Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1515 E. 2021/603 K. 09.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/1515 Esas
KARAR NO: 2021/603
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 11/12/2015
KARAR TARİHİ: 09/09/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacılardan —- müşterek çocukları olduğunu, davalı sigorta şirketinin ise —- tanzim ederek tarihte belirlenen —- teminat limiti dahilinde maddi ve manevi zarardan doğan sorumluluğu üstlendiğini, sigorta şirketinin sorumluluğunu geriye dönük olarak —yıl, zamanaşımı süresinin ise —- olduğunu, müvekkili—– hamileliği boyunca davalı sigorta şirketinin sigortalısı tarafından takip edildiğini, doktorun kötü uygulaması sonucunda — hamilelikte teşhis edilmemiş ve müvekkilinin çocuğu —–olarak doğduğunu, —- hayat boyunca bir iş görememezlik hali olduğunu, müvekkillerinin müşterek çocukları —-hayatı boyunca maddi bir kaybı olduğunu, bu acıyı yaşam boyunca çekecek olduğunu, davalı sigorta şirketinin sigortalısı doktorun kötü ve hatalı uygulaması sonucunda müvekkillerinin müşterek çocukları —- olduğu doğumundan sonra anlaşıldığını, bu nedenlerle müvekkili — maddi, —manevi, anne— manevi ve baba — manevi olmak üzere toplam — tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili dosyaya sunmuş olduğu—- tarihli ıslah dilekçesiyle davasını ıslah etmiş ve bilirkişi raporunda iş göremezlik zararının —, bakıcı gideri alacağının —- tespit edildiğini dava tarihinde yürürlükte olan poliçe limitinin —olduğundan taleplerinin poliçe limiti ile sınırlı olduğunu belirterek —- iş göremezlik maddi tazminat ve — manevi tazminatın, anne için —- baba için —manevi tazminat olmak üzere toplam — tazminatın dava tarihinden itibaren avans faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; işbu dosya kapsamında—–dava konusu olay benzeri riskler bakımından müvekkil şirket tarafından tanzim edilen —— güvence altına alındığını, her ne kadar davacı yan tarafından teminatın —- olduğu iddia edilmişse de ekte sunulan poliçeden de anlaşılacağı üzere müvekkil şirketin azami sorumluluğu— sınırlı olduğunu, —- vadelidir. Ancak davacı yan—- teminat kapsamında olduğunu, ancak davacı yan tarafından ——dosya ile dava açıldığını, davaya konu olayda riziko işbu davadan önce gerçekleştiğini, dolayısıyla müvekkil şirketin sorumluluğu bulunmadığını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava, —– poliçe kapsamında, sigortalı hekimin eksik tanı ve tedavisi, aydınlatma yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi sebepleri ile sonlandırılamayan —- ——gelen çocuk için ömür boyu iş göremezlik tazminatı ile manevi tazminat, davacı anne için ise manevi tazminat taleplerine ilişkindir.
Mahkememizce davacı çocuk —ve annesi ———— kayıtları celp edilmiş, davacının gebelik sürecinde başka hastanelerde kontrol edilip edilmediği araştırılmıştır.
Davacı tarafından — sayılı dava dışı —- açılan dava dosyası içerisinde bulanan —-tarihli raporda davacı küçük —– olduğu yönünde rapor düzenlendiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce toplanan tedavi evrakları kapsamında davacı küçüğün —–sırasında kontrollerini yapan doktorun aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği, doktorun hastayı bilinçlendirip bilinçlendirmediği, ileri tetkik önerip önermediği hususunda, —– alanında uzman bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş olup, bilirkişi heyetince dosyaya sunulan — tarihli raporda;—tarihinde davacı —- davalının sigortalısı — tarafından —-muayene olduğu ve — göre göre —- verildiğine dair kayıt dosyada mevcut olduğunu, — tarihinde davacı —-tarafından —- yapıldığı ve raporda —- altında olduğuna ilişkin tahlil ve kayıt dosyada mevcut olduğunu, bu tahlilin sonuç raporunda bu testin tarama amaçlı yapıldığı, kesin sonuç olmadığı yazılı olduğunu, —davacı — davalının sigortalısı —tarafından—- dosyada mevcut olduğunu, —- muayene ve —- mevcut olduğunu, — tarihinde davacı —- olduğuna ve —- olduğuna dair kayıt dosyada mevcut olduğunu, —- davalının sigortalısı —- davacı—- davalının sigortalısı —- mevcut olduğunu,—-olduğu son adet tarihine göre —- mevcut olduğunu,—- — nedeniyle sezeryan yapılarak—- dosyada mevcut olduğunu, —-yönünden yapılan inceleme de; —— üzerindeki —- gerektiren, kadının hayatını ya da hayati organlarından birini tehtid eden ya da çocuk için tehlikeli olan hastalıklar ve durumlar sayılmıştır.—— üzerindeki gebeliklerde dahi —- ——–olması durumunda tüzüğün aileye seçimlik bir hak sunduğu değerlendirilmektedir. Ancak tıp etiğinde bu konu halen tartışmalıdır. —– yaşama kabiliyeti olduğuna göre canlı doğacak bebeğin son haftalarda teşhis konulsa dahi —dolayı öldürülmesiyle —— hakkı ile rahim tahliyesi tüzüğünün birlikte değerlendirilmesi gerekir—- açısından erken haftalarda tanı konulması önem arzetmektedir. İlerleyen dönemde ise ailenin — —- bebeğe psikolojik hazırlanması hakkından bahsedilebileceği kanaatinde olduklarını, —– mesleki yetkisine giren standart uygulamayı yapmaması, gerekli uygulamayı hiç yapmaması/geç yapması veya beceri/özen eksikliği ile hastada oluşan zarar olarak tanımlanabilir. İlke olarak, insan sağlığına ve vücut bütünlüğüne yönelen her türlü müdahale, kişilik haklarının hukuka aykırı olarak ihlali sayılır. Kişilik haklarına yönelik bir saldırı, ancak üç halde hukuka uygun sayılabilir————–açısından ailenin seçimlik hakkı olduğu hastaya belirtilmeli ve belgelendirilmelidir. Bu görevin de testi isteyen veya testin değerlendirilmek üzere gösterildiği hekimde olduğu içtihatlarla ve tıp hukuku pratiğinde kabul edilmektedir. ——yılında yapılmıştır. Sonuç olarak, —–olduğu, anne yaşının —–olduğu, davacının düzenli aynı hekime takip olduğu görüldüğünü, —— yılında ——- takibi için herhangi bir öneri getirilmediği görüldüğünü, — taraması yapılıp yapılmadığı ilgili — —-yapılmadığının sorulması, hastaya ikili testin duyarlılığı konusunda bilgi verilip verilmediği, varsa gebe takip kartının dosya arasına alındıktan sonra rapor düzenlenepileceği kanaatine varılmış ve rapor usulüne uygun olarak taraflara tebliğ edilmiştir.
Bilirkişi raporu doğrultusunda —- davacının hastanede yapılan —- tarihinde yapmış olduğu doğuma ilişkin gebelik takiplerinde —- ilişkin tetkik yapılıp yapılmadığı yapılmış ise bu tetkiklerin sonuçları ile ilgili —– konusunda bilgi verilip verilmediği ve —- kartı istenmiş ve dosya celp edilmiştir.
—-olduğu cevapta davacı — ait labaratuvar sonuçları, —— gönderildiği, hastanın —– tarihinde kurumlarında ikili testi yaptırmak için kayıt açıldığı ancak tarama testini yaptırmak için numune vermediği, kaydın açıldığına dair her hangi bir kayıt gönderilmediği görülmüştür.
Bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verilmiş ve bilirkişi heyetinde verilen ek raporda özetle; kök rapordaki kanaatleri aynı kalmakla, kök raporumuzda davacının — tarihinde ikili test istenildiği tespit edilmiştir. — usulünce bilgilendirildiğine dair belge olması zorunlu olmadığı —— olup, —-yapılabilir.—— onam formu yoktur. Bu yönde yeni yeni çalışmalar yapılmaktadır. Ancak kesinleşmiş bir onam formu olmadığı tarafımızca bilinmektedir. Ancak kök raporumuzda da belirttiğimiz gibi — üzerinde olsa dahi bebeğin—- olması durumunda tüzüğün aileye seçimlik hak sunduğu değerlendirilmektedir. Ancak tıp etiğinde bu konu halen tartışılmalıdır. —- sonra —- olduğuna göre canlı doğacak bebeklerin son haftalarda teşhis konulsa dai —- dolayı yaşamına son verilmesine karar verilebilecek midir?—-göre —- birlikte değerlendirilmesi gerektiği, rahim tahliyesi açısından erken haftalarda tanı konulmasının önem arz ettiği, ilerleyen dönemde ise ailenin ——- hazırlanması hakkında bahsedilebileceği kanaatinde olduklarını, sonuç olarak bebeklerin —- altı annelerden doğabilir,—– yaşlarda olduğu göz önüne alınırsa rölatif bir orandır. —hususunda usulünce bilgilendirildiğine dair belgele olması zorunlu değildir.— ibarettir. —— birlikte değerlendirilip hekim gerekli görürse ve ailenin aydınlatılmış—- yaptırılmalıdır.—– olduğu için tarama testlerinde şüphe varsa yapılmalıdır. Bu tanı testleri ile tanı konulursa gebelik sonlandırılması kök raporumuzda ve yukarıda açıklamalarımız doğrutusunda —— yapılabilmektedir. Tüzük şeklinde bir idari düzenlemenin gebelik haftasına bakılmaksızın bir canlının hayatına son verilmesine dayamak oluşturup oluşturmayacağı hususu tarafımızca cevaplandırılabilecek bir husus değildir. Hastanelerde gebelik takibine ait hazırlanmış bir onam formu yoktur. Bu yönde yeni yeni çalışmalar yapılmaktadır. Ancak halihazırda uygulamada standart hale gelen bir onam formu olmadığı yönünde rapor tanzim edilmiş ve rapor usulüne uygun olarak taraflara tebliğ edilmiştir.
Mahkememizce davacı küçüğün maluliyet oranının ve bakıcıya ihtiyaç duyup duymadığının tespiti yönünden —- rapor alınmış olup raporda özetle; —- raporunda; —-uyumludur. —– edilemedi. Bize herşey yolunda — kontrolünde hastanede şüphelenildi. —- yapılan testlerde—– olduğu ortaya çıktı. Daha önce tanı konmadığı için şikayetçiyim şeklinde tariflediği olay——destekler nitelikte aydede yüz görünümü düşük kulak basık burun izlendi. Hasta ile konuşulduğunda sorulan sorulara akıcı olmasa da cevap verdiği izlendi. ——————— gereğince başka birinin ömür boyu bakımına muhtaç olduğu yönünde rapor düzenlenmiştir.
Niteliği yukarıda belirlenen iş bu davada taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalı sigorta şirketinin sigortalıları olan dava dışı hekimin küçüğün— olarak doğumundan dolayı sorumlu olup olmadıkları, ——— teşhise yönelik bir —- teşhise yönelik imkanlar konusunda hastayı yeteri kadar aydınlatıp aydınlatmadıkları, davacı çocuğun —- olarak doğmasının dava dışı hekimin kusurlu davranışı sebebiyle olup olmadığı, davalının sorumluluğunun varlığı halinde talep edilebilecek maddi tazminat miktarının ne olduğu, davacıların TBK.nun 56.maddesi kapsamında manevi tazminata hak kazanıp kazanmadıkları, kazanmış ise her bir davacı için manevi tazminat miktarının ne kadar olduğu noktalarında toplanmaktadır.
—— nitelikli ilamlarında açıklandığı üzere bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerinin belirlenmesi hakimin doğrudan görevine girer.—- hasta arasındaki ilişki vekalet akdi mahiyetinde olup, Borçlar Kanunu’nun vekalet akdini düzenleyen —- uyarınca, vekil vekâlet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur —–nedenle, doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda bu tereddütünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. —- mesleki bir iş gören doktor olan vekilden tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil,—– vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
— tarihinde imzalanan ve—— düzenlemesi mevcuttur. ——- uygun müdahaleyi güvence altına almaktadır. Ayrıca, uygulamanın tedavi ya da yaşam kalitesinin yükseltilmesi amacına yönelmesinin zorunlu olduğu belirtilmektedir. Burada kastedilenin tıbbi standartlar olduğu konusunda bir duraksama bulunmamalıdır. ——herhangi bir müdahale, ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra yapılabilir. —-, önceden, müdahalenin amacı ve niteliği ile sonuçları ve tehlikeleri hakkında uygun bilgiler verilecektir. —- muvafakatini her zaman serbestçe geri alabilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
——-olduğu,——- verilmeden, hastanın —- uygun olarak anlayabileceği şekilde verilir.
Hasta, tıbbi müdahaleyi gerçekleştirecek sağlık meslek mensubu tarafından tıbbi müdahale konusunda sözlü olarak bilgilendirilir. Bilgilendirme ve tıbbi müdahaleyi yapacak sağlık meslek mensubunun farklı olmasını zorunlu kılan durumlarda, bu duruma ilişkin hastaya açıklama yapılmak suretiyle bilgilendirme yeterliliğine sahip başka bir sağlık meslek mensubu tarafından bilgilendirme yapılabilir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Özetle hekim, görevini yüksek özenle yerine getirmeli ve hastanın bilgi alma hakkı kapsamında onu aydınlatmalıdır. Somut olayda, alan uzmanı hekimin anne karnındaki bebekteki —– teşhise yönelik bir hatası veya bu —–yönelik imkanlar konusunda hastayı yeteri kadar aydınlatmamasının sorumluluğunu doğuracağı izahtan varestedir.
Somut olayda davacı taraf, dava dışı hekimin kusurlu davranışı sebebiyle, anne karnındaki bebekte var olan —– tespit edilemediğini ve aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, bu nedenle riskli gebeliği sonlandırma hakkının elinden alındığını ileri sürmektedir.
Bebeğin —– olup olmadığının tespiti için kesin tanı yöntemlerine başvurulması gerekmekte, ancak bu yöntemler de düşük gibi riskleri beraberinde getirmektedir. Bu durumda hekim, test sonucunda elde edilen sonucu, kesin tanı için başvurulabilecek yöntemleri, bu yöntemlerin risklerini, yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri gereğince ve usulünce anneye açıklamalı, onu aydınlatmalıdır. Aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirildiğini ispat yükü ise hekimdedir.
Bu durumda mahkemece,— verilmesinde —- ait olduğu, hastanın uygulanan ve diğer tanı, tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hasta sağlığı üzerindeki ——- hakkının bulunduğu, bu bilgilendirmenin hekim tarafından hastanın —- uygun olarak anlayabileceği şekilde yapılması gerektiği, hastayı bu şekilde aydınlatma yükümlülüğü bulunan hekimin, bu yükümlülüğünü mevzuata ve usule uygun şekilde yerine getirdiğini ispatlamak zorunda olduğu kabul edilerek, sonucuna göre karar verilmelidir.
Davacı annenin muayenelerine ilişkin olarak düzenlenen hasta kayıtlarının —– uzmanı bilirkişilerce incelenmesinde; ilgili hastaneden gelen ve dosyada bulunan yazı cevaplarında davacı annenin bilgilendirildiğine dair herhangi bir kayıt ve belgeye rastlanmadığı, bebeklerin —-annelerden doğduğu, buda —- erken yaşlarda olduğu göz önüne alınırsa —-olduğu. ——- değerlendirilip hekim gerekli görürse ve ailenin aydınlatılmış onamını alarak tanı testleri amniyosentez ve kordosentez yaptırılmalıdır. Çünkü gebeliğe ve bebeğe müdahale gerektiren—— operasyonlar olduğu için tarama testlerinde şüphe varsa yapılacağı, Bu tanı testleri ile tanı konulursa gebelik sonlandırılması—– kadar yapılabileceği belirtilmiştir.
Davalı sigorta şirketi doktorların bilgilendirme ve aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirdiğini iddia etmektedir. Mahkememizce alınan tüm raporlarda belirtildiği gibi üçlü tarama testi sonucunda elde edilen düşük risk oranına rağmen bebeğin —– olma ihtimali bulunmakta olup, bebeğin —- olup olmadığının tespiti için kesin tanı yöntemlerine başvurulması gerekmekte, ancak bu yöntemlerde düşük gibi riskleri de beraberinde getirmektedir. Bu durumda hekim, üçlü tarama testi sonucunda elde edilen düşük risk oranına rağmen bebeği —— olabileceğini, kesin tanı için başvurulabilecek yöntemleri, bu yöntemlerin risklerini, yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri —— gereğince ve usulünce anneye/babaya açıklamalı, onları, sosyal ve kültürel düzeylerine uygun olarak anlayabilecekleri şekilde aydınlatmalıdır. —- yerine getirildiğinin ispat yükü hekimin sigortacısı davalı sigorta şirketine aittir. Bu ispat yükümlülüğü doğrultusunda dosya kapsamına sunulan ayrıntıları yukarıda yazılan ve —- tarihinde doğan davacı küçüğün —– doğabileceği ihtimaline ilişkin aydınlatma yükümlülüğünün usulüne ve mevzuata uygun şekilde yerine getirildiğine yönelik delil bulunmamaktadır. Aydınlatma yükümlülüğüne ilişkin yazılı onamda gebelikte tarama tanı testleri ile gebeliğin hangi döneminden itibaren yapılabileceği, gebeliğin sonuna kadar testlerin yapılmasının mümkün olduğu, yapılabilecek bu testlerin türleri ile bu testlerin —- desteklenip gerekip gerekmediği, bu testlerin teşhiste başarı oranı ve test sonuçlarına göre kesin olarak—-teşhisi konulabilmesinini ölçüsü, — gebeliğin anne sağlığına etkisi, anne yaşının—- doğuma etkisi, kesin olarak—- konulması halinde—– mümkün olup olmadığı, —-ı sürdürebileceği, gebelikte takibi süresince davacı annenin tedavi ve sürece özellikle —– doğması halinde ailenin karşılaşabileceği olasılıkların anlatılarak davacı annenin aydınlatılması şeklinde olması gerektiği ancak tüm dosya kapsamındaki küçük ve anneye ilişkin hastane belgelerinin incelenmesinde ve dosyadaki mevcut bilirkişi raporlarında da sabit olduğu üzere dava dışı doktor tarafından aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirdiklerine yönelik delil mahkememize ibraz edilmemiştir.
Tıbbi kötü uygulamaya ilişkin —- sigortacısının sorumluluğu poliçede yer alan olay başına teminat limitiyle sınırlıdır. —-uygulama iddiasına muhatap hekim —- tıbbi kötü uygulamaya ilişkin —- sigortacısı davalı—–
Davalı sigorta tarafından düzenlenen poliçenin —- olduğu— tanısı konulan davacı küçüğün —- tarihli olup, sigortalı hekim ile davacı arasında vekalet ilişkisi olduğu —- sabit olup, sigorta şirketinin sorumluluğu sigortalı hekiminin sorumluluğuna bağlıdır. Bu durumda dava –yıllık zaman aşımına tabi olup, açılan davanın süresinde olduğu, dolayısıyla her ne kadar ——-tarihi — olmasına rağmen poliçenin başlangıç tarihi— olsa da geçmişe dönük olarak davalı sigortanın sorumluluğunun devam ettiği sabittir.
Buna göre, davalının işbu davada —- limiti ile sınırlı olmak üzere maddi tazminat ve manevi tazminattan sorumlu olduğu anlaşılmıştır.
Sağlık kurulu raporu dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve aşağıdaki şekilde hesaplanan iş göremezlik tazminatı miktarının, davalının sorumlu olduğu — miktarının çok üstünde olduğu, davacı —– istediği anlaşılmakla yeterli bulunmuş, tekrar maluliyet raporu aldırılmasına gerek olmadığı kanaatine varılmakla hükme esas alınmıştır.
Davacı—- davalının sigortalısı hekimin aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle —— olarak % 78 oranında kalıcı maluliyet oranıyla hayatı boyunca başkasının yardımına muhtaç olacağı ve bu nedenlerle sürekli iş göremezlik tazminatı ve bakıcı giderine hak kazandığı kanaatine varılmıştır.
Davalının sigortalısının kusur oranıyla ilgili olarak, aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmedikleri için ve davacı taraf, aydınlatma yükümlülüğü dışındaki hekim hatalarına dayanmadığından davalının sigortalısının aydınlatma yükümlülüğü açısından tam kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı henüz küçük olup aktif çalışma hayatına atılarak kazanç getiren bir işte çalışmaya başlaması —- —-yaşına ulaşmamıştır. Ancak ————— uygulaması gereğince kişinin vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle ortaya çıkan beden gücü kayıplarının gelirinde veya malvarlığında bir azalma meydana gelmese dahi tazminat gerektiği kabul edilmekte ve bu husus güç kaybı tazminatı olarak ifade edilmektedir. Bu durum ilk bakışta sorumluluk hukukundaki zarar kavramına aykırı gibi görünse de burada vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin aynı işi zarardan önceki durumu ve diğer kişilere göre daha fazla güç sarf ederek yaptığı gerçeğinden hareket edilmekte ve zararı, fazladan sarf edilen bu gücün oluşturduğu kabul edilmektedir. Bunun gibi çalışma yaşına gelmemiş küçükler yönünden de bedensel zarar sonucu oluşan maluliyet nedeni ile evde ya da dışarıda aileye yardımcı olma, eğitim alma, yeme, içme vb gibi tüm yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinde emsallerine göre sarfetmesi gereken fazla çaba veya güç — değer olarak görülmeli ve bu nedenle bir zarar oluştuğunun kabulü gerekmektedir—” denmiştir. Bu emsal karar doğrultusunda davacının — yaşına kadar olan hayat süresinin pasif dönem olarak, — yaşından sonraki hayat süresinin ise aktif dönem olarak kabul edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Davacı —- yaşından itibaren aktif çalışma hayatına atılarak kazanç elde edebilecektir. Fakat —yaşına geldiğinde ne kadar kazanç elde edebileceğini belirlemeye yarayacak herhangi bir veri bulunmadığından en azından yasal asgari ücret kadar kazanç elde edebileceği, işlemiş-bilinen devre maddi zararları somut olarak gerçekleştiğinden herhangi bir artış ya da iskontoya tabi tutulmaksızın aynen esas alınması gerektiği değerlendirilerek, aktüer bilirkişi tarafından düzenlenen raporda denetime elverişli şekilde açıklandığı üzere —–olarak hesaplanmıştır.
Bilirkişi raporu maddi tazminat miktarının hesaplanması açısından dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve yeterli bulunmakla hükme esas alınmıştır.
Her ne kadar, bilirkişi tarafından hesaplanan maddi tazminattan, olayın oluş biçimine, annenin yaşına ve dosyada mevcut raporlara göre davalının sigortalısı hekimin aydınlatma yükümlülüğü dışında kusurları olduğunun kanıtlanamaması nedeniyle belirlenen tazminattan taktiren indirim yapılabileceği değerlendirilebilir ise de, bu Mahkememiz tarafından yapılabilecek takdiri indirim oranının en fazla %20 olabileceği, davacılar vekilinin bilirkişi raporuna davalı tarafça yapılan itiraz değerlendirilmeden maddi tazminat açısından dava değerini —-olarak ıslah ettiği hususları göz önüne alındığında, takdiri indirim gerekip gerekmediği hususu sonuca etkili olmadığından bu hususta mahkememiz hakimler heyetince değerlendirme yapılmamıştır.
Maddi tazminat istemi açısından sonuç: Yukarıdaki hukuki açıklama, bilirkişi yapılan hesaplama ve tüm dosya kapsamından davacı — maddi tazminat tutarının takdiri indirim uygulanmaksızın —— olduğu, buna göre takdiri indirim uygulandığı taktirde de poliçe limitinin üzerinde olacağı, işbu dava açısından sonuca etkili olmadığından takdiri indirim yapılması gerekip gerekmediği hususunda inceleme yapılması gerekmediği kanaatine varılmıştır.
Buna göre, davacı — maddi tazminat davasının kabulü ile, — maddi tazminatın davanın açıldığı—-tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek—– avans esasına göre hesaplanan temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
Manevi tazminat istemlerine ilişkin olarak yapılan değerlendirme sonucunda 6098 sayılı TBK m. 56. Maddesinin birinci fıkrasına göre; hakim bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre de, ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. Bu para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.—— —- gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Yukarıda anlatılan ölçütler göz önüne alınarak, davacı— — olarak doğduğu ve maluliyet oranının —- olduğu; davacının yaşı ve maluliyet oranı göz önüne alındığında bakıcıya ihtiyacı bulunduğunun çok muhtemel olduğu, bu duruma bağlı olarak diğer davacılar olan anne ve babanın, —- —– davacılar çocuğu ile birlikte bir ömür boyu birlikte zorluklara katlanmak zorunda kalacağı gibi davacıların, manevi yönden sürekliliği bulunan ağır bir travmaya maruz bulundukları, devam eden sürecin manevi yönden ağır ve meşakkatli olduğu, bu durumun, davacılar üzerinde ağır manevi üzüntü yarattığının izahtan vareste bulunduğu, bu durumdan, davalının sigortalısı dava dışı hekimin yukarıdaki ayrıntı olgusal ve hukuksal açıklamalar kapsamında, ağır kusurlu kabul edildiği, davalının dava dışı sigortalının kusuru ile oluşan maddi ve manevi zararların sorumluluğunu sigorta poliçesindeki şartlar dâhilinde teminatla sınırlı olarak yüklendiği ve davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun toplam teminat tutarı olarak belirlenmiş————sınırlı bulunduğu dikkate alınarak olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun olarak, davacılar için hak ve nesafet kuralları çerçevesinde manevi tazminat davasının tam kabulü ile, davacı küçük — davacı anne — davacı baba—— manevi tazminatın davanın açıldığı —- itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek——avans esasına göre hesaplanan temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda belirtildiği gibi;
1-Maddi tazminat davasının kabulü ile,
—maddi tazminatın dava tarihi olan — tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine,
2-Manevi tazminat davasının kabulü ile davacı—, davacı — davacı — olmak üzere toplam — manevi tazminatın —- tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara ödenmesine,
3-Başlangıçta peşin olarak alınan ——- karar ve ilam harcının davalı taraftan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu peşin harç 444,02 TL, ıslah harcı 923,00 TL ile birlikte, posta ve tebligat gideri 262,20 TL, bilirkişi ücreti 4.000,00TL, olmak üzere toplam 5.629,22 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Maddi tazminat davası yönünden davacı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 28.050,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Manevi tazminat davası yönünden davacı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 15.350,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacıya iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile ———– Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/09/2021