Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/85 E. 2018/1250 K. 19.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/85
KARAR NO : 2018/1250

DAVA : İflas (İflasın Ertelenmesi)
DAVA TARİHİ : 09/09/2015
KARAR TARİHİ : 19/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan İflas (İflasın Ertelenmesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dilekçesinde özetle ; müvekkili şirketin 1971 yılında şahıs işletmesi olarak kurulduğunu ve 11/01/1993 tarihinden itibaren limited şirket olarak ticaret sicilinde kayıtlı bulunduğunu, müvekkili şirketin 44 yıldır kesintisiz bir şekilde inşaat sektöründe elektrik taahhüt çözümleri alanında hizmet sunduğunu, kamu kurum ve kuruluşları ile iştiraki olan ihale makamlarının da krizlerden etkilenmesi sonucu alacaklarını zamanında alamadığı gibi alacağının ve yaptığı iş bedelinin çok altında hak ediş yapılması sebebiyle borçlarını planladığı şekilde ödeyemez hale geldiğini, banka kredisi ile açığını kapatmaya çalıştığını, bu kez de taşeronların üstlendikleri işleri gereği gibi zamanında ifa etmemesi nedeniyle ceza yaptırımlarına maruz kaldığını ve bunları taşeronlarından alamadığı gibi bir kısım alacaklarını da tahsil edemediğinden nakit akışındaki daralmanın giderek arttığını, maliyetlerin düşürülerek giderlerin azaltılması yönünde tasarruf tedbirlerinin alınarak bir kısım personelin kıdem tazminatları ödenmek suretiyle iş akitlerinin sonlandırıldığını, taşeron kullanmak yerine doğrudan satın alma yoluna başvurulduğunu, alacaklıların madur edilmemesi için vadesinde ödenmeyen çeklerin bir kısmının teminatlandırılarak ertelendiğini ancak krizin etkilerinden kurtulunamadığını sonuç itibariyle öz sermayesinin tamamen eriyerek aktiflerinin borçlarını karşılamaya yetmediğini, dava dilekçesi ekinde sunulan iyileştirme projesi uyarınca alınacak önlemler ve yapılacak sermaye artışları sonucu şirketin borca batıklıktan kurtulma ümidinin bulunduğunu, bu durumun alacaklıların da lehine olacağını belirterek İİK’nun 179 ve devamı maddeleri uyarınca davacı şirketin iflasının ertelenmesine, ve dava sonuçlanıncaya kadar ihtiyati tedbir yoluyla davacı şirkete kayyum atanmasına, şirket aleyhine açılmış ve açılacak icra takiplerinin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına, şirketin mal varlığının korunması için gerekli diğer yasal tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile T.T.K’nın 376. ve İ.İ.K’nun 179. madde hükmü gereğince iflasın ertelenmesine karar verilmesi isteğine ilişkindir.
İflas ertelemesinin şekil şartları:
a) İdare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler tarafından iflas erteleme talep edilmiş olması,
b) Bilançonun mahkemeye verilmesi,
c) Borca batıklık bildirimi,
d) Masrafların ödenmesi,
e) İyileştirme projesinin mahkemeye verilmesidir.
Bu şartların gerçekleştiği davacılar tarafından sunulmuş dilekçe ve eki belgelerden ayrıca uzman bilirkişi raporundan anlaşılmıştır.
İflasın ertelenmesinin maddi (esasa ilişkin ) şartları ise; şirketin borca batık durumda olması, mali durumunun iyileştirme ümidinin bulunması ve fevkalade müddetten faydalanmamış olması gerekir. Bu nedenlerle mahkemenin öncelikle erteleme talep eden şirketin borca batık durumda olup olmadığını tespit etmesi, borca batık durumda ise mali durumunun iyileştirilmesinin mümkün bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekir.
İflasın ertelenmesi geçici bir mali darboğaza düşen şirketlerin hayatiyetini koruması, istihdam ve milli ekonomiye katkı sağlaması için öngörülen geçici bir hukuki himaye yoludur. İflasın ertelenmesi bir şans kurumu olmayıp alacaklıların durumunu zorlaştırmak ve bir şirket tasfiyesi yolu olarak kabul edilemez. İflasın ertelenmesi , borca batık durumda olan şirket tarafından sunulan; somut öngörüler içeren, ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi çerçevesinde bu durumdan kurtulması kuvvetle muhtemel bulunan kooperatiflerle sermaye şirketleri için öngörülmüş bir hukuki korunma yoludur. (İİK 179 md) İflasın ertelenebilmesi için şirketin borca batık durumda olması, sunulacak ciddi ve inandırıcı iyileştirme projesi kapsamında şirketin mali durumunu düzeltebileceğine dair somut veriler ileri sürmesi ve fevkalade müddetten yararlanmamış olması gerekir. Davacı şirketin durumu bu açıklamalara göre T.T.K’nın 376. ile İ.İ.K’nın 179. maddesi uyarınca tüm deliller celp olunarak teknik ve uzman bilirkişi heyeti aracılığı ile raporlar alınmıştır. Bu hususların irdelenmesi yönünde mahkememizce mali bilirkişi heyetinden ve kayyım kurulu heyetinden raporlar alınmıştır.
Davacı şirketin durumu incelenmiş ve T.T.K’nın 376. ile İ.İ.K’nın 179. maddesi uyarınca borca batık olup olmadığı, borca batık ise mahkemeye sunulan iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığı hususları tüm deliller celp olunarak teknik ve uzman bilirkişi heyeti aracılığı ile kök ve ek raporlar alınmıştır. Kayyım heyeti aracılığı ile şirket yönünden açıklamalı ve düzenli kayyım raporları düzenlenmiştir. Alınan tüm bilirkişi raporları ile kayyım raporlarından davacı şirketin iflasının ertelenmesi için yasal koşulların oluştuğu anlaşılmış ise de, yapılan yargılama sırasında 01.09.2016 tarihinde ve Olağanüstü Hal Kapsamında yürürlüğe girerek 673 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirilen 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4.maddesi uyarınca ülkemizin bulunduğu olağanüstü hal devam ederken iflasın ertelenmesi davalarında yasal koşulları yerine getiren şirket hakkında iflasın ertelenmesine karar verilemeyeceği için mahkememizce alınan raporlara göre dava sonuçlandırılamamıştır.
İflasın ertelenmesi hükümlerinin uygulanmasına ilişkin olup, 31.07.2016 tarih ——— sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve aynı tarihte yürürlüğe giren 669 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve Milli Savunma Üniversitesi kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 01.09.2016 tarih ve 29818 sayılı mükerrer Resmi Gazetede yayımlanan yine yayımı tarihinde yürürlüğe giren 673 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında bazı Tedbirler Alınması Hakkında KHK çerçevesinde değişikliğe uğrayan ” İflas erteleme” kenar başlıklı 4. Maddesine göre; ” (Değişik fıkra; 673 sayılı KHK 10.md) Olağanüstü Halin ilanından itibaren ve devamı süresince , 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 179.maddesi uyarınca sermaye şirketleri ve kooperatifler tarafından iflas ertelenmesi talebinde bulunulamaz; bu yönde yapılan talepler mahkemelerce iflasa ilişkin araştırma yapılmaksızın derhal reddedilir. ” hükmü bulunmaktadır. Olağanüstü halin ilanından önceki dönemde yapılan iflasın ertelenmesi talepleri ile ilgili olarak ; (ek fıkra; 673 sayılı KHK md.10) Olağanüstü hal süresince iflasın ertelenmesine karar verilemez., Olağanüstü halin ilanından sonra ve devamı süresince herhangi bir tedbir kararı verileme, verilmişse derhal kaldırılır, olağanüstü halin ilanından önceki dönemde 2004 sayılı kanunun 179/a maddesi uyarınca verilmiş olan tedbir kararları , mahkemece ivedilikle ele alınarak terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu iddiasıyla 4.12.2004 tarihli 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133.maddesi uyarınca kayyım atanan veya hakim ortakları yada yöneticileri hakkında adli soruşturma yürütülen sermaye şirketleri ile kooperatifler lehine verildiği anlaşılan tedbir kararları derhal kaldırılır. 673 sayılı KHK nun bu hükmü ; “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve Milli Savunma Üniversitesi kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul edilmesi Hakkında” 9.11.2016 kabul tarihli 6756 sayılı Kanunun 4.maddesi olarak aynen kanunlaşmıştır. Açıklanan bu hukuki duruma göre
Mahkememizce davacı şirket hakkında gerekli araştırma yapılarak hakkında herhangi bir soruşturma bulunmadığı veya irtibatı olduğu iddiasıyla CMK nun 133. Maddesi uyarınca şirkete kayyım atanmadığı , ortak yada yöneticileri hakkında herhangi bir adli soruşturma yürütülmediği tespit edildiğinden mahkememizce verilen ihtiyati tedbir kararları Olağanüstü Halden önce açılan dava olması nedeniyle kaldırılmamıştır.
ilgili Kanun Hükmünde Kararname uyarınca şirketin mahkememizce ve kayyım heyetince izlenmesine karar verilmiştir. Bu arada usul ekonomisi de nazara alınarak davanın başından itibaren geçen yargılama süreci nazara alınarak davacı şirketin borca batıklık koşulunun devam edip etmediği, bilirkişi raporlarında ve kayyım raporlarında belirlenen koşulların devam edip etmediğinin tespiti yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Alınan bilirkişi raporunda ;”……şirketin varlıkları ve borçları değerlendirildiğinde, TTK 376/3.maddesi çerçevesinde aktiflerin muhtemel satış fiyatı esasına göre rayiç değerler yönünden öz varlık tutarının – 9.539.072,89 TL olarak hesap edildiği, şirketin 30.11.2017 tarihli rayiç değer bilançosuna göre aktif toplamı ile yabancı kaynaklar farkının – 9.539.072,89 TL olduğu , buna göre şirketin borca batık durumda bulunduğu, ……. Davacı şirketin revize iyileştirme projesi ile , 2017 yılında 14.000.000.00 TL net satış yapmayı ve neticede + 190.000.00 TL dönem karı elde etmeyi öngördüğü, ancak dava dosyasına davacı yanca ibraz edilen 30.11.2017 tarihli gelir tablosuna göre ise; 869.795,50 TL net satış ve + 132.183,93 TL dönem karı elde ettiği , buna göre ; davacı şirketin satış anlamında eski yıllara nazaran satış kabiliyetinin kısıtlı olduğu, şirketin satışlarını artırması gerektiği, bununla beraber davacının hesaplanmış olan borca batıklık tutarına göre davacı şirketin her yıl aynı kar tutarını elde ettiği, buna karşılık borca batıklık tutarının aynı kaldığı bir an için varsayılsa bile , davacı işletmenin iş bu borca batıklık tutarından kurtulması için ancak 72,16 yıl gerektiği, netice itibariyle davacı işletmenin mevcut karlılık tutarı ile borca batıklıktan çıkma ihtimalinin olmadığı, bununla birlikte davacı işletmenin 2017 yılında 190.000.00 TL dönem net karı elde etmeyi öngörmüş olmasına karşılık 132.183,93 TL net kar elde ettiğine göre revize edilmiş iyileştirme projesinde öngördüğü kar tutarını bile elde etmekten uzak olduğu, gelecek dönemlere ilişkin olarak davacı işletmenin mevcut borçlu yapısından kurtulmasına imkan tanıyacak büyüklükte yapacağı taahhüt işi de mevcut olmadığı, davacı işletmenin borca batıklıktan kurtulma umudunu , faaliyet gerçekleştirip bu faaliyetlerden elde edeceği satış geliri ve karlılık ile gerçekleştirme yerine , revize iyileştirme projesinde belirttiği şekliyle aynen ; “sermaye artışı ile sağlanacak 1.125.000.00 TL kaynak ve en kötü ihtimalle ipotekli taşınmazların satışından elde edilecek 4.500.000.00 TL dış kaynak aktarımı toplamından oluşan 5.625.000.00 TL tutarındaki kaynakla birlikte en kötü olasılıklarda dahil şirket 2018 yılı sonunda borca batıklıktan çıkmayı öngörebilmektedir.” olarak beyan ettiği, büyük ölçüde ipotekli taşınmazların satışına bağlandığı, kaldı ki bu öngörü yapılırken esas alınmış olan borca batıklık tutarı 5.625.000.00 TL iken , heyetimizce hesaplanmış olan borca batıklık tutarı -9.539.072,89 TL olup, davacı işletme tarafından belirlenen borca batıklık tutarının % 69,58 daha fazlası olduğu, ……..mahkemeye sunulan revize iyileştirme projesi ve davacı işletmenin rapor tarihine kadar ki gelişmeleri bir bütün olarak dikkate alındığında, davacı işletmenin borca batıklıktan kurtulma ümidinin varolmadığı , iyileştirme projesinde sunulan hususların davacı işletmeyi borca batıklıktan kurtarabilmekten uzak olduğu, davacı işletmenin iyileştirme projesinin somut , gerçekçi özellikler taşımadığı ve inandırıcı olmadığı kanaatine ulaşılmış olup, iflasın ertelenmesi halinde alacaklıların durumunun iflasın hemen açılmasına göre daha kötü olacağı mütalaa edilmektedir….” şeklinde bildirilmiştir. Ayrıca mahkememizce atanan kayyım kurulunun düzenlediği özellikle son raporlarda ; “davacı şirket 15.866.073,12 TL tutarlı borcundan
135.653,95 TL indirim almak suretiyle 15.730.419,47 TL tutarlı borcunu yapılandırdığı, bu borçtan ancak 5.548.082.14 TL lik tutarını ödediği, ….yapılan tespitlere göre davacı şirketin herhangi bir üretim faaliyetinde bulunmadığı, şirketin zararında artış göründüğü, bu durumda şirketin iyileşme umudundan uzaklaşılmış olacağı……” belirtilmiştir.
Yukarıda açıklanan bilirkişi raporuna göre, davacı şirket hakkında iflasın ertelenmesi davasının yasal koşulları oluşmadığından reddi gerekmiştir. Bu durumda şirket hakkında iflas kararı vermek gerekmiş ise de; mahkememizdeki yargılama sırasında davacı şirket tarafından İstanbul Anadolu ——–. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2018/1414 esas sayılı dava dosyası ile konkordato talebinde bulunulduğu bildirilerek iş bu davanın sonucunun mahkememizce bekletici mesele yapılması talep edilmiştir.
İstanbul Anadolu ——–. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1414 esas sayılı dava dosyasının celbolunarak yapılan incelenmesinde; davacının konkordato talebi uyarınca mahkemece 06.12.2018 tarihli tensip tutanağı ile davacı şirket hakkında ; 06.12.2018 tarihinden başlamak üzere üç ay süre ile geçici mühlet kararı verilmesine, davacı şirketin ….İİK nun 297.maddesinin 2.fıkrasındaki hallerde dahil olmak üzere mal varlıklarının muhafazası için tüm tedbirlerin alınmasına , bu kapsamda davacı şirketin mahkemenin izni dışında geçici mühlet kararından itibaren rehin tesis etmesinin, kefil olmasının, taşınmaz ve işletmenin devamlı tesisatını kısmen dahi olsa devretmesinin , takyid etmesinin ve ivazsız tasarruflarda bulunmasının tedbiren önlenmesine….7101 sayılı Kanunla değişik İİK nun 288/1.maddesine göre geçici mühlet , kesin mühletin sonuçlarını doğuracağından İİK nun 294,295, 296, 297.maddelerinin uygulanmasına……….hertürlü ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve muhafaza işlemleri de dahil tüm takip işlemlerinin yapılmasının ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmasına………” şeklinde koruyucu ihtiyati tedbir kararları verilerek davacı şirkete 7101 sayılı Kanunla değişik İİK nun 287/3 madde ve fıkrası uyarınca 3 kişilik geçici konkordato komiseri heyeti görevlendirilmesine ……….” şeklinde kararlar verildiği görülmüştür.
28.02.2018 kabul tarihli ve 7101 sayılı Kanun , 65.maddesi ile iflasın ertelenmesi kurumunu yürürlükten kaldırmıştır. İflasın ertelenmesi kurumunun kaldırılmasına bağlı olarak 7101 sayılı Kanun TTK 377.maddeyi yeniden ; “yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklı 376.maddenin 3. Fıkrası uyarınca yapacağı iflas talebi ile birlikte veya bu kapsamda yapılan iflas yargılaması sırasında 2004 sayılı Kanunun 285.vd maddeleri uyarınca konkordato da talep edebilir. ” şeklinde yapılandırmıştır. Yine iflasın ertelenmesinin kaldırılmasına paralel olarak 7101 sayılı Kanun ile Limited Şirketlere ilişkin TTK 634.maddesi de ; ” iflasın bildirilmesi ve konkordato talebine Anonim Şirket hükümleri uygulanır. ” şeklinde değiştirilmiştir. İflasın ertelenmesi kurumunun kaldırılması olgusu , derdest iflasın ertelenmesi taleplerinin akibetinin ne olacağı sorusuna götürmektedir. 7101 sayılı Kanunla İİK na eklenen geçici 14. Maddeye göre derdest davalar yönünden talep tarihindeki yasal düzenlemeye tabi olacakları açıktır. Ancak iflasın ertelenmesi davası devam ederken şirketin aynı zamanda konkordato talep etmesi durumunda yasada açık bir hüküm bulunmamaktadır. Davacının talebi gibi ilk akla gelen çözüm konkordatonun tasdikinin bekletici mesele yapılması ise de, bu kez de mahkememizde İİK nun 179/a maddesi uyarınca tayin edilen kayyımın göreve devam edip etmeyeceği, alınmış ihtiyati tedbirlerin akibetinin ne olacağı yönünde sorunlar ortaya çıkacaktır. Kaldı ki derdest iflasın ertelenmesi yargılaması sırasında borçlunun konkordato talebinde bulunması halinde bu talep kabul görerek konkordato tasdik edilirse borçlu konkordato gereğince işlerine devam etme imkanına kavuşacak ve iflastan kurtulacaktır. Aksi durum olursa yani geçici mühlet veya bu geçici mühletten sonra verilen kesin mühlet kaldırılır yada kesin mühletin sonunda
konkordato tasdik edilmez ise , konkordato teklifini inceleyen mahkeme bu yönde hiçbir talep bulunmasa dahi res’en zorunlu olarak o iflasa tabi borçlunun borca batıklık nedeniyle iflasına karar verir. Bu durumda da mahkememizde görülen davanın konusu kalmaz. Bu açıklamalar nazara alınarak davacının iş bu iflasın ertelenmesi davasının yargılaması sırasında konkordato talebinde bulunması, mahkemece talebin incelenerek şirket hakkında yukarıda belirtildiği üzere geçici koruma mühleti verilerek gerekli ihtiyati tedbir kararlarının verilip komiser atandığı anlaşıldığından konkordato davasının sonucunun bekletici mesele yapılmasının iş bu dava dosyamızın sonucunu esastan etkilemeyeceği anlaşıldığından, bekletici mesele yapılmayarak yeni bir hukuki düzenleme ile uygulamaya konulan konkordato kurumunun yasal düzenlemenin amacı da nazara alınarak şirket hakkında iflas kararı verilmeyerek yukarıda açıklandığı üzere geçici mühletin veya geçici mühletten sonra verilecek kesin mühletin kaldırılması halinde verilecek iflas kararının konkordatoyu inceleyen mahkemece verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yazılı gerekçe ile ;
1.Davacı şirketin İFLASIN ERTELENMESİ YÖNÜNDEKİ DAVASININ REDDİNE,
2. Ret sebebine göre davacı şirket hakkında iflas kararı verilmesine YER OLMADIĞINA 3. Mahkememizce verilen tüm ihtiyati tedbir kararlarının kaldırılmasına,
4.Mahkememizce görevlendirilen kayyım heyetinin görevinin sonlandırılmasına,
5-Harçlar Yasası uyarınca alınması gereken 35.90 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 27.70 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.20 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Davacı tarafından yapılan harç ve giderlerin üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı tarafça ve müdahillerce yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştikten sonra ve talep edilmesi halinde yatıran taraflara iadesine,
Dair, davacı vekili ve hazır olan müdahiller —————– vekili ——- vekili ——————————- vekili ——- vekili ——– yüzüne karşı, diğer müdahillerin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.