Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/473 E. 2018/36 K. 11.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİKARAR

ESAS NO : 2016/473 Esas
KARAR NO : 2018/36

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/04/2016
KARAR TARİHİ : 11/01/2018

DAVA :
Davacı vekili Mahkememize sunduğu 20/04/2016 havale tarihli ve aynı tarihte harçlandırdığı dava dilekçesinde özetle; Müvekili şirketin … abone numarası ile tedarikçi/lisans sahibi …en hizmet aldığını … tarihleri arasında faturalara yansıtılan “Kayıp Kaçak bedeli, Dağıtım Bedeli, Perakende Satış Hizmet bedeli, Personel sayaç okuma bedeli, iletişim sistemleri bedelleri” ve benzeri isimler altında faturalara yansıtılmak suretiyle haksız şarta dayanarak haksız ve mesnetsiz bedeller tahsil edildiğini, bu tür kalemlerin lisans sahibi şirketlerin sorumluluğunda olan ve yaptıkları işin bir gereği olarak üstlenmeleri gereken aboneye yansıtılmayacak kalemler olduğunu beyan ederek, tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere şimdilik 10.000,00 TL bedelin müvekkiline faturaların fiili ödeme gününden veya kabul edilmemesi halinde dava tarihinden itibaren, lehine değişen ve artan oranlar uygulanmak sureti ile, devlet bankalarınca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı ile iade edilmesine/istirdatına, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili Mahkememize sunduğu 14/06/2016 havale tarihli cevaba cevap dilekçesinde özetle; Davalı …nin husumet itirazlarının kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirkete söz konusu kalemler kapsamında verilen herhangi bir hizmet olmaksızın “karşılıksız” bir şeklide yansıtıltığını, davalının işbu dava gereği iade borcunun müvekkili şirket ile akdettiği enerji tedarik sözleşmesinden kaynaklandığını, davalıların arasındaki ilişkinin kapsamı ve işbu davaya konu haksız tahsil edilen bedellerden sorumluluk kendi iç ilişkilerinin konusu olduğunu, müvekkilinin bu noktada bir seçim ya da ayrım yapmasının beklenmemesi gerektiğini, müvekkili şirketten haksız ve hukuka aykırı şekilde kayıp-kaçak dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ile kayıp kaçak bedelleri üzerinden alınan ……. payı, enerji fonu, Belediye Tüketim vergisi ve KDV tahsil eden tedarikçi firmalar ile dağıtım firmasına karşı adli yargıda açılmasında hukuka aykırılık bulunmadığını, Yargıtay’ın görüşündü kayıp-kaçak bedelinin tahsilinin sözleşmeye hüküm altına alınmış olsa bile, elektrik abonelerinden tahsil edilemeyeceği yönünde olduğunu, faturalara yansıtılan ve müvekkili şirketten tahsil edelin söz konusu kayıp kaçak, sayaç okuma, iletim, perakende satış hizmeti ve dağıtım bedellerinin müvekkili şirketin aldığı herhangi bir hizmetin karşılığı olmadığını, aksine şirketlerin kusuru ve ihmalinden kaynaklanan alt yapı eksikliklerinden ya da kötü niyetli diğer kullanıcıların kaçak tüketimlerinin bedeli ve esasen davalının katlanmak durumunda olduğu bir takım maliyetlere ilişkin olduğunu beyan ederek dava dilekçesini tekrarla davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili Mahkememize sunduğu 10/08/2016 havale tarihli …… A.Ş’nin 28/06/2016 tarihli cevap dilekçesine ve davalı … … AŞ nin 02/07/2016 tarihli beyan dilekçesine karşı cevap sunulması konulu cevap dilekçesinde özetle; 6446 sayılı kanunun 17. Maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının a,ç, d ve f bentleri şekilde değiştirildiğini ve aynı maddeye yeni fıkra eklendiğini, buna göre teknik ve teknik olmayan kayıp kavramı dağıtım tarifesi içinde sayılmış ve tarifelerin bağlayıcılığının açıkça belirtildiğini, getirilen yeni düzenleme ile amaçlanan kanunun geriye dönük uygulanarak ,yürürlük tarihinden önce açılan davalarda da hukuka aykırı olacak şekilde uygulanmasıı sağlamak olduğunun anlaşıldığını, geriye yürümezlik ilkesinin de, yürürlüğe giren yeni kuralın yürürlük tarihinden önceki dönemde hukuki sonuçlar doğurmasını yasaklayan ve kuralın ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki olaylara uygulanmasını emreden hukukun genel prensibi olduğunu, davalılar tarafından ileri sürülen söz konusu talebin kabulünün hukuken mümkün olmadığı gibi, mahkemece talebin reddini karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir, müvekkili şirketten haksız ve hukuka aykırı şekilde kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ile kayıp kaçak bedelleri üzerinden alınan ……payı, enerji fonu, belediye tüketim vergisi ve KDV tahsil eder tedarikçi firmalar ile dağıtım firmasına karşı adli yargıda açılmasında hukuka aykırılık bulunmadığını, faturalara yansıtılan ve müvekkili şirketten tahsil edelin söz konusu kayıp kaçak, sayaç okuma, iletim, perakende satış hizmeti ve dağıtım bedellerinin müvekkili şirketin aldığı herhangi bir hizmetin karşılığı olmadığını, aksine şirketlerin kusuru ve ihmalinden kaynaklanan alt yapı eksikliklerinden ya da kötü niyetli diğer kullanıcıların kaçak tüketimlerinin bedeli ve esasen davalının katlanmak durumunda olduğu bir takım maliyetlere ilişkin olduğunu beyan ederek dava dilekçesini tekrarla davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 11/01/2018 tarihli hüküm duruşmasındaki beyanında özetle; sözlü yargılama için süre talebimiz yoktur, dava tarihi haklılığımız nazara alınarak yargılama masrafları ve vekalet ücretleri karşı tarafa yüklensin şeklinde beyan ve talepte bulunmuştur.
SAVUNMA :
Davalı … vekili Mahkememize sunduğu 01/07/2016 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle: Davaya konu Kayıp kaçak bedeli ve diğer tarife bileşenlerinin elektrikte birer maliyet unsuru olmasına karşılık bazı yargı mercileri tarafından “vergi benzeri birer yükümlülük” olarak telakki edilerek; kanunla düzenlenmediklerinden bahisle tüketiciden alınamayacakları yönünde yorum yapıldığını, Türkiye genelinde bir çok mahkeme tarafından kabul edilmiş ve elektriğin maliyetinin neredeyse yarısına yakın bir fiyatla elektriğin tüketiciye ulaşmasına yol açacak, sürdürülebilir olmayan bir piyasa ortamının oluşmasına yol açıltığını, 6719 Sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve ikincil mevzuat gereği eldeki davaların reddedilmesi gerekirken hukuki olmayan yorumlarla davaların kabulüne karar verildiğini ve elektrik piyasasının sürdürülebilir olmayan bir ortama sürüklendiğini, bazı yargı mercilerinin 6446 Sayılı Kanun ve ikincil mevzuatla çelişen kararları nedeniyle yasama organının bu sorunu bir yasa çıkartmak suretiyle çözmek ve elektrik piyasasında meydana getirilmiş olan bu hasarı düzeltmek zorunda kaldığını, bir gerçek veya tüzel kişinin tabi olduğu tarifede öngörülen ödemelerden herhangi birini yapmaması hâlinde, söz konusu hizmetin durdurulabilmesini de içeren usul ve esasların Kurum tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlendiğini, kurul tarafından tüketici özelliklerine göre abone gruplarının belirlenebileceğini, Kurulca düzenlemeye tabi tarifeler, doğrudan nihai tüketiciye veya nihai tüketiciye yansıtılmak üzere ilgili tüketiciye enerji tedarik eden lisans sahibi tüzel kişilere yansıtılır. hükmüne yer verildiğini. 6446 Sayılı Kanunun 17. Maddesine 6719 Sayılı Kanunun 21. Maddesi ile eklenen hükümler ve Kanun, 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girerek tarife bileşenlerinin (KAYIP KAÇAK BEDELİ, İLETİM SİSTEM KULLANIM BEDELİ, DAĞITIM BEDELİ, PERAKENDE SATIŞ HİZMET BEDELİ, PERAKENDE SATIŞ HİZMET BEDELİ-SAYAÇ OKUMA BEDELİNİN) bu kanun ile yasal olarak tanımlandığını, 6719 Sayılı Kanunun 26. Maddesi ile 6446 Sayılı Kanuna eklenen Geçici 20. Madde ile yine aynı kanunun 21. Maddesi ile 6446 Sayılı Kanunun 17. Maddesine eklenen hükümlerin yürümekte olan tüm uyuşmazlıklara da uygulanacağı kanunun emredici hükümlerinden olduğunu, açık kanun hükmü gereği, davanın REDDİNE karar verilmesi gerektiğini, EPDK tarafından düzenlenen ve 27.09.2012 tarih, 28424 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4019 Sayılı Kurul Kararı ile “Dağıtım ve Perakende Satış Faaliyetlerinin Hukuki Ayrıştırılmasına İlişkin Usul Ve Esaslar” adı altında 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu uyarınca dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından dağıtım ve perakende satış faaliyetlerinin 01.01.2013 tarihinden itibaren ayrı tüzel kişilikler altında yürütülmesine ilişkin düzenleme yapıldığını, bu düzenleme çerçevesinde 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda yer alan “Kısmi Bölünme” ye ilişkin esaslara göre külli halefiyet ilkesi kapsamında bölünme işlemi gerçekleştirildiğini ve perakende satış ile ilgili faaliyetlerin ayrı bir tüzel kişilik altında yürütülmeye başlandığını, elektriğin toptan ve perakende satışı müvekkilin faaliyetleri arasında yer almadığını, ayrışmaya ilişkin esaslar çerçevesinde kurulan Perakende Satış şirketleri tarafından yürütüldüğünü, Elektrik Piyasası Kanunu 3. maddesi uyarınca dağıtım ve perakende satış faaliyetlerini ayrı tüzel kişilikler altında yürütmesi zorunlu kılınmış olduğundan, dağıtım şirketimizdeki perakende faaliyetine ilişkin her türlü, alacak- borç, hak ve yükümlülüklerin ….’a geçtiğini, bölünme sözleşmesi veya bölünme planıyla kendisine borç tahsis edilen şirket, bu suretle birinci derecede sorumlu bulunan şirket, alacaklıların alacaklarını ifa etmezse, bölünmeye katılan diğer şirketler, ikinci derecede sorumlu şirketlerin müteselsilen sorumlu olacaklarını, davacının davasında haklı olması ve alacak iddiasının kabul edilmesi halinde, bölünme planıyla kendisine borç tahsis edilen (birinci derecede sorumlu bulunan şirket) şirketin ödeme yükümlülüğü altında bulunduğu, bu şirkete yasal başvuru yapılmaksızın ikincil sorumlu şirketlerden talepte bulunulamayacağı beyan ederek, 6446 Sayılı Yasa’ nın 17 ve Geçici 20. Maddesi doğrultusunda, Yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı üzerinde bırakılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili Mahkememize sunduğu 26/09/2016 havale tarihli ikinci(2.) cevap dilekçesinde özetle: cevap dilekçesini tekrarla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 11/01/2018 tarihli celsesindeki esas hakkındaki beyanında; önceki beyanlarını tekrar ettiklerini, sözlü yargılama için süre talepleri olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …vekili Mahkememize sunduğu 02/07/2016 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle: 6446 sayılı kanunun 17. Maddesinde değişiklik yapan 6719 sayılı kanunun 21. Maddesi ve geçici 20. Maddesi ile eklenen hükümler ve kanunun 17/06/2016 tarihli resmi gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yasaya göre fatura bileşenlerinin yasal tanıma kavuştuğunu, bu hükümlerin tüm uyuşmazlıklara da uygulanacağı için davanın reddinin gerektiğini, müvekkili şirketin bir dağıtım şirketin dağıtım şirketi değil, taraflar arasındaki ilişkide elektrik satışını gerçekleştiren taraf olduğunu, dağıtım şirketinin … Olduğunu huzurdaki davanın bahsi geçen dağıtım şirketine yönlendirilmesi gerektiğini, müvekkili yönünden davanın her şeyden önce husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, iadesi talep edilen bedelin EPDK uygulama ve mevzuatına dayanması nedeni ile talebe konu işlemin iptal kararı da niteliği gereği idari yargının yetki alanına girdiğini, talep edilen bedellerin yasal bir yükümlülük olduğunu beyanla davanın öncelikle husumet yönünden, mahkemece aksi kanaatte olunduğu takdirde ise esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …vekili Mahkememize sunduğu 02/07/2016 havale tarihli ikinci(2.) cevap dilekçesinde özetle: cevap dilekçesini tekrarla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …vekili hüküm duruşmasına katılmamıştır.
Uyuşmazlık Konusu : Taraflar arasındaki ihtilaf, temelde davalı şirket tarafından davacının aboneliği nedeni ile tahsil edilen kayıp kaçak vs bedelleri iadesinin gerekip gerekmediği, husumetin davalıya yöneltilip yöneltilemeyeceği ve tahsil edilen bedellerin EPDK kararlarına aykırı olup olmadığı noktasındadır.
Davanın Hukuki Niteliği: Dava, abonelik sözleşmesine dayalı tahsil edilen bedellerin istirdadına ilişkin alacak davasıdır.
Davanın Hukuki Sebebi: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının, Vergi Ödevi Başlıklı 73.maddesindeki; “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir.” şeklindeki düzenlemedir.
DELİLLER :
Davalı…………. Satış A.Ş. kayıtları incelendiğinde; davacının davalı şirket abonesi olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekilince sunulan 19/10/2017 havale tarihli dilekçede açıkça huzurdaki davada EPDK tarifelerine aykırılık iddiası bulunmadığının beyan edilmesi nedeni ile bu hususta bir inceleme yapılmamıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE KANAAT :
Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. (17/06/2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın 21’inci maddesi ile değişik 6446 sayılı yasanın 17/10 md.)
Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır. (17/06/2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı yasanın 26’ncı maddesi ile değişik 6446 sayılı yasanın Geçici Madde 20. md.)
Bölünme sözleşmesi veya bölünme planıyla kendisine borç tahsis edilen şirket, bu suretle birinci derecede sorumlu bulunan şirket, alacaklıların alacaklarını ifa etmezse, bölünmeye katılan diğer şirketler, ikinci derecede sorumlu şirketler, müteselsilen sorumlu olurlar. İkinci derecede sorumlu olan şirketlerin takip edilebilmeleri için, alacağın teminat altına alınmamış ve birinci derecede sorumlu şirketin; iflas etmiş, konkordato süresi almış, aleyhinde yapılan bir icra takibinde kesin aciz vesikası alınmasının şartları doğmuş, merkezi yurt dışına taşınmış ve artık Türkiye’de takip edilemez duruma gelmiş veya yurt dışındaki merkezinin yeri değiştirilmiş ve bu sebeple hukuken takibi önemli derecede güçleşmiş, olması gerekir. (TTK m.176)
Dava açıldıktan sonra Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve açılmış davalarda da yasanın uygulanacağına ilişkin düzenleme içeren 6719 sayılı yasanın 26’ncı maddesi ile değişik 6446 sayılı yasanın Geçici Madde 20. maddesinin anayasaya aykırı olduğundan bahisle Mahkememizin … Esas sayılı dava dosyasında Anayasa Mahkemesine başvuru yapıldığı, ancak başvurunun kabul edildiği 28/11/2016 tarihinden itibaren T.C. Anayasası ‘nın 152/3 ‘üncü maddesinde öngörülen sürenin başvuru hakkında henüz bir karar verilmeden geçtiğinin anlaşılması nedeniyle yargılamaya mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde devam edilmesine karar verilmiştir.
Henüz yürürlükte olmayan bir yasadan dolayı, davacıdan davanın başında, kurul kararına uygunluk denetimini ileri sürmesi beklenemez. Kaldı ki, bu türden bir incelemeden açıkça bir vazgeçme de yoktur. O halde, davacı tarafın isteminin, dava konusu edilen kayıp kaçak vs. bedellerinin haksız tahsil edildiği şeklindeki iddia ve talebi, niteliği itibarıyla bu bedellerin EPDK kararlarına, düzenleyici işlemlerine uygun olmadığı iddiasını da içerdiğinden, Mahkemenin yasada öngörülen denetim görevini yerine getirmesi için yukarıda açıklanan şekilde yöntemince bilirkişi incelemesi yaptırılması ve sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekmektedir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. HD ‘nin 15/05/2017 tarih ve 2017/442 Esas – 2017/441 Karar sayılı ilam)
Bunun yanı sıra Anayasa Mahkemesine başvuru yapılan Mahkememizin ……. Esas sayılı dosyasında, davanın reddine karar verilerek esas kapatılmıştır.
Yargı yetkisini, Anayasanın 9. Maddesine göre, Türk Milleti adına kullanan Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda(Ay. m.141); toplanan deliller, ticaret sicil kayıtları, davalı şirket kayıtları, iddia ve savunmalar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında abonelik sözleşmesi bulunduğu ve davalı tarafça kayıp-kaçak vb. bedellerinin tahsil edildiği hususunda ihtilaf bulunmadığı, ihtilafın mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde tahsil edilen bu bedellerin davacı tarafa iadesinin gerekip gerekmediği hususundan kaynaklandığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 günlü ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 Karar Sayılı ilamıyla; 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4. maddesi ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na tüketicilere yapılacak elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırmaya esas unsurları tespit etme görevi verildiği, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun bu maddeye dayanarak 11.08.2002 gün ve 24843 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliği” yayımladığı, lisans sahibi şirketlerinde bu tebliğe uygun olarak tüketiciden kayıp-kaçak bedeli adı altında bedel tahsil ettikleri, ancak anılan madde ile Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyat belirleme hak ve yetkisinin verilmediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedelinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararları ile bu bedelin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilerek kayıp kaçak vb. bedellerin aboneye iadesine karar verildiği, ancak 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek, Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edildiği, açıklanan yasa değişiklikleri birlikte Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan (ve halen derdest olan) davaların, (açıklanan yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte) konusuz kaldığı, yaptırılan bilirkişi incelemesine göre de dava konusu kayıp kaçak vb. bedellerin EPDK kararlarına uygun olduğu, davacının, davanın açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalının davanın açılmasına sebebiyet verdiği, davacı tarafından, davalıdan kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, perakende satış hizmeti ve sayaç okuma bedellerinin tahsilinin talep edildiği davada, “konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına” dair karar verilmesi, yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa değişikliğinin bir sonucu olduğu, bu itibarla, dava açıldığı tarihte, yapılan yasa değişikliği henüz ortada bulunmadığından, dava tarihi itibariyle davacının dava açmakta haklı olduğu, ancak dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle; karar verdikten sonra davacı yararına maktu vekalet ücreti takdiri ile yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline karar verilmesi (Yargıtay 3. HD ‘nin 04/10/2017 tarih ve 2017/13559 E – 2017/13278 K sayılı ilam) gerektiği, her ne kadar davalı …. Bölünme nedeniyle kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini beyan etmiş ise de davaya konu abonelik sözleşmesinden kaynaklanan borç ve alacakların aidiyetine ilişkin hükümler TBK’nın 203.maddesine göre davacı bakımından hüküm doğurmayacağı, davacı ile abonelik sözleşmesi imzalayan davalı şirketin bölünme sözleşmesi imzaladıktan sonra davacı abonenin, abonelikten doğan hak ve alacaklarının hangi şirkette kaldığını takip etme gibi bir yükümlülüğü olamayacağı gibi davalı şirketin davacı abone bakımından tedarikçi sıfatı ile de sorumluluğu devam ettiğinden dava tarihi itibariyle bu davada taraf sıfatı bulunduğu, bölünme sözleşmesinin iç ilişkiyi ilgilendireceği, davalının davacı ile yaptığı abone sözleşmesinin tarafı olarak akdi sorumluluğunun, bölünme sözleşmesi ile ortadan kalkmayacağı, davalının tedarikçi (dağıtıcı) sıfatından kaynaklanan sorumluluğunun devam ettiği (Yargıtay 3. HD’nin 01/06/2017 tarih ve 2016/17580 E – 2017/8858 K sayılı ilamı), davalı ….n tedarikçi sıfatından dolayı davacıdan tahsil edilen kayıp-kaçak vb. bedellerin iadesi bakımından pasif husumet ehliyetinin bulunduğu, sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Konusuz kalan davanın esası hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Başlangıçta peşin olarak alınan 170,78 TL karar ve ilam harcının işin hitamında ödenmesi gereken 35,90 TL harçtan fazla olduğu anlaşıldığından 492 sayılı harçlar kanunun 31. maddesi gereğince fazla alınan 134,88 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacıya ödenmesine,
3- Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harç ile tebligat ve müzekkere gideri olarak yapılan 262,10 TL toplamı olan 298,00 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4- Davalı … ‘nin yargılama sırasında tebligat gideri olarak yaptığı 21,00 TL yargılama masrafının kendi üzerinde bırakılmasına,
5- Davacı yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan ….. uyarınca 2.180,00 TL avukatlık ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6- Artan gider avansının karar kesinleştiğinde HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesi uyarınca davacıya, artan delil avansının … ‘ye iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı …… vekilinin yüzüne karşı, diğerlerinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.