavüz ettiği yönünde karar verdiğini, şirketin karlılığı, yönetim kurulu üyelerinin performansları dikkate alındığında 09/03/2016 tarihinde alınan kararların iptalini gerektirecek veya şirket karlılığını negatif yönde etkileyecek bir hususun bulunmadığını, bu kararların kötü niyetli bir şekilde ve kanunu dolanarak alındığı yöndeki itham gerçek dışı olduğunu, müvekkili şirketin bir sermaye şirketi olduğunu, almış olduğu tüm kararların Türk Ticaret Kanunu’nun sermaye şirketlerine tanımış olduğu açık yetkiler ile gerçekleştirildiğini, alınan kararlar incelendiğinde TTK’nin ilgili maddesinin alınmış olan kararlarda muğlak bir ifade kallanmadığı aksine açık anlaşılır ve kesin bir ifade kullandığını, davacının bahis konusu yaptığı temettü ikramiyesine ilişkin kanun maddesi incelendiğinde ve yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde şirket defter ve kayıtlarına bakıldığında dağıtılan temettü ikramiyesinin ortakların maddi haklarını kısıtlanmadığı ve kanunun aradığı şartların tam olarak karşılanarak yapıldığının tespit edileceğini, bu anlamda kanunun sermaye şirketlerine açık ve kesin bir yazım ile tanımış olduğu hak kullanılmış ve bu anlamda kanunun sermaye ortaklarının mağduriyetine sebep olabilecek veya şirketin karlılığını ve ticari yaşamını etkileyecek bir karar olmadığını, davacının dilekçesinin 11. Madde altında belirttiği konu ise şirket ile rekabet içerisinde olabilecek hisse ve ortak değişiminin engellenmesi olduğunu, davacının kendisinin bu davranışları sergilediğini, yukarıda bahsedilen iki dava incelendiğinde müvekkili şirket tarafından alınmış olan kararın isabetli ve yerinde olduğu görüleceğini, alınan bu kararın yine kanuna aykırı, kanunda var olmayan bir düzenleme olmadığını belirterek, öncelikle bekletici mesele talebinin kabulüne hukuki mesnetten yoksun açılmış davanın reddine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava, Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasıdır.
Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. (HMK m.307) Feragat, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabileceği gibi, hüküm ifade edebilmesi de karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir, ancak feragat kayıtsız ve şartsız olmalıdır(HMK m.309). Feragat, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir(HMK m.310) ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur(HMK m.311).
Vekilin davadan feragat etmesi halinde, bu konuda vekaletnamesinde özel yetki bulunmalıdır(HMK m.74).
Feragat beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir(HMK m.312).
Yargı yetkisini, Anayasanın 9. Maddesine göre, Türk Milleti adına kullanan Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda(Ay. m.141); toplanan deliller, feragat, iddia ve beyanlar ile tüm dosya müdericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı vekili 30/01/2018 tarihli dilekçesi ile kayıtsız ve şartsız olarak yargılama sırasında davasından feragat ettiğini bildirdiğinden,ve dosya kapsamındaki vekaletnamelerine göre feragat yetkisi bulunduğu böylece feragat beyanının yasal şartları taşıdığı sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak yargılama giderleri davacılar üzerinde bırakılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde karar vermek geremiştir.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda yazılı olmak üzere;
1-FERAGAT NEDENİYLE DAVANIN REDDİNE,
2-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4- HMK 120 maddesi gereğince davacı ve davalı tarafça yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştikten sonra HMK 333 maddesi gereğince taraflara ya da ahzu kabza yetkili vekillerine iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda , gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.