Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1161 E. 2023/306 K. 05.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/1161
KARAR NO : 2023/306

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 12/10/2015
KARAR TARİHİ : 05/04/2023
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili 10/04/2023 tevzi tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı —- 1994 yılında —- sicil sayısında limited şirket olarak tescil edilmiş olduğunu, şirketin % 40 payı müvekkillerinin murisi —– % 40 payının —– ve % 20 payının —– ait iken,—–2003 yılında vefat etmesi üzerine şirket sermayesinde sahip olduğu % 40 oranındaki payının 4 evladına intikal etmiş olduğunu, sonrada kardeşlerden —- paylarını—– devretmesiyle birlikte şirketin pay ve paydaş yapısının o 40 —- % 20—- % 20 …, % 10 …, % 10 … halini aldığını, 2003 yılından 2014 yılına kadar limited şirket müdürü sıfatıyla şirketin —— tarafından idare ve temsil edildiğini, 2013 yılında şirketin anonim şirkete dönüştüğünü, o tarihten bu yana tek kişilik yönetim kurulu üyesi sıfatıyla —–tarafından idare ve temsil edildiğini, şirketin kuruluş amacının gemi acenteliği, gemi işletmeciliği, deniz, hava ve kara taşımacılığı yapmak ve bu işlerle ilgili şirketlere iştirak etmek olduğunu, 2003 yılından bu yana doğrudan doğruya hiçbir ticari faaliyette bulunmadığını, faaliyetlerini, 800.000 TL nominal seşmayesine %90 oranında iştirak——ve 500.000 TL’lik nominal sermayesine % 60 oranla iştirak ettiği ——üzerinden sürdürdüğünü, sermaye şirketlerinde paydaşların temel haklarının kar payı almak, temel kişisel hakkının ise şirket faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olmak ve bu faaliyetleri denetleyebilmek olduğunu, davalı şirketin 2004 yılından bu yana kar dağıtmadığını, şirket faaliyetleri bağlı şirketler üzerinden yürütüldüğü ve şirket paydaşlarının bağlı şirketlerin faaliyetlerini denetleyebilme yetkileri ve hakları olmadığı için mali ve kişisel haklarını kullanamaz vaziyette olunduğunu, belirtilen nedenlerle şirketin tam bölünme yoluyla feshine karar verilmesi gerektiğini, davalı şirketin 2004 yılından bu yana kendi sürdürdüğü ticari faaliyetlerinden devamlı zarar ettiğini, varlığını iştirak gelirleriyle sürdürdüğünü, şirketin çoğunluk payına sahip bulunan ve bu yolla davalı şirketi bağlı şirketlerde temsil eden paydaşların bağlı şirketlerde kar dağıtım kararı almadıkları, davalı şirketin doğrudan sürdürdüğü önemli bir faaliyetinin bulunmamasını, doğrudan sürdürdüğü bu sınıflı faaliyetlerden çoğunlukla zarar etmesini, iştiraklerin kar etmesi ama iştiraklerindeki hakim konumuna rağmen elde edilen karın dağıtılmasını temin etmemesinin tam bölünme yoluyla feshi gerekli ve haklı kıldığını, tam bölünme yoluyla fesih sonrasında şirketin iştiraklerine ait payların münfesih şirketteki payları oranında ortaklara verileceğini, dolayısıyla ortakların —–genel kurullarında kar dağıtım kararı alabileceğini, şirketlerin iş ve işlemlerini denetleyebileceklerini, davalı şirketin çoğunluk paylarının ellerinde bulunduran paydaşların dürüstlük kurallarına diğer aykırı davranışlarının da davalı şirketin feshinin talep edilebilmesi için haklı sebep oluşturduğunu, davalı şirketin asıl iştigal konusunun başka şirketlere iştirak etmek olduğunu, iştirak ettiği bu şirketlerin kar dağıtmasını temin etmekten hakim konumuna rağmen kaçındığını, dolayısıyla ortaklarını kar elde etme haklarından mahrum bıraktığını, davalı şirketin tam bölünme yoluyla feshinin kanunun amacına en uygun çözüm olduğunu, dolayısıyla şirketin tam bölünme yoluyla feshine, iştiraklerine ait payların mevcut ortaklara hisseleri oranında verilmesine ve yargılama giderleriyle vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini sayın mahkemeden talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili 27/11/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; dava talebinin usulen yanlış olduğunu, haklı nedenle fesih davasının niteliği ve davanın kabulü için gerekli koşulların mevcut olmadığını, davacıların şirketin haklı nedenle feshi talebinde değil, şirketin mahkeme kararı ile tam bölünmesi talebinde bulunduğunu, dolayısıyla ilk önce haklı nedenle fesih davasının açılmasının gerekli olduğu ve haklı nedenlerin varlığı halinde mahkemenin fesih yerine başka çözümler üretmesi imkanının ikame edildiğini, dolayısıyla davanın reddi gerektiğini, haklı nedenle fesih davasında dava koşullarının oluşup oluşmadığının feshi istenen şirket açısından değerlendirilmesi gerektiğini, davacıların —–. hakkında haklı nedenlerin oluştuğunu iddia ettikleri ancak aynı zamanda ayrı tüzel kişiliklere sahip —- ve —- de şirketlerinin sahipleri ve yöneticileri hakkında uyuşmazlık iddiaları öne sürdüklerini, mahkemece sadece——bakımından bir değerlendirme yapması gerektiğini, haklı nedenle fesih davasının pay sahiplerinin başvuracağı son çare olduğunu, pay sahipleri açısından TTK’dan kaynaklı diğer hakların öncelikle kullanılması gerektiğini, davacıların —— sürekli zarar ettiğini iddia ettiğini, buna karşılık bu zararın sebebini anlamak için TTK’da düzenlenen bilgi alma ve inceleme hakkı ve diğer haklarından hiçbirini kullanmamış olduğunu, Yönetim Kurulu toplantılarında ya da Genel Kurullarda uzun yıllar hiçbir talepte bulunmadıklarını, Genel Kurullardaki kar dağıtımına ilişkin alınan kararlara olumlu oy verdiklerini, davacıların ——bağlı şirketleri hakkında bilgi sahibi olmadıklarını ve yönetimlerinin denetlenmediğinin iddia edildiğini, oysa TTK m.200 çerçevesinde bağlı şirketler hakkında bilgi edinilmesinin mümkün olduğunu, nitekim 2014, 2015 yılında yapılan Genel Kurullardaki talepleri doğrultusunda finansal durum ve faaliyet hakkında detaylı bilgilerin davacı pay sahipleri ile paylaşıldığını, —– tek kişilik yönetim kurulu üyesi olarak —-06.02.2013 tarihli seçiminde olumlu oy kullandıklarını—–10.12.2003, 29.12.2008 tarihlerindeki ortaklar kurulu kararları ile yine davacı hissedarların da imzasıyla oybirliği ile şirket müdürü olarak seçildiğini—– şirket pay sahipliği yapısının yılları içerisinde değişkenlik gösterdiğini, son halinin % 40 —-, % 10 —- % 20 …, % 10 ——, % 10 …, % 10 … olduğunu, anonim şirketlerde çoğunluk ilkesinin geçerli olduğunu, şirketin sürekli zarar edildiği iddianın gerçeği yansıtmaktan uzak olduğunu, şirketin faaliyetlerinin ayrı ayrı değerlendirilmeyip, tüm faaliyetleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde şirketin kar ettiğinin açıkça görüleceğini, şirketin deniz, hava ve kara taşımacılığı yapan şirketlere iştirak ettiğini, son 10 senede 1.031.000 TL gelir elde ettiğini, şirketin kar payı dağıtımının yapılmadığına ilişkin iddiaların doğru olmadığını, şirketin dağıtmadığı karı yatırım yapmak ve finansal açıdan güçlenmek amacı ile tedbirli ve özenli bir yöneticilik gereği yedek akçe ayırdığını, şirketin bağlı şirketler üzerindeki kontrolünü bağlı şirketi kayba uğratacak şekilde kullanmadığını, aksine menfaatine uygun şekilde kullanarak kar dağıtımı ve yedek akçe ayrımına ilişkin TTK m.195 ve m.202 anlamında uygun davrandığını,—- 600.000 TL kar dağıtması yönünde müvekkil şirketçe karar alındığını, —– payına düşen karın henüz muhasebeleştirilmediği için 10.12.2014 tarihli —— genel kurulunda yönetim kurulunun şirketin mevcut nakit durumu göz önünde bulundurularak yaptığı önerisi üzerine geçmiş yıllara ilişkin bir kar dağıtımı yapılmamasına davacı tarafın da olumlu oyları ile karar verildiğini, 07.07.2015 tarihli —– genel kurulunda ise—— 500.000 TL kar dağıtması yönünde karar alınmasına ve aynı —— 600.000 TL kar dağıtmasına davacı tarafın olumlu oylarıyla oybirliğiyle karar verildiğini,—— kontrol ettiği —–11.5.2009’da 477.581 TL, 10.8.2009 tarihinde 562.335 TL ve 07.07.2015 tarihinde 500.000 TL kar payı dağıtması için gerekli işlemlerin yapıldığını, tam bölünme yoluyla fesih talebini içeren ihtarnamenin 04.06.2015 tarihinde müvekkili şirkete gönderilmiş olduğunu, 24.10.2014 tarihli —– genel kurulunda hakim ortağı olunan —– 600.000 TL kar dağıtımı yapılması yönünde karar alınmış olduğunu, 05.08.2015 tarihinde 500.000 TL kar dağıtımı yapıldığını, —– ve bağlı şirketlerdeki karların büyümek için yatırım yapmak ve şirketlerin finansmanını güçlendirmek için yedek akçe olarak ayrıldığını,—– 2009 yılında elindeki dağıtılabilir varlıkları kullanarak —– firmasının hisselerini satın aldığını ve bu başarılı stratejisi sayesinde ilerleyen yıllarda —— gelişmesiyle öz varlığını arttırdığını, 2009 yılında 1.202.189,65 TL olan öz kaynakların 2014 yılı sonu itibariyle 5.958.909,87 TL’ye yükseldiğini, —— kötü yönetilmediğini, aksine şirketin profesyonelce ve gayet iyi bir şekilde yönetildiğini, şirketin temel faaliyet alanı olarak iştirak ettiği bağlı şirketlerde yürütülen faaliyetlerin sağlıklı işlemesi için de tüm tedbirlerin alındığını, bağlı şirketlerin TTK ev diğer mevzuata uygun faaliyet göstermesi için hakim şirket olarak TTK’da yüklenen tüm sorumlulukların yerine getirildiğini,——Genel Kurulunda ve Yönetim Kurulu üyelerinin bizzat davacı pay sahiplerinin makul taleplerinin yerine getirilmesi için tüm iyi niyetleri ijş çaba harcadıklarınıflîag(lı nedenlerin hiçbirinin oluşmadığını, davacıların açtıkları dava ile —–ve bağlı şirketleri zor durumda bıraktıklarını ve kişisel menfaat elde etmek istediklerini, davacıların asıl amacının—-2014 yılında —-ve bağlı şirketleriyle aynı faaliyet alanını gösteren—— Şirketi unvanlı bir şirket kurduklarını, bu şirketi kurmadan hemen önce—- çalışan personellerden bazılarının aniden işten ayrılarak bu firmaya geçtiklerini aynı dönemde davacı pay sahiplerinin—– makul olmayan taleplerinin başladığını, kusurlu davranışları ile —–ve iştiraklerinin itibarını zedelediklerini, uyuşmazlığın kaynağının kendileri olduğunu, Yargıtay kararları ve öğretide belirtildiği üzere davacının haklı nedenlerin varlığı halinde fesih yerine davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmasının düşünülmesinin gerektiğini, davacı taleplerinin hiçbir uyuşmazlığın çözümüne hizmet etmeyeceğinin ve davacıların hali hazırda korunmayan hiçbir menfaatini korumayacağı gerçeğinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini, kötü niyetli haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. sayın mahkemeden talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, davalı şirketin fesih ve tasfiyesi, olmadığı takdirde davalı şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının tespit edilerek tahsili talebine ilişkin olup, TTK.nun 531 vd. maddelerine dayanmaktadır.Davacılar vekili, 04/04/2023 tarihli dilekçesi ile dava dosyasından ve dava konusu tüm taleplerinden feragat ettiklerini, feragat talepleri doğrultusunda gereğinin yapılmasını talep etmiştir.Davalı vekili 05/04/2023 tarihli celsede; feragate bir diyeceklerinin olmadığını, lehlerine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir.
Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir(HMK m.307). Feragat, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabileceği gibi, hüküm ifade edebilmesi de karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir, ancak feragat kayıtsız ve şartsız olmalıdır(HMK m.309). Feragat, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir(HMK m.310) ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur(HMK m.311).Vekilin davadan feragat etmesi halinde, bu konuda vekaletnamesinde özel yetki bulunmalıdır(HMK m.74). Feragat beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir(HMK m.312).Tüm dosya kapsamı incelenip birlikte değerlendirildiğinde, davacı taraf dilekçe ile kayıtsız ve şartsız olarak yargılama sırasında davasından feragat ettiğini bildirdiğinden, feragat beyanının yasal şartları taşıdığı sonuç ve vicdani kanaatine varılarak davanın feragat nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
1.Davanın FERAGAT NEDENİ İLE REDDİNE,
2. Başlangıçta peşin alınan 27,70 TL harcın alınması gerekli 179,90 TL harçtan mahsubu ile bakiye 152,20 TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3. Davacı tarafça yapılan yargılama masraflarının kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4.Davalı tarafça bilirkişi ücreti olarak yapılan 2.000,00 TL yargılama masrafının davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
5.Feri Müdahil tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
6.Davalı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 9.200,00 TL maktu avukatlık ücretinin davacı taraftan alınarak davalıya verilmesine,
7.Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacı tarafa iadesine,Dair, davacı vekilinin yokluğunda, davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile —–Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.